Özakman'ın filminde yeni bir şey yok
Senaryosunu Turgut Özakman'ın kaleme aldığı Dersimiz Atatürk çocuklara yönelik bir yapım.
Abone olYönetmenliğini Hamdi Alkan’ın yaptığı, Halit Ergenç, Çetin Tekindor ve Batuhan Karacakaya’nın başrollerini paylaştığı, senaryosunu da Turgut Özakman’ın yazdığı Dersimiz Atatürk çocuklara yönelik bir yapım. Çetin Tekindor’un Tarihçi Dede, Halit Ergenç’in Atatürk olduğu filmi diğer Atatürk filmlerinden özellikle ayıran tek şey filmin çocuklarla gençlere yönelik olması ve bu dille beyazperdeye aktarılması. Zaten bu durumda tarih kitaplarının dışına pek fazla çıkılması da mümkün görünmüyor. Çocukların Kurtuluş Savaşı’nı daha iyi kavrayabilmesi için yapılan hareketli haritalar çok iyi düşünülmüş ama şu var ki; Halit Ergenç kendisine yapılan makyajla görüp görebileceğimiz en korkunç Atatürk olmuş. Hiçbir oyuncunun ekstra bir performans sergilemesi gerekmediği filmin büyük kısmını zaten Tarihçi Dede’yle çocukların projeksiyondan izlediği tarihi görüntüler ve canlandırmalar oluşturuyor. Dede, Atatürk’ü anlatırken arada perdeye bakıp sözü Müjdat Gezen’e, Turgut Özakman’a, Yıldız Kenter’e veriyor ve onlar da çocuklara mesaj veriyor. Filmin içerisinde Tarihçi Dede de bir kahramanlık hikâyesini anlatırken çocuklara Atatürk içki içmezdi, hata yapmazdı gibi cümleler kurmuyor. Adabıyla içki içen, özel hayatında hatalar yapan ama iş ki memleket meselelerine gelince hata yapmamak için var gücüyle çabalayan bir kahraman portresi çiziyor. Yaklaşık bir buçuk saat süren bu filmi diğer devlet adamı Atatürk filmlerinden ayıran bir şey yok.
Livaneli’nin Veda’sına gönderme
Atatürk filmlerinin gündemde olduğu şu günlerde filmin basın gösteriminde bir açıklama yapan Hamdi Alkan, “Basın mensupları bana sürekli ‘İki Atatürk filmi üst üste gelmiyor mu?’ diye soruyorlar. Ama aslında soruyu ben değil Veda filmini yapan arkadaşlar yanıtlasa daha iyi olur. Çünkü biz 10 Kasım 2009 yılında Anıtkabir’deki törende vizyon tarihimizi açıkladığımızda o film gündemde değildi. Çok şık bir hareket olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Bu da işin bir başka boyutuydu. Zülfü Livaneli’nin Veda’sının da klişelerin dışına çıkmadığını düşünürsek Can Dündar’ın Mustafa’sı kalıyor geriye; bir diğerleriyle yarışmayan...
Yazı: Sibel Oral
Kaynak: Taraf