Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''OHAL hal ilan etmek demek örgütün amacına kapalı da olsa hizmet etmek demektir'' dedi.
Abone olAbant Platformu'nun bu yılki ''Vesayet ve Demokrasi'' konulu toplantısı Bolu Abant Palace Otel'de başladı.
Toplantıda konuşan Adalet Bakanı Ergin, son günlerde yaşanan terör olaylarından duyduğu üzüntüyü dile getirerek, bu sorunun çözümü için hükümet olarak var güçleriyle çalışacaklarını söyledi.
Bakan Ergin sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ne zaman demokrasiyi güçlendirmeye çalışsak terör faaliyetleri artıyor bu ülkede. Ama şunu bilmelidirler, hain emellerine ulaşamayacaklar. Kendi karanlıklarında boğulacaklardır. Şiddet sarmalına teslim olmayacağız. Olağanüstü hal ilan etmek demek, terör örgütünün amacına kapalı da olsa hizmet etmek demektir. Bu milli bir davadır. Bu mücadeleye hizmet etmek boynumuzun borcudur.''
Ergin, Hükümet olarak bütün kirli tezgahlara rağmen demokrasi mücadelesinden birlik ve kardeşlik ülküsünden asla geri adım atmayacaklarını belirterek, şöyle devam etti:
''Biz bu uğurda sadece elimizi değil, başımızı, yüreğimizi bütün bedenimizi taşın altına koyduk. Şiddet sarmalına teslim olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Bununla beraber ısrarla terör yöntemine sarılanlara karşı kararlı bir şekilde mücadelemizden küçük bir sapma olmayacak. Hepimizin bildiği gibi terör eylemlerinin temel amacı güven duygusunu yok ederek topluma korku salmak, huzur ve barış ortamını baltalamak, birlik ve beraberliği bozmaktır. Terör eylemlerinin bir diğer amacı da terör örgütlerinin propagandasını yapmaktır. Terörün bu hain amaçlarının farkında olan herkesin bu amaca hizmet edecek söz ve davranışlardan kaçınması gerekir. Terör sadece Hükümetin veya güvenlik güçlerimizin sorunu değildir, bu ülkede yaşayan herkesin ortak sorunu, milli bir davadır. İktidarıyla, muhalefetiyle basınıyla, sivil toplum örgütü ile bu mücadeleye omuz vermek hepimizin boynunun borcudur.''
Ergin, 1960, 1970 ve 1980'de yaşananların günümüz koşullarında bile açıklanamadığını ifade ederek, özellikle ilk sivil cumhurbaşkanı olan Turgut Özal'ın bu makama seçilmesinin ''derin güçleri'' rahatsız ettiği söyledi. Bakan Ergin, şöyle konuştu:
''1993 yılı 90'lı yılların en karanlık yılı olmuştur. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şüpheli ölümü, Eşref Bitlis'in şüpheli bir kazada hayatını kaybetmesi ve Uğur Mumcu'nun katledilmesi aynı yıla rastlar. Yine Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Hiram Abas, Memduh Ünlütürk, Kemal Kayacan, Hulusi Sayın ve diğerleri bu dönemde suikasta uğradılar. Tırmandırılan PKK terörü, faili meçhul cinayetler, suikastlar 90'lı yılları yine bir kaos ortamına sürükledi.
Ve arkasından tahmin edeceğiniz gibi 28 Şubat 1997 müdahalesi... İstifaya zorlanan bir hükümet, cumhurbaşkanın eşsiz katkılarıyla parçalanan partiler ve demokrasinin bir kez daha askıya alınması.
27 Mayıs'tan itibaren yaşanan bu süreçte, vesayet rejiminin tüm ortakları yani bir kısım asker ve sivil bürokratlar, vesayet rejiminin özellikle yüksek yargıdaki temsilcileri, cumhurbaşkanları, MGK, HSYK, YÖK gibi kurumlar, bazı siyasi partiler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları vesayet rejiminin devamına zaman zaman önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Bu süreçte en başta yargımız ne yazık ki iyi bir sınav verememiştir. Görevi sadece hukuku uygulamak olan bir kısım yargı mensupları, hukukun üstünlüğü yerine vesayet rejiminin üstünlüğünü benimsemiş, devleti koruma ve kollama görevine soyunmuşlardır.
27 Mayıs sürecinde hiçbir hakim-savcı darbeye tepki göstermedi. Dahası Yassıada Mahkemelerinde görülen davada emir-komuta altında çok sayıda hukuksuzluğa imza attılar. Başbakan Menderes ve arkadaşlarına 'sizi buraya getiren irade böyle istiyor' diyen mahkeme başkanı ve ekibi, hukuk tarihimizin en haksız, en yüz karası kararına imza atarak, bu ülkenin başbakanının ve iki bakanının idamına neden olmuşlardır.''
Ergin, 12 Eylül'ün ardından Yüksek Hakimler ve Yüksek Savcılar Kurulu üyelerinin Kenan Evren'i ziyaret ederek bağlılıklarını ilettiklerini ve aralarında 17 yaşındaki Erdal Eren'in de bulunduğu çok sayıda gencin idamına karar verildiğini belirtti. 28 Şubat döneminde de durumun farklı olmadığını ifade eden Ergin, ''otobüslerle Genelkurmay'a taşınan hakim ve savcıların, verilen brifingin ardından darbecileri ayakta en uzun süre alkışlayan kişiler olduğunu'' söyledi.
Darbe ve muhtıralar karşısında hiçbir hakim ve savcının Pakistan'daki davranmadığını, istifa etmediğini belirten Ergin, ''Tepki göstermek bir yana, yüksek yargımızın başkanları, başkanlar kurulu hükümete karşı siyasi açıklamalar yaparak, bildiriler yayınlayarak siyasete müdahale etmişlerdir. Anayasa'da yerindelik denetimi yapılamayacağı açıkça belirtilmesine rağmen, Anayasa'nın ve kanunların çok açık hükümlerini hiçe sayıp, yetki gaspında bulunarak yasamaya ve yürütmeye hukuk dışı müdahalelerde bulunmuşlardır'' diye konuştu.
BAKAN SADULLAH ERGİN'İN KONUŞMASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN