BIST 9.485
DOLAR 34,42
EURO 36,38
ALTIN 2.839,61
HABER /  SAĞLIK

Organ bağışında en gerideyiz

Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye'nin, organ bağışı konusunda, Avrupa'nın en geri ülkelerinden biri olduğunu söyledi.

Abone ol

Üçüncüsü İstanbul'da düzenlenen ve iki gün sürecek olan ''Transplantasyonun Yarınını Değiştirenler 2010 Toplantısı''nda konuşan Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye'de organ nakli konusunda bilgi verdi. Kalayoğlu, Türkiye'de ilk organ naklinin Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından 1975'de yapıldığını, ilk karaciğer naklinin de yine Haberal tarafından 1988'de gerçekleştirildiğini anlattı.

Organ nakli konusunda ilk yasal mevzuatın 1979 yılında Haberal'ın da girişimleriyle hazırlandığını, ardından TBMM'de kabul edildiğini dile getiren Kalayoğlu, aradan geçen bunca zamanda Türkiye'deki hekimlerin büyük mesafeler katettiklerini belirtti.

Prof. Dr. Kalayoğlu, Türkiye'de 2009 yılında 700'ün üzerinde karaciğer, 2 bine yakın böbrek, 54 kalp nakli yapıldığını dile getirerek, 21 merkezde karaciğer, 46 merkezde böbrek nakli ameliyatı gerçekleştirildiğini söyledi.

Türk doktorların organ nakli ameliyatlarındaki başarı oranlarının, en ileri ülkelerden bile daha iyi olduğuna dikkati çeken Kalayoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Elbette bunu yeterli bulmuyoruz. Türkiye'de organ nakline duyulan ihtiyaç çok büyüktür. Özellikle organ bağışı konusunda Avrupa'nın en geri ülkelerinden birisiyiz. Bu tablo, insanımızın ihtiyaç duyduğu tedavi şansına ulaşamadığını göstermektedir. Bu konuda gelişme göstermemiz gerekmektedir. Devletimizin, organ nakli konusundaki hassasiyetine ve bu konuda artarak sürdürdüğü desteğe canı gönülden katılıyoruz fakat bunu da yeterli bulmuyoruz. Organ nakli bekleme listeleri uzamakta ve mevcut nakil ameliyatları sayısı bunu karşılayamamaktadır. Bu konuda çalışanların gerekli desteği almalarını ve ülke olarak büyük bir eğitim seferberliği başlamamız gerektiğini düşünüyorum.''

Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, hastaların gelip kendileri ya da sevdikleri için ''ne olur bir organ'' diye yalvardıklarını ifade ederek, ''Her gün çocuklar, gencecik fidanlar, yetişkinler organ bulunamadığı için gözümüzün önünde ölüyor'' dedi.

ORGAN BAĞIŞININ ARTIRILMASI ULUSAL BİR MESELE

Ege Üniversitesi Organ Nakli Koordinatörü Opr. Dr. Cemal Ata Bozoklar da Türkiye'de organ bağışının artırılmasının ulusal bir mesele olduğunu vurgulayarak, ''Organ bağışının artırılması sadece doktorların veya hastaların konusu değildir. Bu sorun, sivil toplum örgütleri, ilaç firmaları, hükümet ve medyanın ele ele vermesiyle çözülebilir'' diye konuştu.

Yoğun bakım ünitelerinden, ölümlerin zamanında bildirilmemesinin de organ bağışlarını olumsuz etkilediğini ifade eden Bozoklar, organ nakli beklerken hayatını kaybeden birçok hasta olduğuna işaret etti. Bozoklar, ''Türkiye'de bekleme listeleri adeta ölüm listeleri, çünkü gereken organları maalesef bulamıyoruz'' dedi.

Astellas Türkiye Genel Müdürü Dr. Ugo Bello ise Türkiye'nin organ nakli konusunda çok başarılı olduğunu dile getirerek, ancak Türkiye'de canlı donörden organ alımının yüksek olduğunu, kadavradan organ bağışının alt seviyelerde bulunduğunu söyledi.

Fransa Necker Hastanesi Transplantasyon Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Henri Kreis de organ naklinin Fransa ve Amerika'da 60 yıl önce başladığını hatırlatarak, bu alanda çok önemli gelişmeler elde edildiğini belirtti.

Hala yabancı organı, tehlikeli araçlar olan bağışıklığı baskılayan ajanları kullanmadan nakledemediklerini vurgulayan Kreis, bağışıklığı baskılayan ajanların, enfeksiyonlar, kanserler ve kardiyovasküler hastalıkların yüksek oranda görülmelerine yol açtığını kaydetti.

Organ nakillerinin maliyetlerinin hala çok yüksek olduğuna işaret eden Kreis, ''Elimizde hala yeterli nakledilebilir organ bulunmamaktadır ve bu nedenle de nakil için kabul edilebilen organ ölçütlerini genişletmek ve sağlıklı kişilerden organ bağışını artırmanın yollarını arama zorunluluğumuz vardır'' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Kreis, tıbbın bu yeni alanında yapılması gereken birçok çalışma bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Ret mekanizması ve özellikle de nakledilen organa bağımlı olmayan nedenlerle organ kaybı konusunda bilgimizi artırmak için araştırma yapmaya devam etmeliyiz. Tolerans indüksiyonu (vücudun yeni organa alıştırılması) konularında çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Gelecekte özellikle kök hücrelerin kullanıldığı organ oluşturma konularında araştırmalar planlamalıyız. Belki kök hücreler sayesinde 100-200 yıl sonra organın kendi kendisini oluşturması sağlanacak, böylece organ nakillerine gerek kalmayacak.''

Astellas Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Operasyonlar Genel Müdür Yardımcısı Wim Kockelkoren, Türkiye'nin, Orta Doğu, Afrika ve Asya'nın en genç ve en hızlı yükselen ülkesi olduğunu bildirdi.

Kockelkoren, dünyada en yüksek donör oranının İspanya'da olduğunu, İspanya'da organ bağışının yüksekliğinde, devletin ve medyanın çok etkisi bulunduğunu belirtti.

''ORGAN MAFYASI VAR MI?''

Konuşmaların ardından bir gazetecinin, ''Türkiye'de organ mafyası var mı?'' şeklindeki sorusu üzerine Opr. Dr. Cemal Ata Bozoklar, bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğünden aldığı raporlar doğrultusunda yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de kaçırılıp da organları alınmış hiçbir çocuk veya yetişkin olmadığını vurguladı.

Bozoklar, bunun yanı sıra bir maddi kazanç sağlamak için organını ihtiyaç duyan bir hastaya satan insanlar bulunduğunu, bunun Türkiye'de yasal olduğunu kaydetti.