Orhan Pamuk, son dönemlerin tartışılan ismi. Son olarak Almanya'da ödül alan Pamuk'a Oktay Ekşi'den 'Nasihat' geldi. İşte Ekşi'nin yazısından ayrıntılar;
Abone olHürriyet Gazetesi başyazarı Oktay Ekşi, "Hangi Pamuk" başlığında yazdığı yazısında son günlerin tartışılan isme Orhan Pamuk'a nasihat etti. Ekşi, Pamuk'u önce övdü sonra da eleştirerek sorumluluğa davet etti..
Yazı: Oktay Ekşi
kaynak: www.hurriyet.com
ORHAN Pamuk sadece bizim değil artık evrensel edebiyatın ortak değeri... Böyle bir değere sahip olmamız çok güzel. Ona Almanya’nın Barış Ödülü’nün son derece seçkin bir törenle verilmesi daha da güzel.
Geçenlerde dünyanın 100 entelektüelinin isimleri yayınlandı. Orada Kemal Derviş ile Orhan Pamuk isimler yer almıştı. Kuşkusuz o da güzel bir olaydı.
Biz itibarlı bir yabancı ansiklopedi gördüğümüz zaman kimseye çaktırmadan ‘Burada Atatürk var mı? Burada İsmet Paşa var mı?’ diye bakar, o ansiklopedide üçüncü bir Türk ismi yoktur diye gerisini aramazdık.
Çünkü uluslararası değerde bir adamımız yoktu.
Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i yabancı dillere çevrilince az mı gurur duyduk? Keza Pamuk’un önceki gün aldığı ödülü Yaşar Kemal’e de verdikleri zaman ‘İşte bizim de uluslararası bir şöhretimiz var’ diye az mı övündük?
O nedenle Orhan Pamuk’un aldığı ödül hepimiz için bir gurur konusudur. Edebiyatçı -yahut romancı- Orhan Pamuk’u ne kadar kutlasak azdır.
Ancak... Bugün Türkiye kamuoyunun önünde sadece Frankfurt’ta Barış Ödülü alan Orhan Pamuk yok.
Karşımızda, ‘ben artık uluslararası şöhretim’ diyen, o nedenle ağzından çıkacak her sözün haber değeri taşıdığını bilen, bu avantajını maalesef çok kötü kullanan bir Orhan Pamuk var.
Kimse Orhan Pamuk’un önceki gün Frankfurt’ta yaptığı ve ‘roman’la ‘romancı’yı anlatan konuşması nedeniyle ‘bu adam bu ödüle layık değilmiş’ demiyor. Ama ‘romancı Orhan Pamuk hangi yetkiyle kendi ulusunun tarihine iftira ediyor?’ sorusunu Türk ulusunun bireyi olarak dünyaya gelmekten mustarip birkaç kafadaşı hariç herkes soruyor.
Orhan Pamuk bize ‘iyi bir romancı olmanın etik açıdan da sağlam olmayı gerektirmediğini’ öğretti. Bunu Nobel Edebiyat Ödülü öncesindeki demeçleriyle sağladı. Önce -tarihi bilgisi yetersiz olduğu halde- sırf Batı dünyasındaki entelektüellerin dikkatini çekmeyi amaçlıyormuş gibi, ‘doğruyu çekinmeden söyleyen kahraman aydın’ rolüne soyundu. Geride kalan şubat ayında tuttu bir İsviçre gazetesine ‘Bu topraklarda 1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü’ dedi. Bunu üstelik ‘Benden başka kimse bunları söylemeye cesaret edemez’ tafrasıyla yaptı.
Bizim inancımıza göre Pamuk, kendi ulusuna karşı çok büyük -affedilmesi çok zor- bir haksızlık yaptı. Sonra bir kere ‘ağzımdan kaçtı’ya getirdi. Bir defa ‘dediğimin ardındayım’ yiğitliyle konuştu. Ama tüm bunların arkasında Nobel ödülü alma hesabı yattığına ilişkin -Orhan Pamuk’a hiç de itibar kazandırmayan- bir çabanın olduğu kuşkusunu zihinlerden silemedi.
Orhan Pamuk ilginç bir kişiliğe sahip... Hem ben aklıma geleni söylerim diyor hem de aklına -daha doğrusu ağzına- geleni söylediği zaman karşısına çıkanları suçluyor. Onların kendisine yanıt verme hakları yokmuş gibi davranıyor. ‘Ama sizin yüzünüzden beni tehdit ediyorlar’ diye ağlıyor.
Senin tehdit edilmen -öyle bir şey varsa- elbet çok kötü... Buna hepimiz karşı çıkmalıyız. Peki ama -üstelik uluslararası bir şöhretten beklenmeyecek bir sorumsuzlukla- her ağzına geleni söylemeye hakkının olmadığını sana kim öğretecek?