Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Orda Doğu Teknik Üniversitesinde yaşanan olay esasında bir yobazlığın göstergesidir. Bir tacizdir. Bir ge...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Orda Doğu Teknik Üniversitesinde yaşanan olay esasında bir yobazlığın göstergesidir. Bir tacizdir. Bir gericiliktir. Bir faşizmdir. Barbarlıktır. Kabul edilemez. İzah edilemez bir yaklaşımdır” dedi. Yozgat’ın Yerköy İlçe Belediye Başkanı Mehmet Ağaoğlu’nun oğlu Enes Buğra’nın düğün törenine katlan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Enes Buğra ve Yeşim Buğra çiftinin nikah şahitliğini yaptı. Çiftlere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 çocuk isteğini hatırlatan Bozdağ, çocuk bir olursa garip olur, iki olursa rakip, üç olursa denge, dört olursa bereket olduğunu söyledi.
’’YOBAZLIKTIR, FAŞİZMDİR’’
Düğün çıkışı basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ODTÜ’de yaşanan olayları değerlendirdi. Bozdağ, “Eğitim ve öğretim hakkı temel bir insan hakkıdır. Bunun engellenmesi, kabul edilemez. Hiçbir kimse, hiçbir güç insanların eğitim ve öğretim hakkını kullanmasını engelleyemez. Hukuk devleti bu hakkın kullanımını teminatıdır. Türkiye’de üniversitelerde okumak isteyen veya başka orta öğretim kurumlarında okumak isteyen ne kadar insanımız varsa bunların eğitim ve öğretim hakkını anayasa içerisinde, hukuk içerisinde kullanması bir haktır ve bu hakkın da kullanılması devletimizin teminatı altındadır. Orda Doğu Teknik Üniversitesinde yaşanan bu çirkin olay esasında bir yobazlığın göstergesidir. Bir tacizdir. Bir gericiliktir. Bir faşizmdir. Barbarlıktır. Kabul edilemez. İzah edilemez bir yaklaşımdır” dedi.
Üniversitelerin hür bilimin yuvası olduğunu, orada insanların özgürce eğitim görmeli ve bilim bütün boyutları özgürce ifade edebilmesi, özgürce tartışılabilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdağ, şunları söyledi:
“Ora özgürlük alandır. Ama öyle görünüyor ki, bu özgürlük alanında rahatsız olanlar var. Zira bir takım ideolojilere aklını ve ruhunu esir etmiş kişiler var. Dolayısıyla bunlar hür değil. Hür olamadıkları da içinde başkalarının hür olmasına da itiraz ediyorlar. Esasında Türkiye’de üniversiteleri özgürleştirmenin yollarından bir tanesi üniversiteleri bir takım yasa dışı radikal gurupların yapıların tesirinden ve ideolojilerin esaretinden kurtarmaktır. Bir ideolojinin esiri olan, onun dışındaki fikirlere karşı, onun dışındaki kişilere karşı maalesef olumsuz yaklaşımlarda bulunmaktadır. Ama Türkiye’de, şunu herkes bilmeli ki Türkiye dünün Türkiye’si değil. Başı örtülü diye veya başka tür kıyafet giyiyor diye veya başka tür düşünüyor diye insanların dışlandığı okullarından atıldığı cezalandırıldığı bir ülke artık değil. Geçmişte başı örtülü öğrencileri üniversiteye almamak onların üniversite eğitim haklarını almasını engellemek öğrenci olanları üniversitelerden atmak birileri tarafından yiğitlik ve kahramanlık olarak görülüyor ola bilir. Bazı toplum kesimleri de bu kölüğü alkışlıyor olabilir. Ama artık Türkiye buraları çoktan geride bıraktı.
Bugün gelinen nokta da Türkiye’de eğitim ve öğretim hakkını engellemek çok büyük bir çirkinliktir. Çok büyük bir gericiliktir. Çok büyük bir yobazlıktır. Çok büyük bir bağnazlıktır, faşistliktir. Bir yandan özgürlük diyeceksiniz, bir yandan kendiniz gibi olmayanlara karşı her türlü zorlu kullanacaksınız. Bir yandan gericilik diyeceksiniz bir yandan gericiliğin en alasını hürriyet adına yapacaksınız. Bunların kabul edilmesi doğru görülmesi, hoş görülmesi asla mümkün değildir.”
“ODTÜ RADİKAL GRUPLARIN ARKA BAHÇESİ HALİNE GELMİŞTİR”
ODTÜ yönetiminin ve YÖK’ünde burada tedbir alması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, “Üniversiteler, bilimin özgürce öğrenildiği öğretildiği ve her türlü tartışmanın yapıldığı yerler olduğu gibi öğrencilerinde her türlü tehditten baskıdan zordan uzak bir şekilde eğitim ve öğretim ala bildiği bir yer olmalıdır.
Birileri üniversitenin bahçesinde kalkıp başka öğrencilere karşı meydan okuyorsa, onları tehdit ediyorsa hatta güvenlik nerde güvenlik gelsin bunları dışarı çıkarsın diyerek adeta patronuymuş edasıyla güvenliği çağıyorsa güvenlikleri cebinde gelip burada yaşanan çirkinliği seyrediyorsa o zaman orada üniversite yönetimi ne yapıyor diye herkesin sorma hakkı vardır. Nerede üniversite yönetimin ortaya koyduğu öğrenciden bilimden yana irade üniversitenin bahçeleri bir takım sol gurupların bir takım terör guruplarının etkisi altına girmiş adeta ODTÜ bugün bazı radikal grupların arka bahçesi haline gelmiştir. Bilimin bahçesi, bilimin yuvası olması gereken yer, birilerin arka bahçesi haline dönüştü. Bu bahçeyi temizlemek ODTÜ yönetiminin görevidir. Onların vazifesidir. Orada özgür ortamı sağlamak bütün öğrencilerin her türlü hakkını hukukunu teminat altına almak onların vazifesidir. Eğer bu vazifeyi yapamayanlar varsa o zaman onlarla ilgili tedbirler almakta yönetimin vazifedir. Böylesi yobazlıklara, böylesi gerici faşist anlayışlara, böylesi çirkefliklere, böylesi gayri insani yaklaşımlara kimsenin göz yumması mümkün değildir. Gözde yummamalıdır. O yüzden ben ODTÜ yönetiminin bu noktada bundan sonraki süreçlerde bir daha böylesi hadiselerin tekerrür etmemesi için tedbir alması gerektiğini düşünüyorum alınan tedbirler beli ki yeterli değil onun üzerinde yeni tedbirleri değerlendirmesi lazım. YÖK’ünde bu noktada üzerine düşenleri yapması lazım sadece kınamak değil böylesi eşkıyalığı yapanlara karşı hukukun cevabını vermek lazım, hukuku onlara tanıtmak lazım. Aksi takdirde gücü olan sesi çok çıkan bağıran, şiddet uygulayan, hakaret edenin borusunun öttüğü bir üniversite ortamında bilimin varlığından özgür bir eğitim hayatından bahsetmenin imkanı olmaz. Onun içinde bunlara karşıda mutlaka yönetimlerin tedbir alması lazımdır. Buna karşı ortak tavır koyması lazımdır. Türkiye’de kendisini liberal kabul eden özgürlükten yana olduğunu söyleyen herkesinde bu faşizan tutumla karşısında samimilerse ortak tavır koymaları lazım. Türkiye’nin hiçbir yerinde böylesi bir hadiseye göz yumulması mümkün değildir” şeklinde konuştu.
“YASAL PROSEDÜRLERİNDE İŞLETİLMESİ LAZIM”
“Biz hükümet olarak böylesi eşkıyalıklara, böylesi yobazlıklara, bağnazlıklara, çirkefliklere asla göz yummayacağız” diyen Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletimizin evladını eğitim ve öğretim hakkını kullanılmasını kim engellemek istorsa onun karşısında hukuk mutlaka gerekeni yapacaktır. Bu noktada herkes emin olsun. Onun içinde herkesi görevini yapmaya davet ediyorum. Zira eğitim ve öğretim hakkını kullanılmasını engellemek Türk ceza kanunun anlamında suçtur. Bu noktada, bizim savcılara şikayette bulunmamıza gerek yoktur. Bunlar takibi zorunlu suçlardır. Bildiğim kadarı ile bütün bunlarla ilgilide gereken yasal prosedürlerinde işletilmesi lazım. Birisi bir eşkıyalık yaptığında birisi bir suç işlediğinde birisi hukuku ayaklar altına aldığında onun karşısında hukuku uygulamakla görevli olanlar tereddüt etmemelilerdir. Hukuk ne diyorsa onu yapmalıdır. Bir daha böylesi çirkeflikler çirkinlikler böylesi yobazlıklar böylesi faşizanca yaklaşımları sergilemek isteyenler imkan ve fırsat bulamasınlar umarız ki bir daha böyle bir hadise olmasın.”
(İHA)