BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

O fotoğraf 2009’a ait

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan’ın marketin içine sığındığı yönünde sosyal medyaya servis ...

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan’ın marketin içine sığındığı yönünde sosyal medyaya servis edilen fotoğrafın 2009 yılında şoförü tarafından Başakşehir’de çekilen fotoğraf olduğunu söyledi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Soma faciası ile ilgili gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin, “Az önce madenin sahibinin açıklamalarını dinledik. Siz yasal boşluk yok dediniz. Madenin sahibi tarafından yaşam odalarının yasal zorunluluk olmadığı söylendi. Yaşam odası yok. Bu bir yasal sorumluluk değil miydi?” diye sorması üzerine Çelik, “İş sağlığı ve güvenliği yasasının özellikle işverene getirdiği mükellefiyetler var. Bunlar bütün detaylarıyla kanunda vardır. Mevzuat açısından bir sıkıntımız olmadığını defaatle bu işin bakanına, uzmanlarına sorarak geldim. Bunun tartışması içine girecek değilim. Ama neticede yapılan incelemelerde ve araştırmalarda işveren açısından yapılması gerekip de yapılmamış bir şey varsa bu fatura ödetilir. Özelliği o. Ama onun ötesi 2, 2,5 saat basın toplantısı düzenlendi. Bir soru 20 kere soruldu. Bir curcuna oluşturuldu. Keşke adam akıllı bir basın toplantısı olsaydı. Onlar da çok şey bilmiyorlar. Bugüne kadar trafo patlamasından söz ediyordu. Ortaya çıktı ki trafodan kaynaklanan bir yangın değil. Esas yangın nerede oldu, iki galeriye daha ulaşılamıyor. O 18 işçinin olduğu yer. Belki doğru bilgi üzerinden doğru yorumlar yapmamızın daha isabetli olacağını düşünüyorum” diye konuştu.

“BAŞBAKANIN TOKAT ATTIĞINA DAİR BİR GÖRÜNTÜ YOK”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma’da bir vatandaşa tokat attığı iddia edilen görüntülerin sorulması üzerine ise Çelik, “Taner Kurucan diye birisi veya başka birisi bir iddiada bulunuyor. Bununla ilgili görüntü yok değil mi? Görüntü dediklerinizi ben de seyrettim öyle bir görüntü yok. Onun beyanlarına itibar ediyorsunuz ama başbakanın etrafında olan yüzlerce insanın ifadelerine itibar etmiyoruz. Bu size kalmış bir şey. Takdir size ait. Bunu geçiyorum” dedi.

“KEŞKE YERKEL BÖYLE BİR ŞEYİN İÇİNDE OLMASAYDI”
Çelik, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in bir vatandaşa attığı tekmenin de sorulması üzerine şunları kaydetti:
“Yusuf Yerkel’in yaptığı bir açıklama var. Bir tek fotoğraf karesinden yola çıkarak bütün bir gerçeği saptamanız bununla ilgili hüküm tesis etmeniz doğru değildir. İki tarafı birden dinleyeceksiniz. Yusuf Yerkel, yerde tekmelediği kimsenin kendisine saldırdığını, şiddet uyguladığını, kendisini yaraladığını, doktordan 7 günlük rapor aldığına dair açıklama yaptı. Bütün buna rağmen ben, söylediği şey şudur. ‘Sükunetimi muhafaza etmediğim için üzüntülerimi beyan ediyorum’ diyor. Ben de Hüseyin Çelik olarak diyorum ki; keşke Yerkel böyle bir şeyin içinde olmasaydı. Böyle durumlarda polise diyelim ki gösterici saldırır, polisi döver, yaralar. Ama polis buna karşılık dediği zaman polisi tefe koyar çalarız. Aynı şey sizin başınıza geldiği zaman, ben birçok olayda şahit oldum, kameraman arkadaşa birileri tepki gösteriyor ona saldırıyor. Kameraman kendini müdafaa ediyor, suratıma bir tokat vurdun bir de diğer tarafa falan vur demiyor. İşin şekli bu arkadaşlar.”

“BÜTÜN MADENLERİN SAHİBİ DEVLETTİR”
Başka bir gazetecinin madene ruhsat verilmesi noktasında sorumlulukların bulunduğunu ve denetim sorumluluklarına vurgu yapılmasının yeterli olup olmadığının sorulması üzerine de Çelik, “Türkiye’deki bütün madenlerin sahibi devlettir. Maden sahaları özel işletmelere satılmaz, işletme hakkı özel sektöre verilir. Kömür madeni olabilir, mermer madeni olabilir, başka bir şey olabilir. Onların işletme hakkı özel sektöre verilir. Efenim bazıları çıkıyor televizyonda ‘kömür madenlerini kapatalım, vazgeçelim üretmeyelim.’ Sayın başbakan da böyle bir riske işaret ediyor. Uçakların düşme ihtimali var, bütün karayollarındaki araçların kaza yapma ihtimali var. 50 tane ihtimalle her mesleğin bir riski var. Nükleere karşıyız. Bu ülkenin enerjisine ihtiyacı var. Termik santraller, kömür madenlerini kapatın, buna da karşıyız. HES’ler, ona da karşıyız. Rüzgar güllerine karşı ki enerji üretimimiz içerisinde okyanusta bir damladır. Kuşların geçişine mani oluyor ona da karşıyız diyenler var. Bunlar birbiriyle bağdaşmıyor. Biz elbette enerji üretirken çevreye duyarlı olacağız, yeşili katletmeyeceğiz. Devlete ait olan bu kömür madenleri, bu milli varlıklar bunlar. Yer altı zenginliğimiz işte budur. Ya petroldür, ya kömürdür, ya diğer madenlerdir. Devletin bunu tahsis etmek gibi bir sıkıntısı yok. Efendim taşeron işçi çalıştırıldı. Firma diyor ki, biz bunları alıp firmamızda çalıştırıyoruz. Taşeron dediğiniz devlet için geçerlidir. Kaldı ki şimdi Türkiye’de ciddi bir taşeron işçi sayısı var. Çalışma bakanımız 2 yıldan beri bunun üzerinde çalışıyor. Taşeronluk belirli alanlarla sınırlı. Bir kanun çalışmasını bitirdik, bakanlar kurulunda sunum yapıldı, Meclis tatile girmeden bu çıkar. Mesele bu değil” yanıtını verdi.

“ÖNERGEDE SOMA’DAN BAHSEDİLMİYOR, KONUŞMASI 1 MAYIS İLE İLGİLİ”
“CHP yeniden bir araştırma önergesi verdi. Siz de vermeyi düşünüyor musunuz ya da bu önergeye destek verecek misiniz? Başbakan Erdoğan’ın önergede Soma ifadesi geçmediğine dair açıklamaları vardı” sorusu üzerine Çelik şunları kaydetti:
“Tutanakları inceledim. Başbakanın söylediği şey doğrudur. CHP TBMM’de gündeminin oluşturulması için bir grup önerisi veriyor. Eğer 4 siyasi parti grup başkanvekilleri danışma kuruluna kendi aralarında bir anlaşmaya varırlarsa danışma kurulunu kendi önerisini getirir. Anlaşma sağlanamazsa her parti kendi önerisini getirir. CHP grup önerisini getirirken, özellikle sözünü ettiğiniz bu araştırma önergesinin de gündeme alınması teklifinde bulunuyor. Fakat önerge sahibi arkadaş 1 Mayıs’tan bahsediyor, başka şeylerden bahsediyor. Soma meselesinde bundan bahsetmiyor. Ama araştırma önergesinin muhtevası elbette bununla ilgili. Sayın Başbakan’ın söylediği, önerge sahibinin bu meseleden bahsetmediği başka konulardan bahsettiği şeklindedir ve bu doğrudur. Ama önergenin kendisi tabii ki Soma madeni ile ilgilidir. Bu hadiseden sonra devletin bütün kurumları seferber vaziyettedir, burada gerekli inceleme araştırma yapılıyor. TBMM’deki araştırma komisyonları dışarıdan zannedildiği kadar yaptırım gücü yoktur. Meclis’te bir yığın bugüne kadar birçok konuda araştırma önergesi verilmiştir, komisyonlar kurulmuştur. Bazıları Genel kurul gündemine bile gelmemiştir. Bazıları gelmiştir, konuşulmuştur.”

“İSTİFA ETMESİ GEREKENLER VARSA ETMELİDİR”
Bir gazetecinin ortada hiçbir problem olmadığının iddia edilmesine rağmen 300 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatması ve istifa etmesi gereken birilerinin bulunup bulunmadığını sorması üzerine Çelik, “Bu araştırma ve inceleme burada yapılacak olan adli ve idari soruşturmalarda denetçilerin denetimi de vardır bunun içinde. Askerliğini yapanlar bilir; komutan gelecek, bir ay önceden herkes seferber olur. Komutan denetime gelecek diye önceden haber verilir. Bütün masalara peçeteler konulur. Normal zamanda o peçeteler yoktur. Bunu herkes bilir. Herkes birbirini aldatmayı, herkes birbirine karşı rol yapmayı tercih eder. Böylemidir gerçekten. Yani orada haber verildi denetim elemanları gelecek dolayısıyla şunları şunları şöyle gösterin bir şey varsa eğer. Bu tespit edilirse göstermelik denetim yapan veya denetim hakkını yerine getirmeyen kim varsa onlarında tespit edilmesi durumunda gereken yapılır. Kim bunun sorumlusudur? Bu adli ve idari incelemeler sonucunda kimin sorumluluğu tespit edildiyse bu sorumluluğun oranlarına göre istifa etmesi gerekenler varsa tabii ki etmelidir. Ona ben katılıyorum. Gelelim işin diğer tarafına, şimdi siz şu yoktur, bu yoktur dediniz. Arkadaşlar bizim iş sağlığı ve güvenliği yasamızın AB mevzuatına uygunluğunu söyledim. Bunun aksini söyleyen oldu mu şimdiye kadar. Hayır. Uygulamada bir problem var mı işte esas tespit edilecek bu. Yeryüzünde bu kazaları sıfırlamış bir ülke yoktur. Japonya dünyanın en büyük teknolojisine sahiptir işte nükleer sızıntı sonucunda neler yaşandığını hepimiz gördük” ifadelerini kullandı.

“BAŞAKŞEHİRDE ÇEKİLEN FOTOĞRAFI SOMA DİYE VERDİLER”
Çelik, “Başbakan Erdoğan’ın sığındı markette çekilen görüntülerde karışıklık var fakat Başbakan’ın bir kişi ile fiziki münakaşaya girdiği açık görülüyor. Bir başbakanın bir vatandaşla fiziki münakaşaya girmesine nasıl yaklaşırsınız?” diye sorulması üzerine, “Başbakan protestocuların yanına doğru gitmeye çalışıyor ve korumalarına ‘çekilin önümden konuşayım ben bu insanlarla’ diyor. Kastettiğiniz buysa ben bunda bir anormallik görmüyorum. Ama onun ötesinde bu bir iddiadır. ‘Başbakan markete sığındı’ diye bir haber yapıldı. Posta gazetesi video koydu oraya. Arkadaşlar medya etiği diye bir olay var. Sayın Başbakanın 2009’da Başakşehir’de bir markette telefon görüşmesi yaparken şoförü Kayhan Özer tarafından çekilen ve ödül alan bir fotoğraf var. Bunu biliyor musunuz? Bu fotoğraf sosyal medyaya da Başbakanın Soma’da görüntüleri olarak yayınlandı ve’ Başbakan oraya sığındı’, ‘başbakan orada telefonla birileriyle görüşüyor.’ Bu 5 yıl önce Başakşehir’de Kayhan Özer tarafından çekilen fotoğraf Soma’daki marketin içinden fotoğraf diye servis edildi. Buna ne diyorsunuz? Önce iş ahlakı, medya ahlakı. Bu linç kültüründen vazgeçelim arkadaşlar. Bizim kültürümüz ve insani değerlerimiz linç kültürüne müsaade etmez. Vur ama dinle. Kimi itham edecekseniz önce onu da bir dinleyin. Savunma hakkı verin ona. Başbakanın 2009’daki görüntüsü Soma’daki marketin içinden görüntü diye bütün dünyaya servis edildi. NTV diye sanırım bir Alman kanalı bunu ‘Başbakanın markete sığındı’ diye dünyaya verildi. Bunu kim servis etti. Bunu bizim insanımız servis etti. Doğrumuydu, hayır yalandı. Yalan ayıptır, günahtır” dedi.

“HADDİ AŞAN BİR DURUM VARSA YARGIYA HAVALE EDİLİR”
Başbakan Erdoğan’ın korumalarının Soma’da bir vatandaşı dövdüğü yönündeki görüntülerinin sorulması üzerine ise Çelik, “Toplumsal olaylara müdahale etmek, daha vahim sonuçlar oluştura bilecek eğilim varsa, bir yönelik varsa buna mani olmak, önleyici tedbir elbette korumaların görevidir, polislerin görevidir, güvenlik güçlenirinin görevidir. Ama güvenlik güçleri eğer haddi aşarsa, eğer orantısız güç kullanırsa, eğer yasalarının kendilerine vermediği bir yol ve yöntemle insanlara yaklaşırsa hukuk devletinde bu tespit edilir ve yargıya havale edilir” diye konuştu.

“BÖYLE ZAMANDA SİYASETÇİ VE GAZETECİ DİLİNE DİKKAT EDECEK”
Bir gazetecinin “Soma faciasından da görüldü ki ortak açılarda bile kamplara bölünmüş, ayrışmış vaziyetteyiz. Bu olay üzerinden şunu sormak istiyorum; iktidar özelinde siyasetin sorumluluğunu değerlendirir minisiniz” diye sorması üzerine Çelik, şunları söyledi:
“Siyaset topluma örnek olması gereken, toplumu yönlendirme konumunda olan en sivil toplum örgütleridir. Ben biraz önce basın toplantımın başında sadece sayın Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Meclis Başkanlarımıza değil anamuhalefetin dilerleri, MHP ve HDP’nin liderlerine de teşekkür ettim. Onlar yapmaları gerekenleri yaptılar. Sorumlu açıklamalarda yaptılar birkaç istisna dışında. Tabii ki burada siyasetin sorumluluğu var. Dil üslup açısından sorumluluğu var. Bu olay başka türlü olarak cereyan edebilir. Nasıl ki Van’da deprem felaketinde biz hepimiz büyük bir dayanışma içerisine girdiysek, nasıl ki doğuda, batıda herkes bu açıları dindirmek için seferber olduysa buda milli felakettir. Bunu da bu şekilde karşılamalıyız. Ama bunun sorgulamasını da, sorumlularına elbette tespit edip yargının önüne çıkarmalıyız. Böyle zamanda siyasetçi ve gazeteci diline dikkat edecek. Elbette biz yanlış şeyler söylersek toplumun yanlış yapma imkanı daha yüksektir. Topluma önünde olan insanlar yanlış yaparsa alt kademelerde daha büyük yanlışların olması yadırganamaz, yadsınamaz” şeklinde konuştu.
(İHA)