Oynanan oyun!
Bugün sahneye konan oyunun tarifi açık ve net "Uyan ey halkım. Tarih tekerrür ediyor. Haç yeniden Hilale karşı"...
Bir kez daha görüldü ki bugün yaşananlar Haç ile Hilal’in karşı karşıya gelmesinden başka bir şey değil…
Bunun başka izahı olabilir mi?
Türkiye’de yapılacak bir referandum konusunda böylesine müdahaleci bir operasyon yapılmasının anlamı sadece bu olabilir…
Ama sürpriz değil!..
Çünkü tarihin derinliklerinden bu yana Batı’nın Müslüman Türk milleti üzerindeki oyununu hep gördük, hep yaşadık…
Türkiye ne zaman kendi ayakları üzerinde durmuşsa karşısında hep onlar oldu. Bu ülkede yaşanan darbelerinde mimarı hem Batı ve ABD oldu…
Milletin egemenliğine hep karşı oldular…
O nedenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hollanda krizi sonrası ”Bunlar Haçlı-Hilal mücadelesini başlattılar. Yaptıklarının başka izahı olamaz” sözleri aslında sözün bittiği yerdir..
***
Bakın…
İbn-i Haldun’a göre tarih; gelip geçen kavimlerin hâl ve ahlâklarını, Peygamberlerin kılık, hal ve hareketlerini, hükümdarları ve idare ettikleri devletlerin durumunu ve takip etmiş oldukları siyaseti öğretir.(1)
Ona göre tarih; avamı ahbar-ı sâlifeye vâkıf, havassı ise esrâr-ı hafiyyeye ârif kılar. Konusu insan ve zaman olan Tarih, ilk insan ve ilk Peygamber Hz.Adem (a.s.) ile başlar, Hak-Bâtıl Mücadelesi şeklinde ve ekseninde devam eder ve kıyamete kadar da devam edecektir!
Çağlar üstü ebedî mucize, insanlık için bir eşsiz rehber ve mesaj olan Kur’an Ayetleri’nin yüzde 50’den fazlası tarihle ilgilidir.
Tarih; bir bakıma başarı ve yenilgilerden ders almak, ibret almak, haklılarla haksızları, zalimlerle mazlumları, müşriklerle Müminleri iyi doğru tanımak, düşmanların oyununa gelmemek, Allah’ın rızasına uygun hareket edip Bâtıla, şeytana kölelik yapmamak, Rasulullah (s.a.v)’in siretine ve Sünneti’ne sarılarak; fitneyi, küresel sömürüyü ortadan kaldırmaktır..
“Böylece Tarih, insanoğlunun kıyamette yaratıcısına sunacağı amel defteridir!.”(2)
“Andolsun, onların kıssalarında (tarihî gerçek hikâyelerinde) salim akıl sahipleri için birer ibret vardır...”(3)
Tarihî ve tarihî olayları doğru değerlendirebilmek için; “Kuran’ı, sünneti ve Peygamberlerin mücadelelerini iyi bilmek, öğrenmek ve Kur’anî bir bakış açısına sahip olmak gerekir!
Çünkü tarih Kur’an’la bir anlam ve hedef kazanmıştır. “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tâğut yolunda savaşırlar.”(4)
Sineklere saldırıp onları üreten bataklıkları kurutmamak, görmemek, “kahrolsun zalimler” deyip, zalimleri doğuran Bâtıl düzenleri görmezlikten gelmek, tarihin cahili olmak ya da tarihi tahrif etmek demektir!
Seneca’nın şu tarih tarifi de önemlidir..
Derki; Tarih, zamanların müşahidi, hakikatin ışığı, hâlin hikâyesi, istikbâlin kâşifidir.”(5)
Çanakkale’de, Filistin’de, Hicaz’da, İngiliz ve Fransız’ın saldırı, katliam, vahşet, fitne ve entrikalarını gerçek tarihten okumayanlar, ‘’Bir Hilal uğruna ne güneşler battığını” bilmeyen zavallılar; al Bayrağın değerini, anlamını nereden bilsin, nasıl bilsin?..
Hilal ile Haç’ın tarihî mücadelesini anlamak ve çağdaş (!) İngiliz, Fransız oyunlarına bir daha gelmemek için, İngiliz casusu “Thomas Edward Lawrence’in Müslümanlarla ilgili itiraflarını bilmek ve ibretle okumak gerekiyor:
Diyordu ki;
“Türkiye’ye gelince, Türkler aşağılıktır!..” (1913) “
"Zavallı ve yaşlı Türkiye’nin varlığına son vermemiz gerekiri.!”
“Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm uyruk illeri, bence tek bir İngiliz gencinin ölümüne değmezdi!..” (1917) –
“Görev; Türkiye’ye karşı bir “Arap İsyanı” nı tahrik etmektir ve onun için de Batılı olan dış görünüşümü gizlemek ve Araplara benzemek zorundayım. Kendimi, yabancı bir sahnede gece gündüz aktörlük yapan biri olarak görüyorum ve rolümü iyi oynamadığım takdirde başımı yitirebileceğimi anlıyorum!..” (1918) –
“Bizim (İngiliz manda) yönetimimiz, eski Türk sisteminden (Osmanlı’dan) kötüdür. Türkler, barış için 14.000 kişilik bir güç bulundurmuşlar ve yılda ortalama 200 Arap öldürmüş (?)’lerdir! Biz (İngilizler) ise orada (Ortadoğu’da) 90.000 kişilik bir güç, uçaklar zırhlı arabalar bulunduruyoruz ve bu yıl yaklaşık 10.000 (onbin) Arap öldürdük!..” (1920)
Evet bunları söylüyordu..
Dün olduğu gibi bugün de “İslâm dünyasında” cirit atan, türlü oyun, fitne ve entrikalarla “Emperyalist Batılı güçlerin” hesabına çalışan yüzlerce ajan-misyonerin (tabi yerlilerini de unutmamak lâzım!) itirafları ve yapmak istedikleri Lawrence’ ten farklı değildir!...
Mesela bu ajan misyonerlerden Leone Caetani diyor ki:
“İslâmiyetin medh-ü sitayişine dâir bir eser yazmak fikrinde değiliz! Vazifelerimizden biri, bu cidalci dinin beşeriyete verdiği felâketleri(?) hikâye etmektir!.. İslâmiyet, sâliklerinin (bağlılarının) derin kanaatleri sebebiyle, Hristiyanlık mezhebinin önündeki en büyük engeldir!..” (7)
Sevgili okurlar anladınız mı?..
Yeni Dünya Düzeni, AB (Avrupa Birliği), Batılılaşma, Çağdaşlaşma, Modernleşme ya da küreselleşme aldatmacalarıyla sürdürülmek istenen ABD ve Batı sömürüsünü fark etmek her vatan evladının görevidir…
Merhum Türk tarihinin önemli yazarı Aytunç Altındal derdi ki;
“AB, Batı uygarlığını geliştirmek amacı ile yapılmış bir projedir. Ne var ki bu proje Türkiye’ye bir “uygarlığını değiştirme projesi” olarak dayatılmaktadır.”
Ne dersiniz öyle değil mi?
***
Şu bir gerçek ki Hilal ile Haç bir kez daha karşı karşıyadır..
Yani “Asım’ın nesli” Haç ile karşı karşıyadır yine…
Değişen sadece yöntemleridir!..
Çanakkale geçilmezken büyük üstat Mehmet Akif “Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlıydı” sözü ile neyi düşünüyordu.
Bedir’de savaşan kimdi?
Hz. Peygamber ve şanlı ashabı..
Çanakkale’de savaşan kim; Mehmetçik..
Yoksa Akif, Mehmetçik ile sahabiyi mi kıyaslıyordu?
Hayır, O’nun kıyasladığı şu idi:
Bedir’de savaşanlar -muhal farz- mağlup olsalardı, İslamiyet daha
kaynağında boğulacaktı. Çanakkale’de savaşanlar mağlup olsalardı,
önce İstanbul’un, sonra ise Hicaz’ın (Mekke ve Medine’nin);
Harem’in ve Haremeyn-i Şerifeyn’in yolu Haçlı sürülerine
açılacak..
Bedir’de niyet ve maksat ne ise, Çanakkale’deki niyet ve maksat da
aynı idi..
Kıyaslanan işte o niyet ve bu maksat idi.
Akif,
“Evliya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer;
Bir yıkık kubbesinin üstüne Mevla titrer” derken de
aynı titreşimi yaşıyor ve yaşatıyordu.
O nedenle “Haçlı” oyunu bitmez!..
Türkiye’nin, Müslüman Türk milletinin dünya sahnesinde güçlü bir şekilde yerini almasını batı dünyası, ABD asla içine sindiremez…
O nedenle bugünler siyaset yapma değil bir olma günleridir…
Bugünleri Hilalin ekonomik, siyasi, askeri, kültürel hakimiyetini sağlamak için her vatan evladına büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü anlama günüdür.
Bir olunacak, diri olunacak..
***
Yine Üstat Mehmet Akif’in bugünler içinde büyük önem arz eden şu “altın öğütlerine” kulak vermek boynumuzun borcu olsa gerek..
Diyor ki;
“... Eğer aklımızı başımıza almazsak, eğer Kitabullah’a dört elle sarılmazsak, eğer aramızdaki nifaklara şikaklara hatime (son) vermezsek; eğer Türkü Arnavud’a, Arab’ı Türk’e düşman tanıtmak siyaset-i mecnunesinden vazgeçmezsek, eğer Müslümanlıkta, ataletin, meskenetin haram olduğunu, hâla anlamak istemezsek, eğer “Din-i Mübin’in (İslam Dini’nin) cehl (cehalet) ile payidar olamayacağına samimiyetle iman etmezsek, eğer bütün kuvvetimizle düşmanlarımızdan daha kuvvetli olmaya çalışmazsak... El iyazü billah, milletlerin maskarası, Müslümanlığın yüzkarası olacağız!..”(8)
Tükürün! Milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün! Onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün! Ehl-i salibin o hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne;
Medeniyet denilen maskara mahluku görün;
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün
***
Başka söze gerek var mı sevgili okurlar…
Türkiye’nin gücünü toplayıp başını dimdik ayağa kaldırmasını, kendi hak ve hukukunu en iyi şekilde koruyup kollamasını bölgesinde güç olmaya başlamasını içlerine sindiremeyenlerin bugün Müslüman Türk düşmanlığı yaparak sahneye çıkması hiç ama hiç sürpriz değildir…
Unutmayalım;
Bugün Haçın Hilal ile mücadelesinin yeni versiyonu devrededir..
Biz Türkler içinde adı hep hayırla yad edilen Balkan tarihine adını altın harflerle yazdırmış Bosna Hersek’in unutulmaz lideri Aliya İzzetbegoviç bakın ne demişti;
“Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğit gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde, Batı medeniyeti adına”
Üstat Necip Fazıl’ında çok anlamlı bir sözü var;
Derki;
“Doğu der ki Batı’ya , güneşi fethetsen de,
Ruh gerçeği bendedir, madde yalanı sende”
İşte bu ruh gerçeği Müslüman Türk milleti olarak bizdedir…
İzzetbegoviç’in sözü ile bitirelim;
“İslam korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir”
Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir şekilde kendi ayakları üzerinde tutmaya çalışan Recep Tayyip Erdoğan’ ında mücadelesi budur…
Ezilmişlerin,mazlumların ve Müslümanların haklarını bütün dünyanın gözü önünde savunduğu için ona diktatör yakıştırması yaparak itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar ama nafile...
Millet oyunu görüyor,ona daha sıkı sarılıyor!..
Çünkü dünyadaki bütün mazlumların mazlumların son kalesi ,son umudu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan...
Bunu sadece Arap dünyasında konuştuğunuz vatandaşlar değil dünyanın her bir köşesinde konuştuğunuz her mazlum söylüyor.
Çünkü;
Son kale Türkiye...
Son umut Erdoğan...
Olay öyle bir hal aldı ki şu bir gerçek;
Reis düşerse Türkiye'de, mazlumlar da düşer!..