Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'nin, Başbakan'a 'Menderes' hatırlatması tepkilere sebep oldu. Ali Bayramoğlu, Oktay Ekşi'ye "köşene çekil ve anılarını yaz" dedi...
Abone olBasın Konseyi Başkanı ve Hürriyet Başyazarı önceki hafta Başbakana iletilmek üzere kaleme aldığı mektupta yaptığı Menderes hatırlatması demokrat çevrelerde tepkilere sebep oldu. Yenişafak yazarı Ali Bayramoğlu, yazısında Ekşi'nin artık köşesine çekilip, anıları yazma zamanının geldiğini hatırlattı. Bayramoğlu'nun Ekşi'yi çok sert suçladığ yazısı şöyle:
Yazı: Ali Bayramoğlu
Kaynak:
- İnsan hafızası, zihniyeti, bilgi havuzu gençlik yıllarında edindiklerinden kolay arınamıyor. Bir de ideolojik tavrı baskınsa tek bir döneme takılıp kalıyor. Oktay Ekşi'nin Ceza Yasası'ndaki kimi maddelerin sakıncasına işaret ederken yaptığı Adnan Menderes benzetmesi insanın aklına bunu getiriyor.
Ama yine de Basın Konseyi Başkanı'nın yaptığı açıklama inanılır gibi değil.
Menderes döneminden esas olarak geriye kalan Ekşi'nin sözünü ettiği 1956 tarihli 7633 sayılı yasa ya da tahkikat komisyonları değildir; yapılmış bir askeri darbe, Yassıada Mahkemeleri, idam edilen başbakan ve bakanlardır.
1960 İhtilali ve sonuçları Türk siyasi tarihine bir kara, bir utanç sayfası olarak geçmiştir. Oktay Ekşi bu geçmişe öykünmüyorsa bile, bu dönemi ve sonuçlarını anmak ahlaki kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu açıklama siyasi irade, tasarruf ya da hataların sonucu ve bedelinin askeri darbeler olacağını, neredeyse olması gerektiğini varsayar.
İspanya'da Franko, Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini öncesi dönemlerdeki sorunların varlığı Franko, Hitler ve Mussolini'nin işledikleri insanlık suçunu, tarihi zülüm politikalarını doğrulayarak, bu imayla yapılabilir mi?
Yeni Ceza Yasası'ndaki düşünce ve basın özgürlüğünü sınırlayan maddelerden şikayetçi olan sadece Ekşi değil. Aklı selim sahibi her insan bu maddelerin sakıncasını görüyor ve bunlara itiraz ediyor. Ama kimsenin aklına darbe, idam çağrışımları yapmak gelmiyor.
Gelemez de... Zira demokrat bir zihin demokratik bir açılım için talepte ya da yapılan itirazda bulunurken anti-demokratik uygulamaları aklından bile geçirmez...
Tek sorun keşke bu olsa...
Basın Konseyi Başkanı'nın hafızası dar bir şerit üzerinde çalışıyor olmalı...
Düşünce ve basın özgürlüğünü iyice zaptu rapt altına alan ünlü Terörle Mücadele Yasası çıkarken, Oral Çalışlar, Ragıp Duran, Alper Görmüş ve daha nice gazeteci yaptıkları haber ve röportajlar yüzünden mahkum olurken Ekşi'nin demokratik aklı neredeydi?
28 Şubat'ın en sıcak günlerinde, 1997'de, Şemdin Sakık'a atfen ileri sürülen "PKK ile işbirliği yapan gazeteciler var" açıklamasına dayanarak "Kim bu alçaklar? Çıksın ortaya" satırlarını yazan Oktay Ekşi değil miydi?
Gazetesi yayınlanması yasak olan bir hazırlık soruşturması ifadesini yayınlarken ne yaptı? Sakık'ın açıklamasının yalan olduğu ortaya çıkınca ne hissetti? Ertesi gün sütununda çıkan iki satırlık bir pişmanlık ifadesi neyi halletti? İşinden olan gazeteciler bir yana, Akın Birdal bu açıklama yüzünden kurşunlanmadı mı?
Evet iktidarlar basın özgürlüğünden hoşlanmazlar. Hele Türkiye'de hiç hoşlanmazlar. Menderes hoşlanmazdı, ama İnönü de hoşlanmazdı, diğerleri de hoşlanmazdı... Tek parti dönemi neden aklına gelmiyor Oktay Ekşi'nin, Takrir-i Sükun'dan, gazetecilere yönelmiş olan İhanet-i Vataniye Kanunu'ndan, İstiklal Mahkemelerinden neden söz etmiyor... Tarih bir bütün değil mi?
Gazetecilerin, sivil toplumun öncelikli meselelerinden birisi bu anlayışla mücadele etmektir. Ama uygun yollarla mücadele etmektir. Aksi halde gelen yasaklar rejimi bugünleri aratır, aratmıştır.
Ne var ki amaç üzüm yemek değil de bağcı dövmek olunca her şey sırıtmaya başlıyor... Basın Konseyi de daha sivil, daha demokrat, hafıza şeridi daha uzun bir başkan hakediyor...
Bizce Oktay Ekşi'nin evinin bir köşesinde anı yazma ve yerini daha gençlere devretme zamanı geldi, geçiyor...
Demirel ve Ecevit'e önerdiğini kendisi için düşünmez mi acaba?