BIST 9.461
DOLAR 34,57
EURO 36,03
ALTIN 2.994,90

O ateş hepimizi yakacak!

Ülkemizde dönemsel uzmanlıklar hüküm sürüyor. Deprem oluyor, deprem uzmanlarından geçilmiyor, Ramazan ayı süresince din uzmanlarından geçilmiyor

Ülkemizde dönemsel uzmanlıklar hüküm sürüyor. Deprem oluyor, deprem uzmanlarından geçilmiyor, Ramazan ayı süresince din uzmanlarından geçilmiyor vs.…

Hadi bunları anlıyorum, neticede medyada gördüklerimiz/izlediklerimiz hakikaten konunun uzmanları.

Ama ülkemizin şu an bulunduğu kritik süreçte, her metrekareye birkaç terör uzmanı düştüğünü görmek beni son derece irite ediyor. Televizyon kanallarındaki, gündemle ilgili haber ve tartışma programlarında , değişik ve farklı senaryolar dinlediğimde ’’evet bu bir toplu şizofren’’ vakası diyebiliyorum.

Habertürk’de Eksen adlı programın sunucusu Ceyda Karan’ın konuya vakıf olamamanın verdiği tipik mimikleri de görüyorum, kafası karışmış herkes de görüyor.

Aslında çook derin senaryoların olmadığına, görünen ne ise her şeyin sadece o olduğuna kanaat etmeliyiz kanımca. Çok karmaşık gibi addettiğimiz her şey aslında sadece görünendir. Kafalar belki karıştırılmak isteniyordur ama bunu kendi özel hayatında dahi uygulayan insanoğlunun kafasının karışmaması gerekiyor şu bilgisayar çağında.

Bir aile düşünün. Anne/baba ve çocuklar. Kadın ve erkek birbirini seçer evlilik için. İyi günde/kötü günde beraber olmaya söz verilir. İlerleyen dönemde kavga/gürültü girer araya. Verilen sözler bir bir unutulur. Dış etkenlerin onları etkilemesi an meselesidir. Aldatmalar başlar, suçlamalar başlar. Boşanma ve varsa çocukların mutsuzluğu ile son bulur binlerce hikaye.

Bugün ülkemize baktığımızda yukarıdaki formülün aynısını göreceksiniz. Halk, yüzde ellilerin üstünde oy vererek iktidar yaptığı hükümetle boşanma noktasındadır. Hükümetin istifası istenmekte, bin türlü belalar okunmaktadır. Bir sonraki aşama şiddettir. Adliye koridorundaki kadın ve erkek misali…

Günlerdir şehitler toprağa veriliyor. Suriye ile ciddi anlamda savaşa zorlanılıyor. PKK eylemlerini arttırıyor. Ama gel gör ki, ’’artık bazı şeyler kontrolden çıktı, birlik/beraberlik zamanı’’ deyip yapılmayanı yapmamız gereken bir dönemde bakıyorum, millet hala bir uçtan bir uca birbirini suçlama yarışında.

Türkiye’ deki Türkler ve Avrupa’ daki Türkler, hepsi aynı kafa. Bunu binlerce kez ifade ettim ve hep etmeye devam edeceğim; Türkler, öfkelerini/kızgınlıklarını, sadece sosyal ortamlardan PKK’ yı yahut iktidarı lanetleyerek ve/ya meydanlarda küçük gruplarla bayrak sallayarak ifade edebiliyorlar. Bugün Avrupa’da 6 milyon Türk diasporası vardır diyenlere de soruyorum, ’’nerede bu diaspora ve ne iş yapıyor? Bizler neden bunun varlığını hissetmiyoruz?’’. Umarım bu sorumun cevabını alabilirim!

GELELİM AVRUPALI TÜRKE

Avrupa’lı Türk ofisinde günlük işlerini hallederken, Facebook’dan ezbere dayalı siyasi görüşünü addettiği sloganlar göndermeyi Türk’lüğün/milliyetçiliğin/vatanseverliğin bir vazifesi olarak görüyor. Ezbere dayalı görüşler karşıt görüşleri ignore etmeye çalışırlar. İşin özü sağlıksızdır. Büyük önyargı barındırır ve çabuk ötekileştirir.

Neticede böyle bir kitle oluşmuş durumda Avrupa’da. Ezber siyaset, sazla/sözle ülkeyi kurtarmak/ve korku…Neden korku?

Bundan iki hafta önce Zürih’in işlek bir meydanında bir grup kadın (sadece kadın), ellerinde Öcalan pankartları ile eylem yapıyorlardı. Ve etraflarında geniş bir koruma ordusu vardı. Bunlar burada her zaman gördüğümüz tablolar. Öyle veya böyle, ne ise ideolojileri , arkasından koşuyorlar canhıraş.

Avrupa’da ki Türklere ’’hadi kalkın PKK’ yı lanetleyelim!’’ desek kimse kılını kıpırdatmaz ama işte gelin görün ki ses böyle duyuruluyor. Öyle Facebook’dan, Twitter’dan; ’’kahrolsun PKK, lanet olsun, Allah belalarını versin’’ diyerek ve/ya ’’şehit var, bilmem ne TV kanalında hala dansöz oynatıyorlar’’ polemiklerine girerek , sosyal ortamlarda şehit haberleri ile ilgili kim ne postalamış takip edip insan seçerek, faşizmin dibine vurarak, ne ülke kurtarılır ne de devlete yardımcı olunur. Bu tür eylemlerle ülke kurtarılır mı? Hayır! Sadece Avrupa’da eksikliğimizi görmek açısından verdim bu örneği…

Ha! Şunu diyebilirsiniz; ’’böyle bir eylemde başım belaya girebilir, hiçbir güvencem yok, çoluk/çocuğum var’’ vs. (korku hakim ). Bunu anlarım. Anlıyorum da. O halde korkunun seline kapılıp parmağını sadece klavyede oynatıyorsan, yarın/öbür gün belki de tatil için güle/oynaya gittiğin ülkene gitmek bile hayal olacak, bu kadar net. Avrupa’da ne kadar rahat olacaksın? Meçhul!

Avrupa’da ki Türklere artık belirli bir bedel karşılığı askerlikte tamamen kaldırıldı, umarım bunun rehaveti de yoktur yurdum insanında. Önerim şu ki, bazı şeylere geç kalındı veya kalınmadı, bizim terörist olarak baktığımız PKK’ ya onların (Avrupalılar) hala Kürt milliyetçisi olarak baktıkları şu süreçte, Avrupa kamuoyuna onların anlattığı dilde anlatmak, sanal dünyadan değil, eylemlerle anlatmak aslolan. Umutsuzum! sadece görüş bildiriyorum.

ŞAMİL TAYYAR

Şamil Tayyar, özel açıklama yapmış; Gaziantep İstihbarat Şube Müdürü Ümit Önal’ı suçlayarak ’’Hatay’a giderken sahip olduğu istihbarat bilgilerini saklayarak böyle bir faciaya neden olmuş olabilir’’ demiş. Gaziantep Emniyet Müdürü Süleyman Oğuz’un süreci iyi yönetmediğini iddia etmiş.

Bakınız bir milletvekili bir çalışanını suçluyor, olayın sorumlusu olarak parmağıyla bir Emniyet Müdürünü gösteriyor. Milletvekili Emniyet Müdürünü suçluyor, halk iktidarı suçluyor, muhalefet kendi vizyonsuzluğuna bakmadan iktidara yükleniyor, iktidar dersen kıskaçta, konuşanı hapse gönderip susturuyor, halk milletvekillerinin PKK ile kuzu sarma halini görüyor istifa diye kendini parçalıyor, memleketimin ileri gelen yazarları birbirlerini suçluyorlar.Birlik ve beraberlikten söz edemeyeceğimiz günler yaşıyoruz.Yanlış yollardayız…

Eğer; ’’suçlu iktidar ve yaptığı yanlış politikaları’’ diyorsanız, o halde suçlu aynı zamanda sizsiniz! Çünkü; halk elbette her zaman kendine yakın olan partiyi iktidara getirir, onun yanlışları sizin de yanlışlarınızdır. Ülkeyi iç ve dış politikada yanlış yönetmişse, beceriksiz davranmışsa, bir anlık zevklere kapılıp dünya liderliğine oynamaya kalkışmışsa, bu da işte tam da Türk insanının zaaflarındandır, alt yapı sorunsalındandır. İnanın o değil de bu ülkeyi siz yönetseydiniz aynı hataları siz de yapardınız. Bu bir gen problemidir.

Diğer taraftan AKP’nin komşu ülkelerle iyi geçinip, yeni bir Osmanlı olma rüyası da suya düştü, zira becerilemedi. Olsa iyi olurdu ama tutmadı. Yani hakikaten ’’zurnanın zırt dediği’’ yerdeyiz.

Bu iç karışıklığın, herkesin birbirini suçlayıp kendini aklamaya çalışmasının, hükümetin olaylar karşısında yavaş davranmasının iyiye alamet olmadığını düşünüyorum.

Bugünün dünyasında sadece kendini düşünen insanoğlunun sık kullandığı ’’ateş düştüğü yeri yakar’’ lafına karşılık diyorum ki; O ateş çok yakında hepimizi yakacak.