Dünya Gazeteler Birliği'nin ilk gün toplantısını değerlendiren Oktay Ekşi, burada konuşma yapan Aydın Doğan'ın çok önemli mesajlar verdiğini söyledi.
Abone ol WAN’da olanlar olmayanlarGazeteciliğin fikir ve bilgi fuarları vardır. Bunlar uluslararası fuarlardır. ‘Ben neredeyim, dünya nereye?’ diye düşünenler, daha doğrusu çağı o çağda yaşamak isteyenler bu fuarları olabildiğince yakından izlerler.
Resmi açılışı dün sabah yapılan Dünya Gazeteler Birliği (World Association of Newspapers)(WAN) kongreleri bunlardan biridir.
Sadece ‘biri’ değil, ayrıca belirtmeye değer ki en önemlilerinden biridir.
Ötekilerden de bildiklerimizi söyleyelim:
Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute) (IPI), Uluslararası Gazete Editörleri Federasyonu (Federation of International Editors of Journals) (FIEJ), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (International Federation of Journalists) (IFJ), Dünya Basın Konseyleri Birliği (World Association of Press Councils) böyledir.
WAN’ın bu yılki toplantısı ‘barış, özgürlük ve insan haklarına saygı’ kavramlarının en önde gelen savunucularının -ABD ile İngiltere’nin- kendi tezlerini ayaklar altına aldıkları bir dönemde ve bunun örneklerine yakın bir ülkede yapılıyor.
Kongrenin açılış töreninde yapılan konuşmalara aşağıda değineceğiz. Ama ondan önce belirtelim ki, kongre günümüzün en önemli konusunu nedense gündemine almamış.
Dediğimiz konu ‘demokrasilerde kamuoyunu medya eliyle yanıltma’ yani ‘disinformation’ diye özetlenebilir.
Bu konunun önemi, ABD ve İngiltere’deki yönetimlerin, disinformation yoluyla sadece kendi kamuoylarını değil, dünya kamuoyunu da aldatarak Irak’a saldırı başlatmalarından kaynaklanmaktadır.
Doğrusu, dünyanın en önemli pek çok yayın organının sahibi, yayıncısı ve üst düzey yöneticisi bu konuyu irdeleyip ortak bir bilinç oluştursalardı, insanlığa iki yıl öncekinden daha iyi hizmet sunduklarını haklı olarak düşünebilirlerdi.
Bununla birlikte bazı önemli mesajlar ilk gün verildi. Örneğin, kongrenin açılış töreninde Doğan Medya Grubu sahibi Aydın Doğan, ‘bağımsız’ gazeteciliğin ‘ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini’ vurgulayarak ve ‘Basının özgür olabilmesi için sadece ekonomik özgürlük yeterli değildir, aynı zamanda basının temiz olması gerekir. Bu mesleği çıkarları için kullanmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. O nedenle basına kara para, vergisi ödenmemiş para, kaynakları şeffaf olamayan para girmemelidir’ diyerek tüm ilgililerin dikkatini çekti.
Başbakan Tayyip Erdoğan da, ‘İletişim alanındaki gelişmelerin ve demokrasinin muhtevasının genişlemesiyle basın özgürlüğü kavramının bugün toplumun tümünü ilgilendiren iletişim özgürlüğüne dönüştüğünü’ vurgulayarak, ‘kavram kullanmada’ katılımcıların çoğundan ileride olduğunu ortaya koydu.
Bilindiği gibi hálá birçok insan (gazeteci, politikacı, akademisyen) temelden yanlış olan ‘basın özgürlüğü’ kavramını kullanmaktadır. Çünkü bu insanlar kullandıkları kavramın nereden geldiğini, nereye gittiğini ve demokrasideki yerini irdelemekten kaçınmaktadırlar.