BIST 9.673
DOLAR 35,15
EURO 36,57
ALTIN 2.957,64
HABER /  GÜNCEL

Ortadoğu’da sinsi hesaplar

Irak’a yönelik saldırı hazırlığında bulunan Amerika’nın müttefiki İngiltere, I. Dünya Savaşı’ndan sonraki etkinliğini tekrar elde etme pe

Abone ol

1918’den sonra yaşanan gelişmeler üzerine Ortadoğu’dan çekilen İngiltere, şimdi Amerika’nın yanında yer alarak Irak’ı paylaşma noktasında büyük pastayı kapmanın gizli hesaplarını yapıyor. Amerika’nın Saddam Hüseyin bahanesiyle Irak’a saldırarak bölgeye yerleşme planı, 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı sonrasında oynanan oyunların yeni versiyonu gibi. 1917’de Bağdat’ı, 1918’de de Kerkük’ü ele geçiren İngilizler, Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada Musul yakınlarına kadar gelmişti. Nisan 1920’de yapılan San Remo görüşmeleri sırasında Musul petrollerinin yüzde 25 hissesini Fransa’ya veren İngiltere, Fransa’nın siyasi desteğini kazanırken, ABD saf dışı bırakılmıştı. ABD bu duruma tepki göstererek Ankara’yı destekleyen bir tavır içerisine girmeye başlamıştı. İngiltere ABD’yi kazanmak için daha sonra 1922’de ABD’ye Musul petrollerinin yüzde 20’sini vermeyi kararlaştırmıştı. Böylece Irak adı altında Musul’un da içinde bulunduğu topraklarla Osmanlı Devleti’nin ilişkisi tamamen kesilirken, bölgede İngiltere’nin inisiyatifinde yeni bir yönetim oluşturulmaya başlamıştı. İngiltere, 29 Haziran 1921 tarihinde yapılan bir referandum ile Faysal’ı Irak Kralı olarak ilan etti, 23 Ağustos 1921’de Irak Krallığı fiilen kuruldu. SUNİ DEVLETLER KURULDU I. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin en büyük meselesi Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi idi. Bu sebeple 30 Ocak 1919 tarihinde Lloyd George, Paris Konferansı’nda Kürt meselesini gündeme getirerek, konferans metnine, “Ermenistan, Suriye, Mezopotamya ve Kürdistan, Filistin ve Arabistan Osmanlı İmparatorluğu’ndan tamamen ayrılmalıdır” maddesini koydurmuştu. Bu çerçevede İngiltere, Ortadoğu haritasını tek başına çizerken en önemli etkenlerden birisi de Musul petrolleri olmuştu. Musul petrolleri bir bakıma Ortadoğu’nun geleceğini belirlerken, Türk dış politikası da en büyük yarayı Musul sorununda almıştı. Bölgede, Irak ve Suriye’deki aşiretlere birer devlet sözü verilerek, İngiltere ve Fransa’nın mandaterliği altına alınmanın hesabı içerisine girildi. PETROL SAVAŞLARI Nisan 1920’de yapılan San Remo görüşmeleri sırasında Musul petrollerinin yüzde 25 hissesini Fransa’ya veren İngiltere, Fransa’nın siyasi desteğini kazanırken, ABD saf dışı bırakılmıştı. ABD bu duruma tepki göstererek Ankara’yı destekleyen bir tavır içerisine girmeye başlamıştı. İngiltere, ABD’yi kazanmak için daha sonra 1922’de ABD’ye Musul petrollerinin yüzde 20’sini verilmesini karar altına almıştı. IRAK KRALLIĞI, İNGİLİZLERİN ÜRÜNÜ Böylece Irak adı altında Musul’un da içinde bulunduğu topraklarla Osmanlı Devleti’nin ilişkisi tamamen kesilirken, bölgede İngiltere’nin inisiyatifinde yeni bir idare tesis edilmeye başlandı. İngiltere, 29 Haziran 1921 tarihinde yapılan bir referandumla Faysal’ı Irak Kralı olarak ilan etti, 23 Ağustos 1921’de de Irak Krallığı fiilen kuruldu. İstiklâl Savaşı’nın zaferle sona ermesinden sonra Türkiye ile İngiltere ve müttefikleri arasında başlayan Lozan Barış Anlaşması görüşmelerinde Misak-ı Milli sınırları belirlendi. İngiltere’nin Musul ve Kerkük’teki petrol sahalarını Türkiye’ye bırakma gibi bir niyeti yoktu. Lozan’da yapılan görüşmelerde Irak sınırı üzerinde mutabakata varılamadı. Lozan Anlaşması’nın 3. maddesine göre, Türkiye ile Irak arasındaki sınır dokuz ay içerisinde Türkiye ile İngiltere arasında tespit edilecekti. Belirlenen süre içinde iki hükümet arasında anlaşma olmaması durumunda anlaşmazlık Milletler Cemiyeti’ne götürülecekti. Bu çerçevede Türkiye ve İngiltere arasındaki görüşmeler 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da başladı. Türkiye, Musul petrollerinden İngiltere’ye pay vermeyi teklif etti ama İngiltere buna yanaşmadı. İngiltere, Musul ve Kerkük dışında Hakkari’nin de Irak’a verilmesini talep ediyordu. Konu 20 Eylül 1924’te Milletler Cemiyeti’ne intikal ettirildi. Milletler Cemiyeti bir komisyon oluşturarak bölgede incelemelere başladı. Komisyonun amacı bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını belirlemek ve ardından bir halk oylaması yaparak bölge halkının asıl niyetini belirlemekti. Hazırlanan raporun sonuç bölümünde aksini iddia etmedikleri sürece Musul’un hukuken Türk hakimiyetinde olduğu kaydedilirken, Irak’ın Musul üzerinde hiçbir hakkının olmadığından söz edildi. Buna rağmen Milletler Cemiyeti, 16 Aralık 1925’te Musul’un Irak’ın mandasına verilmesini kararlaştırdı. Daha sonra Türkiye, Irak ve İngiltere ile görüşmeler yaptı. Bunun sonucunda 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Anlaşması ile bugünkü Türkiye -Irak sınırı belirlendi. Buna göre, Irak, bölge petrollerinden elde ettiği gelirin yüzde 10’unu 25 yıl süre ile Musul üzerindeki haklarından feragat eden Türkiye’ye verecekti. Daha sonra da yapılan anlaşmayla Türkiye 500 bin İngiliz Sterlini karşısında bölgedeki petroller üzerindeki haklarının tamamından vazgeçti. VAKİT