BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,76
ALTIN 2.965,29
HABER /  GÜNCEL

ODTÜ'lü kız sapık öğretmeni 10 yıl sonra mahkum ettirdi

22 yaşındaki ODTÜ psikoloji son sınıf öğrencisi Dilara Alkan Türkay, 10 yıl önce ilkokul öğrencisiyken cinsel istismara uğradığı sınıf öğretmenine 6 arkadaşıyla birlikte dava açtı ve kazandı. Sapık öğretmene rekor hapis cezası verildi.

Abone ol

ODTÜ'de okuyan Dilara Alkan Türkay'ın yıllar sonra tacizci öğretmenini nasıl mahkum ettirdiğinin haberini Hürriyet yazarı Ayşe Arman bugünkü yazısında gündeme taşıdı. 22 yaşındaki genç kız, 10 yıl önce önce ilkokul öğrencisiyken cinsel istismara uğradığı sınıf öğretmenine 6 arkadaşıyla birlikte dava açtı. Sapık öğretmen 87 yıl hapse mahkum edildi. Dilara'nın anlattıkları ise çocuk istismarı ve kadına yönelik cinsel tacizi bir kez daha gözler önüne serdi.

Ayşe Arman'a o günlerde neler yaşadığını anlatan Türkay, kan donduran detayları tek tek paylaştı. Sapık öğretmenin istismarı kızlar 4'üncü sınıftayken başladı. Türkay yaşadıklarını şu sözlerle ifade etti: "Eteğimizin altından elini sokuyordu. Okşama tarzı hareketlerde bulunuyordu. Sadece bana da yapmıyordu, sınıftaki diğer kız arkadaşlarıma da yapıyordu. Bunun farkındaydık çünkü konuşmaya başladık aramızda."

SEVİNÇTEN AĞLADIK HEPİMİZ

6 kız arkadaşını dava açmak için ikna ettiğini ancak pek fazla umudunun olmadığını, öğretmenin ceza almayacağını düşündüğünü söyleyen genç kız, dava bitiminde hepsinin sevinçten ağladıklarını söyledi. 

İSTİSMAR İLKOKUL SONUNA KADAR SÜRDÜ

Sapık öğretmenin tacizi ilkokul bitene kadar sürdü. Cinsel istismarı ailesiyle de paylaştığını ifade eden Türkay'a ailesinin verdiği tepki ise ilginçti. “Dilaracım, öğretmenin seni sevmiştir, sen yanlış anlamışsındır!” diye cevap vermişlerdi.

Röportajdan bazı bölümler şöyle:

İLKOKUL 4’ÜNCÜ SINIFTAYDIM

- Ne güzel! Bu davanın örnek olacağını düşünüyor musunuz?

Kesinlikle! Olmalı da. En önemli özelliği, 10 yıl önce işlenmiş bir cinsel suç olması. Ben ilkokul 4’teki çocuk Dilara’ya bir buçuk yıl boyunca sistematik bir şekilde yapılan bir iğrençliğin cezasının verilmesini sağladım. Bunu yetişkin Dilara sağladı. Bu benim için çok anlamlı. 10 yıldır yaşadığım travma bir anlamda son buldu.

- Şu an ODTÜ’de okuyorsunuz değil mi?

Evet. Son sınıf psikoloji öğrencisiyim. 

- Psikoloji eğitimi aldığınız için mi bu cesareti buldunuz?

Muhtemelen etkisi vardır. Çocuk istismarı üzerine okudukça, aslında yaşadıklarımın ne kadar ağır şeyler olduğunu fark ettim. Aldığım eğitim bende ciddi bir farkındalık yarattı. Çünkü genelde, çocukların yaşadığı bu cinsel istismarlar örtbas edilmeye çalışılıyor. “Öğretmen seni sevmiştir kızım” gibi bir yaklaşımla geçiştirilmeye çalışılıyor. “Sen yanlış anlamışsındır!” deniyor. Bakış açımız bu. Halının altına süpürmek, yok saymak, işi büyütmemek, unutup gitmek. Ama istismara maruz kalan açısından hiç de böyle olmuyor. Unutulmuyor! 10 yıl boyunca her Allah’ın günü o öğretmenin bana yaptıkları aklıma geldi, hiç zihnimden silinmedi...

- Olay nasıl oldu peki? Siz kaç yaşındaydınız

İlkokul 4. sınıftaydım. Ve ödev kontrolü bahanesiyle cinsel istismara maruz kalıyordum. Bir yanlışlık olduğunu fark ediyordum çünkü daha önceki öğretmenlerimden hiçbiri bu şekilde davranmıyordu. Ama yine de cinsel olgunluğum oturmadığı için, neyin ne olduğunu bilmiyordum. Acaba seviyor mu, yoksa başka bir şey mi var? Ama yaptığı basbayağı şuydu: Eteğimizin altından elini sokuyordu. Okşama tarzı hareketlerde bulunuyordu. Sadece bana da yapmıyordu, sınıftaki diğer kız arkadaşlarıma da yapıyordu. Bunun farkındaydık çünkü konuşmaya başladık aramızda.

- Sizinle birlikte 6 kişi daha mı şikâyetçi oldu?

Daha da fazlası var. Ama onlar toplum baskısından, aile baskısından ötürü sessiz kalmayı tercih etti.

Ailenize söylediniz mi?

Evet, söyledim. Ama tepkileri iç açıcı değildi. “Dilaracım, öğretmenin seni sevmiştir, sen yanlış anlamışsındır!” şeklindeydi. Okula geldiler, müdürle, müdür yardımcısıyla görüştüler. “Tamam biz onu emekli edeceğiz, sizin içiniz rahat olsun!” dendi. Ailem için onun emekli edilmesi yeterli geldi. Önemli olan öğretmenin itibarının zedelenmemesiydi. E ben de çocuğum, mecbur kabul ettim.