Öcalan'ın İlk Çağrısı Kimlere?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 15-22 Ekim tarihlerindeki grup toplantısında, Abdullah Öcalan’a terör örgütünü tasfiye etme çağrısında bulunmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bahçeli’ye destek vermişti. Devlet Bey’in çağrısı sonrası DEM Partinin Adalet Bakanlığı’na yaptığı İmralı’yı ziyaret etme talebi, Cumartesi günü gerçekleşti.
2013-2015’teki çözüm sürecinde, İmralı Heyeti olarak bilinen heyette de yer alan Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan İmralı adada terör elebaşı ile görüştüler. İkili, İmralı'yı ziyaret sonrasında Pazar günü bir basın açıklaması yayınladı. Ortadoğu ve Türkiye’deki gelişmelerin değerlendirildiği belirtilen açıklama yedi maddeden oluşuyor.
İktidar, 2013-2015 yıllarında da terörü bitirmek için bir çalışma yapmış lakin amacına ulaşamamıştı. Ancak, açılım ya da çözüm süreci adıyla bilinen dönem ile şimdiki süreç arasında belirgin farklılıklar var. Önceki ile şimdiki süreç arasındaki tek ortak nokta, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın her iki heyette de yer alması.
İki süreç arasındaki en çarpıcı fark ise, Devlet Bahçeli’nin talebi ve çağrısı üzerine başlamış olması. Bir diğer husus ise, terör örgütünün lağv edilmesi yönündeki bu çalışmalar herhangi bir adlandırmaya tabi tutulmuyor. Bir yandan Öcalan’ın çağrısı beklenirken diğer yandan terör ile mücadeleye hız kesmeden devam ediliyor. O dönemde terörle mücadele kesintiye uğramış, bu da Pkk’nın lojistik ve eleman temini noktasında güçlenmesine vesile olmuştu.
Çalışmalara ilave olarak akil adamlar grubu kurulmuş, çeşitli şehirlerde etkinlikler yapılmış ama bir işe yaramamıştı. 2013-2015 yıllarındaki süreci; hükümet, MİT, HDP ve Pkk birlikte yürütürken bu kez çözümün adresi olarak TBMM gösteriliyor. AK Parti, o gün süreci tek başına yürütürken MHP ve CHP görüşmelere destek vermemiş ve TBMM’yi işaret etmişlerdi.
Bugün gelinen nokta; AK Parti, MHP arasında mutabakat olduğu, DEM'in metazori ile kabullendiği ve CHP’nin de destek vermesinin beklendiği yönünde. Nitekim, Öcalan'ın açıklamasının satır aralarını okuduğumuzda ilk çağrısını, “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir” sözleriyle DEM Parti ile birlikte gündeme mesafeli olan partilere yaptığını görürüz. Elebaşı, TBMM’yi en önemli zemin olarak görüyor ve meclisteki uzlaşının önemine değiniyor.
Öcalan, “Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır” ifadesiyle dış güçlere atıf yaparak örgüte “emperyalistlerin piyonu olmayı bırakın” ve Kürt vatandaşlarımıza da “Türkiye’nin kıymetini bilin” mesajı veriyor. Aynı zamanda Gazze ve Suriye vurgusu, Bahçeli ile ortak kaygılara sahip olduğunu gösteriyor.
“Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlığa sahibim” beyanıyla Öcalan, iki liderin güç ve etkisine kendini de eklemlendirmeye çalışarak sadece örgütün tasfiyesi değil oluşan yeni paradigmaya da destek olacağı imasında bulunuyor. Ayrıca, “ehil ve kararlılık” vurgusu ile endişeli kamuoyuna tek irade olarak kendisini gösteriyor.
S.Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan oluşan heyet, ziyaret sonrası yayınladıkları ortak bildiride, Öcalan’ın pozitif adım atmaya ve çağrı yapmaya hazır olduğunu açıkladılar. Teröristbaşı, 2013 Nevruz’unda da HDP aracılığıyla silah bırakılması çağrısı yapmış ama süreç Pkk tarafından akamet uğratılmıştı.
Bu defa süreç daha sade ve yalın işliyor. Diğer yandan da terörle mücadele hem K.Irak’ta hem Suriye’de ciddi şekilde yürütülüyor. Buradaki en önemli soru işareti, örgütün iradesini kimin temsil ettiği ve Amerika’nın Pkk’yı gözden çıkarıp çıkarmadığıdır. Eğer ABD, Pkk/Ypg’nin tasfiyesini olumlarsa ikame terör örgütü hazırlamış demektir. Çünkü şeytan böyle çalışıyor.
Öcalan; bu ilk çağrısını kamuoyuna, Kürt vatandaşlarımıza, terör örgütüne ve özellikle siyasi partilere yapıyor. Kamuoyunu hazırlama niteliği taşıyan bildiride “Kardeşlik”, “Ehil”, “Gazze ve Suriye”, “TBMM” ve “Yeni paradigma” vurgusu yapıyor; Bahçeli ve Erdoğan’ın gücüne işaret ediyor.
İmralı Heyeti'nin yaptığı açıklamanın arızalı ve rahatsız edici tarafları da yok değil. DEM'in kronik rahatsızlığı "Halklar" ibaresini burada da görüyoruz. Atatürk'ün ifade ettiği gibi "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" Türk-Kürt zaten kardeş, tersi söz konusuymuş gibi buna vurgu yapmak gerçekçi değil. Siyasi partiler yerine siyasi çevrelerden bahsetmekteki muradı anlamak mümkün değil. Türkiye, standardın üzerinde demokrasi anlayışıyla dönüşümünü tamamlamış olup ayrıca dönüşüme ihtiyacı olmayan ve barış içinde yaşayan bir ülkedir.
Açıklama, muğlak ve izaha muhtaç ifadelerin yanında bir irade beyanını andırıyor. Asıl önemlisi, doğrudan bölücü terör örgütüne yapılacak olan silah bırakma çağrısıdır. Şayet, işbu açıklama ve tasfiye çağrısı sonrasında bir terör saldırısı yaşanmazsa maksat hasıl olur. Aksi durumda, bu konu bir daha açılmamak üzere kapanır.
Abdullah Öcalan, bu çağrıyla ya silahları bıraktıran kişi olacak ya da terörün ekmeğini yiyenler (DEM, Pkk/Ypg) tarafından itibarsızlaştırılmış olacak. Her hâlükârda devlet kazanacak. Olası örgütü tasfiye çağrısı, devletin işini kolaylaştırır ve yeni paradigmanın önündeki bir engelin daha kalkması anlamına gelir. Velev ki, çağrı karşılık bulmazsa silahla çözüme ulaşılacaktır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu yapmaya muktedirdir.
TDK'ya Öneri: Terör örgütleri vb yapıların kısaltmalarının ilk harf büyük, diğer harfler küçük olacak şekilde yazılması...