BIST 9.673
DOLAR 35,15
EURO 36,57
ALTIN 2.957,64
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Osmanlıda çöküşün miladı

Kültürümüzün klasik metinlerinden Koçi Bey Risaleleri yeniden basıldı.

Abone ol

Risaleler devlet işlerinde ve toplum yapısında meydana gelen inhitatın nedenleri ve alınması gereken tedbirler hakkında bilgiler verir. Sultan’ı incitmeden bu öğütleri verebilmek için son derecede incelikli, dolaylı ve zekice bir dil kullanılırken yanı sıra Osmanlı’daki devlet, toplum ve hatta ekonominin yapısına dair altın değerinde bilgiler sıralanır

Kültürümüzün klasik metinlerinden Koçi Bey Risaleleri, Zuhuri Danışman’ın 1972 tarihli çalışması esas alınarak yeniden basıldı. Kitap, yeniden yayıma hazırlanırken basma ve yazmadan tamamlamalar yapıldı ve bir editörlük faaliyetinin fersah fersah ötesine taşan mükemmel bir aktarıcılık örneği gösteren Seda Çakmakoğlu tarafından kültürümüze yeniden kazandırıldı. Değerli editörü, Koçi Bey Risaleleri’ni yeniden hazırlarken gösterdiği editorial başarı, incelikler ve feraset için kutlamak gerekir. Kusursuz, düzeltisiz bir metin, her türden bizim gibi Osmanlıca cühelasına yardım eden bir dipnotçuluk servisi, eserde adı geçen tarihi şahsiyetlerin metin için neden önemli olduğunu kavramamıza yarayacak sayısız ‘mufassal kıssa’, bize arkaik dilimizi yeniden öğreten etkileyici bir sözlükçe, kaynakça, Eski Türkçe (Osmanlıca) tıpkıbasımlar ve dizin...

Bu kitabı sadece siyaset bilimi ve tarih ile ilgili araştırmacılara değil herkese tavsiye ediyorum. Kimilerine garip gelebilir ve mübalağa ettiğim düşünülebilir ama; zamanın devlet ricaline tavsiyelerde bulunmak için kaleme alınmış bu ciddi risalelerden aldığım edebi lezzeti bana verebilecek çağdaş Türk edebiyatçısına da ne yazık ki henüz rastlayabilmiş değilim. Koçi Bey, Katip Çelebi, Evliya Çelebi... Müthiş şahsiyetler bunlar. Bir imparatorluğun nasıl olup da dünya hâkimi haline geldiğini bu gibi kişilerin asarını hatmederek bilebilmek kabil. O herkesin tenkit ettiği fakat benim bayıldığım ağdalı Osmanlıca, şaşkınlık veren bir hayat görüşü ve bilinci, devlet katında edinilmiş emsalsiz tecrübe, akan taşan bilgi dağarcığı ve her şeyin ötesinde ölçülemeyecek bir ülke, vatan, millet, din, devlet sevgisi ve betimlenemeyecek kadar derin bir kendindelik, ağırbaşlılık... Neler gelmiş neler geçmiş bu topraklardan...

Sultan’a öğütler...
Kitap, Sultan IV. Murad Han’a devlet yönetimindeki bozukluklar ve alınması gereken tedbirler hakkında sunulan risaleler ile Sultan I. İbrahim’e Osmanlı devlet teşkilatı hakkında sunulan risalelerden oluşuyor. Risaleleri kaleme alan Koçi Bey, Sultan I. Ahmed döneminde devşirme olarak alındığı Enderun’da yetişmiş Arnavut asıllı bir devlet adamıdır. Sarayda önemli mevkilere yükselmiş, derin devlet tecrübesine sahip bir akil kişidir. Bilindiği üzere Sultan IV. Murad Han çocuk yaşta tahta çıkmıştı. Hükümdarlığının ilk yılları daha çok annesi Kösem Sultan’ın etkili olduğu bir devirdi. Sultan IV. Murad Han yetişip de kendi erkini eline aldığı dönemde devlet işlerinde de gözle görülür bir bozulma ve çürüme vardı. Koçi Bey’in risaleleri, Sultan IV. Murad’a 1631 yılında, bu dönemde sunulur. Risaleler devlet işlerinde ve toplum yapısında meydana gelen inhitatın nedenleri ve alınması gereken tedbirler hakkında bilgiler verir. Sultan’ı incitmeden bu öğütleri verebilmek için son derecede incelikli, dolaylı ve zekice bir dil kullanılırken yanı sıra Osmanlı’daki devlet, toplum ve hatta ekonominin yapısına dair altın değerinde bilgiler sıralanır. IV. Murad döneminde devleti ıslah etmek ve toplum düzenini yeniden tesis etmek amacıyla uygulamaya koyulan sert tedbirlerin büyük oranda Koçi Bey’in tavsiyeleri üzerine alındığı düşünülmektedir.

Daha sonra tahta geçen I. İbrahim’e de risaleler sunmuştur Koçi Bey. Fakat bu risaleler daha çok, devlet işlerinde çok yetersiz olan yeni Sultan’a iş öğretmek mahiyetindedir. Bu risalelerde adap, usul, erkan anlatılır; devlet katında nasıl oturulacağı, nasıl kalkılacağı, nasıl konuşulacağı, hangi davranışın ne manaya geleceği izah edilerek Sultan’a devletin yapısı hakkında bilgi verilir.

Koçi Bey Risaleleri’ndeki temel tez, Osmanlı’daki inhitatın daha ta Sultan Süleyman zamanında başladığı ve yönetici sınıfın kendi çıkarları doğrultusunda halka yabancılaşarak devlet yönetimini zaafa uğrattığı yönündedir. Tek tek örneklemelerle yaptığı açıklamalarda Koçi Bey, iltimas, entrika, rüşvet ve çıkarcılığın devlet ricalini nasıl sardığını, ihtişam, şaşaa, lüks yaşam sevdası, mal, mülk ve mevki uğruna olmadık işleri yapan yeni yönetici sınıfların devleti nasıl yozlaştırdığını uzun uzun anlatır. Alınması gereken önlemleri sıralar ve kuruluş dönemindeki ruha dönülmesi gerektiğini öğütler. Dine ve devlete yürekten bağlı yarar insanlar kıyıda köşede süründürülürken, birtakım kurnaz, fetbaz, fitne, fücur kişiliklerin nasıl önemli mevkilere geldiğini ve bu konumlarını nasıl istismar ettiklerini anlatır. Devlet katında liyakatli kişilerin, hakederek göreve getirilmesinin önemini anlatır. Halkın acılarına yabancılaşan, sürekli ağır vergiler koyan, kendisi saltanat içinde varsıllaşırken yoksullardan topladıklarını ayrıcalıklı zümrelerle paylaşan acımasız üst sınıfların İslam’ın da ruhuna aykırı olan bu tavırlarıyla nasıl halkı devletten soğuttuklarını anlatır ve her satırda bu kişilerden nasıl tiksindiğini hissettirir.

Koçi Bey’in Risaleleri’nden benim anladığım; bizim kültürümüzde liyakat ve hakkaniyetin, adalet ve sadakatin, nice nice âlemlerin servetinden, haşmetinden üstün tutulduğudur. Ve bunun hilafına davranan kişilerin yarattığı inhitata duyulan tahammülsüzlüğün her türlü öfkeyi davet etmesinin kaçınılmazlığıdır. Nitekim Sultan IV. Murad Han devrinde yaşanmış ve dillere destan olmuş cebri tedbirler de böylesi bir dönem sonucunda husule gelmiştir. Koçi Bey Risaleleri bu tarz kavrayış ve davranışın rafine ve tutkulu taraftarı olan çok önemli bir tarihsel metin. O nedenle son derecede nazik ve ölçülü yazılmış olsa da; satır aralarında Koçi Bey’in öfkesini ve hiddetini hissetmek mümkün. Belli ki Koçi Bey, Osmanlı’daki sözkonusu inhitatın müsebbibi olan kişilere büyük kızgınlık duymakta.

Koçi Bey Risaleleri’ni, verdiği paha biçilmez değerdeki tarihsel bilgiler, tanıklıklar ve tespitler; okuma hazzı veren yetkin bir saraylı Osmanlıca edebiyat ve yüceler yücesi bir bilgelik almanağı olmanın ötesinde, her devirde ibret alınacak bir nasihatler evrak-ı metrukesi yerine koyun ve bir de o gözle okuyun derim.

Her ne kadar bu değerli eserden, Osmanlı devlet düzeni, dönemin sosyolojik ve siyasal konumlanmaları, tarihsel bir takım olayların altında yatan asıl nedensellikler ve ekonomi gibi hususlarda çok kıymetli bilgiler edinmek mümkünse de; bir edebiyatçı olarak, eser boyunca sürüp giden retoriğe ve üsluba kapılmadan edemedim. Eser, ne kadar sadeleştirilmiş olursa olsun,

Osmanlı dilinin azametli üslubunu, kendine özgü mantığını, mübalağa sanatının en incelikli örneklerini, diplomatik ifadelerin en incelmiş; rafine hallerini ve bütün bunları ustalıklı bir lügatçe ile kullanan dile hakim bir şahsiyetin zekâ pırıltılarını sergilediği alanlarda edebi olarak yükselmekte; büyük değer kazanmaktadır.
(Hikmet Temel Akarsu)

Kitapla ilgili detaylar.