BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL  /  YEREL

Öz kızı Eylül Miray bebeğe çamaşır sulu işkence davasında annenin şoke eden savunması

AVCILAR'da, 1 buçuk yaşındaki öz kızı Eylül Mira'nın vücudunun farklı yerlerini jiletle kesip, farklı bölgelerine çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte ettiği iddia edilen Ezgi Korucu (28)'nun 20 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına başlandı.

Abone ol

Soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde kızına bir türlü ısınamadığını, işkence ve eziyetleri çocuğunun ölmesi amacıyla yaptığını söyleyen tutuklu sanık Ezgi Korucu, ilk duruşmada ifadesini değiştirdi. Çocuğuna zarar vermediğini savunan sanık Ezgi Korucu  "Kızım doğduğundan beri hastanededir, dünya kadar kan alınıyor, kendisine çamaşır suyu enjekte etsem bu ortaya çıkardı.  Cezaevine girmek için akla gelecek bütün şeyleri söyledim. O beyanları da verdiğim için şu anda çok pişmanım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Çocuklarımın yanında olmak istiyorum. Tahliyemi talep ediyorum" dedi. Sanığın cezai ehliyeti bakımından rapor alınmasına karar veren mahkeme heyeti duruşmayı erteledi.

İlk duruşma yapıldı

Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada tutuklu sanık Ezgi Korucu hazır bulundu. Eylül Mira bebeğin babası Eray Korucu'nun yanı sıra Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nı temsilen Avukat Büşra Öztürk de duruşmaya katıldı. Sanık Anne Ezgi Korucu "Böyle bir suçla karşınızda olduğum için özür dilerim" diyerek savunmasına başladı. 12 yıllık evli olduğunu, bu evliliğinden 3 çocuğu olduğunu, cezaevindeyken eşinden boşandığını söyleyen Ezgi Korucu, "Eylül, 2 Kasım 2017 tarihinde dünyaya geldi.  Hamileyken yapılan testlerde kızımın down sendromlu ve özürlü olduğunu belirttiler. Daha sonra yapılan araştırmalarda kızımda hiçbir özür çıkmadı. Bu sırada ben zaten 8 aylık hamileydim. Kızımı doğduğunda kucağıma bile almadan akciğerinde sorun olduğunu, nefes bile almadığını söyleyerek yoğun bakıma aldılar. Kızım, yaklaşık bir ay kadar yoğun bakımda kaldı. Taburcu olup eve geldikten sonra kızımda ara ara kanamalar başladı. İstanbul'da hastane hastane teşhis için gezdirdim. Bakırköy'de hemotoloji bölümünde yatarken bizi takip eden doktor çok nadir olarak rastlanan bir hastalığın tam teşhis konulamadığı için adına 'Glasman' denilen bir hastalık olduğunu söyledi. Her tarafında kanamalar olabileceği gibi vücudunda ödemler olabileceği belli yerlerinde çatlamalar olabileceğini, kanamalar engellenmezse ölümle sonuçlanabileceği ancak bebeklerin yaşını doldurduktan sonra kendiliğinden bunu atabileceği söyledi. Doktorun tayini çıktı, bizi Kanuni Hastanesi'ne sevk etti" dedi.

"Kızıma tam teşhis konulamadı"

Kızına tam tanı koyulamadığını belirten sanık korucu, "Kızımı Cerrahpaşa Tıp Fakültesine götürdüm. Burada tedavi altına alındı. Tam teşhis koyamadılar. Daha önce bazı doktorların başına bu tarz olaylar gelmiş, bu nedenle benden şüphelenmişler. Polis çağrıldı. Karakolda bir gün nezarethanede kaldım, savcılığa, ifade verdikten sonra serbest kaldım. 15-20 gün sonra kızımda yine benzer kanamalar başladı. Kızımı Kanuni Hastanesi'ne götürdüm. Doktor tahlillerde hiçbir şey netleştiremedi. Bu nedenle eşimi arayarak 'bizim başımızdan böyle olaylar geçiyor, anneyi hastaneden uzaklaştır' demiş. Bu nedenle kızımın yanın görümcem ve annem geldi, bir ay kaldı" ifadelerini kullandı.

"Cezaevine girmek için akla gelecek bütün şeyleri söyledim"

"Doktorların kanıt olmadan beni suçlamaları ve 12 yıllık eşimin de buna inanması psikolojimi bozdu" diyen sanık Korucu, şöyle devam etti:

"Zaten maddi ve manevi sıkıntıdaydım. Üçüncü çocuğumdu. Eşimle ara ara tartışıyorduk. Boşanacaktık ancak çocuklar nedeniyle yapamadık. Eşim bana inanmıyordu. Doktorlara inanarak 'Sen mi yaptın, sen yapıyorsun!' şeklindeki sözler ile üzerime geliyordu. Çocuğuma teşhis konulamaması ve bu olaylar nedeniyle tamamen yıkıma uğradım. Psikolojim bozuldu. 9 Şubat 2019 tarihinde markete gidiyorum diyerek karakola gittim.  Doktorların kanıtsız üzerime geldiği için ve kızıma da teşhis konulamadığından o laflardan uzaklaşabilmek için karakolda kızıma ben zarar veriyormuşum gibi ifadeler vererek cezaevine girmemi sağladım. Öyle bir psikolojideydim ki cezaevini kaçış yolu olarak gördüm. Orada kendimi kurtarabileceğimi düşündüm. Ancak ben hiçbir çocuğuma zarar vermedim. Kızım doğduğundan beri hastanededir, dünya kadar kan alınıyor, kendisine çamaşır suyu enjekte etsem bu ortaya çıkardı. Cezaevine girmek için akla gelecek bütün şeyleri söyledim. O beyanları da verdiğim için şu anda çok pişmanım.  Çocuklarımı okula başladı ancak yanlarında yokum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Keşke karakola da bu şekilde ifadeler vermeseydim. Çocuklarımın yanında olmak istiyorum Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.

Müşteki baba: Bile isteye yapmışsa şikayetçiyim

Müşteki baba Eray Korucu da olayla ilgili kendisinin gözüyle gördüğü bir şey olmadığını belirterek, "Eşim önce başka ifade vermiş, şimdi de başka ifade veriyor. Bu tarz işkencelere çocuğum maruz kalmışsa cezasını çeksin. Ancak yapmadıysa, da çocuklar her gün 'Anne!' diye ağlıyor. Onların yanında olmasını isterim. Ben de şu anda ortada kaldım. Ben ilk ifadesini, okuduktan sonra boşanma davası açtım. Bile isteye yapmışsa şikayetçiyim. Olayın ortaya çıkmasını istiyorum. Allah'a havale ettim. Çocuğuma böyle bir şey yapılmışsa adaletin bu olayı ortaya çıkarmasını ve cezasını çekmesini istiyorum" şeklinde konuştu. Soru üzerine baba Eray Korucu, "Eşim cezaevine girdikten sonra çocukta kanamalar ve diğer hastalıklar devam etmedi. Doktora kontrol için götürdük. Doktor,  'Yapılacak bir şey yok, zaten deri altına enjekte olduğu için oradan çekme şansımız yok' dedi. Zaten son dönemde kanama olmuyordu. Ancak vücudu şişiyordu. Şu anda çocuğum iyi, ancak sağ elini tam olarak oynatamıyor" diye cevap verdi.

Cezai ehliyeti bakımında rapor alınacak

Sanığın Adli Tıp Kurumu'na sevk edilerek cezai ehliyeti bakımından rapor alınmasına karar veren mahkeme heyeti, Eylül Mira bebeğinde Cerrahpaşa Hastanesi'ne sevk edilerek rapor alınmasına hükmetti. Sanığın tutukluluk halinin devamına hükmeden mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.

İddianame

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Kurulu'nun raporuna yer veriliyor. Eylül Mira bebeğin vücudundaki travmatik değişimlerin sayısı, dağılımları ve sağ kolda saptanan fonksiyonel kayıp hep birlikte değerlendirildiğinde küçüğün kötü muameleye maruz kaldığının kabulünün gerektiği belirtilen raporda, yaralanmanın kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı ifade ediliyor. Ezgi Korucu'nun 9 Şubat 2019'da polise verdiği ifadesine de iddianame yer veriliyor. Ezgi Korucu suçunu itiraf ederek, kızına bir türlü ısınamadığını, işkence ve eziyetleri çocuğun ölmesi amacıyla yaptığını ancak ikametinde tek olarak yaşamadığı için ailesinin ve eşinin baskısıyla kızını hastaneye götürerek tedavisini yaptırdığı da iddianamede yer alıyor. İddianamede Ezgi Korucu'nun "Çocuğa karşı tasarlayarak,  canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor.