BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Oktay Ekşi basın özgürlüğüne karşı

Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, basın özgürlüğüne karşı olduğunu söyledi.

Abone ol

Ekşi, "Basın özgürlüğü saçma bir kavramdır, yanlış bir kavramdır. Basın özgürlüğü anlamsızdır, bence bu bir imtiyazdır, reddedilmesi lazımdır. Demokraside, özgür olan sokaktaki adamdır, diğerleri değil" dedi. Uludağ Üniversitesi, Osmangazi Belediyesi ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa düzenlediği "Aydınlarla Yüz Yüze" toplantılarının konuğu gazeteci yazar Oktay Ekşi, ilginç açıklamalarda bulundu. Uludağ Üniversitesi'nde öğrenciler, Gazeteciler Cemiyeti'nde ise basın mensuplarıyla biraraya gelen Ekşi, Türkiye'nin bir kavşak noktasında bulunduğunu kaydederek, "Ben özellikle bu ülkenin 60-65 yıllık zaman dilimini biliyorum. Bugün bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Ama önümüzde parlak günler var. Bu parlak günler ne hikmetse hiçbir zaman bizimle biraraya gelmedi" dedi. Ekşi, Irak krizine temas ettiği konuşmasında, uluslararası hukuku çiğneyen ABD'ye özgür irademizle hak tanıdığımızı öne sürerek, halkın kendisini ilgilendiren meselelerde haklarını savunma refleksine sahip olmadığını söyledi. Kamuoyunun güçlü olmadığı ülkelerde demokratik sistemin her zaman tehlike altında olduğuna işaret eden Ekşi, "Çünkü demokratik sistemlerde ülkeyi yönetenler, öncelikle kamuoyundan gelecek tepkilere bakarlar. Biz, bu bağlamda ne yazık ki iyi değiliz" diye konuştu. İhale Yasası'yla ilgili görüşlerini de anlatan Oktay Ekşi, bu kanunun iktidarın yakınlarına pay dağıtma amacıyla çıkardığı bir tertip olarak niteledi. Ancak, bu tertibin basının tepkisi üzerine dönemin Başbakanı Abdullah Gül'ün sağ duyusu sayesinde bozulduğunu belirtti. Gazetecilerin kamusal hizmet verirken, saydam olmaları gerektiğini vurgulayan Oktay Ekşi, basının her zaman hesap verebilir konumda olması gerektiğini belirtti. "Basın demokrasinin sınır bekçisidir" Basın özgürlüğü konusunda da görüşlerini dile getiren Ekşi, bu kavramın Amerikalılar tarafından ortaya atıldığını vurgulayarak, şunları söyledi: "Basın özgürlüğü kavramını bizim meslektaşlarımız, aydınlarımız, üniversitelerin hocaları, basın demokrasinin sınır bekçisidir, ayrılmaz bir parçasıdır, demokraside basın özgürlüğü olmazsa işler yürümez, ülkeyi diktatörler ele geçirir gibi bir şekilde savunurlar. Ama ardından da, 'Evet, bu bir basın özgürdür. Halk adına biz bunu yapmak istiyoruz ve onlar adına biz haklarımızı savunmak görüşlerimizi belirtmek istiyoruz" derler. Elbette, bunlarla bu noktaya kadar bir ihtilafımız yoktur. Bana dünya üzerinde bir özgürlük söyleyin ki, toplumun belirli bir kesimine ait olsun. Böyle bir özgürlük var mı? Buna ancak imtiyaz denir. Özgürlük, ancak genel olduğu zaman özgürlüktür. Hem basın özgürlüğü diyeceğiz, böylece hem dolaylı bir şekilde imtiyaz tanıdığımızı ortaya koyacağız, hem de bunu demokrasinin en önemli kurumu olarak reddedeceğiz. Buna cinlik derler, başka bir şey demezler. Ama bizim önce gerçekleri öğrenme hakkımızı teslim edecek bir oluşum içinde bulunmamız lazım. O zaman, bu gerçekleri bireylerin, gazetecilerin veya başkalarının öğrenip başkalarına iletme, o gerçek üzerinde istediği yorumu yapma, ve istediği son noktaya kadar onu aktarabilme hakkı olması lazım ki, sistem kavram olsun, yukarıdakilerin ne yaptığını görelim, ellerimizle teslim ettiğimiz sistemin hırsızın, uğursuzun elinde sersefil edilmediğini görelim. İşte burada özgürlüğü arayalım. Eğer önünüze duvar geliyorsa, o zaman biz özgür değiliz demektir. İşte bunun adı basın özgürlüğü olamaz. Benim gazeteci olma şansım, sokaktaki adamdan farklı olmamı gerekli kılar mı? Böyle bir şeye gerek var mı? Onun için diyorum ki, basın özgürlüğü saçma bir kavramdır, yanlış bir kavramdır. Basın özgürlüğü anlamsızdır, imtiyazdır, reddedilmesi lazımdır. Demokraside, özgür olan sokaktaki adamdır, diğerleri değil"