Odatv davası sanıklarından, gazeteci Soner Yalçın, BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlarken 'kurban' seçildiğini, medyaya kendisinin üzerinden 'biat etmesi' çağrısı yapıldığını söyledi.
Abone olOda TV davasından yargılanan gazeteci Soner Yalçın, ''kurban'' olarak seçildiğini ve medyaya kendisinin üzerinden ''biat edin'' çağrısı yapıldığını söyledi.
Aralarında Yalçın'ın bulunduğu üçü tutuklu, 13 sanığın yargılandığı davaya 27 Aralık Perşembe günü devam edilecek.
Duruşma öncesinde Fransa'dan bazı siyasetçiler ve aydınlar yaklaşık iki yıldır tutuklu olarak yargılanan Soner Yalçın için özgürlük taleplerini yineledikleri açıklandı.
Odatv internet sitesi, Paris Belediyesi Komünist Grup Başkanı Ian Brossat'ın, Paris'teki Türkiye büyükelçiliğine mektup yazarak Soner Yalçın'ın serbest bırakılmasını istediğini duyurdu.
Odatv, ayrıca Avrupa Demokratik Avukatlar Birliği'nin de Odatv davasına temsilci göndereceğini de aktardı.
Avrupa Gazeteciler Federasyonu'nun tutuklu gazetecilerle ilgili yürüttüğü kampanya kapsamında Fransa'nın L'Humanité dergisi Soner Yalçın'ı sahiplenmişti.
Fransız politikacılar ve gazeteciler daha önce de Odatv davası için özgürlük çağrısı yapmıştı.
Senatör Michelle Demessine ve Noël Mamère Fransız Dışişleri Bakanı'na Soner Yalçın ve Türkiye'de tutuklu gazetecilerin durumuna ilişkin soru önergesi vermiş, l'Humanité de, Soner Yalçın özgürlüğüne kavuşana kadar destekleme kararı almıştı.
AP milletvekillerinden Patrick Le Hyaric de Türkiye hükümetinin susturmak istediği gazetecileri itibarsızlaştırmak için "Ergenekon darbe projesi"ne bağladığını iddia ederek, AP Komisyonu'na soru önergesi vermişti.
Oda TV davasının geçmişi
Oda TV imtiyaz sahibi, gazeteci Soner Yalçın 14 Şubat 2011'de, gözaltına alınıp tutuklandı.
Kamuoyunda Odatv davası olarak bilinen ve 27 Aralık'ta yeni duruşması yapılacak olan dava kapsamında tutuklanan yalnızca o değildi.
Aralarında henüz ilk duruşma yapılmadan hayatını kaybeden eski MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu, yazar Yalçın Küçük, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ve gazeteciler vardı.
Doğan Yurdakul, Ahmet Şık, Nedim Şener, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız, Sait Çakır, Coşkun Musluk.
İddianame uzun süre tartışıldı. Deliller arasında yer alan word belgelerinin virüsle bilgisayarlara yerleştirildiğini savunan sanıklar, üç üniversiteden ve ABD'li bir bilişim şirketinden rapor aldı. Ayrıca mahkeme TÜBİTAK'dan bilirkişi raporu istedi.
14 Eylül'deki duruşma öncesinde gelen rapor kafaları daha da karıştırdı. Bunun üzerine mahkeme kurumdan ek rapor talep etti. Bu ek rapor ise 12 Kasım'da geldi.
Bu arada Soner Yalçın dışındaki gazetecilerin hepsi farklı duruşmalarda tahliye edildi. Ahmet Şık, Nedim Şener, Coşkun Musluk ve Sait Çakır bu yıl 12 Mart'ta, Müyesser Yıldız 18 Haziran'da, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ise 14 Eylül'de.
Bu arada Odatv davasına bakan 16. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce iki davanın birleştirilmesi için Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahmekesi'ne yazılı talepte bulunmuştu. 28 Kasım tarihli Ergenekon duruşmasında bu talep reddedildi ve iki dava dosyası birleştirilmedi.
Soner Yalçın ne diyor?
Kasım ayında avukatı aracılığıyla BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yalçın, "Savcıya göre iddianamenin esasını virüslü dosyalar oluşturuyor. Word dosyaları bilgisayarlarında bulunan arkadaşlar tahliye oldu. Benim özel bilgisayarımda bu word dosyaları yok. Suçun şahsiliğine göre bile benim tutukluluğum saçmadır. 'Kurban' olarak seçildiğimi düşünüyorum; medyaya benim üzerimden 'biat edin' çağrısı yapılıyor" dedi.
İddianamede "Ergenekon'' olarak adlandırılan örgütün üyesi olmakla suçlanan Yalçın, delillerin word dosyalarına dayandırıldığını ve bu yolla "terörist" ilan edildiklerini savunarak, şöyle devam etti:
"Bu word dosyaları arasında, 'Nedim (Şener), Ahmet'i (Şık) çalıştırsın' gibi içeriği, biçimi, üslubu hiç bize benzemeyen yazışmalar var" görüşünü dile getiren Yalçın ayrıca, "Bu word dosyaları bizim değildir. Bunlar uzaktan virüsle ya da zararlı yazılımlarla etkisiz hale getirilip, zombi bilgisayar olmuş veya yapılmış, bilgisayarlarımıza atılmıştır."
Uluslararası Gazetecilere Koruma Komitesi'nin Türkiye'yi en çok gazetecinin yargılandığı ülke olarak nitelemesi konusunda da "İçim yanıyor. İyisiyle ya da kötüsüyle Türkiye benim ülkem" diyor. "Utanıyorum, elimden başka bir şey gelmiyor" diyor.
"Türkiye'de gerçekler tehlikelidir" diyen Yalçın, "gerçeği yazana, gerçeği söyleyene mutlaka kötülük edilir. Ya işsiz bırakılır ya hapse atılır. En kötüsü de öldürülür, Uğur Mumcu gibi, Hrant Dink gibi"görüşünü dile getirdi.
İddianamedeki suçlama
Soner Yalçın iddianamede, "Ergenekon Terör Örgütü" üyesi olmakla suçlanıyor. Ayrıca, "Yalçın Küçük'ün talimatı ile örgütün internet medyasını oluşturan Odatv'de örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda yönlendirme amaçlı yayın yapıldığı ve bu doğrultuda kamuoyunun şekillendirilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir" deniyor.
İki yıllık yargılama sonunda Odatv davasından tutuklu üç kişi bulunuyor.
Gazeteci Soner Yalçın, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ve yazar Yalçın Küçük.