Onu ailesi bu hale getirdi gerçekler tüyler ürpetti
Papaz eğitimi almış Katı Katolik baba Josef ve 3 rahibe kızkardeş sahibi obsesif derecede dindar anneden dünyaya gelen Anneliese çok katı bir din eğitimi ile yetişti.
Papaz eğitimi almış Katı Katolik baba Josef ve 3 rahibe kızkardeş sahibi obsesif derecede dindar anneden dünyaya gelen Anneliese çok katı bir din eğitimi ile yetişti. Annesi Anna babası Josef Michel ile nişanlıyken evlilik dışı bir kız dünyaya getirerek kendi ailesini utanca boğduğu için evlenirken siyah bir duvak takmaya mecbur edilmişti. Evlilik dışı dünyaya gelmiş, Martha 8 yaşında ölünce suçluluk psikolojisinin pençesindeki annenin günahının faturasını Anneliese ödedi. Annesi sürekli tenkit edip her hareketini kontrol ediyordu. Meryem Ana Sendromu"olarak da adlandırılan bir psikolojik duruma evrilen iyi niyetli, tatlı Anneliese, Dünya'daki bütün kötülüklerden kendisini sorumlu hissediyor, karşısına çıkan insanların acılarını çekip onların yükünü azaltmak istiyordu. Bir gün tren istasyonunda yatıp kalkan uyuşturucu müptelalarının günahlarının bedelini ödemek için onlarla beraber soğuk, taş yerde yattı.
Yüzünden gülümsemesi eksik olmayan Anneliese zeki, çalışkan bir kızdı. Yüzmek, tenis oynamak, güzel sesiyle şarkı söylemek, piyano, akordeon çalmak gibi ilgi alanları olan dışa dönük genç kızın hayali de öğretmen olmaktı. Bir erkek arkadaşı olduğunu duyan annesi bunu öğrenince araya girdi. İtaatkar Annelise erkek arkadaşı Peter'den ayrılmak zorunda kaldı. İstekleri ve ailesi arasında kalmak istemiyordu. Evlilğe bakire olarak gitmesi gerktiği defalarca annesi tarafından telkin edilen ve her hareketi tenkit edilen Anneliese okul arkadaşlarının da ifade ettiği gibi içine kapandı. Bu depresyon Anneliese'nin yuvarlandığı uçuruma doğru atılmış ilk adımıydı.
1968'de 16 yaşında yaşadığı ilk atakta bilinç kaybını felç takip etti. Yaşadığı kasılma ve kramplardan dolayı Anneliese kendi dilini ısırdı. Bilinmeyen karanlık bir gücün pençesine düşmüştü sanki... Karnında bir ağırlık hissediyor ve kıpırdayamıyordu. Yardım için sesi bile çıkmayan çaresiz genç kız, durumunu "cehennemin ortasına düşmek" olarak tarif ediyordu. Yapılan tetkiklere epilepsinin çok şiddetli bir formu olan "Grand Mal" olduğu ortaya çıktı. Sonraki sene arka arkaya iki atak daha yaşadı. Yorgun ve zayıf düşen Anneliese zatürreye yakalandı ve dolaşım bozukluğu teşhisiyle klinikte tedaviye alındı. Sonraki yıllarda (temporal lobu solda) bir beyin patolojisi tespit edilen Anneliese'ye verilen kuvvetli ilaçların, saplantılı inaç ve korkulara etki etmesi zor görünüyordu. Durumu umutsuz bir hal almıştı...
1973'de İtalya'da bir klise ziyareti esnasında olaylar iyice çığırından çıktı. Ayaklarının altında cehennem ateşini hisseden Anneliese kiliseden koşarak kaçtı. Dini nesnelere ve dualara tahammül edemiyordu. Etraftaki ziyaretcilerin hepsi kendisinden gelen kötü kokuyu fark etmişti. Ailesi Anneliese'nin şeytan tarafından tacize uğradığını düşünüyordu. Doktorların çaresiz kaldığı ataklardan sonra yemeden içmeden kesildi. Duyduğu seslerden ve gördüğü iblis imgelerinden dolayı uykusu kaçan, sürekli hareket edip, kendine ve çevresine zarar veren, köpek gibi masa altlarına sürünen ve havlayan, böcek ve kömür yiyen, ölü bir kuşun kafasını koparan ve hatta yerden kendi idrararını yalayan, gün içinde 600 kez diz çökmekten dizleri parçalan, paranoyaların çıldırttığı bir insana dönüştü.