BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Özhaseki'den Doğu ve Güneydoğu müjdesi müthiş bir şey!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, PKK terörü, Güneydoğu'nun yeniden inşası ve kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili internethaber'e konuştu.

Abone ol

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'den PKK teröründen bıkan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki vatandaşlara müjde.

Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için 'Kalkınma Planı' hazırladığını açıklayan Özhaseki, "Sayın Başbakan açıklayacak, Doğu ve Güneydoğu’da yapılan kalkınma nasıl olacak, vatandaşın hasarı nasıl giderilecek açıklanacak" dedi.

BU MÜTHİŞ BİR ŞEY

İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık ve İnternethaber yazarı Süleyman Özışık'a özel röportaj veren Özhaseki, Kürt vatandaşların PKK'ya desteğinin bittiğini söyledi.

Özhaseki, "Hepsinin edindiğimiz ortak fikir şu, 'bizim PKK dediğimiz örgüt ile savaşan akrabalarımız var fakat bu son olaylar başladığında biz onların yanında yer almadık, devletin yanında yer aldık. Müthiş bir olay bu, o zaman bunun kıymetini bilin' diye ifade ettiler ve biliyoruz kıymetini" diye konuştu. 

SUR MÜTHİŞ BİR YER HALİNE GELECEK

- Güneydoğu’ya uzanalım. Güneydoğu görevi, size özel bir görev verildi. Özel olarak ilgileniyorsunuz. Neler yapıyorsunuz orada? TOKİ bir ara efsaneydi diyebiliriz Sayın Cumhurbaşkanı’nın telkinleriyle. O zamanki bakan Erdoğan Bayraktar,“Ben TOKİ başkanı olarak gittiğimde ne kadar konut yapacaksın, 50 bin diye övünerek anlattım. Elinin tersiyle, '50 binde laf mı' dedi" diye anlatırdı. Sonra TOKİ çok anılmaz oldu. TOKİ neler yapıyor? Güneydoğu’da neler yapacaksınız?

TOKİ’nin yaptığı sağlam konutları tartışacak değiliz o ayrı bir konu. Yalnız Güneydoğu’da iş sadece TOKİ’ye düşmüyor. Belki işin sadece ev yapma bölümü düşüyor, onun dışında Güneydoğu’da birçok iş var. 6 ilçe bir tarafta, Sur bir tarafta böyle görmek lazım. Diyarbakır Sur ayrı onun dışında Şırnak, Yüksekova ve Nusaybin gibi ilçeler ayrı. Sur içerisinde 2012 yılında belediyenin de tasdiklediği kurum amaçlı imar planı var. Burası tarihi bir bölge. Onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış, bin 200 civarında tescilli eser var. Birincisi, Kiliseler, camiler, havralar, hanlar, hamamlar bunların hepsi korunacak. İkincisi ise, Sur içerisinde çöküntü evler olmayacak, koruma amaçlı imar planına uygun geleneksel evler yapılacak. Üçüncüsü sokaklarda bütün dükkanların üzerindeki kirlilik inecek. Sur’un kendine has tarihi dokusu korunduğu gibi, geleneksel yaşamda sürdürülecek. Bazıları özellikle bu terör örgütünün siyasi uzantıları, burada zenginlere peşkeş çekilecek, TOKİ konutları yapılacak falan hepsi yalan. Öyle bir şey yok. Sur’da koruma amaçlı imar planı var ve buna harfiyen uyulacak. Sur müthiş bir yer haline gidecek.

SUR'DA BÜTÜN İŞLERİ BİR YILDA BİTİRİRİZ

- Ne zaman bitecek?

Şu anda başladık. Altyapılar başladı, yollar yapılıyor, Hz. Süleyman Camii’nin etrafı yıkılıp, düzenleniyor. 1-2 ay içerisinde orada Diyarbakır evlerini de yapmaya başlayacağız. Belki daha başındayı, temel atmak için Sayın Başbakanı bölgeye davet edebiliriz. Allah’ın izniyle tamamiyle, bütün işleri bir sene içerisinde bitiririz. Zaten Sur’un yarısında çatışma olmamış, diğer yarısından bahsediyorum. En azından 2-5 sene içerisinde doğru bir yol açmış oluruz, herkes oradan devam eder. Diğer 6 ilçede de halen tespit yapılamamış, binaları hasarlı. İlçelerin birçoğunda altyapıya girdik, temellerini yaptık. En az bir sene içerisinde sahiplerine evler de verilir. Vatandaşa kira yardımını da veriyoruz. Buralarda bizim esasımız şu, teröristlerin devlet tabi ki canına okudu ama bu arada evi yıkılmış fakir fukara kim varsa devlet hasarlarını karşılanması tarafındayız. O yüzden bölgedeki insanlara anlatıyoruz.

- Hakkari ve Şırnak ile ilgili ne düşünüyorsunuz? İl olma kararı verildi tekrardan. Bu tamamıyla gündemden mi kalktı yoksa tartışalım diye mi çekildi?

Bilmiyorum. Ama Cizre’nin ve Yüksekova’nın il olmasını destekliyorum. Cizre çok kadim bir yer, havalimanı yanında. Toprakları müsait, gelişmeye müsait. Böyle bir yerin il olması iyi bir fikir.

HİÇ KİMSE ÖZ YÖNETİM İSTEMEMİŞ Kİ!

- Yapılan hizmetlerle birlikte uzun yıllar sonra insanların PKK’ya karşı HDP’ye bakışlarında nasıl değişiklik olmuş?

Her gittiğimizde değişik gruplarla bir araya geliyoruz. İlçenin muhtarları, STK üyeleri ile oturduğumuz gibi bölüm bölüm de kimi imamları kimi öğretmenleri kimi velileri toplayıp sohbetler ediyoruz. Hepsinin edindiğimiz ortak fikir şu; "Bizim PKK dediğimiz örgüt ile savaşan akrabalarımız var fakat bu son olaylar başladığında biz onların yanında yer almadık, devletin yanında yer aldık. Müthiş bir olay bu, o zaman bunun kıymetini bilin" diye ifade ettiler ve biliyoruz kıymetini. Vatandaş eğer devletten yana tavır koymuşsa, devletin hizmeti devreye girecektir. Sayın Başbakan açıklayacak, Doğu ve Güneydoğu’da yapılan kalkınma nasıl olacak, vatandaşın hasarı nasıl giderilecek açıklanacak.

Şimdi oralarda oyumuzun yüzde 4-5 olduğu yerlerde ben geziyorum, kendilerinin (HDP) yüzde 90 olan yerde biz ve milletvekilleri gezemiyor. Her yerde gezmeye devam ediyorum, Silopi, İdil... İnsanları öyle bir yönlendirmişler ki hiçbir şekilde yüzleri yok, hiç kimse öz yönetimde yanan olmamış ki. Gidin bizi temsil edin demişler sadece, haklarının savunacaklarını düşünmüşler.

KİMİN NE ZAMAN NE YAPTIĞI BENİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR

- Bariz bir takım istekler var mı? Siz "şehir cinayetlerini önleyeceğim" diyorsunuz ama İstanbul’daki şehir cinayetlerinin devam etmesini isteyen bir kesim var. Siz İstanbul’u kurtarmak istiyorsunuz, rezidanslara izin vermemişsiniz. Benzeri şeyleri arttırmak, parasına para katmak isteyenler var. Yani gelip de sizden talepte bulunanlar oluyor mu?

Bakanlık daha önce bir kanun geçmesine vesile olmuş. O kanunda Sayın Cumhurbaşkanımıza giderek denilmiş ki, o dönemde başbakanken, "efendim bazı şehirler yatırımlara mani oluyor. Bazı partili belediyeler iş adamlarının önün kesiyorlar, haksızlık ediyorlar. O zaman biz bakanlık olarak plan yapma yetkisini alalım, şehirlerde bu tür işler olduğunda biz müdahil olalım, yatırımların önünü açalım. İş adamlarına zulmedildiği zaman biz devreye girelim." Çok makul bir talep ve haklı bir talep. Sayın Cumhurbaşkanımız da ‘tabi’ demiş, iş adamlarının önü kesilmesin, haksızlığa uğramasın, bir şey varsa siz mani olun. Bu amaçla çıkarılan bir kanun daha sonra, başka türlü bir gelişmeye yol açmış.

Belediyelerden canının istediğini çıkaramayan insanların, koşup bakanlığa geldiği bir ortam olmuş. Belediyeden bir şey istemiş, belediye vermeyince buraya gelmeye başlamış. En son plan yapmayla ilgili elimizde kaç tane proje var, 50 tane proje var. Bunları neden siz yapıyorsunuz dedim, belediyelere dedim. Bunlar belediyelere doğru havale edildi. Bazılarının planı yapıldı ancak son aşamaya gelmiş makul dönüşümlere bile, bir takım projeler varsa kentsel dönüşüm işi zaten bizden izin çıktığı için verildi. Ya binlerce bilgilendiriliyor, tek başına menfaat yok. Bir mahallenin dönüşümü işlerinde zaten bakanlık yetkili, açık tutuyorum. Bunun dışında tek tek gelmiş olan plan tekliflerini geri gönderiyorum. Bunlar içerisinde dikkat çekici birkaç şey var mesela İstanbul ile ilgili. Birisi baktım zamanı çok önemli değil ama bizim bakanlığın yaptığı bir hata olarak gördüm ben onu. Kimin zamanında yapıldığı, hangi dönemde yapıldığı, ne yapıldığı beni hiç ilgilendirmiyor. Ben bu tavıra bakmıyorum hiç. Ama bizim bakanlığımızın sebebiyet verdiği bir hata olarak gördüğümden bunları telafi etmeye çalışıyorum. Fenerbahçe Stadı’nın karşısında iki katlı bir villa yeri otel oluyormuş 12 katlı. Kurbağalıdere’nin orada. Bu haklı ve makul bir iş değil. Eğer haklı ve makul ise ileride sahipleri gelsin, anlatsınlar, doğru neyse anlatsınlar, yardımcı olayım.

BELEDİYE BAŞKANI BAŞKA PARTİDEN DİYE REDDEDEMEM

- Kadıköy Belediyesi izin vermemiş değil mi? Biz bu işi bakanlıkta bitiririz demişler sanırım. Tabi bakanlığa gelmiş, bakanlık ise...

- Bakanlığa gelmiş, 2 katlı villa yerine 12 katlı otel yapmış. İstanbul’da yaptığım toplantıda Beşiktaş Belediye Başkanı, Ihlamur Parkı olarak kullanılan yeri, bakanlığımıza emsal verilerek parkı orada konuta çevirdiğini bahsetti. Ben onu da bilmiyorum tabi! Geçmişe doğru neler yaşandığını ben bilemem ki.

CHP’li belediye başkanını git kardeşim ya diye reddedemem, böyle bir şey olmaz. Haritaları getirdim, uzay fotoğraflarına baktım. Hakikaten konutların önünde böyle bir şey var, Ihlamur Parkı olarak. Bizim bakanlıkta emsal 2 buçuğa çıkarılmış gördüm. 40 bin metre inşaat alanı. Bu 6-7 tane 15 katlı bina demek. Tamam itirazları kabul ediyoruz dedim, İBB Başkanı Kadir Bey’i aradım, Beşiktaş Belediye Başkanı’nı da aradım itirazlarınızı yapın. Planı biz buradan geri çekelim diye, çekiyoruz, doğru değil bu.

Yine geçtiğimiz günlerde Bakırköy’de bir proje. Orada da aynı şekilde müthiş bir yoğunluk. Yüzlerce rezidans yapılabilir. Orada trafiği de mahveden, altyapıyı perişan edecek, bölge halkını rahatsız edecek müthiş bir yapılanma çıktı ortaya. O da haklı değil, bizim bakanlık da yapsa haklı değil, başkası da yapsa haklı değil. Belediye de yapsa haksız, kim yaparsa yapsın haksız bir proje. 20 yıllık belediyeciyim de, ben bunu ne kadar bir bilgim olsa orada bu durumda oturmam lazım. Onu da iptal ettim biliyorsun.

HİÇ KİMSE ELİNE PARSELİNİ ALIP BANA GELMESİN

- Türkiye’nin alışık olmadığı bir politika var burada. Yani 3 örnek verdiniz. Bakırköy, Beşiktaş ve Kadıköy. Üçü de CHP’li belediyelerin olduğu bölge. Ve CHP’li belediyelerin izin vermediği bir yapılaşma, sonra artık kimse bunların sahipleri çok önemli değil, belli bir takım isimler... Nasıl bir rant peşinde koştuğu belli. Doğrudan bakanlığa koşmuş, istediğini almış ama sonra Mehmet Özhaseki bunların CHP’li belediyelerin reddettiği projelerini iptal ediyor, "hayır" diyor, itirazları kabul ediyor.

Şunu da, çok değerli yerler olduğu için, basına yansıdığı için isim verdim ama onun dışında Pendik’ten gelen de var, Kartal’dan gelen de var. Başka belediyelerden gelenler de var. Oraların da iş yoğunlu talebiyle yine hepsi bizde. Prensibi sistemi ben koydum, ona göre hareket ediyorum. Sonra İstanbul’a 15 Temmuz’dan 4 gün sonraydı galiba, bir toplantı yaptık. Bütün belediye başkanlarını davet ettim. Büyük müteahhit gruplarını, inşaat sektörünün önünü nasıl açarız? Kentsel dönüşümü nasıl hızlandırırız diye bir soruya cevap bulma amaçlı bir çalışma yürüttük. Bildiğimiz bütün herkes vardı. Orada da bizim bakanlığın yeni çalışma dönemi ile ipuçları vermeye de çalıştık. Kendilerine açıkça ilan ettim, şunu söyledim, “Hiçkimse eline parselini alıp da bana gelmesin. Ben belediye meclisi falan değilim, plan da yapmayacağım. Hele hele yerinde olan emsali şu, yoğunluğu şu sen bana bunu iki misli ver, üç misli ver diye gelmeyin" dedim. Açıkça ilan ettim. TOBB gelmişti, İTO falan gelmişti. İnşaat ile ilgili kim geldiyse bu prensibimi açıkladım orada. Her şeyin, taşların yerli yerine oturması lazım. Benim tanıdığım da olsa, yakınım da olsa bana gelmeyecek. Gidecek mecliste yapılacak, zaten planlamalar var İstanbul’da, yoğunluğu arttırmanın ne gereği var? İstanbul’da bana bir kişilik bile yer kalmadığı inancı var içimde.

- Siz arkanızı döndüğünüzde böyle bir olayın yaşanması mümkün mü? Yani siz yapmayın dediniz, ya başkası?

Zannetmiyorum, gidip aşağı taraflarda planlayıp da kendi halinde sessizce iş götürülecek bir ortam olduğunu zannetmiyorum. Eğer onu yapan biri olursa herhalde ömür boyu düşmanlık ederim onunla. Yaptırmam, kendi kurumum içerisinde.

KAPISI KİMLERE AÇIK KİMLERE SONA KADAR KAPALI

- Sayın Bakan orada şöyle bir sıkıntı da yok mu? Siz bazı şeyleri belediyelere havale edelim dediniz ama İstanbul’a mesela ben Erdoğan Bayraktar döneminden biliyorum, belediyenin verdiği bazı şeyler direkt bakanlığa sevk edilmiş. Bunun talimatını da Sayın Cumhurbaşkanımız başbakanlığı döneminde istemiş. Şimdi İstanbul’a baktığımızda, İstanbul’un kalbine hançer gibi saplanan bütün ne varsa, mesela plazaların tamamında belediyelerin onayı var. O dönem ile ilgili sadece Çamlıca Camii’nin iznini mesela Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vermiş. Burada tekrar bazı şeyleri belediyeye havale etmek, orada belediyelerin aynı şekilde bir uygulamaya girmesine de yol açmaz mı?

Ben biraz önce müteahhitlere söylediğimin birincisini belirmiştim. İkincisine de devam edersem anlaşılmış olur. Planlama yetkisi o şehrin, o ilçe belediyesinde ya da büyükşehir ile iki taraflı yapılar planlanır. Planların bazılarını biz ya da bizim yetkilendirdiklerimiz yapıyor. Ana tema bu, prensip bu. Yalnız bunun istisnaları da var. Ne gibi, gittiği yerde her belediyenin doğruyu yaptığını, makul zeminlerde hareket ettiğini de söyleyemeyiz. Birçok örnekleri de var. Kimi konuşursak bu örnekleri bize verecektir. O zaman haksızlığa uğrayan kimse varsa, gayrimeşru taleplerle yaklaşmayan bir Allah’ın kulu varsa veyahut da meşru işi olan varsa bizim bakanlığımız bir tek onlara açık. Makul, meşru işi dışarıda olmamış, yanlış yaklaşmışlar ya da kasti olarak politik amaçlı zulmetmişler insana, işte onların hepsi gelebilir. Ama planda, bir gözüküyor ben iki istiyorum, planda yeşil alan gözüküyor ben buraya kütle koymak istiyorum bu tür taleplere gelenlere kapı kapalı ben onu söylemeye çalışıyorum. Temel prensip bu.

İSTANBUL'UN ALTYAPISI ARTIK ÇEKMEMEYE BAŞLAMIŞ

- İstanbul ile ilgili "çivi çakılacak yer kalmamış" dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız? 

İstanbul yoğunlaşmış, yoğunluğu kaldırmıyor. İstanbul’un altyapısı artık çekmemeye başlamış, böyle bir yerde yeniden yoğunluğu arttırarak İstanbul’a iyilik etmezsiniz. İstanbul’a büyük bir kötülük edersiniz. Ve yeşil alanları konuta çevirerek, Ihlamur Parkı gibi veya planlarda bir yerine iki vererek... O da aslında meşru kanuni çizgilerden geçirerek yapılıyor, kanunsuz da değil. Böyle bir tavırda olursanız tabiki şehir cinayeti işlemiş olursunuz. Böyle bir şehre kötülük etmiş olursunuz. Bana göre de orada insanların bedduası tutar. Artık bundan sonra İstanbul’u yoğunlaştırmaktan ziyade hafifleştirici şeyler yapılması, biraz seyrekleştirilmesi, yaşanabilir bir hale getirilmesine ihtiyaç var.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ANA MANTIK CİNAYET GİBİ

- Kentsel dönüşümde de bir cinayet işlendiğini düşünüyor musunuz?

Kentsel dönüşümdeki ana mantık zaten cinayet gibi. Şöyle bir mantıkla hareket ediyor belediyeler, yerinde dönüştürülmeliyim. Doğrusu da budur. Hiçbir risk almamalıyım, hiçbir para harcamamalıyım. Evet, mümkün. Böyle yapsın belediye fakat hali hazırda bir yerin yoğunluğu 2.5, 3, 4 gibiyken olduğu yerde dönüştürmenin, İstanbul’un geneline söylüyorum, yoğunluğu 2 misline çıkarmaya çalışmaktır. 3 iken yoğunluğu 6 yaparsanız, yarısı müteahhite verirseniz yarısını da hak sahibine dağıtırsanız yerinde çözülmüş olur. Fakat oradaki nüfus 1 iken 2 olur, yoğunluk artar. Bu mantıkla hareket eden belediyeler, çok doğru bir iş yapmış olmuyorlar. O zaman devreye bizim girmemiz lazım ve yeni alanlar bulmamız lazım. Hazine arazisi varsa onları kullanmak lazım. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımızın daha önce askeri alandan ayırmış olduğu bölgeler çok doğru bir mantık. O yoğunluğu kesme, geniş yeşil alanlar çıkarma adına. Bu noktada özel bir gayret gerekiyor. Yoksa bu basit mantık İstanbul’u bir defa daha mahveder.

- Sayın Bakan, Ben Aliağaoğlu’na “Siz neden kentsel dönüşüme girmiyorsunuz?" diye sormuştum. Ağaoğlu ise “Ya Hadi, ben kentsel dönüşümün kralını yaparım da benim aldığımı duyanlar 1 ev isterken 10 ev istiyor. Şu andaki müteahhitlerin birçoğu bu hatayı yapıyor. Ev sahibine 1 ev, 2 ev, 3 ev, 5 ev, 10 ev veriyor. Bunda zarar edecekler" demişti. Ve şöyle bir ifade kullandı, “Yalova’yı hatırlayalım, depremi hatırlayalım. Ucuz konutlarla, ucuz malzemelerle biz güya kentsel dönüşümü depreme karşı yapıyoruz, daha güzel bir şehir planıyla yapıyoruz ama şöyle bir etrafına bak, tehlikeyi görmüyor mu kimse? Belediyeler de şunu yapıyor efendim, moloz parası arazi üzerine bir bedel verilmiyor vatandaşa. Senin 1 dairen var o dairenin parası ya da moloz parasıyla sen başka bir yere geç, biz burayı yapılandıralım diye özel bir konu da çıkarıyor. Orada da bir mağduriyet oluşuyor.

Bu işlerin içerisinde iyi niyet esas, biraz önce söylediğin örnek çok doğru. Eğer yerinde dönüştüreyim, ucuza da mâledeyim diyen olursa şimdi dönüştürmemek daha hayırlı.

HELE BİR DE MÜTEAHHİT ŞÖHRETLİYSE...

- O ucuza mal etmeyi siz de görüyor musunuz etrafınızda?

Tabiki görüyorum, elbette. Elimdeki sıkıntı bir taraftan belediyelerin böyle bir düşüncesi var olduğu gibi, bir taraftan da vatandaşın tamamı şimdi şurada benim 80 metrekarelik evim vardı, dönüşüm içerisinde kalmış. Burada ben 100 metrelik 2 tane daire nasıl alabilirim hesabı yapıyorlar. Hele hele müteahhitlerin devreye girdiği isimlerde varsa Ağaoğlu gibi 1 daire yerine 2 daire istemeye başlıyorlar. Veyahutta sona doğru kalmışsa vekaletler verilirken kendininde muhtaç olduğunu hissetmişse diledikçe diliyor. Ve ondan sonra işin içinden çıkılmaz hale geliniyor. Hele şöhretliyse hiç çıkılmaz hale geliyor. Bu da perişan bir hal alıyor. Tıkanmaya sebebiyet veriyor. Orada zaten yasa değişikliği de yaptık 2-3 ay önce. Herkesin rızasıyla toplumun yüzde 65’inin razı olduğu bir hale getirdik orada. Kentsel dönüşümün tıkandığı bazı yerler vardı onlara düzenleme getirdik. Bazı yerlerde biz şimdi bakanlık olarak yeni bir karar aldık içimizde. Tıkanmış olan kentsel dönüşümlerde çözüm ortağı olarak devreye gireceğiz.

Mesela Fikirtepe’ye önümüzdeki haftalarda gideceğim ben. Fikirtepe’de birçok insanla anlaşılmış, işe başlanmış, neredeyse bitme aşamasına gelmiş, güzel iş yapmışlar. Bitirme aşamasında mesela ama altyapısı yok oranın. Vatandaş nasıl oturacak, bir kısım yerlerde müteahhitler çoğunluğun rızasını almışlar, diğerleri fazla istemeleri yüzünden kitlenmiş durumda. Hala da oturuyor, çıkmıyorlar da. Diğerleri de artık müteahhitler de uğraşmaktan onlara para verip, bel bağlayıp işi sürdürememekten batma aşamasına geliyor. Şimdi binlerce insanın yaşadığı, Fikirtepe gibi bir yerde Kadıköy’ün merkezinde bu proje kalmış, orada duruyor. Bir gücün herhalde devreye girmesi lazım, kamu gücü girmezse tıkanan yerde işler çözülmez. Şimdi ben buraya, bu tür tıkanmış yerlerde kamu gücüyle girmeyi düşünüyorum. Önümüzdeki haftalarda zaten İstanbul’a geldiğimde Fikirtepe ile ilgili de oturup oradakilerle çalışacağız. Belli şehirde biz kamu olarak gireceğiz, herhalde vatandaş karşısında bakanlığı görünce imtina edecektir. Teminat verecek, çözüm bulacağız.

- Bazı yerlerde büyük tehlikenin işareti olarak ucuz malzeme, ucuz tuğla, demir vesaire gibi tehlike işaretleri geliyor mu sizin kulağınıza?

Şu anda yok. Şu anda bir şey gelmiyor. Çünkü denetim firmaları iyi denetleme yapıyorlar. Eskisi gibi değil ama o kimliksiz yapılar, aşırı yoğunlaşmış yapılar, şehir desteğinden yoksun yapılar iyice sırıtmaya başladı. O da müthiş rahatsız ediyor.

ASKERİ ARAZİLER NE OLACAK?

- İstanbul’da devam eden ve tepki aldığınız bir şey oldu; Askeri araziler... Niye karıştırılıyor, neden tepki alıyor? Orada siz kendinizi tam anlatamadınız mı?

Ben tam anlattığımı zannediyorum da, anlamak istemeyen anlamak istemediği gibi yazıda farklı bir yerlere çekiyor. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın “Şu askeri alanlar yeşil alan olacak” diye zaten o konular konuşuluyor. İsmini direkt söyleyeyim, işte Akıncılar Üssü ile vesaire gibi yerlerle ilgili zaten dedikleri yerine gelecek. Şehirlerdeki askeri alanların, şehir, dışına taşınması... Genel esas bu. Buralarda da prensip şehir içerisinde kalmış olan yeşil alan gibi gözüken, yoğunluğun çok olduğu bütün askeri alanların şehrin akciğeri gibi kullanılması esas. Bu da bir prensip, burada da tartışma yok.

Ayrıca bir komisyon kuruldu, 3 bakanlıktan oluşuyor. Bu 3 bakanlık şimdi kendi içinde tartışıyor. 81 vilayet için geçerli, biz bakanlık olarak şehir içlerinde kalan ne kadar askeri alan var, kaçar metre kare, yeşil alan mı değil mi, vatandaşın beklendisi ne, o şehrin belediyesi bu alan hakkında ne düşünüyor ve bunu tek tek kendilerine soruyoruz, oradaki daha iyi bilir.

Ben size desem ki Kilis’in falan caddesinde bir askeri alan var ne olarak kullanalım diye sorsam doğru olur mu? Veya oturduğum yerden cevap versem olur mu, bilemem ki ne olduğunu! Veha Osmaniye’nin bir tarafında desem, imkanı yok. Bunu biz bütün 81 vilayet için bakanlık olarak hesaplıyoruz ve ilgili belediyelere de soruyoruz vatandaşın beklentisi nedir diye.

Milli Savunma Bakanlığı tarafı askeri alan içerisinde, nereye taşıyabiliriz, hangi fonksiyonları yükleyebiliriz, binalar ne olacak veyahut alan o halde devam edecek mi, birleştirilecek mi, ciddi bir mesele bu. Genelkurmay Başkanlığı ile konuşup karar verecekler. İşin sahibi olduğu için onların da bulunması gerekiyor. Haliyle işin olduğu yerlerde tek tek şehir bazında çalışmalara başlayacağız. Ve orada temel esas, her tarafın yeşil alan olmasıyla birlikte bazı yerlerde yine o gün de bunu ifade ettim şimdi de söylüyorum, şehirlerin içinde kalmayan, çevrelerinde, 10-20 km ilerisinde veya birkaç kilometre ilerisinde, bozkır gibi yerlerde bazı birlikler var. İçerisinde ağaçlı bölgelerde zor gözüküyor. Buraları kentsel dönüşüm için kullanabilir miyiz?

ANKARA DEMETEVLER ÖRNEĞİ...

İşte Demetevler dönüştürülecekti, Demetevler yoğun bir yer, insanlar bunalmış. Olduğu yerde dönüştürürseniz yoğunluk iki misline çıkar. Herkesin patlamak üzere olduğu bir yeri, iki misliyle dönüştürerek zaten orayı katledersiniz. Yakınlarda askeri alanlar var, üzerinde mesela bir tane ağaç yok, şehir içinde değil. Yeşil alan yapsanız bile kimse gitmez oraya. İşte böyle yerleri kentsel dönüşüm için kullanabilir miyiz? Bunu ben raporlayacağım aslında, karar verecek ben değilim burada. Dönüşümde kullanılsın denildiğinde bunun gibi alanlar çıkabilecek mi, çıkacak. İstisnadır bunlar. Bu sözü alıp “Eyvah, tüm askeri alanlar imara açılıyor, rantiyeciler koşuyor, gidiyor” derseniz bu da büyük bir haksızlık olur.

ASKERİ ALANLARI PUT GİBİ BÜYÜTMENİN ALEMİ YOK

- Şöyle bir şeyde var, rantiye dediğiniz zaman, zamanında bu askerin dediğim dedik olduğu dönemlerde rantiyenin en büyüğü de bu alanlarda olmuş. Bizim insanlarımızın hepsi oralarda nasıl bir yapılaşma olduğunu, imara açık mı değil mi? Evleri kapatıyor mu? İstanbul’un birçok yerinde baktığımızda böyle ranta yönelik yapılan askeri arazilerin çevresinde yapılan bir sürü bina görebiliriz.

Mesela insanların çok rahatsız olduğu, evi alırken yeşil alan ve o alanın altında kütle çıkıyor. Şimdi yeni kanunda ben bir şey yazdırdım, bu artık olmayacak. İnsanın hakkıdır bu, önüne çıkamazsınız bunun. İnsanların o korkularını giderecek ben şimdi kanun maddesi yazdırdım, Belediyeler Kanunu'nda geçeceklerden birisi de bu. Askeri alanlar zaten zamanında şehrin ortasına yapılmamış ki kenarlarına yapılmış çoğu zaman. Fakat o kadar içine almış ki, şimdi bunu put gibi büyütmenin alemi yok. Çıkarmak lazım, çıkarıldığı zaman ne işe yarayacaksa ona uygun şekilde kullanmak esas olacaktır.

- Sayın Bakan yani tepki ne olursa olsun ben şöyle söyleyeyim, o yapıların şehir dışına çıkarılması özellikle İstanbul için söylüyorum; inanılmaz bir güzellik katar. İstanbul için şöyle bir avantaj, oralarda kentsel dönüşüm sağlanıyor bir deprem olma ihtimali konuşuluyor. Bir depremde yüzde 40’a yakın binaların çökeceği konuşuluyor. Bu deprem içinde bir dönüşüm anlamına gelmiş olmuyor mu?

YÜKSEKOVA'DA VATANDAŞ BALÇIĞIN İÇİNDE OTURUYOR

Dönüşüm kanunları zaten onun için çıktı, onu hızlandırmaya çalışıyoruz. Allah korusun o depremde eğer yapı stoğunun yüzde 40’ı çürük diyorsak, tedbirlerini şimdiden almıyorsak vallahi biz görevimizi yapmış olmayız. O yüzden biraz daha fazla çabalıyorum ben. İstanbul içinde her gittiğimde bir ilçede toplantılar yapıp, kentsel dönüşümleri çözmeye çalışıyorum. Onu çözersek İstanbul depreme  hazırlıklı hale gelir.

Yüksekova’da da anlattım. Yüksekova’da vatandaş balçıklar içinde oturuyor. Taşımak istiyorum, itirazları oldu. Sonra anlattım kendilerine, dedim ki "ya gömük içinde çoluk çocuğunuz ile ölmek mi istiyorsunuz siz burada. Eski hali devam ettirmekten bahsediyorsunuz. Çürük alanlar olduğunu biliyor musunuz buranın, biliyorsunuz. En ufacık bir depremde hepinizin gömüleceğini biliyor musunuz, biliyorsunuz. Deli falan mısınız siz" dedim ya.

Tokyo’ya gittiğimde biz oraya çok güzel bir Osmanlı mimarisi ile cami yapmışız devlet olarak. Caminin imamı anlatıyor, gece deprem oldu diyor. Biz diyor hanım ben çocuklar, atladık pijamalarla parkın ortasına koştuk kendimizi kurtarıyoruz. Baktık kimse yok diyor, parkta oturduk kimse yok. Sonra gittik eve yattık, sabah kıza sordum niye dışarıya çıkmadınız diye. Niye çıkalım ki diye cevap aldık diyor. Deprem olduysa oluyor, evden çıkma dediler. Şimdi herkes evinde mis gibi oturuyor, uykuya devam ediyor ama bizimkiler en ufak sarsıntıda pijamayla sokağın ortasına koşuyor. Şimdi böyle yapılar yapmak varken, güzelim sağlam yapıları yapmak varken neden o çürük yerde oturursun ki!

İstanbul’un çökmesi demek Türkiye ekonomisinin büyük bir bölümünün çökmesi demek. O yüzden de bu dönüşümü doğru bir mantıkla sağlam bir şekilde inşa etmek gerekir. Yapılırken birde eli yüzü düzgün kimlikli yapılar çıkaralım diye uğraşıyoruz.

FETÖ OPERASYONU VE TAPU İŞLEMLERİ

- Sayın Bakanım, bir konuya daha ufak çaplı tepki gösterildi. Tapu işlemlerinin yavaşlatılması da tepki çekti. FETÖ’cüler arazileri elden çıkarıyorlar tarzı haberler çıktı. Böyle bir şeyle karşılaştınız mı?

Hadi Bey size bir şey söyleyeyim, 15 Temmuz gibi büyük bir felaket atlatmışız. Felaketten sonra ortaya çıkan ufak tefek sıkıntılar dolayı da şikayet etmek çok doğru değil. Keşke şikayet edecek bir durum olmasa. Ama yapılan şu, FETÖ’cülere ait ne kadar KHK sıraladığımız vakıf, dernek, okul varsa bunların tapu işlemlerini durdurduk zaten. Ben bir de özel olarak dedim ki, "Olaki bilinir ama listeye girmemiş, tapu müdürleri bunları bilir dedim. Bir şey varsa durdurun dedim. Efendim zora düşeriz, yarın bir gün soruşturma açılır demeyin. Bunlara göz yumarsanız o zaman soruşturma açarım" dedim. Bunun neticesinde arkadaşlar huylandıkları, şüphelendikleri bazılarını durdurmuşlar. Bu vasıtayla genel müdürünün tam ifadesi, biz burada tam 300’e yakın gayrimenkul kurtardık. FETÖ’nün kaçırmak istediği. Konya’da 25 tane, Diyarbakır’da 6 tane... Buralarda FETÖ’nün yoğun yapılandığı yerler. Öyle bir şikayet ediliyor ki, normal masum görünen adamın tapusunda bir şey yok, ama bunları kaçırmalarına da göz yummayalım. Onlar uyanıklık yapıyorlar ya, biz daha uyanık davranalım onlardan. Yakında zaten, OHAL 3 ay için çıktı ama biz 2 ay içinde hallederiz. Her şey normale döner inşallah.

- Sizin bakanlıkta kaç kişi çıktı? Sizi şaşırtan kimse var mı mesela?

250 kişi kadar işten çıkarıldı, 300 kişi üzerinde çalışmalar devam ediyor. 2-3 aylık bir bakan olduğum için 8-10 kişilik çalışma arkadaşlarım dışında kimseyi net bir şekilde tanımıyorum. Onları da bilme imkanım yok, işten çıkarılanları da tanımıyorum.