Özerklik taslağının mimarı Abdullah Öcalan aradan çekildi, BDP ve o taslak boşa çıktı.
Abone olİNTERNETHABER.COM- 'Kazanan' Öcalan 'kaybeden' yine BDP oldu. Özerklik taslağının mimarı aradan çekildi, fatura Kürt siyasi hareketine çıktı. Aslında Öcalan'ın dönüşü üzerine bugün iki yazardan benzer ve çarpıcı tespitler vardı. Taslak ters etki yapınca topu BDP'ye atan İmralı'nın dönüşün yankıları sürüyor. Daha doğrusu Vatan'dan Ruşen Çakır'ın dediği gibi
Sadece Ruşer Çakır değildi benzer tespitleri dile getiren. Radikal yazarı Cengiz Çandar da Öcalan'ın son açıklamalarıyla yazdı.
Öcalan ne demişti? |
Öcalan ‘Demokratik Özerk Kürdistan Modeli Taslağı’nın ipini şu sözlerle çekiyordu: "Kongre de parti de demokratik özerkliği çok dar ve basit ele almışlar. Onlardan beklenen bir taslak veya kırmızı bir kitap ortaya koymaları değildi. Bu projeyi daha iyi sunabilirlerdi. Mesela demokratik özerkliğin tüm Türkiye’nin projesi olduğunu yeterince açıklayabilirlerdi. Öncelikle Türklerle nasıl bir demokratik bütünleşme sağlayabileceğini açıklayabilirlerdi. Türkiye’deki milliyetçi kesimin ne kadar güçlü olduğunu, dirençli olduğunu bilmeleri gerekirdi..." |
SİNE-İ MİLLET ÖRNEĞİ
Öcalan'ın dönüşü Cengiz Çandar'ın bugünkü yazısının ana fikrini oluşturdu. ‘Diyarbakır Çalıştayı’nın (19 Aralık 2010) gecesi, Kürt siyasi hareketinin çok tanınmış bir ismine “Öcalan, sizleri görüşlerini iyi anlayamamak, yanlış biçimde sunmak ve eleştirileri davet etmekle suçlayacaktır” dediğini yazan Çandar, Öcalan'ın yasal Kürt aktörleri yine bir yıl önce nasıl sıkıntıya soktuğunu anlatıyor:
"Öcalan’ın liderliğini kabul eden ve yasal alanda faaliyet gösteren Kürt aktörleri açığa düşürme durumu ilk defa da olmuyor. Yaklaşık bir yıl önce Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapattığı vakit, ‘sine-i millete dönme’ yani TBMM’yi terk etme kararının açıklanmasından sonra, İmralı’dan “Geri dönün” hükmü gelmiş ve DTP, BDP olarak TBMM’ye geri dönmüştü.
Son iki haftanın gelişmelerinin üzerine Öcalan’ın son açıklamasıyla ‘yasal Kürt siyaseti’ taktik bakımdan sıkıntılı bir döneme girebilir.
Varılan noktaya bakarak ‘devlet’ ve ‘hükümet’in, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, MGK’dan şuna buna uzanan geniş ve ‘meşru’ yelpazede, son iki haftanın gelişmeleri sonucunda ‘haklı’ ve ‘güçlü’ çıktığını söyleyebilir miyiz?
Söyleyemeyiz. Derece derece farkı olsa da onlar da başka türlü açığa düştüler.
Kimi vakit ‘isteri krizi’ni andıran bir hal alan ‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Dil’ haykırışları içinde demokrasi güzergâhında ‘teklediler.’ "
HEP AYNI OYUN
Vatan yazarı Ruşen Çakır da Öcalan'ın açıklamalarının devletle yürüttüğü görüşmeleri gölgelememesi adına yapılmış olabileceği ihtimaline değindi. Ancak Öcalan'ın sorumluluğu hep başkalarına atmasının yeni olmadığını, da şu sözlerle dile getiriyor:
"Aslında buna benzer olayları defalarca yaşadık: Öcalan İmralı’dan gerek PKK, gerek BDP, gerekse isim belirterek tek tek şahıslara talimatlar yağdırdı ve söz konusu kişi ve kurumların bunların gereğini yerine getirirken ister istemez yaşanan sıkıntı ve sorunların hiçbir şekilde sorumluluğunu üstlenmedi, bütün yükü o kişi ve kurumların sırtına yükledi. Bunun sonucunda o kişi ve kurumların iradesi iyice zayıflarken Öcalan’ın otorite ve gücü daha da arttı. Öcalan çizgisindeki Kürt siyasi hareketinde kimse onu eleştirme cesareti gösteremediği, göstermeye kalksa da yeterli güce sahip olamadığı için bu gidişin tersine çevrilmesi asla söz konusu olacağa benzemiyor."
HER TÜRLÜ SÜRPRİZE HAZIR OLUN
Ruşen Çakır, sözün özünü, kabul edilsin ya da edilmesin Öcalan gerçeğini yazısının finalinde yapıyor:
"Bir bakarsınız Öcalan bir başka avukat görüşmesinde BDP’lileri “demokratik özerklik” konusunda yeterince ısrarlı olmadıkları için yerin dibine batırır. Sözün özü: İnisiyatif büyük ölçüde Öcalan’da olduğu ve kendisi de bunun farkında olduğu için her türlü sürprize hazır olmak gerekir."