BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,88
ALTIN 2.971,23
HABER /  POLİTİKA

Öcalan ile müzakereler sona mı erdi?

Roj TV'nin dünkü son yayına katılan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan'la devlet arasındaki müzakereler konusunda çarpıcı bir iddiada bulundu.

Abone ol

Terör örgütü PKK'nın yayın organı olduğu gerekçesi ile Fransız Eutelsat uydusu üzerinden yayını durdurulan Roj TV'nin dünkü son yayına katılan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, müzekarelerin çözümün en kritik aşaması olduğunu, güveni yitirmemek gerektiğini belirterek, yapılan görüşmelerle ilgili konuşmayı hiçbir şekilde uygun bulmadıklarını söyledi.

BDP lideri Selahattin Demirtaş, Öcalan'ın iki kelimesinden yola çıkarak, "PKK ile devlet arasındaki görüşmelerin tıkandığı" yorumunda bulundu.

Roj TV'nin stüdyo konuğu olan Demirtaş, Ortadoğu'daki yeniden yapılanma içinde Türkler ve Kürtler'in ortak strateji içerisinde sınırlar değişmeden ortak vatanda, Kürtler'in kendi öz yönetimleri temelinde bir yönetim istediklerini söyledi.

Almanya'da katıldığı toplantıda PKK'nın İmralı'da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken elebaşı Abdullah Öcalan'ın özgür olmasını, Kürtler'in ana dillerinde eğitim görmesini, Kürtler'in kendi öz yönetimlerinde kendi kaderlerini tayin etmesini ve kendi ülkelerinde karar sahibi olması gerektiğini istediklerini anlattı. Türkiye'de Kürtler ile diğer toplulukların kültürel temeller doğrultusunda bütün dil haklarına sahip olmasını, eşit vatandaşlık doğrultusunda yaşamasını parti programına aldıklarını anlatın BDP lideri, şöyle dedi:

"Kürtler'in tarihi bir coğrafyası, vatanı vardır; Kürdistan'dır. Bu coğrafyada ve kültür, ekonomi üzerinde söz hakkı vardır. Bunu kullanmak tek başına devletin Ankara merkezli devletin egemenliğine ters değildir. Birlikte paylaşılabilir. Bunun adı; özerklik hukukudur. Türkiye'nin her yerinde uygulanabilir. Kürt halkı Ortadoğu'nun siyasi gücüdür. Kürtler, üzerinde oynanacak dizayn edilecek halk olmaktan öte, bu süreçte rol alabilecek bir halktır. Başka bir halkın devletin ulusun vicdanına kendisini teslim edemez., BDP de bunu savunamaz."

"ÖCALAN MUHATAPTIR"

Selahattin Demirtaş, Kürt sorununda çözümün muhatapları konusunda görüşlerini geçmişte de dile getirdiklerini, müzakere süreçlerin olması, olgunlaşması için çağrılar yaptıklarını, "Öcalan muhataptır" dediklerini anlattı.

Demirtaş, "Doğru kişi ile konuşmanın yanı sıra doğru amaç çok önemlidir. Müzakere; karşınızdakini ezmek tasfiye etmek için kullanılan bir mekanizma değildir. Hükümetin en büyük hatası bu olmuştur. Aksi halde müzakere gibi saygınlığı, güven esas olan bir mekanizmanın içini boşalır. Müzekerelerin sağlıklı, içi doldurulmuş güven verici olması gerektiğini defalarca uyardık. Sürekli zaman kazanmaya; 12 Eylül referandumunu, seçimleri atlatmaya çalıştılar" diye devam etti.

BDP olarak insani ve politik açıdan tek kurşunun atılması taraftarı olmadıklarını, müzekerelerin başlaması halinde bunun 1 hafta, 1 yılda sonuçlanmayabileceğini, iyi niyetli girişimi kendilerine yönelik her türlü baskıya rağmen destekleyeceklerini Anayasa uzlaşma komisyonunda bulunma nedenlerinin de bulduğunu söyledi.

"BİZ AÇIKLAMAYIZ"

Demirtaş, taraflar arasında müzakerenin çözümün en kritik aşaması olduğunu, karşılıklı güvene dayandığını, güvenilirliği yitirmemek gerektiğini, meşru ve haklı talepleri olan taraf olduklarını güncel ve kısır çekişmelere bunun feda edilemeyeceğini bildirdi.

BDP lideri, Abdullah Öcalan, PKK, 'Demokratik Toplum Kongresi' ve BDP ile görüşmeler yapıldığını, bu konuda neden sessiz kaldıkları sorulunca, müzekereleri koz, siyasi rakipleri yıpratma olarak kullanmayacaklarını söyledi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şöyle konuştu:

"Müzekereleri ne olursa olsun tekrar denenmesi gereken mekanizma olarak görüyoruz. AKP ve başka kurum kuruluşa karşı kullanmadık. AKP bu süreci dinleme, ortam dinlemesi adı altında yargı eliyle bize karşı kullanıyorlar. Bakanlarla yapılan görüşmeler de takılmıştır. Onları da yargı eliyle bize karşı kullansınlar. Habur'da olup bitenlerle ilgili gayri ahlaki hiçbir duruş içinde olmadık. Bütün yaptıklarımız son derece meşru ahlaki, hukuki yapılması gerekenlerdi. Ortaya sonuç çıkmamışsa hep birlikte sorumluyuz. Süreç çözmüşse herkesin payı vardır. Sürecin yeniden başlaması için yeniden güven oluşması gerekiyor."

"O İKİ CÜMLEYİ DEĞERLENDİRİYORUZ"

Demirtaş, Abdullah Öcalan'ın geçen hafta kardeşi Mehmet Öcalan ile görüşmeye çıkmadığı hatırlatılınca, bunun aktif bir tutum, politika belirleme olduğunu söyledi. Demirtaş, Cezaevi Müdürü aracılığı Öcalan'ın ilettiği 2 cümleyi değerlendirdiklerini, kendi durumu ile Ortadoğu'daki durumun hassas olduğunu, yeni görüşme olmadığı anlamını çıkardıklarını anlattı. BDP Genel Başkanı, şöyle devam etti:

"Müzekerelerin tıkanma yeri de orasıdır. Demek ki hala orada kapılar açılmamıştır, müzakere yoktur, tecrit, tutuklama politikası devam ediyor. İmralı'da herhangi bir çözüm arayışının olmadığı, olmayacağı anlamına geliyor. Müdürün ilettiği mesaj böyle ise böyle okumak gerek. Frankfurt ve Köln'de de ifade ettik. Bu durum Öcalan için 1999'dan bu yana devam eden tecrit anlamına geliyor. Özel hapishanede beton çukurda arkasında milyonlar olan bir siyasi kişinin tutulması; 35 avukatı ile görüşse de tecrittir. Orada tecritin bittiğini söylemek için özgür olması, güvenlik, sağlık sorunlarının çözülmesi gerekir. Kardeşi ile görüşmeyerek baskı politikasına tepki göstermiştir."

Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanmasının 13'üncü yıldönümü olan 15 Şubat öncesi ve sonrası İmralı'da var olduğunu söylediği tecriti en güçlü biçimde dile getiren protesto yapılması gerektiğini savunurken, "Bir kişinin özgürlüğünü istemek suç, gayri meşru değildir. Bu ölümlerin önüne geçecekse herkesin görevidir" diye devam etti.

Demirtaş, Anayasa görüşmelerinde taleplerimizin yer almadığı bir anayasaya evet demeyeceklerini, ana dilde eğitimin kendileri için kırmızı çizgi olduğunu belirtirken, "Yeni anayasada biz eksiğiz. 12 Eylül Anayasası, Kürdü inkar, kimliğini, örgütlenmesini, kendisini yönetmesini engelleyen bir anayasadır. Yeni anayasada bunlar varsa yeni deriz. Bunlar yoksa anayasa yok demektir. Bizim de bunu kabul etmemiz söz konusu değildir" dedi.