BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Orman yakan cayır cayır yanacak

Yaz geldi. Orman yangınları yavaş yavaş başladı... Ama Orman Müdürü bu kez iddialı. Ormanda yatıp kalkan ekibi bile var.

Abone ol

İNTERNETHABER
Yasemin Pulat

Sabah 9’da İstanbul Orman Bölge Müdürümüz İsmail Üzmez ile röportaj yapmak üzere İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde aldım soluğu. Beni İstanbul Orman Müdürlüğü Özel Kalemi Ergün Binbir karşıladı ve müdürümüzün odasına geçtik. Tarçınlı çay eşliğinde ve sohbet havasında geçen röportajda, ormanlarımızla ilgili neler öğrendim neler. Meğerse bilmediğimiz ve mutlaka bilmemiz gereken neler varmış neler. Sağolsun müdürümüz uzun uzun anlattı ve çok önemli bilgiler verdi. Bilgilenmek ve çevremizdekileri de bilgilendirmek için mutlaka hepimizin okuması gereken bir röportaj. 

KİŞİLİK EKİP ORMANDA YATIYOR! HAFTADA BİR GÜN EVİNE GİDİYOR 
Bizim 33 tane 4X4 dediğimiz, %40 meyile çıkabilen dozer gibi arkalarında 3bin metreye kadar su basabilen özel motokontlu araçlarımız var. Yedi kişilik personelle. Bunlar 350 metre hortum atabiliyorlar. İkincisiyle yanyana gelince su takviyesiyle 700 metreye çıkabilir bu mesafe. Bu ekiplerimizden yangın ilk müdahele ekip merkezi dediğimiz ormanların en tehlikeli bölgelerinde inşaa ettiğimiz binalarda koğuş usulü yatarlar. Yani 24 saat emrimizdeler. Evlerine gitmezler. Yedi kişilik ekipte sırayla hafta da bir gün içlerinden biri evine gider. Bu arkadaşlarımızı ormanlarda yatırarak hedeflediğimiz ne? Kule yangını gördü, en yakınındaki ekibe haber verdi, en yakın ekibin uzaklığı 3 km, “şu mevkii de bir duman gördük çabuk çık” diyor. Üç dakika da çıkmak zorunda oradan. Gecenin hangi saati olursa olsun. Üç dakika da bu muhite ulaşır. Zaten dedim ya yangına ne kadar erken ulaşırsanız başarı o kadar artar. Dolayısıyla biz ormanlarda tehlikeli alanlarda 33 tane aragözümüzü 24 saat görev başında bekletiriz. Bu ikinci tedbir. Biz de 6 tane dozer var, 6 tane grayder var. Onlar da orada bekliyor, onlar da orada yatıyor. Cep telefonları var. Yangında büyüme tehlikesi varsa, lodos varsa, rüzgar varsa dozerler geçer, yol açar, ateşin önünü keser. Bunun dışında bir tane helikopterimiz geliyor. Bugün uçak kiralama ihalemiz var. Türk kuşundan dört tane uçak kiralıyoruz. Dolayısıyla 250 tane işçi, kule,aragöz, dozer, grayder, helikopter, uçak ve işçiler. Savaş ekibim hazır. Bir yasamız var. Orman köylerinde 18 yaşını doldurmuş ve 55 yaşına kadar olan herkes için yıllık listeleri hazırlarız biz, onlar orman yangınlarında kanuni mükelleftir. Bir başka ifadeyle siz 18/55 yaş arasındaysanız ve orman köylüsü iseniz çıkmış her yangına gitmek zorundasınız. Kaçarsanız hapis cezası var. Buyrun size binlerce asker daha çıktı. Zaten şu var; ben insanım diyen, bırakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, ben insanım diyen insan şurada bir yangın çıkmışken, şurada bir trafik kazası olmuşken vurdumduymaz olabilir mi? Banane diyebilir mi? Eğer bunu diyorsa insanlığından şüphe edilir.

ORMANLARIMDAN BİR DAL KESENİN BAŞINI KESERİM

Yasemin Pulat: Yaz geldi, hava sıcaklıkları arttı. Orman yangınları için risk oluşturabilecek bir sezondayız. Orman yangınları ile mücadeleye nasıl hazırlandınız?

İsmail Üzmez: Öncelikle böyle bir konuyu hatırlamak güzel bir şey. Hatırlanmak da güzel bir şey. Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşunun 170.nci yıl dönümünü 4 Haziran’da kutlayacağız. Orman Genel Müdürlüğü 1839 yılında kurulmuştur. Atalarımız ormanlara o kadar çok önem vermiş ki, başta Fatih, Sultan Fatih diyor ki; “ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.” Geçmişte atalarımız bunu düşünmüş. Ancak bugün biz ne yapıyoruz? Biraz önce bahsettiğim gibi atalarımız bundan tam 170 yıl önce orman teşkilatını kurmuş ve kayda almıştır ormanlarımızı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da, 1937 yılında Atatürk’ün sağlığında, ormanların korunmasının ve kadastrosunun yapılması ile ilgili de bir yasa çıkıyor. Dolayısıyla İstanbul’da ormanların kadastrosu 1838’lerde başlamış ve 40’larda bitmiştir. Bunu çok kimse bilmez. 

- İstanbul’un yüzde kaçı ormanlık alan?

Bugün on beş milyon insanın yaşadığı İstanbul’un %47’si ormanlarla kaplıdır ve tapuludur. Bu dünya standartlarının çok üzerinde bir rakam.

KARAMSAR OLMAYA GEREK YOK, ORMANIMIZ VAR

- Türkiye genelinde yüzde kaç?

Türkiye genelinde %27’dir. Yani çok karamsar olmaya, ülkemizde gerek yok. Dolayısıyla biz orman teşkilatı, ormanlarımızı canla başla koruyan, bununla mücadele eden ve bu uğurda 133 tane şehit veren bir teşkilatız. Orman teşkilatı canı pahasına bu ormanları koruyor. Sadece orman yangınlarında 133 şehidimiz var ve bizim üzüntümüz ne biliyor musunuz? Çanakkale’de bölge müdürü yanarak ölmüştür. Muğla’da ve Hatay’da işletme müdürleri yanarak ölmüştür. Değişik yerlerde mühendislerimiz yanarak ölmüştür, işçilerimiz yanarak ölmüştür ama maalesef bizim meslek şehitlerimizde gereken önemi kamuoyunda görmüyoruz.

- Neden kaynaklandığını düşünüyorsunuz bunun?

Bu boyutuna çok girmek istemiyorum ama biz şunu isteriz görev başında ölen, kaçakçıyla çatışan, ormanda ev yapanlarla çatışan, arsa mafyasıyla çatışan, orman yangınlarıyla mücadele eden ve ölen insanlarımızın da görev şehidi olduklarının bilinmelerini istiyoruz.

BABA SİGARA ATMA, PİKNİK ATEŞİ YAKMA

- Eğer yaz sezonuna geri dönersek orman yangınlarını nasıl önleyeceğiz?

Ormanların en büyük düşmanı orman yangınlarıdır. Teşkilatımız bunu çok önemseyen ve dediğim gibi canı pahasına orman yangınlarıyla mücadele eden bir kurum. Ama bu da kamuoyunda çok bilinmiyor. Nedir teşkilatımızın orman yangınlarıyla ilgili yaptığı çalışmalar? Efendim biz bunu üç konu da irdeliyoruz. Birincisi eğitim. Daha doğrusu net bir ifade ile orman yangınının çıkmaması için mücadele ediyoruz. Esas olan da bu zaten. Çıktıktan sonrası ayrı bir şey ama çıkmaması için neler yapıyorsunuz derseniz, öncelikle geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza okullardan ders saati alarak, ormanların önemi vurguluyoruz. Ormanlarda ne yapılmaması gerektiğini çocuklarımız inanın bizden daha iyi kavrıyorlar ve ailelerini, büyüklerini onlar uyarıyorlar, “baba sigara atma, baba piknik ateşi yakma” diye...

BU SENE 256 KÖY GEZECEĞİZ

- Ağacı yaşken eğiyorsunuz yani bir anlamda.

Evet. İkincisi muhtar ve heyetlerini toplayarak, gündüz herkes işinde gücünde olduğu için, akşamları köy toplantıları yapıyoruz. Köy toplantılarında tarla, bağ, bahçe işinde, ekin işinde, ormana yakın ve orman içinde tarla sahiplerinin, bağ sahiplerinin, yaz sezonunda nasıl davranması ve nelere dikkat etmesi gerektiklerini, nelerden kaçınması gerektiğini özellikle tatlı bir sohbetle onlara anlatıyoruz. Bu seneki programımız 256 köy gezmek. Üçüncüsü askeri birliklerle toplantı yapıyoruz. Orman Genel Müdürlüğümüzce hazırlanan tanıtıcı ve eğitici kısa film gösterileri yapıyoruz. 

-  Nasıl oluyor peki akşamları insanlar kahvede oturacağına biz eğitelim mi diyorsunuz?

Tabii. Gidiyoruz kahveye akşam, kimi bulursak... Tabi geleceğimizi önceden muhtarlara bildiriyoruz. Onlarda gerekli anonslarını yapıyorlar. Sonra hoş sohbet, çay içerek, herkes aklındakini soruyor, biz yanıtlıyoruz. Bizden talepleri oluyor, bizim onlardan taleplerimiz oluyor. Tabi bunun dışında bizim Sincap Çocuk Tiyatro Gurubumuz var. Okullarda, mahallelerde, kurumlarda oynatıyoruz.

- Sizin bünyemizde mi yoksa dışardan çalıştığınız bir tiyatro gurubu mu?

Özel bir tiyatro gurubu. Anlaşıyoruz. Senaryoyu biz beraber yazıyoruz. Her sene yapıyoruz bu çalışmayı. Okul okul gezdiriyoruz. Ankaradan geliyor, bizim misafirhanelerimizde kalıyor. Araç gereç veriyoruz. Okullarla biz anlaşıyoruz. “Geliyoruz biz oynayacağız” diyoruz. Seve seve kabul ediyorlar. Sanıyorum bu sene 46 seans oynadık. 

BİR NEVİ KORUYUCU HEKİMLİK YAPIYORUZ

-  Hiç bunlardan haberimiz yok.

Bunlardan kimsenin haberi yok. Ama dediğim gibi kurumun asıl amacı yangının çıkmasına engel olmak. Hedefimiz bu. Yani sizin, hastalığı kapmamanız daha önemli. Biz başka bir ifadeyle buna koruyucu hekimlik diyoruz. Nasıl aileleri hekimler hastalığa karşı koruyorlar. İşte kızamık aşısı vuruluyor, su çiçeği aşısı vuruluyor, verem aşısı vuruluyor, diğer aşılar vuruluyor gibi, biz de insanlarımızı eğiterek bi bakıma koruyucu hekimlik yapıyoruz. Yani “aman sönmemiş sigara atmayınız, piknikten sonra ateş bırakmayınız, onu yapmayınız, bunu yapmayınız gibi... İşte bakın ormanlarda yakacağınız bir ateş sizin hayatınızda bir daha göremeyeceğiniz bu ormanları yok edecektir. Sizden sonra gelen nesillere bırakacağınız bu emanete siz hıyanet etmiş olacaksınız” gibi hakikaten karşılıklı sohbetlerle eğitim yapıyoruz. Yani birinci madde eğitim, eğitim, eğitim... Kültür seviyesinin yükselmesi lazım. Kültür seviyesi yükseldikçe, insanlar ormanların önemini anladıkça ormanlarına daha çok sahip çıkacak.

ADAMIN ELİNDE ÇAKMAK, ZEVKİNE YAKIYOR

[PAGE]

ADAMIN ELİNDE ÇAKMAK, ZEVKİNE YAKIYOR


- Kurumun aldığı diğer tedbirler nelerdir? 

Şimdi siz ne kadar eğitim çalışmaları yaparsanız yapın, halkı bilinçlendirirseniz bilinçlendirin, eninde sonunda insanın olduğu ve yanıcı materyalin olduğu yerde, ormanın olduğu yerde yangın çıkacaktır. Şunu beklemiyoruz. Yangınlar sıfıra inmez. Yangınlar illa çıkar. Bugün Amerika’da Kaliforniya’da çıktı. Avustralya’da 160 köy haritadan silindi. Hollywood’da biliyorsunuz çok büyük yangınlar da köşkler, villalar yandı gitti. Demek ki, dünyanın en gelişmiş, en kültürlü ülkeleri de olsanız, siz bu orman yangınlarını sıfıra asla çekemeyeceksiniz. Niye? Bu insanların içinde psikopatı var, delisi var, tinercisi var, hastası var. Adamın elinde çakmak, zevkine yakıyor. Deli, psikopat... Taksimin ortasında subayları bıçaklayan insanlarımız var tiner içip de. Dolayısıyla biz şunu beklemiyoruz; yangınları sıfıra indirelim. Yok böyle bir şey. Ne kadar tedbir alırsanız alın,ne kadar eğitim çalışmaları yaparsanız yapın bu toplumda her çeşit insan olduğu sürece bu yangınlar olacak.

- Orman yangınlarının en büyük sebebi insan mıdır?

Orman yangınlarının %98’i insan kaynaklıdır. %2’si de yıldırım. Maalesef dediğim ve çok üzüldüğüm nokta bu yüzde 98’inde %76’sı insanın dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu orman yangınlarına sebep olması. Bir başka ifadeyle insanın bir eylemi var. Bu eylem de aslında orman yakmaya niyeti yok. Ama öyle tedbirsiz, öyle dikkatsiz davranıyor ki, yaptığı eylem sonuç olarak ormanı yakıyor. Bu çok önemli bir rakam. %76.

YILDIRIMA 'DÜŞME' DİYEBİLİR MİSİNİZ?

- Kasten yakanlar yok mu?

Var. Neden biz eğitime çok yükleniyoruz? % 98 insan faaliyeti sonucu orman yanıyor. Ve bunun % 76’sı da kasıtlı değil. İstemiyor aslında orman yakmak. Sigara içiyor, yol kenarına atıyor, yol kenarında ki kurumuş otlara atıyor. Pikniğe gidiyor ailecek, mutlu bir gün yaşıyor, giderken közünü bırakıyor, bi rüzgarla kıvılcım patlıyor. Veya belediye çöplüklerini yakıyorlar, için için yanıyor, gidiyor... Dolayısıyla %76 gibi bir rakamı biz ne kadar aşağı çekebilirsek, ne kadar bilinçlendirebilirsek halkımızı, o kadar hedefimize yaklaşmış oluruz. Bunun dışında %4 kasıt var. Kasıt; ev yapma amaçlı, bağ, bahçe yapma amaçlı orman yangınlarıdır. Bunlara ne kadar eğitim de verseniz, ne kadar anlatsanız da, niyet kötü olduğu için ormanları yakarlar. İnsan öldüren bir insan ormanı yakmaz mı? %4 kaza var. Mesela otobanda yol kenarında bir araba kazası, araba tutuşuyor ordan ormana sıçrıyor. Veya yüksek gerilim hatlarımız var. 20-30 bin, 60 bin wat elektrik taşıyor. Zaman içerisinde bunlar yıpranıyor, tel kopuyor, o otuz bin wat ormana düşüyor, kıvılcımlar başlıyor çatır çatır. Bu yaz aylarında olursa, kurumuş otlara denk gelirse, ister istemez insan faaliyeti sonucu ama direkt olmasa da endirekt , %7- 8 oranında kaza yangınlarımız meydana geliyor. % 2’de yıldırım yangınları. Bunlar doğal yangınlardır. E, bunu da engelleyemezsiniz. Yıldırıma “düşme” diyebilir misiniz. Yok. Dolayısıyla hiç bir zaman orman yangınları sıfır olmayacak. Biz bunu biliyoruz ve ona göre tedbirliyiz. Her zaman orman yangınları çıkacaktır. İnsanlarımız bilinçsiz hareket ediyor. İnsanları bilinçlendirmek görevimiz. Ama kasten yapanlara ve kaza yangınlarına yapacak bir şeyimiz yoktur. Doğal yangınlara da yapacak bir şeyimiz yok. O zaman hedefimiz insan ve insanların bilinçlendirilmesi. Bu da eğitimden geçiyor.

"ALO 177"Yİ DOĞUMGÜNÜNÜZ GİBİ EZBERLEYİN

- Madem yangınlar olacak, ormanlar da var, insanlar da var. Siz kurum olarak eğitimin dışında neler yapıyorsunuz?

Dedim ki insan olduğu sürece yangın çıkacaktır. Yangın çıkacağına göre biz de tedbir almak zorundayız. Biz ormanlarımızı 24 saat gözetim ve denetim altında tutuyoruz.

- Nasıl..?

Bi kere biz ormanlarımızın en yüksek yerlerine -keşke gezme şansınız olsaydı- ormanların daha üstünde yangın gözetleme kuleleri yapıyoruz.

- Yapıyoruz derken yaptınız bitti mi?

Tabii şu an 24 tane orman gözetleme kulemiz var. Yani biz haritaları açıyoruz, en yüksek noktalara koyuyoruz ve burda iki tane personelimiz 24 saat sırayla görev değişimi yaparak, orada yaşarlar, orada yerler, orada içerler. İkmallerini biz yaparız. Ellerinde dürbünle bu arakadaşlarımız 24 saat görevlerinin başlarındalar. Telsiz bağlantımız var, bizim burada bir yangın merkezimiz var. Gündüz dumanı, gece ateşi gördükleri anda hemen yangın hareket merkezine bilgi verirler ve yangının çıktığını bütün personele haber verirler. Ana hedefimiz de şu burada; yangında başarı yangına erken müdahale etmekten geçiyor. Ne kadar erken varırsanız yangın mahalline o kadar çabuk yangın söndürülür. Yılanın başı erken ezilir. Ayrıca 112 hızır acil gibi bizim de 24 saat yedi gün devrede olan bilgi hattımız var. Alo 177. Nereden arasanız arayın ücretsizdir. Özellikle vurguluyorum ücretsizdir. Bize 177 den ulaştıklarında, seyir halinde, piknikte, bağda, bahçede... “şurada bi duman var” demeye üşenmesinler. Çok hayati bir öneme sahip bu telefon. Nasıl 112 acil dediğinizde bir can kurtarıyorsanız, bize de alo 177’ye bir ihbarda bulundurduğunuzda, ciğerlerimizi kurtarıyorsunuz. Buradan herkese bütün istanbullulara özellikle rica ediyorum; lütfen alo 177’yi doğum tarihi gibi ezberlesinler. Ve bütün türkiye için geçerli bu. 177 dediğiniz zaman karşınızda orman teşkilatını bulacaksınız. Ama bakmayın usanmayın arayın. Yaz ayları geldiğinde çok ihbar alıyoruz. Hat meşgul olabilir bu sebeple. Çok fazla ihbar alıyoruz ve her ihbarı değerlendirmek zorundayız. Yani üçüncü, dördüncü kere çevirin lütfen. Bıkmayın. Alo 177 sizin doğum tarihiniz! İkinci doğum tarihiniz. Şimdi diyoruz ki ormanları 24 saat gözetliyoruz. Kamuoyuna da diyoruz ki alın size şu numara bizi ücretsiz olarak arayabilirsiniz. Dolayısıyla buradaki 15 milyon insan benim gözüm kulağım. Şuurlu bilinçli bir vatandaş varsa, o benim gözüm kulağım. Benim adıma ormanları gezerken, seyahat ederken, piknik yaparken, bağda, bahçede çalışırken gözetliyorlar. Bakın size 15 milyon personel çıktı. Tabi bilinçli vatandaşlar çok önemli.

YANLIŞ İHBAR YAPANLARI SAVCILIĞA VERİYORUZ

- Peki yanlış ihbar alıyor musunuz sık sık? 

Başıboş çocuklarımız var. İşsiz güçsüz insanlarımız var. 

- Ama bunları da değerlendirmek zorunda kalıyorsunuz değil mi? İçinizin rahat etmesi için ekibinizi yönlendirmek zorunda kalıyorsunuz sanırım?

Bizim kurumu kim arıyorsa onun telefonu düşüyor. Sizin numaranız bize düştü olay mahallinde bir yangın varsa söndürdükten sonra size dönüyoruz teşekkür ediyoruz. Ama olay mahalline gittik, bi şey yok. Numara bizde kayıtlı. Tekrar gittik bir şey yok. Üçüncü de dördüncü de diyoruz ki, “lütfen bizi meşgul etmeyiniz, numarayı meşgul etmeyiniz, aksi takdirde sizi savcılığa bildireceğiz” diyoruz. Devam ederse savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Tabi pek sık olmuyor. Ama bizim meşgul edilmemiz dürüst vatandaşın bu hatta zor ulaşmasına sebep oluyor. Bu gerçi İstanbul’da daha sıkıntılı bir durum. Diğer nüfusu daha az olan illerimizde pek sık rastlanan bir durum değil. Netice de ana hedefimiz ormanları gözetlemek. Kuleler yaptık. Kulelerde personelimiz var. Yetti mi peki, yetmez.

İSPAT EDİN İSTİFA EDEYİM
Vurgulamak istediğim bir başka nokta daha var. Çıkmış yangınları söndürdükten sonra manşetler atılıyor. Üzülerek söylüyorum; “Bu araziler kime peşkeş çekiliyor. Villalar mı yükselecek?” diye... Buradan şunu iddia ediyoruz biz kurum olarak; çıkmış bir yangında bize bir metre kare orman alanı işgal edildiğini ispat edin biz bu görevi bırakalım. Neden? Kurumun bir görevi var. Yangın bittikten sonra yangın alanını bir yıl içinde ağaçlandırıp, dikenli telle çevirmek zorundasın. Mesela ben dün gittim. Beşiktaş tesislerinin arka tarafında geçen sene bir yangın çıkmıştı. Bizzat ben bölge müdürü olarak gezdim, fidanlar tutmuş mu, büyüme nasıl, herhangi bir şey var mı diye. zannediyor ki bu insanlar orman yangını çıktı buralar birilerine peşkeş çekiliyor. Böyle başıboşluk olur mu? Düşünebiliyor musunuz?

- Yani bu durumda yanan ormanı bir yıl içinde onarmak ve yeniden ağaçlandırmak zorunluluğunuz var.

İsmail Üzmez: Var. Yanan bu sahaların rehabilite edilmesi zorunludur. Geçen sene ki en büyük yangınımız Şile yolunda, yedi hektar Beşiktaş tesisleri. Buyrun beraber gidelim gezdirelim bi metre karesinde bi villa m ı var, işgal mi var? Yoksa dozerleri sürüp hemen fidan mı dikmişiz? O fidanlar büyüyor mu? Kameralarla da gelin, mikrofonları da tutun bize istediğiniz soruyu yöneltin. Yani 170 yıllık bir kurum öyle başıboş, isteyenin istediği gibi kullandığı, babasının çiftliği gibi gördüğü ve hareket ettiği bir kurum olamaz. Zaten o kurum o zaman kurumsallaşamaz.

ORMANA EV YAPANI BİZE İHBAR EDİN

Biz İstanbul’un kadastrosunu 1940’da bitirdik. Bunu hiç kimse bilmez. Bana telefonlar geliyor “efendim burada villalar yapılıyor, siz neden bakmıyorsunuz” diye. Biz gidiyoruz bakıyoruz adamın tapulu yeri. Yani şimdi bizim özel mülküyete de saygımız sonsuz. Adamın tapulu yerine nasıl karışırız? Ama ormanlarda böyle bir şey varsa, -ki biz yıkımları da internette herkesle paylaşıyoruz- ormana ev yapan varsa anında infaz, anında internetten haber yapıyoruz. Böyle bir kurumuz. Dolayısıyla bu kutsal görevi bu kurumun personeli değil bütün vatandaşların görev bilinci içerisinde yüklenmesi lazım. “Şuraya ormana ev yapılıyor” diye bize ihbar etmesi lazım. Bunu elbirliği ile yüklenmemiz lazım. Neden? Çünkü ormanlar insanların yaşam destek üniteleri gibidir. Ormanların insanlara sağladığı fayda bilimadamlarınca tespit edilen sayıyla 6 binin üzerinde. Bu faydaları saymaya zaman yetmez. İnsanlara yaşam ortamı sunan bu ormanların korunması bir insanlık görevidir. Bu ormanlar sadece bulunduğu ülkenin bulunduğu coğrafyanın insanına hizmet etmiyor. Bütün dünya insanlarına hizmet ediyor. Bugün siz “küresel ısınma arttı, buzullar eriyor, dünyanın su rezevleri yok oluyor, önümüzdeki savaş su savaşları” diyorsanız o zaman ormanları yok etmeyeceksiniz. Küresel ısınmada sanayileşmenin bir faturası var ama ormanların yok edilmesinin de bir faturası var.

AĞACIN ÖMRÜ 200 SENE

Ağaçlar kesilmiyor mu ülkemiz de herhangi sebeplerle, tüketim amaçlı? Siz kurum olarak ağaçların tüketim amaçlı daha az kullanılmasına ya da kesilmemesine bir formül üretmek için her hangi bir çaba gösteriyor musunuz? 

-  Kamuoyunun bilmediği bir şey var. Bu ormanlar bizim doğal kaynaklarımızdır. Ama normal kömür, bakır, demir, altın gibi doğal kaynaklardan farklı bir doğal kaynaktır. Canlı ve yenilenebilen bir doğal kaynaktır. Her ağacın bir ömrü var. Mesela ağacın ömrü 200 sene. Biz ağaca 200 sene bakarız. Ömrü bitti. Ne yapacağız. 

ORMAN YAKANA 27 YIL HAPİS

[PAGE]

YAŞLANAN AĞAÇ KESİLİR

-  Keseceksiniz. Yani bu durumda sadece yaşlanan ve ömrü biten ağaçlar mı kesiliyor..?

Tabi ki. Normal ömrünü doldurmuş artık çürüyecek olan ağaçları kesiyoruz, çürümeden önce onları piyasaya sunuyoruz. Piyasa da bunun ekonomik bir değeri var. Oradan aldığımız bedellerle genç fidanları o kesilen yerlere dikiyoruz. Bununla ilgili binlerce örnek var. Aslında vakit olsa da gezdirsek herkesi. Dedim ya kadastrosunu yaptık, tapusu bende. Buradaki ağacı kesince buraya hemen yenisini dikiyoruz. Bu bir döngüdür. “Ağaçları kesmeyelim.” Niye kesmeyeceğiz. Çürüsün mü? Peki insan oğlu dünyaya geldiğinde onu karşılayan beşik ağaçtır, ormandır. Öldüğünde mezara götürüldüğü tabut ağaçtır, ormandır. Senin yaşam destek üniten. Herşeyiyle seni tutuyor. Sana su veriyor, sana oksijen veriyor, erezyonu önlüyor, ciğerlerine temiz hava veriyor, senden hiç bir ücret almadan sana habire hizmet veren bu ormanları kimsenin yok etmeye hakkı yok. Neden ağaç kesilir. Bakın etrafınıza her şey ahşap. Plastik, kansorojen. Doğal çünkü. 

-  200 yılda bir ağaç kesliyorsa bu süregelen tüketimi karşılamaya yetiyor mu?

Yüzde 70/80’ine yetiyor. Yüzde 20’si de ithal. Benim için ağacın yaşı ve ömrü önemli. Ben ihtiyacı karşılamak için ağacı, ormanı yok etmem. Yok öyle bir şey. Ağacın ömrü bitmiş, kurumalar başlamış, hani derler ya “beyin ölümü gerçekleşti, organlarını alın” diye, niye ağaçta yapmayacağız. Ormanda da diyoruz ki, “bu ağacın ömrü bitmiş, artık içeride çürümeler başlamış, o zaman keseyim piyasaya satayım. Onun yerine de fidan dikeyim.” Mesela İstanbul’da eskiden çam ağacı yoktu. 

- Ne kadar eskiden?

Bundan elli sene önce. Bugün her tarafa çam dikilmiş. Peki dikilmeyle geliyor mu? İşte gelmiş. Sabır, sabır, sabır ve korumak. Böyle önemli bir görevi bir kuruma yıkarak, “ben istediğimi yaparım” derseniz kendi geleceğinizi ve sizden sonra çocuklarınızın geleceğini de tehlikeye atmış olursunuz.

Hadi ben tarafım, FAO’da mı taraf..?

- İstanbul’un kadastrosu yapıldı diye, bu alanlar dışında kalan alanlara ağaçlandırma yapılamaz mı artık?

- Ülkenin bir karış toprağının boş kalmasına gönlüm razı olmaz. Fidan dikerim. Ama benim bir çalışma alanım var. Alanımın dışında, sizin ya da bir başkasının alnına tecavüz de edemeyiz. Ülkenin orman yetiştirilebilecek her alanında, bizim kurum en ücra noktalara kadar gidiyor. Yerini biliyor, mülkünü biliyor, teknik çalışmasını planlanmış ve programlanmış olarak gerçekleştiriyor. Mesela Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu Bey “bu sene Türkiye’debir Trakya kadar ağaçlandırma yapacağız” dedi. Bu nedir? Bir hedftir. Bu hedefi gerçekleştiriyoruz. Geçen sene gerçekleştirdik, plaketler alındı. Ve FAO’nun (Uluslararası Tarım Örgütü)bir açıklaması var. “Dünyada orman alanını geliştiren ender ülkelerden birisi Türkiye’dir.” Hadi biz tarafız, Fao’da mı taraf?

MANİSA'DA ORMAN YAKAN 27 YIL HAPİS ALDI

- Peki yasalar yeterince caydırıcı mı orman suçluları için?

Yasalarda tabi ki caydırıcılık var. Ormanları kazara yakana da 2 yıldan başlayan hapis cezası var, bilerek yakanın cezası da idamdır. Tabi Avrupa Birliği sürecinde bu ömür boyu hapise çevrilmiştir. Mesela ben daha önce İzmir bölge müdürüydüm, orada Manisa’da ormanı yakan şahsı biz yakaladık, 27 yıl aldı. Bitmiyor. Affı yok orman suçlarının. Bitmiyor. O yangını söndürmek için kurum olarak ben ne kadar zarar gördüysem tazminini istiyorum. Öder, ödeyemez ama böyle.

- Söz veriyorum bir daha hiç bir ormanda sigara bile içmeyeceğim

Ben normal ve sağlıklı bir vatandaşın orman yakabileceğini düşünmüyorum. Zarar verme güdüsü olan insanlar yakar ormanı.