Öğretmenler ceylan, polisler aslan
Öğretmenler Sendikası Eğitim-Sen 26 Kasım Cumartesi Ankara’da
toplanarak “Nitelikli Eğitim İçin” başlıklı bir basın açıklaması
yapacaktı.
Açıklama öncesi Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğretmenler
topluca yürüyerek kamuoyu oluşturmayı hedefliyorlardı.
Sonucu hep birlikte gördük:
Öğretmenler ile polisler, Afrika’nın Serengeti ovasında ceylanlarla
aslanlar arasında yaşananlardan vahşeti aratmayacak tablo
oluşturdular.
Polisler donanımları itibariyle “yırtıcıları” çağrıştırıyorlardı.
Öğretmenler ise sivri dişleri, yırtıcı pençeleri olmayan, eğer
güçleri yeterse kaçabilen çaresiz ceylanlar gibiydiler…
O ne hırstı öyle?
Sanki o copları sallayanların hiç öğretmenleri olmamıştı!..
Kendilerine okuma-yazma öğreten ilkokul öğretmenlerini bile bir an
için hatırlamıyorlardı.
Afrikalı yırtıcılar gibiydiler.
Vurdukça vuruyorlardı.
Karşılarında ise avuçlarını havaya kaldırmış “durun, yapmayın” diye
yalvaran öğretmenler vardı.
Peki, bu kadar zalimliği ne için yapıyorlardı?
Valilik izin vermemiş!!!
İzinsiz olarak yapacakları şey ne?
Özetle aşağıdaki “taleplerini” dile getireceklerdi:
*Eğitim Sen olarak, Öğretmen açıklarının kadro dışı (Sözleşmeli)
öğretmen çalıştırılarak kapatılmasının değil, kadrolu
çalıştırmanın, ikili değil tekli eğitimin, 60 öğrencili değil 24
öğrencili sınıfların oluşturulması ve nitelikli, bilimsel eğitim
verilmesini istiyoruz.
*Herkes için temel bir insan hakkı olarak kabul edilen eğitim
hakkı, bugünün Türkiye'sinde sadece ekonomik gücü olanların
yararlanabildiği bir fırsat haline getirilmiştir. Biz Eğitim Sen,
eğitimin bir insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, herkese eşit
ve parasız eğitim talebimizi ısrarla savunuyoruz.
*Eğitim Sen olarak, 4688 sayılı kamu görevlileri sendika yasası
yerine, Grev ve Toplu Sözleşme Hakkı olan, özgürlükçü bir sendika
yasasının çıkmasını istiyoruz.
*Olumsuz koşullarda ve fazla çalıştırmayı esas alan çalışma
yasaları yerine, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, haftada 40
saat çalışanların çalışma saatlerinin 35 saate indirilmesini esas
alan bir düzenleme yapılması gerekli görüyoruz.
Ne olurdu bunları söyleyebilselerdi?
Öğretmenler, Öğretmenler Günü’nde de taleplerini dile
getiremeyeceklerse ne zaman konuşacaklar?
Öğretmenine “düşman askeri” gibi davranan bir devletin çağdaş
dünyada yeri olabilir mi?