Düşünmeyi sevmediğimiz, kabullenmekte güçlük çektiğimiz yaşam kadar gerçek, bir o kadar da acı bir kavramdır ölüm.
Abone olHayattan aldığımız lezzeti acılaştırır, yaşam keyfimizi kaçırır ölümü hatırlamak. Unutarak yaşamak işimize gelir. Ta ki bir yakınımızı kaybedene kadar. Ölümün bir yok oluş olmadığını bilerek, ayrılığın acısı çöker içimize o anda... Bu acıyı içimizde tutarak yaşama tutunmaya çalışırız. Bir yetişkin için bile ölüm benimsenmesi, başa çıkılması güç bir kavram iken, yakınını kaybeden çocuğa ölüm nasıl anlatılmalı? Çevresindeki insanlar nasıl davranmalı?
Çocuk ve ergen psikoloğu Gülten İkizoğlu'nun Zaman'daki yazısı ufuk açıcı:
- Çocuklar ölümle erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Anne baba konuşmalarını dinleyerek, televizyondaki ölüm haberlerine dikkat ederek anlam çıkarmaya çalışırlar. 0-4 yaş döneminde bu kavram bulanıktır. Pek etkilenmiş görünmezler. 5 yaşlarından itibaren ölüm yavaş yavaş korkutucu olmaya başlar. Çocuk anne-babasının ölüp ölmeyeceğini sıklıkla sorar. Eğer anne ölümün uykuya benzediğini söylemişse kimi çocuklarda yatmaktan ve uykuya dalmaktan korkma davranışı ortaya çıkabilir. 5-6 yaşlarında çocuklar ölümle hastalık, yaşlılık arasındaki ilişkiyi kurmaya başlar. Bu sebeple bazı çocuklarda büyümekten korkma, hastalıklara karşı aşırı tepki verme durumuna rastlanır.
Aile içindeki ölümün ortaya çıkardığı ruhsal sorunlar çocukların yaşına göre değişiklik gösterir. Genellikle okulöncesi dönemde anne ölümü, sonuçları bakımından ağır ruhsal sorunlara ya da ruhsal uyumsuzluklara yatkınlık oluşturur. Burada çocuğun ölüm haberini alma anı ve ölümden sonra yaşadıklarının büyük önemi vardır. Ölümden sonra anne ya da babanın boşluğunu kimin doldurduğu, çocuğun onlarla kurduğu ilişkinin niteliği çocuğun psikolojik sağlığı için belirleyicidir.
Ölüm haberini çocuğa verecek kişinin en yakını olması, sığınacağı dayanacağı kişinin olması gerekir. Anne ya da babanın ölümünde bu görev sağ kalan eşindir. Kendini toparladıktan sonra bu görev geciktirilmeden yapılmalıdır. Gerçek, çocuktan uzun süre gizlenmemelidir. Ani ve beklenmedik ölümlerde çocuğa alıştırma zamanı tanınması daha doğrudur. Önce ağır hasta olduğu, hastanede yattığı söylenebilir. Daha sonra çocuğa, anne ya da babanın Allah'ın yanına cennete gittiğini, onu artık göremeyeceğimiz ve özleyeceğimiz için çok üzgün olduğumuzu fakat kendisinin orada rahat ve mutlu olduğunu söyleyebiliriz. Bundan sonra hep yanında olacağınıza bu acıyı birlikte atlatacağınıza dair güven verici konuşma yapılmalıdır. Çocuğun ölümle ilgili soru sorması desteklenmeli, cevaplandırılmalıdır. Ancak nasıl açıklayacağımızı bilemediğimiz durumlarda "Bunun cevabını ben de bilmiyorum." diyebilmeliyiz.
Ölümün hemen sonrasında çocuğun çok iyi tanıdığı bir akraba yanında kısa süre tutulması, cenaze evinde kontrol edilemeyecek olan yanlış tutumlardan çocuğu uzak tutmak için faydalı olabilir. Dövünmeleri, haykırışları ağıt yakınmaları çocuğun yanında yapmak yanlış olduğu gibi, çocuğu eğlendirmeye çalışmak, ortada üzücü bir durum yokmuş gibi suni davranmak da doğru değildir. Okul çağına gelmemiş çocukları cenaze, gömülme töreninden uzak tutmak gerekir. Halk arasında "soğuk yüzünü görmeli" geleneği yanlıştır. Özellikle deforme olmuş cenazelerde (trafik kazası, yanma vb.) çocuğu sakınmak önemlidir. Diğer cenazelerde ise okul çağındaki çocuğa durum anlatıldıktan sonra onun kendi isteğine göre hareket edilmelidir. Görmek isteyen çocuk engellenmemeli, istemeyen çocuğa da cenaze zorla gösterilmemelidir.