14 Aralık cemaat operasyonunda gözaltına alınan Ekrem Dumanlı, Bugün TV'de konuştu. Dumanlı internete servis edilen görüntüleri "biz sızdırmadık" derken yeniden tutuklama talebini yorumladı.
Abone olZaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Bugün TV'deki Özgür İfade programında Nazlı Ilıcak, Hayko Bağdat ve Prof.Dr. Mustafa Erdoğan'ın sorularını cevapladı.
14 Aralık operasyonuyla gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan Dumanlı mahkeme sorgusu görüntülerinin internete sızdırılması için "Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde seyrettirildiğini söylediler." dedi. Dumanlı, savcılığın kendisi hakkında tutuklama istemiyle mahkemeye yapılan itirazı ise "Fuat Avni parantezini kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli." diyerek yorumladı. Dumanlı siyasete gireceği iddialarına yanıt olarak "Bizim ülkemizde insanları döve döve bazen söve söve bitirirler. Benim siyasette gözüm yok. Ben gazeteciliği seviyorum." dedi.
İşte Ekrem Dumanlı'nın açıklamalarından satır başları:
MAHKEME GÖRÜNTÜLERİNİ KİM SIZDIRDI?
Düne kadar Ekrem Dumanlı'nın tutuklanması gazetecilik değil demesi bugün başka plak devrede. Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde seyrettirildiğini söylediler.
80 saat bekledikten sonra mahkemeye sevk edildik. Avukatların doğal olarak savunma yapmak istemiyorlar. Çünkü neyle suçlandığımızı bilmeden nasıl savunma yapacaktık. Neyle suçlandığımızı bilmiyorum. Kocaman kabarık bir dosya var. Hâkim gizlilik kararı var diyor. Avukatımız gizlilik değil kısıtlama var diyor.
Youtube'de yer alan 2 dakikalık görüntü sadece savunmaya giriş. 10-15 dakika savunmam var. Bunun benim aleyhimde değil. Ben bunun tamamını yayınlamak isterim. Tüm dünyaya ‘işte benim bütün savunmam budur’ bilinsin isterim. Ama bir hukuki bir sorun var diye bekletiyorduk. Ama Youtube'dan görüntüler vardı. Avukatlarım hemen suç duyurusunda bulunalım dediler. Ama bundan önce Ankara'da bir kısım devlet erkanına izlettirildiğini ve öfkelendiklerini duydum.
"SUÇ VARSA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VAR"
Ben dosyamı biliyorum, savcılıkta verdiğim ifade ortada. Herhangi birimizin hukuk fakültesinden mezun olmasına gerek yok. Alın o soruları bakın. Tutuklayın diyen insan bile hakim cübbesini giyse bile tutuklayamaz. 1 saat önce bebeğim oldu önemli değil görmeyeyim. Ama iki makale bir haber. Başka şeyler de var. Başbakan'a açık mektup niye yazdın diyorlar. Suç var mı? Suç varsa sorumlu yazı işleri müdürü var. Benim kanaatim şu, avukatlarım hakim baştan kararı vermiş dediler. Önyargılı soruşturma olmaz. Bunlar bir gün tarih huzurunda değerlendirmeden geçecek. İnsan kariyerini bu kadar tehlikeye atar mı?
"HANGİ TERÖR ÖRGÜTÜ?"
Terör örgütüne üye olmak çıktı. Hangi terör örgütü. Ergenekon'da da karşımıza çıktı. Ergenekon avukatları terör örgütü diyemezsiniz dediler. Adaletin verdiği bir karar yok çünkü. İddia edilen Ergenekon Terör Örgütü. Anlayamıyorum. Nerede terör örgütü, silahlı terör örgütü nerede. Devletin egemenliği gitti başka maddeler geldi. Avukatlarımız ona da itiraz etti.
Başa gidecek olursak cuma günü adliyeye gittik. Hakkımızda soruşturma varmış biz geldik. Birşey varsa Hadi Bey'e diğer savcılara. Varsa gelin ifademizi alın dedik. Yazı ile bunu bize bildirebilir misiniz? diye sorduk. Bize yazılı cevap verildi. Cumartesi günü hakkımızda yakalama kararı olduğunu öğrendik.
Adliyeye gittiğimizde terör örgütü, üyeliği ve yöneticisi olmak karşımıza geldi.
80 saat bekledik. Savcıya benim STV ile ilgim yok. Müsaade ederseniz iki hikaye, iki tiyatro ve bir sinema kitabım var. Senaryolara lütfen böyle yaklaşmayın. Yoksa bunun sonu olmaz dedim.
Yıllar önce muhafazakar kesimde derin boşluk: Kültür, sanat diye bir yazı yazmıştım. Eleştirildim. Ama ben de gazeteye Kültür Sanat'ta başladım. Daha sonra gazetenin üst yönetimine geldim. Yoksa tiyatroyla hayatımın sonuna kadar devam etmek isterdim. O senaryoda öyle geçti bunda böyle geçti.
Necip Fazıl'dan örnek vereyim dedim. Necip Fazıl tutuklanıyor. Muazzam bir savunma yapıyor. Yazıdan ilham alınıp da adamın birisi bir şey varsa bunun sonu yok. Bir adam birini öldürse kıskançlıktan dolayı adamı mezarından çıkarıp idam mı edeceksiniz.
YENİDEN TUTUKLAMA TALEBİ
Amasız fakatsız bakmak lazım. Tehlike büyük. Fuat Avni parantezini kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli. İki makale bir haber mi diyorum evet diyor. Buna bakarak tutuklama olacaksa, siyaset emrettiği için olacaksa öyle bir ihtimal veremiyorum.
"ÜLKE İŞGAL EDİLSE BUNDAN FAZLASI YAPILMAZDI"
16 yaşımda 12 Eylül darbesine şahit oldum. Gözaltına alındım. 13-14 gün askeri kışlada kaldım. Ülkü Ocakları davası vardı. Ben de MHP, MSP arasında biraz da Risale-i Nur talebeleri arasında ilgim vardı. Vatan elden gidiyor psikolojimiz vardı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bir asker müdahale ederdi bir polis müdahale ederdi. Askeri kışlada babası yaşındaki insanlara eziyeti gördüm. Bu ülke işgal edilse herhâlde bundan daha fazlası yapılmazdı. Benim Hasbi diye bir arkadaşım vardı elektrik verdiler. Niye veriyorsun. Zaten gelmiş kışlada kıpırdayacak hali yok. 16 yaşında üç defa hücre cezası aldım. Herkes çok çekti, nur talebeleri muhafazakârlar çok çekti.
"DEVLETİ ELEŞTİRENLER, KUTSAMAYA BAŞLADI"
Vatandaşın üstünde despotik baskı olması ben bunu yaşadım. Babama söyleyince babam olur mu öyle dedi. Siyasal İslam diyeceğimiz genel geçer itibari ile devlet düşmanlığı üzerine vardı. Milliyetçi ve İslamcı muhafazakarlar vardı. İslamcılara göre devlet put. Laik devlet yıkılacak diyen arkadaşlarım vardı. Onlar burayı darul harp kabul ederler. O dönemdeki bir arkadaşım devlet nedir, acıkınca yediği bir puttur diyen arkadaşım vardı. Devleti yıkmak İslami devleti kurmak ideali vardı. Onlarda bir değişim yaşandı. Düne kadar devleti kötülüğün anası kabul eden bir kısım siyasal İslamcılar devletin bazı önemli noktalarına gelince kutsamaya başladı. Hayalimden geçmezdi. Bunun önemli bir temsilcisi devlet şirk kabul edilmez dedi. Şirk Allah ile ilgilidir. Hangi devletten bahsediyorsun. Bazı sıradan sokaktaki vatandaşın milliyetçi muhafazakâr vatandaşın devlet sevgisi vardı. Devletin zulmüne razı olurdu. Sarsıntılar yaşadı. Devlet için canımızı veriyoruz ama bize işkence yapıyor diye. Nur talebeleri sıkıntılar yaşadı.
"ALNI SECDELİ İNSANLAR ZULMEDİYOR"
Devletin sınırları nedir? Dindar diye gördüğümüz alnı secdeli diye gördüğümüz insanlar devleti yönetiyor. Ama zulmediyor. Bu zulüm devlet tarafından yapıldığına göre sorgulamamız lazım. Devletin, bireyin sınırı nerededir. Hayırlı bir tartışma ve buradan ders alınması gerekiyor.
"ULUDERE'Yİ DUMANLI'DAN BAŞKA SAVUNACAK ADAM KALMADI MI?"
Gazete yönetiyorsunuz bir günde yüzlerce olay oluyor. Şunu şöyle yapsaydım dediğiniz oluyor. Roboski mesela. ATV'de Tayyip Erdoğan'a sordum. Özür dileyecek misiniz? Dedim. Dersim'den özür diliyorsunuz da bundan niye özür dilemiyorsunuz dedim? Uludere'yi Ekrem Dumanlı'dan başka savunacak adam kalmadı mı dediler. AKP'yi destekledim, reformistken AB yolunda ilerlerken destekledim. Herkes destekledi. Ergenekon davası AB ilerleme raporunda 'bir fırsattır' diye geçiyordu. Sonra hayal kırıklıkları başladı. Gezi olaylarında ilk 2-3 gün çok masum olduğunu doğru olduğunu yazdık. Çok ağır eleştiriler aldık. Yöneticilerle karşı karışay geldik. Yakma yıkmaya gelince tatbiki biz ona destek vermedik. Normalde bunundemokratik barışçıl olduğunu söyledik. Dönemin yöneticileri neden böyle yapıyorsunuz dediklerinde. Bizim söylediklerimizle Abdullah Gül, Bülent Arınç arasındaki ne fark var. Makul başladı. Yangına benzin döküyor gibi çocukları kovalamak yanlış oldu.
ERGENEKON DAVASI
Bizim zihnimiz de çözümlemek lazım. Enver Paşa'nın Babı Ali'yi bastığından beri bir takım cuntalar oldu. Halkı ezmeye yönelik idareye el koydu. İsmet Paşa'nın söylediği şey, Talat Aydemir'i idam ettiriyordu. Bunları da kabul edelim. Bunlar sadece askerin günahı oldu. Hep gazeteler, yazarlar oldu. Hasan Cemal çok çarpıcı anlatır. Darbede aynı çalıştığımız bir delikanlı askeri üniformasını giydi geldi. Bunlar oldu. Ergenekon'da biz samimiyetle yaklaştık. Demokratikleşme, askeri cuntadan kurtulması diye yaklaştık. Kötü niyetimizden değil. İlker Paşa'yı diğerini tanımayız. Şuna zarar gelsin diye bir düşüncemiz oldu. Bizim bir fırsat Türkiye'nin şundan kurtulması lazım diye düşündük. Askerin, parlamentonun, cumhurbaşkanın görevini yapması gerekir diye düşündük. Ben ahirete inanan bir insanım. Karışıma çıkacağını düşünerek söylüyorum. Biz bunu samimi bir demokratik mücadele diye savunduk. Ama biz nereye geldik. Devlet canavara dönüşüp Emevi'de Abbasi'de Osmanlı'da da oldu. Halife de olsa İmamı Azam'a zulüm etti. İmamı Azam hapishanede vefat etti. Ben sizin icraatınızı beğenmiyorum dedi. Şimdi İslam, devlet zulümü bunu bir kez daha düşünmek gerek. Devlet birey, zulüm hukuk bunun sonucunda hayırlı bir sonuç çıkacağını düşünüyorum.
BÖCEK VE CEMAAT İDDİASI
Böcek olayı duyudu kouşuldu, cemaat koydu diye, Biz üç kişi dönemin başbakanı çok samimi bir şekilde şunu söyledim. Şu böceği kim koyduysa bulun açıklayın. Kimse camiayla merhabası varsa biz de yüzüne tükürelim. Sen nasıl olur da başbakanın odasına böcek koyarsın. Bekletildi bekletildi 2.5 sene sonra bu ilişkiler bozuldu diye gündeme getirildi. Havadan sudan konuşulurken bu konu açıldı. Rica ettim. İnsanların üzerinde bu kadar soru işereti uyandırmayın dedim. Dağ başı değil giren belli çıkan belli. Savcılık soruşturma başlatsın kimse bu adam adamlar çıkarın. Bekletildi birçok hadise var. Mustafa Bey'in sözlerinin üzerine birşey söylemek istiyorum. Devlet sırrına bürünmüş zulüm. Devlet bir aygıt bir araç aslında. Devlet kutsanacak secde edilecek uğruna can verilecek bir şey değil. Devlet milletten aldığı vergilerle, vergi verenler bilince değil. ABD'de böyle olsa kıyamet kopuyor. Ben vergi verenim sen kimsin diyor. Vergi bilinci oluşmamış. Ülkeyi yöneten kızıp marmaray'dan gitmeyin diyor. Marmaray senin mülkün değil. Vatandaşın vergileriyle yapıldı. Aleviler Cemevi istiyoruz diyor. Vergiyi toplarken ayrım yapmıyorsan yatırım yaparken de yapmayacaksın. Adaleti getirirken insanları ayıramazsın.
"İNSANLARDAKİ KORKU DUVARI YIKILIYOR"
Devlet birey hukuk bir entellektüel tartışma konusu. Alnı secdeli insanların yönettiği devlet sade vatandaşa zulmetme kertesine geldi. Anadoluda sıradan vatandaş maliye müfettişi gönderiliyor. Sen zaman'a abonemisin sohbete mi gidiyorsun? Alsa ne olur. Bunlar legal faaliyet. İşadamları derneğinde olduğu için market bakkal seviyesinde işadamına kötü muamele yapılıyor. Devlet düzeyinde. İnsanlarda bu korku duvarı yıkılıyor.
Babamı aldım köye götürdüm. Uzakta bir aile oturuyor. Güneydoğuda akraba. Gelen yemeği yiyelim dediler. Orada gençlerden biris 'ben biraz camiaya yakın bir insanım dedi. O da Azerbaycan'daki okulu ziyaret etmiş. Genç 'geçen haftaya kadar bütün arkadaşlarımın dükkanlarına maliyeciler geldi. sadece belli bir fikre sahip oldukları için dedi. Bana gelmediler üzüldüm. Geçen hafta geldiler çok şükür dedim' dedi. Bu hesap sorulmalı.
"YAŞANANLARA ÜZÜLEN AKP'LİLER VAR"
En çok üzelenler arasında AKP tabanı var. Birisi pusula yazmış göndermiş. İçimize sinmiyor diyor. Üzülüyoruz diyor. Hidayet Bey için de benim için de. Biz uzayda yaşamıyoruz. 20 yıldar gazetecilik yapıyoruz. AKP, BBP, HDP'den çok sayıda insanın bu yapılan yanlış bu kadar tozutmaya gerek yok. Sonuçta ortada birşey yok. Ben umut besliyorum.
"CEMAAT TÜRKİYE'YE ÇOK ŞEY KATTI"
O kadar koyu bir koyu cemaat düşmanlığı yapılıyorki, cemaatin yaptıkları unutuluyor. 1994 yılı Cem Karaca'nın katıldığı toplantıda 'demokrasiden geriye dönüş yoktur' deniliyor. O dönemde hazmedilecek birşey değil. Şimdi oradan tutun cemaatin yaptığı şeyleri düşünün. Bu ülkede çeşitli grupların haklar konusunda kendisini paraladı. Bartelemo ile görüşmede odaya girdim. Ben kaltım çekti fotoğrafı. Barhelemeo bu fotoğrafı yayınlamasak dedi. Çok zor dönem. Bugün Barhthelemo bir sorunu olursa Adalar'daki kaymakamla idare ediliyordu. Yayanlamasanız dedi tabi dedi. 2-3 gün sonra Ali Kırca bu haberi söyleyince haber şey olmaktan çıktı. 1996 yılında. Tahayyül bile edilemezdi. Ne Diyanet işleri muhatap kabul ederdi. Dinler arası diyalog var Alevilerle ilgili var. Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan ile görüşme var. Affınıza sığınarak söylüyorum. Bunlar vebalı gibi bakılıyor. Filmi geriye sararsak. AB nedir? Hristiyan klübü. İlk defa canlı yayında Fethullah Gülen Hocaefendi'nin söylediği 'AB'den kopmaya gerek yok' dedi. Türkiye'ye katkısı olmamış gibi davranılması Zaman gazetesinde bir burukluk oluşturuyor. Adeta bunlar unutulup Zaman, STV, Fethullah Gülen Hocaefendi, hareketin demokratikleşmeye katkısı oldu. Yurtdışında da yurtiçinde de oldu. Bürokrat meselesi, bugün cemaatçi bürokrat diye zikredilen insanlar camiaya ne kadar yakınsa AKP'ye de okadar yakın. Yargıdaki insanların cemaatçi diye lin ediliyor ya, o insanlar cemaate ne kadar yakınsa AKP'ye de o kadar yakın. Kavga insanların karakterini ortaya çıkarır. Kim belaltı vuruş yapar, karalama, gıybete dalarsa karakter zaafı vardır. Kavganın da bir rajonu olması lazım. Aynı mahallenin çocuklarıyz. Hangi bürokrata sorarsanız bakanlar. milletvekilleriyle en az okadar görüşüyordu. İnsanlar yok arkadaş sizi dinlemiyorum başka yeri dinliyorum diyemez. Kendilerinin bağı yokmuş gibi.
"HÜKÜMETİN MÜSADESİ OLMADAN KCK OPERASYONLARI YAPILAMAZDI"
KCK meselesi Allah aşkına İçişleri'nin Başbakan'ın müsadesi olmadan hangisi yapabilir. Dalga dalga aylarca sürmüş bir dava. KCK paralel yapıdır deyip bunu unutup 2 sene önce Ergenekon gerçek diye bir çalışma yapıldı. Ergenekon hayal noktasına gelen yandaş medya diye tabir edilen bütün arkadaşlar oradaydı. Herşey unutulup da bütün kötülük ben bunu Avrupa'da da gördüm. Ergenekon süreci devam ediyor. Hayal edin düşünün. Güvenlikçi ve reformist kanat var. Avrupalılar soruyor yok kardeşim. Alır terfi ettirir, sürgün ettirik nezamana kadar ayrışım yaşanana kadar. Şimdi Avrupalılar bizi kandırmışlar diyor. Türkiye o günden sonra hangi reformu yaptı.
1915 taziye jestinin dışında reformist ne yapıldı. Cemaat izin vermiyor. Cemaat gitti ülke nefes alsın. AB yolunda takır takır yürüyoruz da engel olan mı var?
DERSHANE MESELESİ
İki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Dersane meselesi. Bir süre dershane Türkçe öğretmenliği yaptım. Dershanecilik konusu, Türkiye'de özel okulda okuyan ve devlet okulunda okuyan öğrenciler var. Özel okulda okuyanlar bir iki tur bindiriyor. Devlet okulda okuyanların özel okula gönderemeyenler insanlar dişinden tırnağından tasarruf yapıyor dershaneye gönderiyor. Fırsat eşitliği yakalayayım diyor. Hüseyin Çelik'e de Nimet Hanım' da anlattım. Boğaziçi, Bilken'e gidenlerin çoğu dershaneden gitti.
"YOLSUZLUKLARDAN HABERİMİZ YOKTU"
17 Aralık sabahına kadar bu yolsuzlukların olduğunu bilmiyor muydunuzdeniyor evet bilmiyoruz. Uçağa bindin bir yere gidiyorum. Türkiye'de çok önemli bir iş yapan işadamı Türkiye temsilcisi yanınıza oturabilir miyim diye sordu. Yanıma oturdu, bizim bir derdimiz var dedi. Adamı uzaktan tanıyorum. Bizden iki defa okul yapacağız diye para aldılar dedi. Şimdi de cami için istiyorlar. Muazzam bir para söyledi. Ben gazeteciyim yarın manşet yapayım dedim. Dava açarım dedi. Ne için anlattın peki, seni siyasi liderlerseviyorlar rica etsen ben temsilciyim. Cami için şu parayı verdim diyemem. Ben de kusura bakma ben de onu diyemem dedim. İş takibi yapıyor derler dedim.
Dedikodular çok artmıştı. Yaşlı bir adam geldi gözyaşı ile bir bina yaptırdım binamın herşeyi uygun açılış yapılacaktı geldiler benim ana caddeden girişimi yıktılar dedi. Benden şu kadar para istediler verdim yine çözmüyorlar dedi. Aynen yine manşet yapalım dedim. Ben dava açarım yalancı derim dedi. Peki ne diye bana geldin dedim. İki tane şahit arkadaşım var. Senden şunu istiyorum falan belediye başkanıyla konuş dedi. İnsanın vicdanı sızlıyor. Adamcağız işini çözdü. Somut birşey yok. Haber yapılamıyor.
Dershane meselesi olmasa bile biz bu pozisyonu almaya mecburduk. Birkaç gazete dışında herkes yapardı.
POLİTİKAYA GİRECEK Mİ?
Bizim ülkemizde insanları döve döve bazen söve söve bitirirler. Benim siyasette gözüm yok. Ben gazeteciliği seviyorum. Haktan hukuktan ayrılmamaya çalışıyorum. Bizim meslek çok zor. Tahşiye meselesinde de savcıya sordum Tahşiye örgütünden bahsediliyor. Şöyle söyleyeyim 'insanların evine silah konulacak' Hizbullah gibi aklıma geldi. Tahşiye yayınevi ile ilgili bizde yanlış bir haber çıktı. Bu bir yayınevinin bileceği bir konu değil. Gazeteye tekzip gönderilir. Biri çıkıyor bu yaptığınız beni mağdur etti diyor. Kılıçdaroğlu birg ün geldim gazeteye haber Batı Çalışma Grubu'nun haberinde Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu yazıyor. Kıyamet koptu. Çocuğun birisi başka gazetede çalışıyor. Abi benim hatam dedi. Haberi kısaltırken ifade bize ait gibi çıktı dedi. Odama geçerken Kemal bey aradı. Yerden göğe kadar haklısınız dedim. Tekzip gönderin bu bizim hatamız dedim. İnanın ki kasıt yoktu. Dediki ben ne tekzip gönderirim ne de başka birşey. Ben böyle birşey görmedim. Gönlümle yaşamaya devam ediyor.
ERDOĞAN'I KARŞISINDA GÖRSE NE DERDİ?
Bu kadar olmaz derdim. Ayıp olmuyor mu? Diyelim ki birisi size yanlış yaptı, 'hiç kimse başkasının suçundan dolayı cezalandırılamaz' diyelim ki bütün tezleriniz doğru Çorum'un Edirne'nin bir köşesinde esnafın suçu Azerbaycan'daki çocuğun suçu nedir. Birine kızıp da başkasından intikam almak nedir. Uzun zaman dostluğumuz oldu sevgimiz saygımız oldu. Neden bu kadar rahat konuşuyorsun dediler. Ben herzaman gazeteci kimliğimle bunlar yanlış oluyor dedim. Sizi seven arihete de inanan bir insan olarak doğruyu konuşmak zorundayım. Şu üç günlük dünyada bu kadar insana topyekün hakaret doğru değil. Tam kazanma kuşağındayken bir u dönüşü yapmaya Türkiye'yi başka yere savurmaya gerek yoktur diyorum. Senin bunları söylemeye hakkın yok diyebilir.