DSP Genel Başkanı Masum Türker, İzmir'de yaptığı konuşmada çözüm sürecine ilişkin çarpıcı bir iddia ortaya attı.
Abone ol'Öcalan'a Güneydoğu'daki cemaatleri kaldırma taahhüdü verildi'
Aliağa'da düzenlenen toplantıya Türker'in yanı sıra DSP İlçe yönetimi, CHP'li Aliağa Belediye Başkanı Ö.Turgut Oğuz, CHP, MHP, Saadet Partisi ilçe temsilcileri ve çok sayıda Aliağalı katıldı.
Masum Türker, bu güne kadar Türkiye'de her şeyin iyi gittiğini anlatan bir medyanın hakim olduğunu söyleyerek dünyada güçlü bir ülke imajının verilmeye çalışıldığına dikkat çekti.
ÖCALAN'A GÜNEYDOĞU'DAKİ CEMAATLERİ KALDIRMA TAAHHÜDÜ VERİLDİ
Toplumun baskı altında tutularak sindirildiğini kaydeden Türker, "Aslında bugün yaşadığımız yolsuzlukların önemli bir kısmı daha 2004 yılında başlamıştı. Kamuoyuna hükümet cemaat kavgası diye yansıyan olay, iktidarın PKK ile yapılan görüşmelerde verdiği taahhüde dayanarak cemaati takibe alma görevini Milli Güvenlik Kurulu'na vermesiydi. Devletin sahip olduğu her şeyi özelleştirerek yok etme noktasına getirmişlerdi. Öğrenci yurtlarıyla ilgili yapılan açıklama aslında Abdullah Öcalan'a hükümetin Güneydoğu Anadolu'daki cemaatleri ortadan kaldırma taahhüdünün bir parçasıydı. Başbakan'ın Barzani ile Diyarbakır'da buluşmasının nedeni cemaate karşı o bölgedeki Nakşibendi Kürtlerinin oylarını almaktı. Karşıdan bir ses gelmeyince, bu sefer çatlak daha büyümeye başladı. Cemaate yakın bazı kesimlerin Maliye Bakanlığı'ndaki örgütlenmesinden dolayı vergi denetimlerini istedikleri gibi yaptıramadılar. Bu ülke yabancıların istediklerini yapabileceği, büyükelçilerin cirit atabileceği, kriz çıkarabileceği, krizleri yönetebileceği bir ülke haline geldi" dedi.
"SON OLAY TÜRKİYE'NİN HAYRINA OLDU"
Türker son günlerde gündemde olan yolsuzluk olayları ile ilgili olarak, çeteyi ortaya çıkaran polis ve savcılara şükran borçlu olduklarını belirterek, "Bu son olay aslında Türkiye'nin hayrına oldu. Çünkü Halkbankası'nın yaptığı işlemlerden dolayı yakın bir tarihte Türkiye çok büyük bir krizle karşı karşıya kalabilirdi. Şu anda Türkiye özellikle terörü finanse eden ülkeler arasında birinci sırada ve bu Halkbankası'nın yaptığı işlem terörün finansmanıyla para aklanmasıyla ilgili bir işlemdir. Bu olayı örtbas etmeye çalışacaklar. Hiç resmi ambargo koymaya gerek yok. Çete lafı geçtiği anda gerçek gazeteciler değil, ulusal basında masada oturanlar kendi kendilerine ambargoyu uygulayacaklar. Çünkü ceza almaktan korkacaklar. İşte bizler bugünkü bu kahvaltıyı bahane edip, bu yerel seçimleri bahane edip, propagandalarımızla her yerde bugün Türkiye'de oynanan oyunun gerçek yüzünü anlatmaya çalışacağız" diye konuştu.