"Bana Abi derdi" diye başlayıp bütün sırları ortaya döktü. Aydın Doğan neler anlattı neler. Meğer bakın perde arkasında neler varmış.
Abone olMaliye Bakanlığı’nın kestiği 826 milyon TL vergi cezası nedeniyle hükümetle iyece arası açılan Aydın Doğan Başbakan Erdoğan’la kavgasının ayrıntılarını Taraf Gazetesi’ne anlattı. Doğan “Bana ‘abi’ derdi” diye başladı anlatmaya, ticari sırların ayrıntılarına kadar girdi. ‘Hilton’u sonunda park yapacağım” herhalde dedi.
İşte Aydın Doğan Amberin Zaman’a verdiği röportajdan satır başları;
İL BAŞKANLIĞINDAN BERİ TANIRIM
Tayyip Bey’i İstanbul İl Başkanlığı döneminden beri tanıyorum. Belediye başkanlığı döneminde defalarca konuştuk. Mahkum olduğu zaman kendisine geçmiş olsun dileklerimi ilettim bir iki arkadaşla. Kendim gitmedim, çünkü gazete sahibiydim. Hiçbir problemim yok Tayyip Bey’le…
İNANÇLARIMIZ ÖRTÜŞTÜĞÜ İÇİN DESTEKLEDİK
İlişkilerde en ufak bir şey yoktu. İnançlarımız örtüştüğü için biz de destek verdik. Onun müdafaa ettiği değerleri biz de müdafaa ediyorduk. Yalnız Cumhuriyet’in nitelikleri konusunda zaman zaman sitem ediyorlardı. Ben de Cumhuriyet’in nitelikleri konusunda hassasım ama daha toleranslı yaklaşabiliyorum. O konuda hükümetle aramızda büyük problemler çıkmadı. Eleştirdiğimiz de oldu iyi şeyler yazdığımız da…
BANA ‘ABİ’ DERDİ
Tayyip Bey’den çok yaşlı olduğum için özel sohbetlerde bana “abi” diye hitap ederdi ama bu özel sohbetlerdi. Tabii kamuoyu önünde de “Aydın Bey” derdi. Tayyip Bey öyle canciğer kuzu sarması gibi değildir. Ama kontrollü bir dostluğumuz vardı. Kızının düğününe de gittim.
EN SON 2006 EYLÜLÜNDE GÖRDÜM
Tayyip Bey’e en son söylediğim budur: “Çok gençsiniz, çok başarılısınız” Ekonomi çok iyi gidiyordu o yıllarda. 2006 Eylülünde… Sonra bir daha da görmedim Tayyip Bey’i…
TAYYİP BEY TAHAMMÜLSÜZ
Bana bir iki kere “sen kişisel eleştiri ile hakareti karıştırıyorsun” dedi. “Kesinlikle hakarete ben de karşıyım” dedim. Ama o bazı şeylere eleştiri sınırlarını aştı diye bakıyordu. Mesela karikatür çizilmesine…
Yazarların da bazen bizim genel prensiplerimizi aştıkları oluyordu. Ama ben Tayyip Bey’den daha toleranslı olmasını beklerdim. Yazarlara “Bunu yazarsın, şunu yazamazsın” diyemezdim…
DENİZ FENERİ’NE KADAR SORUN YOKTU
Tayyip Bey’le aramda bir sorun yoktu. Ta ki 2008 Eylülündeki Deniz Feneri olayına kadar. Deniz Feneri olayından önce de bize kızmaya başlamıştı. Ama Tayyip Bey benim bu iktidarın önünü kesmek isteyen biri olmadığımı kesinlikle biliyordu. Tayyip Bey biliyor ki Aydın Doğan birtakım güçlerle işbirliği yaparak bu iktidarın gitmesini veya bu partinin kapatılmasını istemez. Nitekim benim grubum bu partinin Anayasa Mahkemesi’ndeki kritik zamanında “AKP kapatılmasın” diye manşetler attı. Ben özel temaslarımda herkese “Bu siyasi partiyi halk seçti nasıl kapatırsınız?” diye karşı çıktım. Biz partinin kapatılmasına kökten karşıyız.
İKTİDARIN DOĞAN’A ÖFKESİ NEDEN?
2007 seçimlerinden sonra Tayyip Bey’in çevresinde Doğan Grubu’na husumet besleyen bir takım menfaat birikimleri oldu. Bunlardan bir tanesi de yandaş medya. Yandaş medya Tayyip Bey’le yakın olmamızdan çok rahatsız oluyor. Cumhuriyet mitinglerinde de beni devamlı “Tayyip Bey’in adamı” diye eleştirdiler. Benim televizyonumda “Medya burada Aydın Doğan nerede” diyor. Benim televizyonum işte! Benim orada olmama gerek yok ki! Yani Aydın Doğan’a düşman olmak moda oldu. Özellikle bazı gazeteler “Bugün Aydın Doğan’a bir tane çakarsam meşhur olurum” dedi.
BENİM SÖYLEMEDİĞİM ŞEYLERİ SÖYLEDİ DİYE LANSE ETTİ
Deniz Feneri olayına kadar bizi kızıyorlardı ama bu kadar olmamıştı. Deniz Feneri olayında bana göre hiç beklenmedik bir tepkiyle karşılaştım. Ve ondan sonra düşündüm ki siyasi iktidarlar yalnız baskı yapmıyor, yıldırabiliyor da… Tayyip Bey “bu hafta açıkla yoksa önümüzdeki hafta açıklarım ha” dedi. Mitinglerde “vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin” diye slogan atıldı. Ben de “neyi açıklayacak acaba?” diye günlerce düşündüm. Sonra Tayyip Bey benim ona söylemediğim şeyleri söylemişim gibi gündeme getirdi. “Bana söyledi” dedi.
İPLERİ KOPARAN O KONUŞMA
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
ORAYI ÇALIK’A SÖZ VERDİM
Mesela Tayyip Bey’e Hilton konusunda hiçbir şey söylemedim. Gittim ve onunla aramızda şöyle bir konuşma geçti:
AYDIN DOĞAN: Ben Ceyhan’da rafineri kurmak istiyorum. 2,5 milyar dolar param var. Sizden teşvik istemiyorum, kredi istemiyorum. Direkt 3 bin 500 kişiye endirekt 15 bin kişiye iş veriyorum. Türkiye’nin ithal ettiği mamülleri yapacağım ve kendim tüketeceğim
RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ne istiyorsun?
DOĞAN: Bana müsaade verin. Avustralyalılarla beraber sadece şey istiyorum
ERDOĞAN: Samsun’da kursan olmaz mı?
DOĞAN: Olmaz efendim
ERDOĞAN: Niye?
DOĞAN: Ben Amerikalılarla araştırma yaptırdım. 1,5 milyon dolar para harcadım. Onlar bana bu işin ancak güneyde olacağını söylediler
ERDOĞAN: Orayı bizim Çalık’a söz verdim
İŞİN İÇİNDE PUTİN VAR BERLUSCONİ VAR
DOĞAN: Çalık da yapsın, ben de yapayım.
ERDOĞAN: Putin var o işin içinde… İtalyanların en iyi şirketi var. Berlusconi var.
DOĞAN: Peki ne olacak?
ERDOĞAN: Çalık var. Ocak ayını bekleyelim. Ocak ayında bu iş konuşulacak. Ondan sonra bir şey yaparız.
DOĞAN: (İçimden ‘herhalde ocakta diyecek ki gelin dört beş kişi kuruyoruz, sen de kur’ diyecekler diye geçirdim) Ben kendi tüketeceğim şeyi kuracağım. Ben petrolcüyüm. Çalık değil ki, o müteahhit, Ceyhan-Samsun arası boru hattını yapıyor.
ERDOĞAN: Yok, rafineriyi de söz verdim.
DOĞAN: Peki.
BEN SADECE RUHSAT İSTEDİM
Ocak ayında görüşmek üzere çıktım. Kasım ayında Tayyip Bey bir şeye kızdı. Dedi ki “Bazı medya sahipleri geliyor. Bir şey istiyorlar vermiyoruz. Alıyor haber yapıyorlar” Bir daha yanına gitmedim!
Sonuçta rafineriyi Başbakandan istediniz?
DOĞAN – Ama ben kimden isteyeceğim, rafineri kuracağım Türkiye’de!
Ama ihaleye çıkılıyor?
DOĞAN – İhale değil, ihale olsa kabulüm. Ruhsat istiyorum. Ben bir şey istemiyorum. Bana da verdi, Çalık’a verdi, 100 kişiye verdi.
HİLTON’U KENDİ SORDU
Bir işadamı Almanya’da Merkel’e gidip “bana ruhsat ver” diyebilir mi?
DOĞAN – Angela Merkel’e demez. Çünkü Merkel bu işlerle uğraşmaz. Türkiye’deki sistemde bir terslik var. Tayyip Bey kendi “Hilton’u ne yapıyorsun” dedi. “Hilton’u aile adına aldım. Doğan Holding’e almadım. Hilton bu haliyle demode. Mutlaka onun yeniden yapılması lazım. Ama yanına bir takım ilaveler yapmak lazım. İsterseniz bu konuda çalışır size size bir şey getiririm.” Dedim. “Hayır ben belediye başkanlarıyla görüşürüm” dedi. Bunların hepsi 2006 Eylül’ünde oldu. Başbakanlıkta konuştuk.
HİLTON’U PARK YAPACAĞIM
Tayyip Bey şimdi diyor ki “Bu yeşil alana gökdelenler dikecek” Ben Kadir Topbaş’a dedim ki “Bana, aileme, çocuklarıma laf getirecek, şehri çirkinleştirdi dedirtecek şeyin içine girmem. Yok üç emsal istedi, hepsi uydurma yalan. O üç emsal lafı Şişli Belediyesi’nin kendi bölgesi için yaptığı şey, bana da yaptırdılar. Şimdi Hilton diyorlar. Hilton diye bir meselem yok benim. 65 dönüm yer var Hilton’un bulunduğu yerde. Orayı sonunda Aydın Doğan parkı yapacağım herhalde. Halk da istifade edebilir. Taksim meydanından daha geniş bir yer. Etrafı da kapalı duruyor. Ben Hilton’u aynen muhafaza edeceğim, orada rant peşinde değilim. Baştan beri böyle düşünüyordum.
CHP YANDAŞI DEĞİLİM
Hükümet beni CHP yandaşı olarak görüyor. AKP’ye mesafem neyse, CHP’ye de o… MHP’ye de… 30 senedir yayıncıyım. 50 yıldır işhayatındayım. Hiçbir işimi siyasi şeyle almadım. Tersine yayıncı olduğum için baskı gördüm.
EN RAHAT ÇALIŞTIĞI SİYASETÇİLER
Turgut Bey’le ilk yıllarda evet ama sonra o da kızdı. Turgut Bey’le de kavgalarım oldu. Süleyman Bey’le rahat çalıştım. Mesut Bey rahat göründü ama o çok şeyler yaptı bana. Bülent Bey çok alınırdı. İftihar etsin diye bana “Gözcü” gazetesini göndermiştir. Ben Bülent Bey’e çok saygı duyarım. Siyasetçi eleştiriye tahammül edemiyor.