Otobüsçülerin en gözde hatlarından olan ve iyi para kazanan İzmir-İstanbul hattı can çekişiyor. Otobüs firmaları özel havayolu şirketlerine ateş püskürüyorlar
Abone olGarajlardan 3-4 yolcu ile çıkan otobüsler yol boyunda ne kadar şehir ve kasaba varsa girip çıkıyor ama mazot parasını bile kurtaramıyor. Hava yollarının elli küsur liraya yolcu taşıdığı bir devirde kimse 35 lira verip 10 saat harcamak istemiyor. Çanakkale hattından gidip, Balıkesir, Bursa üzerinden dönüyor, onlarca otobüsçü ile konuşup sektörün nabzını tutuyoruz. Ne yazık ki hepsi de kan ağlıyor. “Hava yolları indirim yaptı siz de yapamaz mısınız?” gibi bir soru karşısında içlerini döküyorlar. Otobüsçülerin (ve kamyoncuların) en büyük derdi mazot. Sektörün mensupları balıkçılara ve çiftçilere tanınan ucuz yakıt hakkından istifade etmek istiyorlar. Bir otobüsün tek gideri elbette mazot değil, devamlı gelip giden bir araba iki muavin 3 şoför çalıştırıyor. Büyük şehirlerde garaj çıkışı 40 YTL (otopark ücreti ayrı) kasabalarınki de 20’den başlıyor. Tek yolcu için garaja giren bir araba aldığı paranın fazlasını “garaj çıkışı”na veriyor, üstüne üstlük yazıhaneye % 20 komisyon ödüyor. Bir lastik 585 YTL, vadeli fiyatı 700’ü geçiyor. Garaj girişlerindeki çelik kapanlar “düzden girseniz bile” lastikten ceviz gibi parçalar koparıyor. Yağ, filtre, balata... Artık servisler saat ücretiyle çalışıyor. “İyi ya, hak yerini bulur” demeyin otobüs bu, tek lastiğin sökülmesi yarım saat alıyor. Borç bitmeden model eskiyor Sektörün en büyük dertlerinden biri de değişen modeller. Ne yazık ki yolcu araba seçiyor, bu yıl itibari ile 2004 model arabalar servisten düştü. Düşünün 20 aylık arabalar bile iş yapmayan hatlara, cılız saatlere veriliyor. Almanya’da 90 model arabalar dahi kullanılırken bizim şoförümüz habire fabrikaya çalışıyor, 36 ay borçlanıyor, 18 ayda araba değiştiriyor. Model yenilemeyenin malı elinde kalıyor, borcu üstüne tüy dikiyor. Otobüs deyip geçmeyin fiyatları 220 bin eurodan başlıyor, 400 bin euroya varıyor. Hal böyle olunca mal sahipleri sadece aracından değil, evinden tarlasından da oluyor, bir çoğu ilerleyen yaşına rağmen el işinde çalışıyor, gece gündüz direksiyon sallıyor. Firmalar yolcu için sigorta üzerine sigorta (koltuğa sigorta, bilete sigorta) yapıyor. Trafik sigortasını, kaskoyu tıkır tıkır yatırıyor ancak şoförlerin çoğu sigortasız çalışıyor. Cezalar ağır, kaza yapan şoför neredeyse cinayetten yargılanıyor. Otobüsçü zaten aldığı mazot ile ciddi bir vergi ödüyor, üstüne üstlük stopaj, KDV ve gelir vergisi veriyor. Bu belgeler 5 yıl saklanmak zorunda, sırf bu yüzden bir çok esnaf ceza yiyor. Feribotta ek ücret Gelelim arabalı vapur meselesine, Deniz Yolları farklı hatlarda, farklı fiyatlar uyguluyor. Eskihisar-Topçular arasında araba boş olsun dolu olsun fiyat sabit, ama Eceabat-Çanakkale arasında (yol daha kısa olmasına rağmen) yolcular tek tek sayılıyor, kişi başına 1,5 milyon lira “ek ücret” alınıyor. Hasılı İstanbul-İzmir arasında çalışan bir arabanın git gel masrafı bin YTL ile 1.200 YTL arasında değişiyor. Garibanlar terminalden bir iki kişiyle kalkıyor, ara duraklardan aldıkları üçer beşer liralık ücretlerle ayakta durmaya çalışıyorlar. O güzelim otobüsler boş gidip boş geliyor, millî servet yollarda heba oluyor. İşin acı yanı şoförler derneğinin adı var, kendi yok. Cemiyet habire matbu evrak satıyor, ikide bir belge değiştirip firmayı masrafa sokuyor. Şoförler ısrarla istenilen belgeleri tamamlıyor ama bunların neye yaradığını ve niçin istendiğini bilmiyorlar. Hasılı otobüsçülüğün tadı kaçtı, bir sektör can çekişiyor. Kaynak : TÜRKİYE