CHP Manisa Milletvekili Sakine ÖZ, “Basında Sansürün Kaldırılışı”nın 105. yıldönümü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.
Abone olİNTERNETHABER.COM- Öz, Türkiye’de ve dünyada basının önüne çıkarılan engellerin hem habercilere hem de haber alma hakkını savunan insanlara büyük zararlar verdiğini savundu. Sakine ÖZ, tarafsız, sadece ve sadece gerçeği arayan ve sunan bir habercilik istediklerini belirtti; haber için ter dökerken ticari ve siyasi çıkarlar nedeniyle sansür sürecine takılan gazeteciliğin ve televizyonculuğun bir an önce son bulması çağrısında bulundu.
Milletvekili Öz, Türkiye’de uzun tutukluluk, kişisel ve mesleki itibarın zedelenmesi, işsizlik ve ölüm tehditleriyle yıldırılmak istenen basın emekçilerine uygulanan her türlü baskının ve sansürün önüne geçmek için mücadeleye devam ettiklerinin altını çizdi.
Milletvekili Öz, özellikle Gezi Parkı direnişleri sürecinde Anadolu Ajansı’nın hükümet güdümünde haber hazırlandığı, farklı içerikte haber hazırlayan kurum çalışanlarına sansür uygulandığı ve kurum içinde usulsüzlükler yapıldığı yönündeki iddialarını TBMM’de gündeme getirmiş ve Genel Kurul’da görüşülen araştırma önergesiyle bu iddialarını kanıtlamıştı.
Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün açıklaması şöyle:
BASIN İFTİRAYLA KARŞILAŞIYOR
“Ülkemiz, medyanın önemli bölümünün siyasal iktidarlar ile ticari çıkar çevrelerinin ördüğü ilişki ağına hapsedilmiş durumda... Bu çürümüş ağ, basın dünyasında öylesine ağır sonuçlara yol açtı ki, iktidarın ve birçok medya grubunun ticari ve siyasi çıkarları nedeniyle uygun görmediği haberler kesiliyor, derinlemesine araştırılmış ve ortaya çıkarılmış skandallara sırt çevriliyor. Haber tutkusu ve gerçekleri sunma sevdasıyla yola çıkan birçok basın emekçisi, doğruları savunma, yalanları açığa vurma ısrarını sürdürdüğünde, iftiralarla karşılaşıyor, sabah baskınlarıyla evlerinden alınıp götürülüyor, düzmece iddianameler ortaya atılana kadar yıllarca hapiste tutuluyor. Basın emekçileri, sağlık sorunlarına, işsizliğe, itibar kaybına ve belki de en değerlisi, çok sevdikleri mesleklerini gereğince yürütememekle karşı karşıya bırakılıyor.
HÜKUMET ZOR SORU İSTEMİYOR
Hükümet, basın toplantılarında zor sorular istemiyor, dağıtılmış sorulara göstermelik yanıtlar veriliyor; Başbakan, kendisinin işine gelmeyen haberi ‘yazabilen’ gazeteciyi patronuna şikâyet ediyor, ‘bununla yolunu ayır’ diye talimat veriyor; doğruları savunanların evine ertesi sabah elinde ‘suç delilleri’yle polisler giriyor; gazetecilerin bilgisayarları virüslerle ele geçiriliyor, polis fezlekelerinden hazırlanan iddianamelerde bir basın mensubu aynı anda birkaç terör örgütünün üyesi sayılıyor, yıllarca karşısında mücadele ettiği örgütlerin üyesi gibi gösterilerek toplum karşısında küçük düşürülmeye çalışılıyor.
Adalet arayışındaki gazetecilerin önüne dikilen sansür mekanizması, çoğu haberi yayınlatmazken, yayınlanan haberlerin büyük bölümü birkaç ay sonra gazetecilerin önüne mahkeme evrakı ve polis şiddeti olarak geri dönüyor.
BAŞBAKAN YALAN SÖYLÜYOR
Başbakan, dünyada en fazla tutuklu gazeteci, milletvekili, öğrenci, sendikacı ve hastanın olduğu ülkemizde iftar konuşmalarında ‘tutuklu gazeteci yok’ yalanını sürdürsün; yeni cezaevleri açmakla, adaletsiz adalet saraylarını hizmete sunmakla övünedursun; biz, asıl hünerin bina dikmekle değil, her alanda demokrasi ve özgürlüğü inşa etmekle gerçekleşeceğini savunuyoruz. Partimizin Cezaevi Komisyonu’nun açıkladığı raporlar, yaşadığımız utanç tablosunun en somut belgesidir.
Ülkemiz, basın-iktidar ilişkilerinin bu derece kirlendiği bir dönemde, gazetecilerin maskeyi düşürdüğü, şiddeti her yerde belgelediği bir özgürlükçü tutuma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Özgür ve sansürsüz basın, tehdit altında çalışmaktan kurtulan gazetecilik için Meclisimize sunduğumuz kanun teklifleri acilen gündeme alınmalıdır. Medya-siyaset-ticaret üçgeninin önüne bir nebze geçilmesi adına, medya patronlarının kamu ihalelerine girmelerinin önüne geçilmelidir. Özgürlükçü bir Basın Yasası için önerilerimize hükümet daha ne kadar ‘hayır’ diyebilir?
Bu duygu ve düşüncelerle, sansürsüz, kamusal ve tarafsız yayıncılık anlayışını izleyen, usulsüzlüğe bulaşmayıp tam tersine usulsüzlüklerin üzerine korkusuzca giden bir basın anlayışı talep ediyoruz...”