BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,70
ALTIN 2.955,66
HABER /  GÜNCEL

O direnişçilerin sesi oldu!

Önce masum bir eylem olarak başladı. Ardından gelen sert polis müdahalesi olayları tetikledi. Eylem amacından şaştı ve...

Abone ol

Bahar GİRTİ YILDIRIM
İNTERNETHABER / ÖZEL İÇERİK
Başta 'çevrecilik' adına başlayan sonrasında ise sert polis müdahalesiyle amacından şaşan ve günlerdir Türkiye'nin gündemini meşgul eden 'Gezi Parkı eylemi'nin amacı ne? Kime ne mesaj verilmek isteniyor?


Esat Olgun Buharalıoğlu, günlerdir yapılan polis müdahalesine karşı direnen o gençliğin sesi oldu. Türkiye'ye dalga dalga yayılan direnişi anlattı.

Masum bir eylem olarak başlayan Gezi Parkı protestolarının yapılan ilk polis müdahalesiyle tetiklendiğini belirtti ve ekledi;

"Her şey bundan iki hafta evvel, Gezi Parkı'nda toplanan bir grup insanın ağaçların kesilmesine olan tepkisiyle başlamıştı. O azınlıktaki insanların haklı ve çevreci talebi normal olarak karşılanmamıştı. Polisin cebir kuvvetiyle ve orantısız gücüyle sabaha doğru beş sularında, çadırlar yakılmış ve gençler aşırı biber gazına maruz bırakılmıştı. Olayların tetikleyiciliği de bugünden sonra başlamıştı"

Yapılan müdahale sonrası eylemin amacından şaştığını da ifade eden Buharalıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü;

"Türkiye'nin insanları vicdanı fazla olan ve haksızlıklar karşısında sesini çıkartabilen bir millettir. Her şey öyle başlamış ve ortaya kimsenin aklının almayacağı bir tepki yumağı oluşuverdi. Taksim Gezi Parkı'nda başlayan bu tepki ve direniş gösterileri zamanla İzmir, Ankara, Adana, Iğdır, Amed, Eskişehir, Bursa gibi birçok şehirdeki insanlara sirayet etti. Taksim Gezi Parkı üzerinde, devletin kendi kararını kimseye sormadan uygulamaya çalışması bütün bu kaotik durumların oluşmasında patlak vermiştir.

AMACINDAN BÖYLE ŞAŞTI 

Taksim Gezi Parkı üzerinden başlayan bu direniş zamanla başka bir hal almaya başladı. Bu direniş zamanla içerisine; AK Parti'nin alkol yasa tasarısı , Emek Sineması , Uludere Roboski Katliamı , Hrant Dink'in katledilmesi ve diğer önemli siyasi durumların da eklemlenmesiyle olay başka bir hal almaya başladı. Direniş içerisine sadece çevreci refleksler gösteren insanların yanı sıra, demokrasi talebinde olan kesimler de girmeye başladı. Elbette bununla beraber, bugüne kadar her mitingte ve siyasi seçimden boynu bükük ayrılan bazı sol fraksiyonlar da bu direnişte boy göstermiştir. Ancak tüm bu farklılığı tek potada eriterek; Taksim Gezi Parkı eylemcilerini aynı kefeye sokmak abesle iştigal olacaktır. Çünkü bünyesinde birçok farklılığı gözetmesinin yanı sıra çok sesli bir yapıya dönüşmüştü.

İKTİDAR KULAK TIKADI, OLAYLAR BÜYÜDÜ 

AK Parti'nin bugüne kadar muhalefeti sadece MHP ve CHP ekseninde ele almış olmasından olsa gerek; sokaktan gelen bu muhalefeti hiç ama hiç idrak edemedi. Ya da siyasal manevra kabiliyetini yitirerek, bu muhalefeti görmezden gelmeye başladı. Bununla da yetinmeyerek, bu muhalif çıkışın başını kesebilmek adına her türlü dezenformasyonu kullanmaya başladı. Aslında olayların patlak verip, tüm Türkiye'ye sirayet etmesinin altında da maalesef bu durum yatmaktaydı. Bu direnişi ve muhalif sesi duymayan yahut duymazdan gelen İktidar, olayların daha da büyümesine bir nevi neden oldu. Normal şartlarda kısa bir sürede sonlandırılabilecek bir durum, iki haftayı aşkın süredir hem de Türkiye hattında şiddetle sürüyor.

GEZİ ÖNCESİ VE SONRASI 

Taksim Gezi Parkı olayları bize bir çok çıkarımlarda bulunmamıza da vesile olmuştur. İnananlar için "Her hayrın altında bir şerr, her şerr'in altında bir hayr vardır" düşüncesiyle bu olaylara yaklaşabiliriz. Artık siyaset Gezi Parkı eylemlerinden önce ve sonra diye ayrılmıştır. Çünkü artık gençler siyasetin dilini değiştirmişlerdir. Artık akıl ürünü mizahi söylemleri ile siyasetin süregelen o gri ve basmakalıp düşüncesini alt-üst etmişlerdir. Bugüne kadar "converse & blue jeans" gençliği diye eleştirilen ve a-politik görülen 90'lar kuşağı gençlerinin artık kendini ifade ediş tarzına saygı duyulmaya başlanmıştır. Bu gençlerin belki büyük bir çoğunluğu herhangi bir siyasi partiye kendini yakın hissetmediği halde sokağa inmiş ve o konformist siyasetçilerine "ben buradayım" diyebilmiştir. Bugüne kadar sadece "sosyal medya" üzerinden ses çıkartan insanların, artık sokakta vücut bulması aslında sosyal medyanın sadece sanal dünyada yankılanan bir ses olmadığını ve çok büyük bir güç olduğunu anlaşılması açısından da önemliydi. Özellikle Gezi Parkı eylemlerinin ilk günlerinden itibaren, sansür uygulayan geleneksel medyanın bu yanlı tutumu da, sosyal medyanın özgür ve hür yapısının da ne kadar önem teşkil ettiğini görmemiz açısından bize bir örnek vermiştir.

Dünya medyasının İstanbul / Taksim'e yaptığı canlı bağlantılar ve yoğun yayın trafiğini hep bir komplo teorisi içerisinde ele alanları da anlamak mümkün değildir. İnsanlar, yabancı basının niyetini sorgulamadan önce kendi ülke basının olaylara bakış açısını, haberleri ele alışını ve sansürcü zihniyetini eleştirebildiği oranda yabancı basını eleştirmelidir. Tek taraflı yapacağı eleştiriler her zaman eksik ve yanlı olacaktır. Herkesin "haber alma özgürlüğü" vardır, bunun engellenmesiyle halk kendi haberciliğini, elbette başka şekillerde yerine getirecektir. Bu kaçınılmaz bir sondur. Ayrıca bugüne kadar dünyaya "deveye binenlerin bir Ortadoğu ülkesi" imajını yansıtan dünya medyası, bu sefer bir demokratik direnişi de ekranlarına taşıyarak, en azından daha yerinde yansıtma gerçekleştirmiştir. Sadece bu durum bile düşünülmelidir.

İKTİDARIN YAPMASI GEREKEN..

Bu direnişten arda kalan onlarca çıkarım elbette yapılacaktır. Gerek bir özeleştiri gerek de övgü olarak söyleyebileceklerim mevcuttur. Öncelikle, buradaki çok renkli / çok sesli yapının varlığı ve homojen olmayan yapısı iyi incelenmelidir. İçerisinde kalpaklı bayrak taşıyan Ulusalcılar'ın olduğu grupla, BDP bayrağı sallayan insanların aslında bir arada nasıl olabileceğini gördük. Barış sürecini masada yürüten AK Parti'nin, aslında barış sürecini sokakta yaşayan gençleriydi onlar. Ancak muhalif duruşları nedeniyle hor görüldüler, aşağılandılar ve sert mücadeleye maruz bırakıldılar ne yazık ki... Bu Gezi Parkı eylemlerinden sonra belki de İktidar'ın yapması elzem olanların en başında yeni jenerasyon gençliğinin istek ve kaygılarını iyi okuyabilmek ve buna bağlı olarak Sosyal Medya'nın oluşturduğu ağı ve gücü iyi analiz etmeleri gelmelidir. Ancak bu şekilde, kendi partisi ile bağlantı kurmakta zorlandığı seçmene ulaşabilecektir.

DEVRİM ÇIKARTMAK İSTEYENLER DE... 

Direnişçi arkadaşlar da bu muhalif eylemleri sonrası bazı çıkarımlarda bulunacaklardır. Bugüne kadar AB ve ABD'nin desteklediğine inandıkları; "Arap Baharı" devrimlerinin de aslında ne kadar toplumsal bir alt yapısının olduğunu anlamış olmalılar. Arap halklarının istibdat rejimlerine direnmesi ve başkaldırısı ne kadar saygı-değer ve onurluysa; kendi direnişleri de bir o kadar saygıyı hak eden ve önemle üzerinde durulması gereken bir durumdur. Bunu idrak etmeleri gerekmektedir. Ancak Arap Baharı, önüne sandık konmayan insanların yaptıkları bir baş kaldırıydı. Türkiye demokrasi ile yönetilen bir devlettir ve sandığa herkesin inanmak zorunluluğu vardır. Gezi Parkı eylemlerinden bir "devrim" çıkartmak isteyenler de, bu romantik beklentilerinden vazgeçerek, gerçeği görmeleri gerekmektedir.

ERDOĞAN'IN ÜSLUBU HERKESİ BİRARAYA GETİRDİ 

Ayrıca bugüne kadar Doğu'da devletin gaddar yüzüyle tanışmış olan Kürtler'in kimi zaman haklı direnişini de anlamalıyız. Bugün Gezi Parkı'nda olan Beyaz Türkler, zamanında bugün sitem ettikleri aynı medyadan yayınlanan haberlere inanıp, Doğu'daki insanları "bölücü, ayrılıkçı, vatan haini" olarak yaftaladı. Ancak devletin zulmüne maruz bırakılan her kesim, kimi zaman gelir insani refleksleri göstererek, baş kaldırı yapabiliyormuş. İstanbul'un göbeği Taksim'de yaptığı bu direniş ve isyanın benzerini zamanında Doğu şehirlerinde yapan Kürt kardeşlerini artık daha iyi anlayabilecektir. Başbakan kullandığı üslup ve takındığı tutum ile AK Partili olmayanları sokağa dökerken, bir taraftan da bugüne kadar bir araya gelmemiş farklı fraksiyonlardaki insanların da bir araya gelmesine vesile olmuştur. Bu kötü durumların en güzel tarafı da belki de bu olmuştur. İnsanlar empati duygusunu daha yerinde hissederek, yaşayabilmişlerdir.

ORANTISIZ ZEKA VARDIR 

Son olarak da Gezi Parkı eylemlerinde sırasında kullanılan dile baktığımızda; gerçekten çok akıl ürünüydü. Zaten gençlerin "orantısız kuvvet yoktur, orantısız zeka vardır" mottosu da bunu çok güzel açıklıyordu. Elbette hakarete ramiz yazılan yazıları tasvip etmemiz mümkün değil. Ancak onun dışında kullanılan akıl ürünü sloganlar da, bu direniş eyleminin unutulmazları arasına girdi. "Alex bile gitti, sen neden gitmeyeceksin?" , "Sıra sana da gelecek Aziz" , "A nice smell of Freedom" , "Kahrolsun Bağzı Şeyler" , "Yasak Ne Ayol" , "Ağzına biber gazı sürülerek büyüyen gençlik, biber gazından korkmaz" , "Gazı bal eyledik, parkı ev bildik" gibi daha nice farklı, nüktedan ve akıl ürünü siyasi göndermeleri de içinde barındıran bir dil kullanıldı. Belki de eski jenerasyonun siyasetçileri için bu dili anlamak çok zordu.

ZAMANLA BU DİLİ ANLAYACAKLAR

Zamanla bu dili anlayabileceklerini ümit ediyoruz. Özellikle, Başbakan'ın "çapulcu" göndermesini göğsünde istop etmiş ve teknik bir vuruşla ağlara gönderen direnişçilerin "Everyday, I am Chapuling" göndermesi tam bir mizahi başarıydı diyebiliriz"