BIST 8.664
DOLAR 34,35
EURO 37,40
ALTIN 3.021,98
HABER /  GÜNCEL

Oray Eğin de Davutoğlu hayranı çıktı!

Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde medyanın daha özgür oalcağını savunan Oray Eğin "ben onu başından beri seviyorum, Başbakan olmasına sevindim." dedi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM
Kübra Par'a konuşan Oray Eğin medya ve gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ahmet Davutoğlu döneminden beklentilerini paylaşan Eğin, Yılmaz Özdil'den AK Parti medyasına ve tüm medyayı masaya yatırdı.

DAVUTOĞLU'NU EN BAŞINDAN BERİ SEVİYORUM!

Davutoğlu döneminde medyanın daha özgür olacağını söyleyen Eğin "ben onu başından beri seviyorum, Başbakan olmasına sevindim. En azından hedefi, kendi doktrini, entelektüel derinliği var" diyerek şaşırttı. Köşk seçimlerinde neden Selahattin Demirtaş'a oy verdiğini anlatan Eğin "Çünkü alternatif, kapsayıcı, demokrat, zeki, esprili, açık sözlü… Çoktandır Türk siyasetinde görmediğimiz ilginç özelliklere sahip. PKK bagajını atabilirse başarılı olur." dedi.

İşte Eğin'in verdiği röportajdan çarpıcı bölümler:

‘KÖŞE YAZARI ENFLASYONU VAR’

Bazen yersiz yere sataşsan da Türkiye’de medya üzerine eskiden beri ilginç tespitler yapan nadir isimlerden birisin. Geçenlerde köşende “Hürriyet nasıl kurtulur?” diye bir grafik çizdin. Neydi o?

Gereksiz yere sataşıyorsam benimle neden konuşma gereği duyuyorsunuz? Aydın Bey’e gelirsek; biri kurtuluş diğeri iflasa giden iki yolunu çizdim. Tek kurtuluşunun gazetecilik yapmak olduğunu söyledim. Orada gazetecilik yapabilecek en titiz isim Sedat Ergin… Gazetecilikteki idolümdür.

Sıkıcı bir gazete yapma ihtimali yok mu? Medyada herkesin üzerinde uzlaşacağı isim olmak iyi bir şey mi ki?

Hiç sıkıcı biri değil. Kendine özgü bir mizahı var. Hürriyet bir sıçrama yaşamak zorunda sonuçta tiraj kaybeden bir gazete. Yayınlarıyla yara aldı. Yazar kaybetti. Emin Çölaşan’ın atılmasıyla giden 80 bin okur hiçbir zaman geri gelmedi. Bekir Coşkun aynı şekilde… Yılmaz Özdil’in ilk haftada yol açtığı kayıp 16 bin tiraj belki çok gözükmeyebilir ama 90’lı yıllardaki promosyon savaşlarında Sabah ile Hürriyet’in 16 bin tiraj için harcadıkları milyonlarca doları düşününce ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor.

Son dönemde gazetelerin biraz kafası mı karışık?

Merkez medyadan hangi gazete arada kalmadı ki? Hangi gazete tam olarak kararını verebildi? Cumhuriyet’in bile kafasının ne kadar karışık olduğunu görüyoruz. Şu anda kafası net olan tek gazete Sözcü. Ayrıca Star, Yeni Şafak gibi gazetelerin kafası hepimizden daha çok karışık!

Sözcü de çok tek taraflı ve nobran değil mi? Hakaretle eleştiri arasındaki dozu kaçırmıyor mu?

Ben öyle bir şey görmüyorum. Sözcü kendinden konuşturmasını biliyor ve ne söyleyecekse doğrudan söylüyor. Bu hoşuma gidiyor. Dahası, başarılı bir ürün varsa ortada, bütün eleştiriler de yersiz kalıyor.

Yılmaz Özdil’in atılmasıyla ilgili ne düşünüyorsun?

Gazetenin uzak ara en çok okunan, en etkili yazarıydı. Uzun zamandır rahatsızlık yaratıyordu. Öyle bir yazının neden basılmadığını anlamak çok zor.

Politik eleştiri ile hakaret arasındaki sınırı aşmıyor muydu?

Yılmaz Özdil’e yönelik eleştirel tavır bir aksesuar gibi. Cihangir Cafe’lerinden Yılmaz Özdil’i beğenmemeniz daha şık karşılanır mesela. Atatürk düşmanlığı gibi bir şey, pek temeli yok, yersiz ama bir broş gibi taşınıyor. Onun yazılarında hakaret değil, son derece rafine bir zekâ görüyorum. Mizahi bir yaklaşımı var, böyle bir şeyi neden yakalayamadım diye düşünüp kıskanıyorum!

Köşe yazarlarının da eleştirilecek tarafları yok mu?

1980’lerden beri köşe yazarı enflasyonu var.Ayrıca köşe yazarından kasıt Taha Akyol, Okay Gönensin gibi insanların kendi akıllarına çok ihtiyacı olduğunu düşünen insanlarsa elbetteeleştirim var. Yakup’un garsonlarının siyasi analiz derinliği Okay Gönensin’den fazladır. Taha Akyol da yeşil hırka ve ince bıyık üzerine yazsa belki daha fazla ilgi çekebilir

Kimleri beğeniyorsun peki?

Toplam üç-beş köşe yazarı yeter gazeteye. Bir Hıncal Uluç, Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök, Bekir Coşkun zenginliktir. Ayrıca Kadri Gürsel gibi analizcilerin, Aslı Aydıntaşbaş gibi yorumculara da ihtiyaç var. Uğur Dündar gibi güvenilir seslerin başyazar olması gerek. Ahmet Hakan kendi kulvarını yarattı. Melih Aşık yıllardır hiç omurgasını esnetmedi ve çok zeki, ayrıca çok alaycı. Hoşuma gidiyor. Bu kategorinin dışında girenler çöpe gidebilir, ya da mesela Hakkı Devrim gibi tavuk çiftliğinde çalışabilirler. Hiç suya sabuna dokunmayan yazarlar ömürlerini hiçbir tehlike yaşamadan tamamlayabiliyor. Eyüp Can bu kültürün son ürünüdür, bu çocuğun nesi parıltılı, hangi başarısı var, ne yapmış bugüne kadar da harika çocuk diye pazarlanıyor anlamıyorum.

Ya hükümete yakın medya?

Birinci sayfaları çok hoşuma gidiyor, hepsi birer mizah şaheseri... Komplo teorileri saçma ama çok eğlenceli. Bu galiba dünya medyasında olan bir trend. Fox News’de de görüyorum. Twitter’da “troll” kavramı çıktı ya, Yeni Şafak, Takvim gibiler de troll gazeteler. O kadar fantastik o kadar sürreel şeyler yazıyorlar ki!

‘DAVUTOĞLU DÖNEMİNDE ELEŞTİRİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ OLACAK’
 
Onlar da son dönemde bocalamıyor mu?

Evet bocalıyorlar. Türkiye 2015 seçimine kadar bocalamaya devam edecek. Şimdilik siyasi yetkinin kimde olacağı belli değil. Davutoğlu gibi kuvvetli ve entelektüel bir insanın gölge başbakan olabileceğini zannetmiyorum.

Davutoğlu döneminden medya adına umutlu musun?

Herkes hedefe koyuyor ama ben onu başından beri seviyorum, Başbakan olmasına sevindim. En azından hedefi, kendi doktrini, entelektüel derinliği var. Dış politikasını eleştirsem de bunları yüzüne karşı söyleme özgürlüğümün olacağını düşünüyorum.

Medya ile arası iyi mi olacak yani?

Evet, bugüne kadar Davutoğlu’na karşı çok sert eleştiriler yazılabildi bundan sonra neden olmasın?

Neye dayanarak bu kadar umutlusun?

İnsanların karakterleri konumlarına da yansıyor. Bir anda otoriter bir canavara dönüşeceğini zannetmiyorum.

‘BİREYSEL GAZETECİLİK ÖN PLANA ÇIKACAK’

Peki Cumhuriyet’deki değişime neden taktın?

Çünkü Cumhuriyet bölünmek üzere, büyük bir kavganın eşiğinde. Kuvvetli bir Cumhuriyet hepimizin sigortasıdır.

Çok sesli olması kötü bir şey mi?

Ne yazık ki çok sesli olmuyor, tek sesli oluyor. İkinci Cumhuriyetçi, Neo-Liberal, tükenmiş bir çizgiye doğru gidiyor. Hasan Cemal çizgisi Türkiye’de iflas etmiş bir çizgidir. Yanılmış, yenilmiş bir çizgidir. Cumhuriyet o çizgiye kayıyor.

Radikal gazetesi kapandı. Dijital dayanabilecek mi?

Benim için 2003’ten beri kapalıydı doğrusu o yüzden bilmiyorum, inşallah dayanır çünkü internet sitesini çok sevdiğim bir gazeteci olan Ezgi Başaran yapıyor. Umarım çok başarılı olur.

Dijital gelecek gazeteler bitecek geyiğine inanıyor musun?

Bence çoktan bitti. Eskiden Hürriyet’e bakılırdı mesela, böyle bir şey kalmadı. Diken gibi oluşumlar çok daha dinamik ve yaratıcı, giderek de etkili olacaklar.

Ama gazetelerin ne manşet attığı gündemin nabzını belirliyor…

10 yıldır nasıl manşet atacaklar diye düşünen çok az kişi vardır. Daha bireysel gazetecilik ön plana çıkacak. Şu anda üç büyük gazeteciye yatırımcılar para verip kendi medyalarını kurdular Amerika’da, ilginç bir trend. Bireysel markalar önem kazanıyor, onların altında kurumlar belirleniyor. Yılmaz Özdil böyle bir şey yapmalı mesela.

Diğer gazeteleri konuştuk. Şimdi okur “peki ya Habertürk?” der. Vereceğin cevabın hepsini yazabilecek miyim bilmiyorum ama yine de sorayım, bizi nasıl buluyorsun?

Fatih Bey döneminde siyasi anketlerini ilgiyle takip ettiğim bir gazeteydi, diyeyim! Büyük umutlar beslediğim, ama yazarları arasında yer almamı engelleyecek tereddütlerimin ne yazık ki doğru çıktığı bir gazete oldu zaman içinde. Yapacak bir şey yok, herkesin eli kolu bağlıydı sonuçta. Umarım Türkiye normalleşirken Habertürk de vaat ettiği dinamizmi yeniden sağlar.

İsmail Küçükkaya’ya hakaret ettiğin ortaya çıkınca Akşam’dan atılmıştın. Pişman mısın?

Hiç değilim, pişman olması gereken o. Böyle bir dönemde kendi yazarı yasadışı dinlenip hedefe atıldığında ve görüşmeler ne amaçla servis edildiği bilindiği halde o tuzağa düştü.

‘ULUSALCI DEĞİLİM, DEMİRTAŞ’A OY VERDİM’

Seçimde Selahattin Demirtaş’a oy vermişsin. Beyaz Türkler Demirtaş’ı neden bu kadar sevdi?

Çünkü alternatif, kapsayıcı, demokrat, zeki, esprili, açık sözlü… Çoktandır Türk siyasetinde görmediğimiz ilginç özelliklere sahip. PKK bagajını atabilirse başarılı olur. Obama gibi biri doğuyormuş gibi geldi. Ama şu alkış olayından sonra kandırıldık mı diye düşünmeden edemiyorum.

Senin ulusalcı bir damarın yok muydu? Biz mi yanlış biliyoruz?

Ya bana İsrail ajanı, Amerikancı, sağcı, solcu, neo-con, Kara Panter, Darwinist, İttihat’çi, Kemalist, sosyalist, LGBTİ aktivisti, şimdi de Kürt’çü deniyor. Bir karar versinler. Bütün bu ithamlar arasında ise hiçbir zaman ulusalcı olmadığımı biliyorum.

Ama Sözcü’de yazıyorsun!

Sözcü bana kucak açtı. Gazetelerin yayın çizgisinin çok sesliliğe engel olmadığını gösterdiler, tam bir özgürlük var ki tek bir satırıma karışmadılar.