''Bekarlığa veda partisi''ne dönüştürülen kına gecelerinin nostaljisi Anadolu'da tüm tazeliğini koruyor.
Abone olTürk insanının geçmişten günümüze düğün gelenekleri içerisinde yer alan ancak, son yıllarda metropol kentlerde ''Bekarlığa veda partisi''ne dönüştürülen kına gecelerinin nostaljisi Anadolu'da tüm tazeliğini koruyor.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, evliliğe adım atmanın son gecesi olan ''Kına Gecesi'' geleneği, günümüzde, hangi eğitim ya da kültür düzeyinde olursa olsun bekarlığa veda etmeye hazırlanan tüm gençkızlar için büyük önem taşıyor. Bu nedenle, birçok organizasyon firması kına gecelerine etkinliklerinin ilk sırasında yer veriyor. Bu firmalar, Türk gelenek ve göreneklerine uygun olarak hazırladıkları gecede yüzyıllar öncesini günümüze taşıyorlar.
Adana'da da kına gecelerinin öncelikli adresi restore edilerek butik otele dönüştürülen eski bir Adana konağı oldu. Seyhan Nehri kıyısındaki bu konakta, Çukurova Üniversitesi'nde psikolog olarak görev yapan Sunay Fırat'ın kızı Pınar Fırat'ın otantik ortamda gerçekleştirilen kına gecesinde nostalji yaşatıldı.
''Baba evindeki son gün' anlamına gelen kına gecesinde, gelin adayı Pınar Fırat, kadife kumaştan yapılmış, geleneksel Osmanlı nakışları ve desenleriyle bezenmiş, ayak bileklerine kadar uzanan bir kıyafet olan Bindallı giyerken, başında da kaftan taşıdı. Çoğunluğu kına gecesine özel geleneksel kıyafetler giyen bekar kızlara ise pembe tül duvaklar takıldı. Gelinin başında şeker kırılarak tatlı dilli olması dilendi.
Gelinin arkadaşları tarafından bir tepsi içine parçalar halinde yuvarlanarak konulan kınaların üzerine mumlar yakıldı. Tepsi, bir sandalyeye oturtulan gelinin etrafında kına türküleri söylenerek gezdirildi.
Halk arasında sıkça söylenen ''hem ağlarım, hem giderim'' misali, gelini ağlatmak için ''Kınayı getir ana, parmağı batır ana, bu gece misafirim yanında yatır ana'', ''Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar'' gibi kına gecelerinin geleneksel türküleri eşliğinde gelinin etrafında gezdirilen tepsiden alınan kınalar, gelinin her iki elinin avucuna halka halinde yakıldı.
Kına yakımı sırasında, gelinin başına kırmızı duvak örtüldü, kına yakılan avuçlarına ''kısmetli olması için'' damadın annesi tarafından altın konuldu. ''Darısı bulaşsın'' inancıyla, eşiyle mutlu bir kadın tarafından kına yakılan eller kırmızı duvakla bağlandı.
Duygulu türkülerle ağlatılan gelin, kına yakma işleminin tamamlanması ve davetlilere de çerez ve kına dağıtımın ardından hareketli müzik eşliğinde yapılan eğlenceyle devam etti.
Damat ve gelin tarafından sadece kadınların katıldığı kına gecesi, gecenin son saatlerine eşlik eden damadın serçe parmağına yakılan kına ile sona erdi.
-HALK KÜLTÜRÜ-
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erman Artun'un, ''Halk kültüründe kına geleneği'' adlı çalışmasına göre, geleneksel ve folklorik bir eğlence tarzı olan kına geceleri halk kültürünün en önemli parçalarından birini oluşturuyor.
Gelinin baba evinde kalacağı son gece yapılan geleneksel uygulamaların en önemlisini olan ''Kına gecesi'' metropol kentlerde ''bekarlığa veda partisine'' dönüştürülse de Anadolu'da tüm tazeliğini koruyor. Artun'a göre, genç nesilin de gelenek ve göreneklere sahip çıkması son derece anlamlı.
-BÜYÜK TALEP-
Adana Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü İkbal Kalın ise, enstitünün arşivinde yüzlerce Osmanlı giysisi gibi Bindallıların da bulunduğunu, bu giysilerin büyük talep gördüğünü bildiri.
Kalın, ''Osmanlı'nın giyim tarzı bindallılar, günümüz kına gecelerinde en çok aranan giysi oldu. Enstitümüz hocaları, bu giysileri yüzyıllar öncesinde olduğu gibi Osmanlı motifleri, kadife kumaşlar ve taşlarla süsleyerek bu kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlıyor'' dedi.