BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Otomobil bizim elimiz, ayağımız!

Sayılarının kaç olduğunu bilen yok. Onlar H sınıfı ehliyet almış nadir özürlü sürücüler. Her 100 özürlüden ancak 1’inin otomobil kullandığı sanılıyor. Fakat onların der

Abone ol

Sayılarının kaç olduğunu bilen yok. Onlar H sınıfı ehliyet almış nadir özürlü sürücüler. Her 100 özürlüden ancak 1’inin otomobil kullandığı sanılıyor. Sosyal ve ekonomik yaşamda hiç bir şey onlar düşünülerek yapılmadığından hayatın içine yeterince girememekten hep şikayetçiler. Konu trafiğin içinde sürücü olmaya gelince de çok fazla bir şey değişmiyor. Pek çoğu ‘Hayatın içinde yer almak için dışarı çıkmak gerek. Toplu taşıma araçlarını kullanamıyoruz. Bir yerden bir yere gidemiyoruz. Özel araçlar hem kolunuz hem de kanadınız oluyor. Ama bize uygun park alanı yoksa ya da olanlar işgal ediliyorsa, diğer sürücüler hiç bir tolerans göstermiyorsa bu kollar ve kanatlar da bir işe yaramıyor. Engelleniyoruz’ diye konuşuyor. Omurilik Felçlileri Derneği (OFD) Başkanı Ramazan Baş, yaşadıkları en büyük sorunun park alanları olduğunu söylüyor. Uygun park alanları bulmakta zorlandıklarını anlatan Baş, ‘Omurilik felçlileri çoğunlukla bir trafik kazası neticesinde bu sorunu yaşayan insanlar. İnsanlar o kadar duyarsız ki trafikte sürekli ikinci bir kaza geçirme tehlikesiyle karşı karşıyayız’ diyor. Baş, bir başka sıkıntılarının ise özürlü sürücülerin sahip olduğu hakların çoğu kez trafik polislerince de bilinmiyor olması. OFD İkinci Başkanı Süleyman Akbulut ise insanların özürlü sürücülere karşı anlayışsızlıklarını şöyle anlatıyor: ‘Ben üniversite son sınıftayken 1991 yılında trafik kazası geçirdim. Sonrasında 5-6 yıl evde kapalı kaldım. 6 yıl önce OFD kurulunca onun içinde yer aldım. Bizim için sosyal ve ekonomik hayatın içinde yer almak çok zor. Ulaşım herşeyin başladığı nokta. Güven içinde bir yerden başka bir yere gidemiyorsak, gitmiyoruz. Özürlü sürücülerin en büyük problemi haklarının diğer sürücülerce gasp edilmesi. Resmi ve özel kuruluşlar yasaya göre özürlü sürücülere park alanı tahsis etmek zorunda. Kimse bunu uygulamıyor. Diğer sürücüler bu alanları kullanabiliyor ve kimse de buna engel olamıyor. İnsanların bu konudaki anlayışsızlığını nasıl bitireceğiz? Diyorlar ki ‘Ama buraya özürlü sürücü gelmiyor’ ama bilmeleri gerek o alanlar ben geldiğim için değil benim gelebilme ihtimalime karşılık tahsis ediliyor.’ ANAYASAL SUÇ İŞLENİYOR Süleyman Akbulut, seyahat özgürlüğünün Anayasal bir hak olduğunu hatırlatarak ‘Seyahat hakkımızı engelleyenler Anayasal suç işliyorlar’ diyor. Akbulut, özürlü sürücülerin gerekli olduğu takdirde ana arterler de dahil her yere geçici süreyle park edebileceğini hatırlatarak şöyle konuşuyor: ‘Bizler sık sık sağlık sorunları yaşayabiliyoruz. Tansiyon sorunumuz olabiliyor. İstirahat etmemiz gerekiyor. Ancak bu hakkımızı bilmeyen memurlar gelip bize ceza kesebiliyor. Otomobil kullanırken bir sorunumuz yok. Otomatik araçları, gaz ve frenlerle kontrol ederek kullanıyoruz. Ama gittiğimiz yerde park edemeyince özel arabanın getirdiği bütün kolaylıklar bir anda yok oluyor. Ya da park ediyorsunuz ancak rampa olmadığı için tekerlekli sandalye ile kaldırıma çıkamıyorsunuz. Hatta bizim araçtan inebilmemiz için normal insanlardan daha fazla alana ihtiyacımız var. Araçtan inerken ve indikten sonra diğer sürücülerin anlayışsızlığı sebebiyle kaza yapma riskimiz yüksek. Sürekli bir anlayış engeline takılıyoruz. Bizim ulaşımımızı engelleyen karayolları, belediyeler ve insanlar anayasal suç işliyorlar.’ Türk sürücülerin çoğu egoist ve görgüsüz 59 yaşındaki yüksek mühendis ve mimar Şükrü Sürmen, 40 yıldır özürlü olduğunu ve 25 yıldır otomobil kullandığını söylüyor. Sürmen trafikteki sorunlarına ilişkin olarak şunları söylüyor: ‘Trafikte Türk sürücülerin ne kadar adaletsiz, egoist, yasa tanımaz, vicdansız ve görgüsüz olduğunu görüyorsunuz. Sürücüler her daim hırçın, kavgaya hazır. Trafik toplum davranışını ölçmek açısından önemli bir yerdir. Türk insanının otomobilleriyle obsesyona varan hastalıklı bir ilişkisi vardır. Otomobilini bir araç gibi görmez. Onunla bütünleşir. Aracının boyası komşunun çocuğunun sağlığından daha önemlidir. Biz aslında bizim için ekstra bir şeyler yapılmasını istemiyoruz. İnsanlar medeni davransınlar yeter. Bakın bazen aracımı park ediyorum ve yolun karşısına geçmek için yaya geçidinde dakikalarca bekliyorum. Bir Allah’ın kulu durmuyor.’ Aracınız yoksa engelli olarak yaşamak çok zor Trafikte 11 yıldır otomobil kullanan Hakan Gül, engelli sürücülerin trafikteki sıkıntılarını ise şöyle aktarıyor: ‘Otoparklarda engelliler için asılmış tabelayı ya da işareti gördüğü halde oraya park eden insanları anlayamıyoruz. Biz bedensel engelliyiz ama herhalde bu insanların da zihinsel engelleri var ki bu tabela niye orada, bu alan bu insanlara neden tahsis edilmiş anlayamıyor. Trafikte plakalarımızı görüp, bize olağanüstü anlayış gösteren kimse yok. Türkiye’de bir engellinin dışarı çıkması, bir yere gidebilmesi, toplu taşıma araçlarını kullanabilmesi mümkün değil. Biz zaten özellikle ergenlik dönemlerinde ve 18-20’li yaşlarda kendimizi kabullenemediğimizden dışarı çıkmaktan hoşlanmıyoruz. Ama hayat devam ediyor. Dışarıda olmak ve yaşamak gerek. Fakat aracınız yoksa Türkiye’de engelli olarak yaşayabilmeniz çok zor.’ 100 engelliden 1’i otomobil kullanıyor Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Gaziosman Paşa Şube Başkanı Ahmet Gürlevik, 19 yaşında (1989 yılında) geçirdiği trafik kazası sonucu sol bacağını kaybetmiş. 1996 yılında amatör olarak otomobil kullanmaya başlamış. 1999 yılında H sınıfı ehliyeti alan Gürlevik, 2000 yılından bu yana her gün araç kullanıyor. Engelli bir sürücü olarak, trafikte ve araç alımlarında ciddi sıkıntılar yaşadıklarını anlatan Gürlevik şöyle konuşuyor: ‘Hemen hemen her marka ve model araç, üzerine yerleştirilen kol pedalları ve aparatlarla bizim kullanabileceğimiz hale getiriliyor. Her araç için yeni bir iç projesi çiziliyor ve engelli sürücüye uygun hale getiriliyor. Engellinin durumuna göre projeler belirleniyor. Biz tamamen ellerimizle araç kullanıyoruz. Tek kollu sürücüler için bile aparatlar var. Bir aracı engelli sürücü için uygun hale getirmek 200 YTL (200 milyon TL) ile 2 bin YTL (2 milyar TL) arasında değişiyor. Çok ucuz değil yani. Bedensel engelliler arasında otomobil kullanma oranı yüzde 2’den fazla değildir. Bu da büyük şehirlerdeki rakam.’ H sınıfı ehliyet bilinmiyor Özürlülerin aldığı H sınıfı ehliyet için kursları veren Afra Sürücü Kursu’nun sahibi Ramis Gündoğdu, H sınıfı ehliyetin pek bilinmediğine değinerek şunları söylüyor: ‘Bedensel engelliler de diğer sürücüler gibi 3 aylık kurs programına tabiler. Motor dersinden muaflar. Trafik ve ilk yardım derslerini alıyorlar. Tek bacaklı sürücülere otomatik araçlarda, belden aşağısında problem olanlar da ise özel aparatların takıldığı araçlarda direksiyon dersleri veriyoruz. Yaşamlarını sürdürmek için pek çok şeyle mücadele ettiklerinden daha azimli oluyorlar. H sınıfı ehliyete çok talep yok. Yılda ortalama 10 kişi müracaat ediyor. Bu ehliyeti veren sürücü kursu da az sayıda. H ehliyetleriyle ilgili olarak bilgi eksikliği de var. Sıfır araçlarda H tipi ehliyet sahipleri vergiden muaflar. Yüzde 30’lara varan indirimlerle otomobil alabiliyorlar. Park halindeki özürlü aracı çekilmez. Resmi otoparklar onlara ücretsizdir. Trafik polisleri de çoğunlukla kolaylık sağlıyorlar.’ HÜRRİYET