BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Org. Başbuğ ve Org. Koşaner’den küreselleşmenin riskleri uyarısı!

Her yıl Ağustos ayında Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst komuta kademesindeki devir teslim törenlerini kamuoyu ile birlikte ben de ilgi ile izlerim. Zaman zaman davetli olarak da katıldığım bu törenlerde TSK"nın güzel ve anlamlı bir geleneği haline dönüşen bu törenlerin ve yapılan değerlendirmelerin sivil kurum ve kuruluşlarda neden istenilen düzeyde bir türlü yapılmadığını da düşünmeden edemem.

Bu yıl yapılan devir-teslim törenlerinde yapılan konuşmalar son derecede içerikli, tutarlı ve nitelikliydi.

Milli duruş ve ulusal çıkar anlayışında, üniter yapımıza, ulus devletimize ve laik Cumhuriyetimize kararlılıkla sahip çıkan konuşmalar, kamuoyuna güven verdi, yüreklere su serpti.

Bu konuşmalarda özel olarak dikkatimi çeken bölümler ise, “küreselleşmenin risklerine” yönelik tesbit ve uyarılardı.

Sovyetler Birliğinin 17 yıl önce dağılması, Berlin Duvarının yıkılışı ile sona eren soğuk savaş döneminden sonra tek kutuplu hale dönüşen dünyanın istikrar ve dengeyi kurmakta ve korumakta giderek zorlandığı ortaya çıktı. Rusya"nın son çıkışlarının bu dengesizliği daha da arttırması beklenmelidir.

ABD"de geçen yıl başlayan ve 1929 yılında yaşanan büyük krizden sonraki en derin ve büyük finansal krizin, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere giderek tüm dünyayı etkisi altına aldığı bir dönem yaşanıyor.

ABD, İngiltere, Almanya ve diğer gelişmiş ülkeler, serbest piyasa savunuculuğundan vazgeçerek, krizden çıkabilmek adına en kaba “devletçi” müdahalelere yönelen bir yola girdiler.

Giderek birer canavara dönüşen Finansal piyasaların, teorilerde söylendiği gibi “gizli el” vasıtasıyla yollarını bulup, selamete kavuşamayacakları ortaya çıktı.

Böylece finansal serbestleşmenin sınırsız – kontrolsüz olmasını ve piyasaların her şeye kadir olduğunu savunan neo-liberal yaklaşım, bizzat bu anlayışın lokomotif ülkeleri tarafından fiilen terk edilerek ve devlet müdahalesi ile kamu kaynakları ile şirket ve banka kurtarılmak biçimine dönüştü.

Türkiye"de de küreselleşmeyi bir tabu bir ideoloji gibi gören, ezberci, taklitçi, kendi ülkesinin üretim dinamiklerine güvenmeyen bir zihniyet, örneğin; “sermayenin milliyeti sorulmaz” gibi basmakalıp laflarla ülkemizde sınırsız – kuralsız – ölçüsüz bir serbestleşmeyi ve yabancılaşmayı dayatıyor.

Ülkenin stratejik önceliklerini ve ulusal çıkarlarını yok sayarak, karlı – hazır üretim ve tüketim kapasiteleri hızla yabancılaştırılırken, hemen her sektörde, ölçüsüz sınırsız bir yabancılaşmaya adeta alkış tutuyorlar.

Hâlbuki, Türkiye"nin dışa kapanmadan, haklı ve kurallı rekabet içinde, arz yanlısı, gerçekçi kur politikalarını uygulayarak, kurum ve kuruluşlarıyla doğru ve şeffaf bir biçimde işleyen gerçek bir piyasa ekonomisini hayata geçirebilmesi gerekiyor.

Ancak bunları yaparken de, ulusal çıkarların ve stratejik önceliklerin özenle korunması gerekiyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Başbuğ, konuşmasında “…ülkeleri küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Önemli olan, ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre zarar vermeden, küreselleşmenin içinde yer almaktır. Bunu en kısa ifadesi ise- küresel düşün ulusal hareket et düşüncesidir…” demiştir.

Sn. Başbuğ"un bu tespiti siyasetten, güvenliğe, ekonomiden, dış politikaya kadar hemen her alan için doğru ve geçerlidir.

Küreselleşme sevsek de sevmesek de, istesek de istemesek de önüne geçemeyeceğimiz, yok sayamayacağımız bir olgu, bir realite.

Önemli olan, küreselleşme adı altında, tedbirsiz – savunmasız, ne yaptığını bilmeden sürüklenerek, savrulup gitmemektir.

Küreselleşme adı altında, dayatılan ve yapılan her şeye boyun eğen, tartışmasız, alternatifsiz kabul ve rıza gösteren bir anlayış ulusal çıkarlara büyük zararlar verir.

KKK Org. Sn Işık Koşaner de yaptığı konuşmasında “… Bundan sonra iç ve dış tehdit değil, sadece küresel tehdit ve riskler söz konusudur…” diyerek bu duruma özel dikkat çekmiştir.

Sn. Koşaner ayrıca “… Küreselleşme, güvenlik algılamalarının küresel düşünülmesini gerektirirken, diğer taraftan tehdit ve risklerin de küreselleştiği, ülke hudutlarını tanımadığı ve hegemon güçlerin çıkarları doğrultusunda geliştiği görülmektedir. Küreselleşmenin önünde en büyük engel olarak görülen ulus devlet, ekonomik güdümlemeler, mikro etnik kışkırtmalar, ülkelerin rejimlerini ve düzenlerini yeniden tanımlamalar, ülkelere aşılanan renkli başkaldırılar ve ülke isimlerinin önüne eklenmeye çalışılan sıfatlar ile ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Güç, etki ve denetim devletten devlet dışı yasal ve yasal olmayan organizasyonlara geçmektedir…” diyerek durumu bütün açıklığıyla ortaya koymuştur.

İster güvenlik bağlamında, isterse ekonomik anlamda olsun kaçınılmaz bir olgu olan küreselleşme sürecini doğru bir biçimde yönetip, gerekli önlemleri ve adımları atamazsak güvenlik alanında da, ekonomide de, çok ciddi tehdit ve risklerle karşı karşıya kalırız.

Bizim ekonomik olarak uzun süredir bu köşeden yaptığımız uyarıların benzerlerinin bilimsel ve akılcı bir yöntemle güvenlik açısından TSK"nın değerli yeni komutanları tarafından dile getirilmiş olmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.

Türkiye"nin ulusal çıkarlarını koruyan ve kollayan kişi ve kurumların varlığı elbette demokrasimizin de, Cumhuriyetimizin de en büyük güvencesi olacaktır.