Observer gazetesi, 13. İstanbul Bienali'ne ilişkin değerlendirme yazısında 'kamusallaşma' ve Gezi Parkı odaklı bienal teması için "Türkiye'de sanat çin sanat günleri bitti" yorumu yapıyor.
Abone olObserver gazetesi, 14 Eylül’de kapılarını açan ve 20 Ekim’e kadar sanatseverleri ağırlayacak olan 13. İstanbul Bienali’ne ilişkin bir değerlendirme paylaşıyor bugün okurlarıyla.
Bu yıl kamusal alanın gücüne odaklanan ve Gezi Parkı protestolarından esinlenen sanatçıların katılımıyla gerçekleştirilen “Anne, ben barbar mıyım?” başlıklı bienale ilişkin haber David Batty’nin imzasını taşıyor.
Bienal organizasyon ekibi, daha önce Taksim, Tarlabaşı, Haliç Tersanesi, Karaköy ve Galata Köprüsü’nden Eminönü’ne uzanan bir güzergâh belirlemiş ancak daha sonra küratöryel değerlendirme sonucunda sergilerin iç mekânlara taşınması kararına varılmıştı.
Observer gazetesi, bu karar için “Sanat fuarı, son protestolardan sonra ‘taktiksel geri çekilmeye’ gitti ve sergileri galerilere taşıdı. Ama öfke ve mizh hala görünür şekilde mevcut” yorumunu yaptı.
Observer, “Protesto sanatı mı? İstanbul Bienali Taksim Meydanı’nın ruhunu arıyor” başlığıyla paylaştığı değerlendirme yazısına şu sözlerle başlıyor:
“Şimdilik, Türkiye’de ‘sanat için sanat’ günleri sona erdi. Taksim Meydanı’ndaki gösterilere polisin baskısı, geçen hafta ülkenin en önemli çağdaş sanat etkinliğinin açılışı üzerine gölge düşürme tehdidi yarattı. Sokak dövüşüne alışık olmayan uluslararası sanat toplulukları, partilerden ve özel gösterimler arası gidip gelirken kendilerini hiç de hoş olmayan göz yaşartıcı gaz bulutları arasında buldu.”
Observer, basın gösterimi sırasında ‘ortamın sakinleştiğini’ belirtip “Ama olaylar 88 Türk ve uluslararası sanatçıyı bir araya getiren bu yılki bienalin siyasi meselelerde taraf olmaktan kaçınmakta ne kadar zorlandığını gösterdi ve kendisinin tartışmaların kaynağı olduğu” yorumunu yaptı.
'Taktiksel geri çekilme'
Gazete, bu yıl bienale verilen “Anne, ben barbar mıyım?” başlığı için de “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın giderek otoriterleşen rejiminden duyulan memnuniyetsizliğe işaret ediyor” diyor.
Observer gazetesi bienale ayırdığı tam sayfasında, Halil Atındere’nin Sulukule’deki kentsel dönüşümü ‘Tahribad-ı İsyan’ adlı hip hop grubunun hikâyesiyle aktardığı videodan bir fotoğrafı da paylaşıyor.
Bienal küratörü Fulya Erdemci’nin de görüşlerine yer veren gazete, “[Erdemci] bienalin de ‘gentrifikasyon’ (soylulaştırma) kurbanı olduğunu söylüyor. Çünkü en önemli mekânlarından, Boğaz manzaralı Antrepo 3 de ‘beş yıldızlı otel veya alışveriş merkezine’ dönüşecek” diyor.
Bienal mekanlarının galerilere taşınması için ‘taktiksel geri çekilme’ ifadesini kullanan Observer gazetesi, bu karara tepki gösteren Yeditepe Üniversitesi Çağdaş Sanat Teorisi Öğretim Üyesi Marcus Graf’ın da şu sözlerine yer veriyor:
“Sergileri şehirden çekip beyaz küplerin içinde düzenlemek bana doğru gelmiyor. Orada her şey sanat ve kültür takipçileri tarafından her halükarda onaylanıyor ve kabul görüyor. Bunun büyük bir başarısızlık ve kaçırılan bir şans olduğunu düşünüyorum.”
Gazeteye konuşan İstanbul merkezli Ortadoğu çağdaş sanat yazarı Arie Amaya-Akkermans da Marcus Graf’la aynı fikirde:
“Bu halkla kaynaşmak değildir. Terk edilmiş binaları kullanıp onları sanat mekanlarına dönüştürmelilerdi.”
Observer gazetesi, yazısında bienale katılan sanatçılardan Hito Steyerl ve Christoph Schafer’in de çalışmalarını tanıttı.