BIST 9.367
DOLAR 34,36
EURO 36,21
ALTIN 2.808,22
HABER /  GÜNCEL

Orta Doğu'da adım adım yayılan deprem

Temel sosyo-ekonomik verilerde benzerlik içindeki Orta Doğu'da hükümet aleyhtarı eylemlerin ve gerilimin ülke ülke karşılaştırması.

Abone ol

Orta Doğu ülkeleri birbiri ardına yönetim aleyhinde kitlesel eylemlere hedef oluyor.

Yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı gibi şikayetlerin tetiklediği protestolar onyıllardır iktidarda olan liderleri hedef alıp, siyasi düzende değişim taleplerine dönüşüyor.

Bu nedenle bölge ülkelerinin paylaştığı temel sosyo-ekonomik veriler, halkın tepkisini değerlendirmek için bir ölçüt sunuyor.

Fas


Binlerce Faslı 20 Şubat'ta Kral Muhammed'in yetkilerinin bir bölümünü yeni seçilmiş bir hükümete devretmesi ve yargı sistemini daha adil hale getirmesi talebiyle gösteriler düzenledi.

Ana muhalefet partisi köklü ekonomik reformlar yapılmazsa, "otokrasi"nin tepkiler karşısında sürüklenip gideceği uyarısında bulundu.

Fas, bir süredir ekonomisinde ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Emtia fiyatlarındaki artışların önüne geçebilmek için devlet teşviklerinde artışa gidildi.

Bu yılın başlarında Wikileaks sitesinde kraliyet ailesi ve Kral Muhammed'e yakın isimlerin yolsuzluğa karıştığına ilişkin iddiaların yer alması, yöneticilerin itibarını zedeledi.

Kral, yoksullukla mücadelenin çok önemli bir öncelik olduğunu söylüyor ve yönetime yakın medyada "yoksulların koruyucusu" olarak adlandırılıyor. Ekonomide liberalleşme dış yatırım çekmeyi başarırken, yetkililer kırsal alanlarda ve varoşlarda temel hizmetlerin iyileştiğine dikkat çekiyor.

Ancak hükümetin dışındaki gruplar, pek fazla bir değişiklik olmadığını söylüyor. Yoksulluğun hâlâ yaygın, işsizliğin yüksek olduğunu vurguluyorlar. Ülke hem kamuda hem de özel sektörde grevlerle karşı karşıya kalıyor.

Fas, Mısır ve Cezayir gibi, sınırlı da olsa ifade özgürlüğüne müsade ediyor ve şimdiye dek protestoların kontrolden çıkmasını önledi. Ürdün gibi, bu ülke de monarşiyle yönetiliyor ve kraliyet ailesi toplumun belli kesimlerinden güçlü bir destek görüyor.

Cezayir

Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın yönetimi aleyhinde Ocak ayından bu yana tek tük de olsa protesto eylemleri düzenleniyor.

Başkent Cezayir'in merkezinde yürüyüş düzenleme girişimleri çok sayıda çevik kuvvet polisinin engelemesi ve eylemcilerin dağıtılmasıyla son buldu.

Hükümete muhalefet zemininde birleşen protestocu gruplar arasında küçük sendikalar ve bazı küçük siyasi partiler var.

Huzursuzluğun fitilini ateşleyen, büyük oranda ekonomik meseleler; özellikle de gıda fiyatlarındaki ani yükselişler gibi görünüyor.

Hükümet 22 Şubat'ta 1992'den bu yana yürürlükte olan olağanüstü hal uygulamalasını kaldırmayı kararlaştırdı, karar 24'ünde yürürlüğe girdi.

Cezayir hükümeti petrol ve doğal gaz ihracatından sağlanan gelirler sayesinde toplumsal ve ekonomik sıkıntıları gidermek üzere dev bütçeli bir kamu harcama programı yürütüyor.

Tunus


Tunus'ta yaklaşık iki aya yayılan eylemler Zeynel Abidin Bin Ali'nin Ocak ayında iktidardan ayrılmayı kabul etmesine rağmen sürdü.

Bin Ali eylemler güvenlik kuvvetleri ve göstericiler arasındaki çatışmalar sonrası ülkeden kaçtı.

Protestoların fitilini ateşleyen 17 Aralık'ta Sidi Buzid kentinde seyyar satıcılık yapan Muhammed Buazizi adlı işsiz bir gencin, zabıtanın el arabasında sattığı sebzelere el koyması üzerine kendini yakmasıydı.

Geçim sıkıntısı karşısında duyulan çaresizlik, ülkenin özellikle yoksul güney bölgelerinde halkı sokağa döktü ve kısa sürede ülkenin geneline yayıldı.

Haberlere bakılırsa Bin Ali, şimdi geçirdiği bir beyin kanaması ardından bir Suudi hastanesinde komada.

Tunus, devrik liderin cinayeti teşvik etmenin de aralarında olduğu ağır suçlamalarla yüzleşmesi için iade edilmesini resmen talep etti.

Meclis Başkanı Fuad Mebaza, geçici cumhurbaşkanı sıfatıyla yemin etti ve 1999'dan bu yana hükümete liderlik eden Başbakan Muhammed Gannuşi'den bir ulusal birlik hükümeti kurmasını istedi.

Başbakan, yaklaşık altı ay içinde yapılacak seçimlerden sonra görevden ayrılma sözü verdi.

Bazı uzmanlar İslamcıların ülkede örgütlenmeye giriştiğine dikkat çekiyor; buna 18 Şubat'ta Tunus içişleri bakanlığı önünde bir genelevin kapatılması talebiyle yapılan gösteriyi örnek veriyorlar.

Libya


Muhammed Peygamber'in doğumunun kutlandığı Mevlid Kandili sırasında eylem yapan Kaddafi yandaşları

Albay Muammer Kaddafi'nin iktidarını hedef alan eylemler sonucu 16 Şubat'tan bu yana ülkede kan dökülüyor. Ancak ölü ve yaralı sayısını kestirmek güç.

Ülkenin ikinci büyük kenti olan Bingazi şiddetten en olumsuz etkilenen kent oldu. Güvenlik kuvvetlerinin burada kalabalıklar karşısında makinalı tüfek ve ağır silahlar kullandığı bildirildi.

Gerilim 20 Şubat'ta Trablus'a sıçrarken, Albay kaddafi'nin oğlu Şeyfülislam televizyondan yaptığı konuşmada ülkenin bir iç savaşa sürüklenebileceği uyarısında bulundu.

Hükümet interneti kısıtlıyor ve yabancı medyaya getirilen sıkı önlemler de başkaldırı hareketinin gerçek büyüklüğünü tam anlamıyla kavramayı güçleştiriyor.

Libya'da protesto eylemlerinin her türlüsü yasak. Ancak son olaylar hükümete karşı dobra eleştirilerde bulunan bir avukatın tutuklanması üzerine başladı.

Afrika ve Orta Doğu'da Albay Kaddafi kadar uzun süredir iktidarda olan başka kimse yok; o aynı zamanda da en otokrat liderlerden biri.

Mısır

Hüsnü Mübarek'in yaklaşık 30 yıldır süren iktidarı ardından haftalar süren eylemler sonucu 11 Şubat'ta görevden istifa etmesinden bu yana, ülkeyi ordu yönetiyor.

Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi yeni seçimler yapılana dek, altı ay süreyle geçiş döneminden sorumlu olacak.

18 Şubat'ta Kahire'nin merkezindeki Tahrir Meydanı'nda toplanan yaklaşık iki milyon kişi Mübarek'in görevden ayrılması üzerinden bir hafta geçmesini kutladı.

Bu eylem aynı zamanda da orduya, demokrasiye bir an önce geçiş sözünü hatırlatmayı amaçlayan bir gövde gösterisiydi.

İslamcı ve muhafazakar Müslüman Kardeşler hareketinin adil ve serbest bir seçim ortamında başarılı olması bekleniyor. Ülkenin İslami bir yönetime doğru sapması fikri ise, Batılı kuvvetler ve İsrail'i endişelendiren noktaların başında geliyor.

Ülkedeki eylemlerin temelinde yatan en önemli unsur yoksulluk, zamlanan fiyatlar, toplumdan dışlanmışlık duygusu, yolsuzluklara ve yönetim kademelerindekilerin kendi ceplerini doldurmasına duyulan tepki ve özellikle iş bulamayan genç nüfusun önemli bir demografik kitle oluşturur hale gelmesi yatıyor.

Yönetimi devralan yetkililer yolsuzluk suçlamaları konusunda üç eski bakanı tutukladı. Bunlar arasında İçişleri Bakanı Habib el Adli de bulunuyor. Ayrıca parti yöneticilerinden çelik milyoneri Ahmed Ez ile televizyon yöneticisi Usame el Şeyh de var.

Askeri yönetim bundan böyle ülkenin ekonomisini sekteye uğratacak grev eylemlerine de müsamaha göstermeyeceklerini söyledi.

Ürdün

18 Şubat'ta hükümet aleyhtarı eylemciler Kral Abdullah'a sadık bir grupla karşı karşıya gelince Ürdün'ün başkenti Amman'da çatışmalar yaşandı.

Taşların havada uçuştuğu çatışmalarda sekiz kişi yaralandı.

Binlerce Ürdünlü son beş haftada daha iyi iş olanakları sağlanması, gıda ve yakıt maliyetlerinin düşürülmesi talebiyle sokaklara döküldü.

Bu çağrılar karşısında Kral 2. Abdullah Başbakan Samir Rifai'yi görevden alarak, eski bir general ve geçmişte İsrail nezdinde büyükelçi olan Maruf el Bahit'i görevlendirdi.

26 üyeli yeni bakanlar kurulu, 10 Şubat'ta yemin etti.

Ürdün'ün Haşimi Krallığı doğal kaynakları yönünden çok zengin olmayan küçük bir ülke; ancak Orta Doğu'daki iktidar mücadelesinde kilit bir rol oynuyor.

Kral Hüseyin'in 46 yıllık iktidarı sonrası ölümü ardından; Ürdün'ün ekonomik ve sosyal bekaya ve bölgesel barışa kavuşma arayışı sürüyor.

Yemen


Ülkede 18 Şubat'ta düzenlenen ve pek çok kente yayılan hükümet aleyhtarı gösteriler sırasında en az beş kişi yaşamını yitirdi.

Bunlardan dördü, Aden'de eylemcileri dağıtmak için polisin açtığı ateşe hedef olanlardı.

Taiz kentinde de bir araçtan eylemciler üzerine el bombası atılması sonucu bir kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Başkent Sanaa'da Yemen'in 1990'de birleşmesinden bu yana Cumhurbaşkanı olan Ali Abdullah Salih'in yandaşları ve muhalifleri sokaklarda birbirleri ile çatıştı.

Yemen cumhurbaşkanı 2 Şubat'ta, iktidarda geçirdiği 30 yıl ardından (Salih 1978-1990 arasında Kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti'nin lideriydi) seçimlerde bir daha aday olmayacağını açıklamıştı.

Salih mecliste yaptığı konuşmada da görevi oğluna bırakmaya düşünmediğini belirtti ve "Uzatma yok, veraset yok, mühleti yeniden başlatmak yok" dedi.

Yemen Arap dünyasının en yoksul ülkesi. Halkın neredeyse yarısı günde iki doların altında bir ücretle geçinmeye çalışıyor.

Suriye


Mısır'da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'i istifaya zorlayan eylemlerle örtüşecek şekilde bir "öfke günü" düzenlenmesi çağrıları şimdiye dek somut bir sonuç yaratmadı ve Suriye'de rutin düzen devam etti.

Cumhurbaşkanı Beşar Esad, iktidarı eski bir ordu komutanı olan babası Hafız'ın 30 yıllık yönetimi sonrası, 2000 yılında devraldığında siyasi reform vaadinde bulunmuştu.

Ancak ülke 1963'te Baas Partisi'nce düzenlenen darbeden bu yana hala olağanüstü hâl yasaları doğrultusunda yönetiliyor.

Hafız Esad'ın ölümü ardından Suriye'de bir nebze rahatlama kaydedildi. Yüzlerce siyasi mahkum serbest bırakıldı.

Ancak hakiki, köklü siyasi reform, özgürlük ve devlet denetimindeki ekonominin elden geçirilmesi beklentileri hayata geçirilemedi.

Suudi Arabistan

Orta Doğu'daki en tutucu, dindar ve dışa kapalı ülkelerden biri olan Suudi Arabistan muazzam petrol kaynakları sayesinde bölgenin en zengin ülkelerinden biri haline geldi.

Ancak liderlerinin reform baskılarına yanıt verebilmekle giderek büyüyen İslamcı militanlık sorununa karşı mücadele edebilmek arasında hassas bir çizgi gözetmesi gerekiyor.

Bölgede istikrarı korumak ve radikal İslami unsurları bastırmak daima iktidardaki El Suud hanedanının amaçlarından biri oldu.

Ülkede muhalefet hareketleri de sınırlamalara tabi. Bölgesel olarak ülke, Kral Abdulaziz el Suud Arap çıkarlarının dünya önünde etkili bir savunucusu olarak görülmesi dolayısıyla Arap aleminde ağırlık sahibi.

Tunus'tan kaçan devrik lider Zeynel Abidin Bin Ali de Suudi Arabistan'a gitti.

İran


2009 yılındaki tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimini izleyen ve uzun süre içten içe kaynayan öfke bu yıl 14 Şubat'ta yeniden su yüzüne çıktı.

İki muhalefet liderinin çağrısıyla başkent Tahran'da düzenlenen ve Orta Doğu'da demokrasi yanlısı hareketlerle dayanışma amacı taşıyan eyleme binlerce kişi katıldı.

Güvenlik kuvvetleri eylemcileri bastırmak üzere devreye girince iki kişi öldü.

Hükümetin yandaşları ise muhalif liderler Mehdi Kerrubi ve Mir Hüseyin Musavi'nin idam edilmesi çağrısında bulunuyor.

İran'ın karmaşık ve sıradışı siyasi sistemi şeriat yönetimi ile demokrasinin bir birleşimi olarak tanımlanabilir.

Ruhani lider Ayetullah Ali Hameney, ülkedeki en kıdemli yetkili.

Yargı başkanının, askeri liderlerin, radyo televizyon kurumu başkanlarının ve hutbe veren hatiplerin atamasını da o yapıyor.

Ruhani lider ayrıca yeni seçilen liderlerin seçimi kazandığını teyit ediyor.

2005 yılında iktidara gelen Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, protesto girişimlerini bastırmaya kararlı olduğunu söylüyor.

Bahreyn


Başkent Manama'daki ana meydanın günler boyu eylemcilerin işgali altında kalması ardından Sünni monarşi, ikincil konumda kaldıklarından şikayetçi olan Şii çoğunluğun temsilcileri ile görüşmeler düzenlemeyi önerdi.

17 Şubat'ta protestocuları İnci Meydanı'ndan çıkarmak için askerleri devreye sokan yönetim, olaylarda dört kişinin ölümü ardından geri adım attı ve polisin bir süre devam eden direnişi ardından eylemcilerin yeniden meydana yerleşmesine izin verdi.

ABD Başkanı Barack Obama, stratejik açıdan Washington için büyük önem taşıyan ülkeye soğukkanlılık ve itidal çağrısı yaptı.

Kral Hamad, gerilimi dindirmek için büyük oğlu Veliaht Salman'ın bir 'ulusal diyalog' başlatmasını istedi.

En büyük Şii siyasi partisi olan Vefak hükümete istifa çağrısında bulundu. Ayrıca siyasi mahkumların serbest bırakılması ve yeni bir anayasa hazırlanması için görüşmeler yapılması da gündeme gelen talepler arasında.

Şii eylemciler, geçim sıkıntısı, siyasi özgürlüklerin kısıtlı olması ve işe almalarda Sünniler lehinde ayrımcılık yapılmasından yakınıyor.