BIST 9.640
DOLAR 34,67
EURO 36,66
ALTIN 2.933,81
HABER /  GÜNCEL

Olay davaların olay savcıları

Ses getiren iddianameleriyle Türkiye’nin gündemine oturan savcılar diken üstünde görev yapıyor.

Abone ol

Onlar ses getiren iddianameleriyle Türkiye’nin gündemine oturdular. 12 Eylül İhtilali’nden başörtüsü sorununa, kontrgerilladan askerî suçlara kadar birçok önemli soruşturmaya imza atan ve dava açan bu savcılar şimdi büyük iddialarının mağduru haline geldi.

Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hazırladığı Şemdinli İddianamesi ile bir haftadır tartışılıyor. Siyasilerden hukukçulara, askerlerden gazetecilere kadar herkes savcının icraatı üzerine konuştu, yazıp çizdi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Adalet Bakanlığı soruşturma açılmasını istedi. İki müfettiş görevlendirilerek Sarıkaya hakkında soruşturma izni verildi. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli olaylarında tutuklanan Astsubay Ali Kaya ile ilgili “Tanırım, iyi çocuktur.” sözleriyle başlayan tartışmaların hukukî metinlere yansıması, geçmişe dönük suçlamaların iddianamede yer alması son bir haftadır başkentte adeta kıyametleri koparttı. Oysa Türkiye, savcı Ferhat Sarıkaya’dan önce de dişe dokunan hukukî konularda hazırladıkları iddianameleri nedeniyle savcılarını tartışmıştı.

Kontrgerilla raporu sonunu getirdi

12 Eylül Darbesi’ni iddianamesine taşıyarak dönemin generallerinin yargılanmasını isteyen Sacit Kayasu, 28 Şubat sürecinde Erciyes Üniversitesi rektörü ve bir fakülte dekanının yargılanmasının yolunu açan Reşat Petek, iddianamesi yüzünden öldürülen Doğan Öz bunlardan birkaçı. Sarıkaya’nın Şemdinli davası iddianamesinin ardından başlayan tartışmaları, “sakıncalı” savcılarla konuştuk. Birisi bedelini canıyla ödemiş, üçü ise artık mesleğini yapamıyor. Onlara göre Türkiye’de ne zaman çetrefil konularda dava yolu açılsa, hukukun dik durduğu anlarda hep kaybedenler oluyor: “Bunlar sadece vatandaşlar değil. Bazen bizim gibi devletin savcısı da olur.” Elbette savcılar da hata yapabilir. Kayasu ve Petek’e göre bağımsız yargıya olan inanç inşa edilmedikçe tartışmalardan ve hatalardan kurtulmak da mümkün olmayacak.

Türkiye’de sakıncalı savcıların hikâyesi iddianamesinin bedelini canıyla ödeyen Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz ile başlıyor. Polis-mafya-siyaset üçgenindeki kirli ilişkilerin gün ışığına çıktığı Susurluk’un belki de ilk ipuçlarını yıllar önce Öz yakalamıştı. Sağ-sol çatışmalarının ortasında, hukuka en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde; 24 Mart 1978’de öldürüldü.

İstanbul’daki 16 Mart olaylarının 8 gün sonrasına denk geldiği için onun ölümü de sağ-sol çatışmasının bir sonucu olarak ele alındı yıllarca. Öz, o günlerde kontrgerillayla ilgili dava açma hazırlığındaydı. Şiddet olaylarının kontrgerilla gibi gizli örgütlerce yönlendirdiğini belirten raporunu dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e iletmişti. Kimilerine göre Savcı Öz, raporu yazdıktan hemen sonra sözünü ettiği örgütlerin hedefi haline gelmiş ve öldürülmüştü.

Sakıncalı savcı olarak hafızalara kazınan ikinci isim Sacit Karasu oldu. Altı yıl önce Adana Cumhuriyet Savcısı iken 12 Eylül Darbesi’ni yapan askerî yönetimin (Kenan Evren başta olmak üzere) yargılanması için Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sunduğu iddianamesi yok sayıldı. Ardından da görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle savcılıktan uzaklaştırıldı. İddianameyi düzenleyerek ‘Anayasal’ görevini yapmıştı, ancak bugün bunun bedelini ‘avukat bile olamamakla’ ödüyor.

‘Yok gibi sayılan, var gibi hakkında işlem yapılan iddianamesini’ hâlâ sakladığını belirten Karasu, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın hukukî bilgi eksikliğinden dolayı hata yapmış olabileceğini düşünüyor. Şemdinli davası iddianamesini de tüm detayıyla incelemiş. Adalet Bakanlığı’nın son genelgesine uymayan bir usul ile hazırlanması nedeniyle iddianamenin tartışılacağını düşünüyor.

İnşallah o mağdur olmaz

Karasu, Şemdinli iddianamesini gördüğünde, Savcı Sarıkaya’yı yine de kendisine benzetmiş: “İnşallah o mağdur olmaz.” diyor. Ancak Karasu, Şemdinli olayı ile ilgili asıl konunun bu tartışmalarla gözden kaçtığına/kaçırıldığına da dikkat çekiyor: “Olay nedir? Arkasında kim/kimler var? Bunun üstüne gidilmeli. Yani önce Şemdinli olayları çözülmeli!” Karasu, geçmişte yaşananlarla ilgili de ilginç bir tespitte bulunuyor: “Darbe suç olduğu halde bizim iddianame bu savcı kardeşimize gösterilen ilginin yüzde 1’ini görmedi. Keşke görseydi, bari konuyu tartışırdık. Altı senedir hem var hem yok bir iddianamenin ceremesini çekiyoruz. İddianame geçerli ama mahkeme önüne gelmesi engelleniyor. Savcıların mağduriyetleri görevi kötüye kullanmak mı, görev yapmak mı, önce buna karar verilmeli! Eğer biz görev yapıyorsak, iddianame hakkında karar verecek tek merci mahkemedir. Adı üstünde, bu bir iddianame. Yargılanma aynı zamanda bir aklanma yoludur. Türkiye’de anlaşılmayan da bu zaten.”

Gülhane Askerî Tıp Akademisi eğitim yılı açılış töreninde Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer’in İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy hakkında hakarete varan sözler söylediği için suç duyurusunda bulunan Hatay Cumhuriyet Savcısı Ali Karcı da sürgün gibi iki doğu tayini ile işini kaybetmişti. Meşhur “bu adamları belleyeceğiz” sözleri de Işımer’in o konuşmasında zikredilmişti. 1999’da yaşanan olayda Savcı Karcı, Prof. Işımer hakkında Milli Şaire hakaret suçlamasıyla iddianame hazırlayıp sunmuştu. Suç duyurusunun ardından ise önce Erzincan’a sürüldü. Daha sonra kendi emekliliğini talep ederek savcılık görevinden (üç ay sonra) ayrıldı.

Mehmet Akif’e hakaret davası

Emeklilik hayatını Ankara’da sürdüren Savcı Karcı, Van Cumhuriyet Savcısı Sarıkaya olayını “Bilen bilmeyen herkesin konuşması doğru değil. Savcı nihayetinde bir iddianame hazırlamıştır. Ve gördüğüm kadarıyla bunu usule uygun yapmıştır. Dava açılıp açılmayacağına Genelkurmay karar verir. Bakan için olsa tefrik edip Adalet Bakanlığı’na, oradan Meclis’e ulaşırdı.” diyor. Emekli Savcı, Sarıkaya hakkında da soruşturma açılmasına gerek olmadığına inanıyor: “Cesur savcılara ihtiyacımız var.”

Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı iken ‘okullarına alınmayan başörtülü 6 öğrencinin suç duyurusunu’ kabul etmesiyle hukuku mumla arar hale gelen bir başka isim ise Reşat Petek. O şimdi avukatlık yapıyor. Petek’in savcılık serüvenini bitiren olay, okullarına alınmayan bir grup öğrencinin Yozgat Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve güvenlik görevlilerine yönelik ‘gayrimeşru olarak öğrencilerin fakülte binasına girmelerine engel olarak eğitim ve öğretim hürriyetini kısıtlamak ve bu konuda kanunsuz emir vermek’ istemiyle Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaatlarıyla başlar (Ekim 1998). Dönemin Erciyes Üniversitesi Rektörü Mehmet Şahin ile Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı (vekil) Prof. Dr. Yunus Akçamur hakkındaki şikâyetlerin savcılıkça kabulünden sonra tartışmalar büyür. Başsavcı Petek de hazırladığı iddianame ile adı geçenlerin Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesine (eğitim özgürlüğüne engel olma) aykırı davrandıkları gerekçesiyle ayrı ayrı cezalandırılmasını talep eder. Ne olduysa bundan sonra olur. Önce başsavcılık görevi elinden alınır, ardından hakkında iki soruşturma açılır. Düzenlediği iddianamede hukuka aykırı bir durum tespit edilemediğinden soruşturmalar lehine sonuçlanır.

Rektörler de yargılanır diyen ilk isim Petek

Ama Başsavcıya ille de bir gözdağı vermek gerektiğinden bu olaydan bir yıl önce bir yerel gazetede silahlı kuvvetlere yönelik hakareti görmeyip, görevi ihmal suçu işlediği suçlamalarından sonra savcılıktan da olur. Petek’in tabiriyle “Adalet Bakanlığı’nın soruşturmaya gerek yoktur açıklamalarına rağmen, Batı Çalışma Grubu’nun baskısıyla” soruşturmadan geçer. Dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz’e kadar uzanacak bir davayı başlatacak iddianamesi de akamete uğrar. Sürecin zarar göreni Petek olur.

Van Savcısı Sarıkaya’yı o da yakından izliyor. Sarıkaya’nın Van Yüzüncü Yıl Rektörü Prof. Yücel Aşkın davası konusunda ilk emsal davanın kendi iddianamesinde yer aldığını da hatırlatıyor. Yasa gereği bazı istisnai durumlarda YÖK’ten izin almadan Cumhuriyet savcılarının dava açabileceğini, öğretim hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak engelleme suçunun da bu kapsamda olduğunu ifade eden Petek, “Cumhuriyet savcılığı önemli bir makam, Türkiye’nin bugün sıkıntı çektiği pek çok konu, bu savcıların elinden geçiyor. Onların her halükarda korunması gerekir.” diyor. Petek, “Cumhuriyet savcıları hata yapmaz diye bir şey yok.” diyerek ekliyor: “Yargının hataları varsa itirazı temyiz süresince düzeltilmeli. İddianameler ile ilgili usul kanununa göre görevsizlik kararı vermek, iade etmek mümkün. Ancak bu tip fincancı katırlarını ürkütmüş iddianamelerde, vay bu ne biçim savcı deniyor. Yargıyı görevini yapamaz hale getiren bu suçlamalardan vazgeçilmeli. Savcı hata da yapsa yargı sürecinde bu hata ortadan kalkar. Aksi takdirde savcılar iş yapamaz hale gelir.”

Haber: Fatih Uğur
Kaynak: