BIST 9.831
DOLAR 35,37
EURO 36,63
ALTIN 2.984,70
HABER /  GÜNCEL

Öymen değil Kılıçdaroğlu hedefte!

Onur Öymen'in Dersim isyanı ile ilgili sözleri gündemdeki yerini koruyor.. Yazarlar tartışmayı mercek altına aldı..

Abone ol

Mahmut Övür (Sabah): CHP'nin 'Çiçek'i Onur Öymen 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in Meclis'te Kürt sorununa çözüm olarak 1937-38'de Dersim'de yapılan katliamı bir yöntem olarak önermesine toplum sert tepki gösterdi, gösteriyor ama parti içinden aynı tepki gelmedi.
Gelmedi çünkü partinin içinde farklı düşünenler olsa da parti yönetimi Onur Öymen gibi düşünüyor.
Deniz Baykal'ın "Dersim örneği hoş olmadı" demesi de, o konuşmayı alkışlayan Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Ben alkışlamadım ama gereğini yapması gerekiyor" demesi de durumu değiştirmiyor.
Düşünsenize CHP'nin görüşlerini çıkıp Meclis kürsüsünden açıklayan o…
Her fırsatta parti adına konuşan o…
Dersim örneğiyle CHP'nin Kürt açılımında politikasız olmadığını, bir önerisi olduğunu gösteren de o.
Öymen kendinden emin olduğu için Kılıçdaroğlu'nun "Gereğini yapması lazım" sözlerine şöyle cevap veriyor:
"Gereğini yapıyorum. Bir CHP'li olarak Atatürk'ün yaptıklarını savunuyorum. Biz Atatürk'ün yaptıklarına sahip çıkıyoruz. Bütün CHP'liler bunu yapmalı."
Şimdi Kılıçdaroğlu'nun ne cevap vereceğini doğrusu merak ediyorum.
Acaba "istifa et" demeye devam edecek mi?
Peki, etmezse Kılıçdaroğlu ne yapacak?
Aslında ne Deniz Baykal'dan ne de Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir cevap gelmeyecek.
Onlar da Genelkumay'ın Kurmay Albay Dursun Çiçek'i savunduğu gibi Onur Öymen'i savunmaya devam edecekler.
Anlayacağınız bu biraz "Ergenekon kardeşliği" gibi bir şey…
Öymen'in "Dersim Katliamı" önermesi aslında CHP içindeki bazılarının dediği gibi ne kendi kişisel yaklaşımıdır ne de kişisel hatası.
Bu çok net biçimde son yıllardaki CHP siyasetinin bir sonucudur.
CHP Öymen'i Öymen CHP'yi besliyor.
Önceki gün Cengiz Çandar yazdı; Türkiye'yle Yunanistan'ı Kardak Krizi yaratarak savaşa sokmak isteyen bir isim Öymen.
İnsanı dehşete düşüren o olayın nasıl olduğunu ve Öymen'in Türkiye'yi nasıl yanılttığını Cengiz Çandar şöyle anlatıyor:
"Yanıltmıştı çünkü Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği'nden kendisine iletilen, İtalyanların elinde bulunan ve Türkiye'nin Kardak kayalıklarını terk ettiğini, Türk karasuları içinde olmadığını ortaya koyan belgeyi içeren kriptoyu hasıraltı etmişti."
Şimdi bunu Baykal'ın bilmemesi mümkün mü?
Baykal, bunu bildiği için konuşmacı olarak Öymen'i seçiyor, bildiği için o da Kürtçe seçmeli derse bile öfkeyle yaklaşıyor.
Alın Canan Arıtman olayını… Bir sosyal demokrat partide böyle ırkçı bir anlayışı savunan bir milletvekilinin etkin olmasını nasıl açıklayacağız?
Bir örnek daha var. Suriye sınırındaki mayınlı araziyle ilgili tartışmalarda CHP içinde dile getirilen şu sözlere bakın:
"Yunanistan'da vatandaşı da olsa Helen soyundan gelmeyenlere arazi verilmedi. Biz de vermeyelim…"
Yani "Mayınlı arazileri Kürtlere vermeyelim" demek istiyor.
Kim söylüyor bunu? CHP Milletvekili Birgen Keleş…
Nerden nereye…
Bir zamanlar dağlara taşlara "Bu düzen değişecek!", "Ne ezen ne ezilen, İnsanca hakça bir düzen" diyen kadroların bugün düşürüldüğü hale bakın…
CHP içinde azınlıkta da olsa hâlâ sosyal demokrat politikaları savunan isimler var ama sesleri çıkmıyor, çıkamıyor.
Ve yıllardır da, "Baykal'ın çevresini 'Yaşlılar' kuşatmış… O kuşak giderse parti düzelir" umudu içindeler…
Ne yazık ki her kongre öncesi bu hava bilinçli olarak yayılıyor ama hiçbir şey değişmiyor.
Değişmez de…
Şimdi ilk defa Onur Öymen'in konuşmasıyla CHP'ye oy taşıyan Aleviler harekete geçiyor.
Onların bu durumu değiştirip değiştiremeyeceğini bilemem ama CHP yönetiminin Öymen'i sonuna kadar savunacağından eminim.
Tıpkı Albay Dursun Çiçek olayında olduğu gibi…

Ahmet Kekeç Kılıçdaroğlu'na 'neden kaçma' dedi? Yorumu sonraki sayfada

[PAGE]

Ahmet Kekeç (Star): Kaçma Kılıçdaroğlu!

Kemal Kılıçdaroğlu kimi kandırıyor? Sen Onur Öymen’in yaptığı münasebetsiz konuşmayı geniş bir hoşgörüyle izle, konuşma bittikten sonra en kuvvetli alkışı yap ve Meclis TV’nin kadrajına girmeyi başar; sonra da kalk adamı istifaya davet et!

İstifalık bir konuşmaysa, neden alkışladın?

Hadi alkışladın, neden iş işten geçtikten ortaya çıkıp ucuz “taraftarlık” numaraları çekiyorsun?

Bütün Türkiye ayağa kalkmış, bütün Alevi dernekleri ve kuruluşları kınama bildirileri yayınlıyor, bütün köşe yazarları Onur Öymen’in ne çok ayıp ettiğini yazıyor, bütün sivil toplum örgütleri konuşma sahibini “nedamet dilemeye” çağırıyor, miting meydanlarında “Hitler bıyıklı Onur Öymen posterleri” gezdiriliyor, CHP’den toplu Alevi istifaları başlamış, sen ancak uyanıyorsun...

Kimi kandırıyorsun Kılıçdaroğlu?

Bak Onur Öymen ne diyor? “Ben bu konuşmamı bitirdiğimde dikkat ettim, en hararetli alkışlardan bir tanesi de Kılıçdaroğlu’ndan geliyordu. Şimdi de kalkmış beni istifaya davet ediyor, anlayamadım.”

Ben de anlayamadım...

Dersimliler de anlayamamıştır.

Üstelik, Kılıçdaroğlu’nu vareden, bugünlere getiren Dersimliler...

Deniz Baykal da anlayamamıştır.

Öymen’in ifadesine göre, Baykal, mahut talihsiz konuşmadan sonra herhangi bir “rahatsızlık” bildirmemiş, herhangi bir “sitem”de bulunmamış, hatta “geçmişi bırakalım” diyerek bu tartışmanın uzamasını engellemek istemiş, bir anlamda konuşma sahibini korumuş.

Kılıçdaroğlu, Baykal’ı da istifaya davet edecek mi?

Partiye musallat olmuş “ayrılıkçı” ve “öteleyici” zihniyetin ayıklanmasını isteyecek mi?

Kaldı ki, Onur Öymen’in ilk cürmü değil bu...

Darbeci zihniyeti haklı gösterdiğinde Kılıçdaroğlu susmuştu... Cunta anayasasını ve kurumlarını sahiplendiğinde Kılıçdaroğlu susmuştu... “Dans etmesini bilmeyen Başbakan Türkiye’ye yakışmıyor” dediğinde Kılıçdaroğlu susmuştu... Başörtüsünü “faşist gömleği”ne benzettiğinde Kılçdaroğlu susmuştu... Altında imzası bulunan Gümrük Birliği Anlaşması’nı yerden yere vurduğunda Kılıçdaroğlu susmuştu... İki ayrı gazeteye (Hürriyet ve Vakit) iki farklı demeç vererek lüzumsuz bir basın kavgasına yol açtığında Kılıçdaroğlu susmuştu.

Hadi bir an Kılıçdaroğlu’nun tepkisinde samimi olduğunu varsayalım.

Bir Alevi politikacı olarak rencide olmuştur.

Kalbi kırılmıştır.

Dersim anıştırmasına canı sıkılmıştır.

Haklıdır...

Tamam, önce gaza gelmiştir, “grup refleksi” göstererek konuşmayı alkışlamıştır ama, “görülen lüzum üzerine” sonra da pişman olmuştur.

Hepsini kabul ediyoruz.

Fakat, başka bir noktaya daha dikkat çekiyor Onur Öymen.

Şunu söylüyor: “Atatürk isyanlara karşı müzakere değil, mücadele yöntemini benimsemişti. Ben konuşmamda Alevileri kastetmedim, sadece Atatürk’ün yaptıklarını savundum...”

Öymen’i istifaya davet edecek celadeti gösteren Kılıçdaroğlu, bu “başka nokta”ya ilişkin de bir “tutum” içine girecek mi? Mesela, “Atatürk’ün mücadele yöntemini” teşrih masasına yatırabilecek mi? Dersim olayının hakikatini kurcalayabilecek mi?

Bunu yapsın, ondan sonra Onur Öymen’e kızsın...

Başkasının sırtından kahramanlık taslayacağına, önce “kızma hakkını” elde etsin...

Ahmet Altan Kemalizm için ömlür biçti. Yorumu sonraki sayfada

[PAGE]

Ahmet Altan (Taraf): Kum saati

Sistem köklerine kadar sallanıyor.
Önce "tek partiyle" sonra da "tek parti zihniyetiyle" yönetilen, ceza yasasını "faşist" İtalya'dan alan, Kürtleri, Alevileri, dindarları, solcuları, demokratları bazen öldürüp, bazen hapseden, kendi halkıyla sorunlar yaşayan, kendi halkını "psikolojik bir savaşın" hedefi yapan, "asker-sivil bürokrasiyi" devlet gibi, milleti ise bir "sömürge halkı" gibi gören, sadece devletin istediği gibi düşünülmesini, devletin istediği gibi yaşanılmasını, devletin istediği gibi ibadet edilmesini dikte ettiren, halkını ezen, sindiren, bastıran bir sistem yıkılmaya hazırlanıyor.
Yıkılmakta olan bu sisteme "Kemalizm" deniyor.
Neden "Kemalizm" dendiğini Neşe Düzel'in Taha Akyol'la yaptığı muhteşem konuşmada görüyoruz çünkü bu konuşmayla açıkça anlaşılıyor ki bu yapının kurulmasını isteyen, bu yapıyı savunan bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisi.
Onun için bu sistem onun adını taşıyor.
İktidarlarını sürdürebilmek için "her yolu mubah" gören Kemalistler sıkıştıklarını anlayınca yapabilecekleri en tehlikeli ve bence en "hainâne" hamlelerini yapıp "ulu önderlerini" ateş menziline atıyorlar.
Arkasına saklandıkları ve asla "eleştirilemeyeceğine" inandıkları Atatürk'ü bu çekişmenin son safhasında bir "kalkan" gibi kullanıyorlar.
Hiçbir "anti Kemalist'in" açıkça sormak istemeyeceği bir soruyu, Atatürk'ün "kurduğu" CHP'nin yöneticisi kendi savunabilmek için Akşam gazetesine verdiği demeçte soruyor: "Atatürk faşist miydi?" Kürt barışını engellemek için "Dersim katliamında Atatürk'ün kanlı önlemlerinin" arkasına sığındıktan sonra CHP'nin bu soruyu sorması da artık kaçınılmaz hale geliyor.
Ve, insanları iki şıktan birini seçmeye zorluyorlar.
Ya Dersim katliamını onaylayıp "çok doğru bir katliamdı" diyeceğiz ya da o katliama karşı çıkıp Atatürk'ün "faşist metotlar" uyguladığını söyleyeceğiz.
Buna gerek var mıydı?
Bence yoktu.
Atatürk'ü "mavi gözlü, sarışın, yakışıklı, iyi kalpli, modernist" görüntüsü içinde tarihin sayfalarına bırakabilir, bugünü bugünün koşullarıyla konuşabilirdik.
Ama Kemalistlerin "bugünün koşullarına" uygun olarak söyleyecekleri hiçbir lafları yok, onlar da bir çıkmazdalar, ya son kozlarını oynayıp Atatürk'ü tartışmaya sürecekler, ya da iktidardan usulünce çekilecekler.
İktidardan çekilmeye razı olamıyorlar.
Bundan sonra Atatürk'ün bütün gerçekleriyle tartışılmasından başka çare kalmıyor.
Akyol'un Düzel'e anlattığı Atatürk, "baskıcı, benmerkezci, sertlik yanlısı, katliamları bizzat planlayan" kimliğiyle tartışma gündeminde yer alacak.
Üstelik de en büyük darbeyi kendi taraftarlarından yiyecek.
"Dersim katliamını" gündeme getirenlerin de "Atatürk'ün faşist olup olmadığını" soranların da Kemalistler olacağı doğrusu akla gelmezdi.
Sanırım bu, "kaybedilmiş" bir savaşın son aşamasında yaşanan şaşkınlıktan kaynaklanıyor.
Bu şaşkınlık sadece CHP'de yok, ordunun yönetim kademelerinde de aynı savrukluğu görüyoruz.
Darbe planı hazırladığı belgelerle kanıtlanan bir albayı kurtarmak için hukuku bu kadar zorlamaya gerek yoktu.
Tarihin ve hayatın orduya verdiği emir çok açıktı: "Siyasetten çekil, Kemalist bir sistem için direnme, demokrasinin yolunu aç." Bunu anlamadılar ya da anlamak istemediler.
Bana sorarsanız Albay Dursun Çiçek'i hukuku böylesine zorlayarak kurtarmaya uğraşmak büyük bir hataydı.
Siyasetten usulünce çekilebilirlerdi.
Şimdi ordunun çekilmeyeceği anlaşılınca işler daha keskinleşecek ve "suç belgeleri" birer birer ortaya dökülecek.
Çünkü ordunun içinde "demokrasi" isteyen güçler var ve onlar ordunun bütün "sırlarını" biliyorlar.
O "sırların" çoğu da işlenen "suçlarla" ilgili.
Biz bugün bir belge yayımlıyoruz, Genelkurmay hukukçularının hazırladığı raporda, daha önce Tarafta yayımlanan "Lahika'nın hükümeti devirme suçu" kapsamına girdiği, cezasının müebbet olduğu söyleniyor ve belgenin "imha edilmesi" öneriliyor.
"Müebbettik" bir suç işlendiğini bizzat Genelkurmay hukukçularının söylediği bir belge var şimdi savcıların elinde.
Öyle bir noktaya doğru gidiyoruz ki ya Cemil Koçak'ın gene Neşe Düzel'e söylediği gibi ordu "darbe" yapacak ya da siyasetten çekilmemek için hukuku böyle zorlayarak ordunun bütün üst kademesini "sanık" durumuna sokacak.
Bu kadar zorlamanın bir anlamı yoktu.
Kendi halkını "yabancı" gören bir sistem seksen yıllık bir iktidardan sonra dönemini bitirdi, artık devam etmesi mümkün değil.
İktidardan çekilmek niye bu kadar zor?
Değer mi bütün bunlara?
Umarım, "değmez" diyecek aklı gösterirler.

Öymen soğuk savaş diplomatı. Derya Sazak'ın yorumu sonraki sayfada

[PAGE]

Derya Sazak (Milliyet): Öymen ve Kılıçdaroğlu

CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu annesinin cenaze töreninin ardından Tunceli’de, “Dersim katliamı”nı savunan sözleri nedeniyle Onur Öymen’in “gereğini yapmasını” istedi.
Öymen’in 10 Kasım’daki Meclis oturumunda Alevileri rencide eden konuşması parti içinde ciddi sıkıntı yarattı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş’in konuyu MYK toplantısında gündeme getirerek, Öymen’in TBMM’deki sözlerinin savunulamaz olduğunu belirtti. Ve “özür dileyen” bir açıklama yapılmasını istedi. CHP lideri Baykal’ın da, “İyi olmadı” diyerek meselenin kapatılmasından yana bir tutum aldığı bilgisi kulislere yansıdı.
Ancak CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Dersim’de yaşananları “savunma biçimi” Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışını haklı kılmanın ötesinde partinin Alevi tabanı üzerinde de hissedilir kırılmalar yaratıyor. Akşam’da Özlem Çelik’le konuşmasında Onur Öymen devam ediyor: “Ben mi bastırdım Dersim isyanını? O zaman Atatürk niye böyle davrandı? Celal Bayar Başbakan’dı. Fevzi Çakmak da Genelkurmay Başkanı. Onlarda mı faşistti? Biz kimseyi üzmemek için bildiklerimizi kendimize saklıyoruz. Kimseyi rencide etmemek için tarihi kurcalamıyoruz. Beni Hitler’e benzetmelerini kabul etmiyorum.”
Onur Öymen, tarihe gönderme yaparken, yakın döneme geliyor. NATO’dan örnek veriyor: “Bakın ben NATO’da büyükelçilik yaptım. Operasyonlarda ‘yan hasar’ dediğimiz bir durum vardır. Bunun olmaması arzu edilir. Geçmişte bu kadar dikkatli davranabildik mi, bunu tarihçiler söylesin.”
Dün CNN Türk’te, Ayşenur Aslan’ın “Medya Mahallesi”nin konuğuyduk, daha önce Öymen’i eleştirirken yazdığım şeyi orada da söyledim. Onur Öymen, “Soğuk Savaş” refleksiyle hareket eden eski bir diplomat. CHP’nin hatası bu tür sözcüleri “demokrasi” tartışmalarında kürsüye çıkarması. Yaşasaydı eğer, aynı kürsüde İsmail Cem’in olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ya da Ercan Karakaş’ın, Fikri Sağlar’ın, Hikmet Çetin’in, CHP’de siyaset şansı bulamadığı için AKP’de Kültür Bakanlığı yapan Ertuğrul Günay’ın, Kürt sorunu, Aleviler ve demokratikleşme konusunda neler söyleyebileceğini tahmin edebiliyoruz.
CHP yönetiminin, ağır siyasi sorunlara 1925-30’ların yöntemleriyle çözüm önerenlere terk edilmiş olması trajiktir.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Dersim coğrafyasında yaşanan olay bir insanlık dramıdır. Bu bölgede yaşayan insanlar, o dönemin acılarını, kaybolan hayatlarını, ağıtlarını dinleyerek bugünlere geldiler. Ama o olayları günümüzde terör örgütüyle mücadelenin bir unsuru, benzeriymiş gibi ifade etmenin doğru olmadığını ifade etmek istiyorum” diye konuşmuş. Kılıçdaroğlu, Onur Öymen’in tepkileri dikkate alarak “gereğini yapması” halinde CHP’nin rahatlayacağını savunuyor.Öymen’i istifaya çağırıyor.
CHP lideri Baykal, partide açılan “NATO hasarı”nı gidermelidir.

Dersim isyanı Nato'da yan hasar mı? Tamer Korkmaz'ın yorumu sonraki sayada

[PAGE]

Tamer Korkmaz (Yeni Şafak) : “Dersim”iz CHP!

İktidar partisinin yıpranması normaldir de; Türkiye'de ana muhalefet partisi çok daha fazla yıpranıyor!

Statüko'nun savunucusu CHP, muhalefette “kılıç sallarken” her vesile ile biraz daha eriyor.

Normalleşmeye direndikçe kaybediyor.

Çözüm istemiyor, CHP…

Çözüme direnirken de bilinçaltını ele veren çıkışlara imza atıyor.

İyice yıpranıyor.

*

İşte size son hadise; içinde çok dersler, daha doğrusu çok “Dersim'ler” içeren şu son bilinçaltı yansıması, “örnek olay”dır.

CHP'nin önde gelen statükocu siması Onur Öymen'in Dersim İsyanı'na yönelik sözleri, “Cumhuriyet Halk Seçmesin Partisi”nin zihniyetini örneklemesi açısından son derece açıklayıcı oldu.

*

Öymen'e ve CHP'ye büyük tepki var…

Birçok şehirde, Alevi kuruluşları; Hitler'e benzettikleri Öymen'in istifasını, CHP'nin de özür dilemesini istediler.

İstanbul'da, CHP Beyoğlu ilçe binası önünde yapılan oturma eyleminde “Gün gelecek devran dönecek, CHP halka hesap verecek” diye slogan atıldı, mesela!

CHP'nin statükocu zihniyetinin aslında ne olduğu…

Böylesi “bilinç altını ele veren” çıkışlarla…

Toplumun ezilen kesimleri tarafından çok daha iyi algılanıyor, her geçen gün…

*

Öymen'in, Meclis'teki demokratik açılımla ilgili ön görüşme esnasında verdiği “Dersim İsyanı” örneği, Baykal'ın açılımla ilgili konuşmasının önüne geçti, hâlâ daha tartışılıyor.

O sözler nedeniyle, CHP içinde “kırılma” yaşanıyor.

Öymen'in Dersim çıkışı, CHP'nin tabanı ve örgütünde “çalkantı” meydana getirmiş durumda…

CHP'nin Tuncelili Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, Onur Öymen'in istifasını istiyor; İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin de Kılıçdaroğlu'nun çağrısını destekliyor.

Öymen, bir yandan “Sözlerim çarpıtıldı” derken; diğer taraftan “ateşe” devam ediyor:

'Dersim Olayı' için Akşam'a “NATO'da buna yan hasar denir” diye konuşuyor!

Gürsel Tekin de, “İki gün önce özür diliyorsunuz, iki sonra aynı şeyleri tekrar ediyorsunuz” diye feveran ederek Öymen'in yaman çelişkisini işaretliyor.

*

Dahası var…

Onur Öymen “Deniz Bey'le konuştum. O bana sitem etmedi” iddiasında iken…

CHP'nin Tuncelili Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş “Konu MYK'da görüşüldü. Genel Başkan bu örneğin doğru olmadığını söyledi” diyerek Deniz Baykal'ın aslında ne düşündüğünü açık etmiş oluyor!

*

Deniz Bey'in Öymen'e söylemediği…

Ancak, aklından geçirmiş olabileceği cümle şu mudur, mesela:

“-Bir çuval inciri berbat ettin!”

*

Ezcümle…

Baykal, “Erol Taş” rolünde oynarken; Öymen sahneye çıktı ve “CHP'nin bilinçaltındaki taşları” döküverdi!

Öymen elmalarla armutları mı karıştırdı? Sedat Ergin'in yorumu sonraki sayfada

[PAGE]

Sedat Ergin (Hürriyet): Tarihe bakışta elmalarla armutları karıştırmak

Şimdi Öymen’in sözlerinin ne anlama geldiğini analiz edelim:

*  Öymen’in açıklamasındaki temel sorun, Şeyh Sait isyanı, Dersim isyanı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı ve bugün PKK terörüne karşı verilen mücadele olmak üzere tam 6 ayrı olayı aynı kefeye koyarak değerlendirmiş olmasıdır. İç isyan, yabancı işgaline karşı verilen milli mücadele, ülke sınırları dışında yapılan bir dış askeri müdahale ve terör birlikte ele alınınca, elmalarla armutlar birbirine karışıyor.

*  Tarihi olayların farklı mahiyette olması yapılan benzetmeleri bazen çok sıkıntılı kılabiliyor. Analar söz konusu olduğunda, evlatlarını kaybettiği için gözyaşı döken analar olduğu gibi, örneğin Dersim isyanında siviller de hedef alındığı için evladına ağlayan değil, doğrudan hayatını kaybeden analar da olmuştur.

*  Bütün tarihi kaynaklar bize Dersim’de isyancılarla birlikte onların ailelerinin, her yaştan ve cinsiyetten yakınlarının hep birlikte hedef alındığı ve topluca öldürüldüğü katliamların gerçekleştiğini gösteriyor. O dönemde olaylara Malatya Emniyet Müdürü olarak tanıklık eden eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in mağaralara doldurulan insanların nasıl gazlanarak topluca katledildiklerini kendi sesinden anlattığı kayıtlara bugün internetten erişebilmek mümkündür.

TARİHİN İFTİHAR KONUSU OLMAYAN BİR SAYFASI

*  Dersim, Cumhuriyet tarihinin bugün iftihar edebileceğimiz bir sayfası değildir. Bölgedeki nüfusun yapısı ağırlıklı olarak Kürt Alevisi olduğu için, bugün hem Kürt, hem de Alevi vatandaşlarımıza ıstırap vermeye devam eden bir “yas” konusudur. Ülkede yaşayan vatandaşların bir bölümünü yaralayan travmatik bir olayın bugünkü bir siyasi tartışmanın konusu yapılmasının bu vatandaşlarımızı rahatsız etmesi, yaralaması kaçınılmazdır. Sadece onları değil, hepimizi yaralamalıdır.

*  Onur Öymen’in sözleri, kaçınılmaz olarak bugün de aynı yöntemleri önerdiği gibi bir algılamaya da yol açmıştır. Kendisinin böyle bir kastının olduğunu hiç zannetmiyoruz, ama şehitler ve anaların gözyaşları üzerinden seferber edilen belagat ne yazık ki bu tür algılama riskleri yaratabiliyor.

*  Ve nihayet Öymen’in sözleri sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partinin söylemi açısından da problemli bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim kendisinin kuzeni CHP’nin eski Genel Başkanı Altan Öymen’in, Taraf’tan Tuğba Tekerek’e mülakatında “CHP’liler hiçbir zaman Dersim’i savunmadılar, hep eleştirdiler. Çünkü Dersim yürekler acısı bir şeydi. Kimse iyi ki böyle oldu diyemez” diyerek, CHP’nin geleneğiyle de bağdaşmadığını kayda geçme ihtiyacı duymasının altı çizilmelidir.