Bu ilginç iddia, İngiliz Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'ne ait. Enstitü raporu Türkiye raporu için tıklayın..
Abone olİngiltere'nin en önemli think-tank kuruluşlarından biri olan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS), ''Eğer Türk hükümeti önümüzdeki birkaç yıl içinde herhangi bir radikal adım atarsa batıda ne kadar kabul edilemez ve zıtlaşmayı göze alan bir tavır olarak görülürse görülsün, ordu hükümeti devirebilir'' iddiasında bulundu. IISS'ın dünyanın çeşitli bölgelerindeki stratejik gelişmeleri değerlendirdiği yıllık araştırma raporunda, Türkiye'ye neredeyse hiçbir ülkeye yer verilmeyen 15 sayfalık özel bir bölüm ayrıldı. Raporda, içte ve dışta gerginlikler başlıklı bu bölümde, ''Türkiye'nin asırlardır süren kimlik arayışının 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerle yepyeni bir dönüm noktasına geldiği'' belirtildi. ''BASKI OLUŞTURMAYA ÇALIŞACAKLAR'' Türk iç politikasında gelecek günlerin ''AK Parti ile laikliğin savunucusu durumunda bulunan yapılar arasında ilginç gelişmelere sahne olabileceği'' yorumuna da yer verilen IISS raporunda, şöyle denildi: ''Askerler, öncelikle kamuoyuna yapacakları açıklamalar, hükümet üyelerine yönelik ziyaretler, Milli Güvenlik Kurulu'na getirecekleri öneriler ve sivil toplum kuruluşlarını güçlendirme yoluyla belli bir baskı oluşturmaya çalışacaklar. Hükümet, eğer bütün bunlara rağmen herhangi bir radikal değişikliğe yeltenirse TSK, askeri sokağa çıkarabilir. Hükümet ise bir askeri darbeye yol açabilecek bu denli dramatik bir radikal değişikliğe başvurmaktansa erken seçime gidecek kadar çaresiz kalabilir. Alternatif olarak, eğer AK Parti, askeri dinler ve sadece tedrici bir değişimi seçer, bu şekilde de daha uzun süre iktidarda kalmayı başarırsa bu TSK'nın sert bir tavır almasını zorlaştırabilir. Ancak halen görevde bulunan Genelkurmay başkanı, (üst kademelerden daha da Kemalist olan) alt ordu kademelerinden, daha kararlı davranılması yolunda ciddi bir baskı altında görünüyor. Eğer Hükümet, önümüzdeki birkaç yıl içinde herhangi bir radikal adım atarsa Batı'da ne kadar kabul edilemez ve zıtlaşmayı göze alan tavır olarak görülürse görülsün ordu hükümeti devirebilir.'' ''MÜSLÜMAN ÜLKEYİ AB'YE KABUL ETME ÇEKİNCELERİ'' AK Parti'nin ''bir yandan İslamcı bir hareketin köklerinden geldiği bir yandan da bu niteliğini öne çıkarmak istemediği'' belirtilen raporda, bu ikilemin Türkiye'nin hem iç politikasında hem de uluslararası ilişkilerinde önemli bir etken haline geldiği savunuldu. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin de İslami kimlik sorunundan önemli biçimde etkilendiği, başta Vatikan olmak üzere bazı Avrupalıların bir Müslüman ülkeyi tam üyeliğe kabul etme konusunda çekincelerinin seslendirildiği bildirilen raporda, bazı Avrupalıların ise bu konuda farklı düşündüğü anımsatıldı. ABD'nin de, Türkiye'nin AB üyeliğine önemli destek verdiği kaydedilen raporda, ABD'nin bu güçlü desteğinin bir noktada Fransa ve Almanya'yı bile rahatsız edecek boyutlara ulaştığı belirtildi. Türkiye'nin AB üyeliği konusunun ülke içinde de hararetli tartışmalara yol açtığını hatırlatılan raporda, Kıbrıs konusunda ödün verilip verilmemesi konusunun da, bu çerçevede iç politikada önemli tartışmalara neden olduğu savunuldu. Raporda, AB üyeliği konusunda Türkiye'de halkın büyük bölümünde destekleyici bir tutum bulunmasına rağmen, özellikle insan hakları sorunları ve bu çerçevede AİHM'nin aldığı bazı kararların Ankara ile AB arasındaki ilişkilerde yeni sancılar yarattığı da iddia edildi. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü de en önemli konu başlığı olarak raporda öne çıkarıldı. Kıbrıs sorunu çözülmeden, Türkiye'nin AB'ye girme hedefine ulaşamayacağı da öne sürülen raporda, önümüzdeki dönemde Ankara ile Brüksel arasındaki ilişkilerin soğukluğunu muhafaza edeceği, Ankara'nın kısa vadede ilişkileri düzeltmekten başka alternatifi olmadığı savunuldu. YÖNETİM ZAFİYETİ İDDİASI AK Parti iktidarının 3 Kasım seçimleri sonrası ''icraatı ve hem iç politikada hem de uluslararası sorunlar karşısındaki tavrıyla Türk Silahlı Kuvvetleri ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hükümetle zaman zaman ayrışan tavırları'' da, IISS raporunda ayrıntılı örneklerle değerlendirildi. Hükümet yetkililerinin çeşitli konulardaki açıklamaları sırasında birbirleriyle ve hatta zaman zaman kendi söyledikleriyle bile çelişebildiğinin öne sürüldüğü raporda, ''hükümetin ilk aylarda bir yönetim zafiyeti içinde olduğu'' iddiasına yer verildi. ABD ile Türkiye ilişkileri de IISS raporunda geniş biçimde ele alınan konular arasında yer aldı. Raporda, 2002 yılının başlarında son 10 yılın en güçlü düzeyine ulaşan ABD-Türkiye ilişkisinin, ABD'nin Türkiye'ye ''Ortadoğu'da model bir İslam ülkesi'' gözüyle bakması nedeniyle çok iyi olduğu belirtildi. Irak harekatına karar veren ABD'nin gözünde Türkiye'nin stratejik değerinin daha da arttığı kaydedilen raporda, ''bu değerin harekat öncesi pazarlıklarda Türkiye tarafından olduğundan daha fazla algılanmasının, soruna yol açtığı'' öne sürüldü. Irak harekatına destek konusunda ''Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet ve ABD arasındaki üçgende yaşanan gel-gitlerin'' ayrıntılı biçimde özetlendiği raporda, ''önceden harekata karşı olduğu bilinen TSK'nın harekatın kaçınılmazlığı ve Kuzey Irak'ta bir Kürt devletine yol açması ihtimali karşısında ABD'nin desteklenmesi gereğini anladığı'' yorumuna yer verildi. Bu arada, AK Parti liderlik kadrosununsa büyük bir ''ikilem'' oluştuğu öne sürülen raporda, ''iç siyasi kaygılar ve partinin oy tabanında yapacağı etki nedeniyle yönetimde bir kararsızlık sergilendiği'' savunuldu. AK Parti'nin bir yandan da ''ABD, Türkiye'nin desteği olmadan Irak'a saldıramaz'' varsayımından hareket ettiği belirtilen raporda, hükümetin ülkenin stratejik önemini abartma hatasına düştüğü iddia edildi.