Balıkesir ve Bursa'da kömür madenlerinde ölen 32 işçi için 300 bin lira masraf yapılsaydı bugün yaşıyorlardı.
Abone ol"Orta büyüklükteki bir maden ocağında metan gazı ölçerleri ve anti-grizu malzemeleri için 300 bin lira yeterliydi"
Bu can alıcı satırlar Türkiye'nin saygın ekonomi uzmanlarından Süleyman Yaşar'a ait. Aynı zamanda Taraf Gazetesi'nde köşe yazıları kaleme alan Yaşar, bugünkü yazısında yürek yakan gerçeği şöyle kaleme aldı:
- Son iki ayda Balıkesir ve Bursa'da kömür madenlerinde meydana gelen grizu patlamalarında tam 32 kişi hayatını kaybetti. Aslında bu işçiler niye öldüler biliyor musunuz? Sadece 300 bin lira ilave masraf yapılmadı diye bu gnececik insanlar hayatını kaybettiler.
Süleyman Yaşar'ın nitelemesiyle 'kan dondurucu' gerçeği okumaya devam edelim:
Yasalarımıza göre, grizu patlamasının önlenmesi için, madenlerde çalışır vaziyette metan gazı ölçme aletlerinin bulunması gerekiyor. Ayrıca maden işçisinin, ayakkabısından baretine, kazmasından küreğine kadar kullandığı bütün aletlerin anti-grizu olması da şart. Tabii madenlerde kullanılan diğer malzemelerin, elektrik kablosundan, motorlara, direklerden konveyörlere kadar hepsinin anti-grizu özellikli olması gerekiyor.
Gelelim grizu patlaması yaşanan madenlerdeki duruma... Bu madenlerde, metan gazı ölçerlerin bulunduğu belirtiliyor. Ama yaşananlara bakılırsa, anlaşılan bu ölçerler yasak savma amacıyla kullanılıyor. Çünkü metan gazı miktarı arttığında, madene derhal hava verilmesi gerekiyor. Eğer grizu patlamalarının yaşandığı ve 32 işçinin hayatını kaybettiği bu madenlerde dendiği gibi metan gazı ölçerleri varsa niye metan oranının arttığı tesbit edilmedi ve madene hava verilmedi? Bu çok basit iki sorunun cevabı henüz ortada yok.
Balıkesir Odaköy'de bulunan madende, önceki gün yaşanan grizu patlamasına, dinamit için açılan deliklerden birinden ani gaz boşalması ve tam bu sırada işçilerin kazmayı vurmasıyla çıkan kıvılcımın neden olduğu iddia ediliyor. Oysa kullanılan kazmalar, yasalara uygun şekilde anti-grizu özellikli olsa bu kıvılcım meydana gelmeyecekti ve patlama olmayacaktı.
Bu gerçekler karşısında insanın kanı donuyor.
Zaten konunun uzmanı olan madencilikte tecrübeli bir holding yöneticisi de, "orta büyüklükte bir madene, metan gazı ölçerlerin ve anti-grizu malzemenin yaklaşık 300-400 bin lira bir ilave maliyet getirdiğini, bu nedenle, pek çok maden işletmecisinin ilave maliyetten kurtulmak için bu malzemeyi almaktan kaçındığını" söylüyor.
"Madenlere metan gazı ölçerin göstermelik konduğunu ve işçilerin anti-grizu özellikli olmayan kazma ve kürekle çalıştırıldığını" belirtiyor.
Anlayacağınız önceki gün Balıkesir Odaköy'de ölen 13 işçi ve iki ay önce Bursa Bükkoy maden ocağında ölen 19 işçi, işletmecilerin o madenlere 300 bin lira ilave harcamadan kaçındıkları için öldü. Yani maden sahiplerinin cipleri varsa, onların, fiyatına.
Peki, madenlerimizde meydana gelen ölümleri önlemek için devlet ne yapmalı? Artık şu iyice anlaşıldı ki, bu iş, devlet memurunun ara sıra madenleri teftişiyle olmuyor. Devlet, artık bir ajanını sürekli maden işletmesinde bulundurmalı.
İş güvenliği kontrolünü bu ajan yapmalı. Metan gazı ölçümünü ve madene giren malzemenin anti-grizu olup olmadığını sürekli kontrol etmeli.
Yoksa gelişmiş ülkelerin çoktan unuttukları grizu patlamalarını ve madenci katliamlarını biz 21. yüzyılda da durduramayız. Bu çağda, bu acıyı ve bu utancı toplum olarak yaşamaya devam ederiz.
Madenlerimizde daha fazla can kaybının yaşanmaması için önerdiğimiz bu basit tedbir acilen alınmalı. Bir devletin asli görevinin, vatandaşının yaşam hakkını ve can güvenliğini sağlamak olduğu asla unutulmamalı.