BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

O askerleri ben linç ettim!..

Savunduğunuz o hainlere hakettiği cezayı verenlerden biri de benim. Vatana ihanetin fetvasını ben verdim, hainlerin infazını ben gerçekleştirdim.

Önceki gün CNN ekranlarında ilginç bir tartışmanın kapısı aralandı. 

CHP'li Canan Kaftancıoğlu, darbe gecesi şehitler Köprüsü'nde halkın üzerine kurşun yağdıran askerleri masum, onları canı pahasına etkisiz hale getiren direnişçileri ise katil olarak damgalayıp şunları söyledi:

"O gece köprüye çıkan askerler darbeci olsalar ve halkın üzerine kurşun yağdırmış olsalar dahi onların adaletini savunmak zorundayız. O askerleri linç edenler bir an önce bulunup yargı önüne çıkarılmalı!"

Bu sözleri söylerken sanki ülkenin dönüm noktasından değil de basit bir iş görüşmesinden bahsediyor gibiydi. Hani havadan sudan konuşsan, bu kadar rahat anlatamazsın!

Amacım, o geceye dair anıları ve acıları tekrar önünüze sermek değil lakin, milletin öfkesini tahrik etme yolunu seçen bu hanımefendiye de bir cevap vermem gerekiyor.

Önce şunu açıklığa kavuşturalım. 

Kimse çeyrek aklıyla milleti kandırmaya, olayları başka zemine çekmeye çalışmasın.

Çünkü o geceyi unutmadık!

Köprüye çıkan askerlerin "Neler oluyor?" diye soran vatandaşa, "Darbe oluyor, evlerinize gidin" diye emir yağdırmasını, bir başka askerin, "Tayyip gitti, bundan sonrası çok güzel olacak" diye tıslamasını unutmadık!

Onların karşısına çıkan insanların elinde silah namına bir şey yoktu. Ve o insanlara neler yapıldığını hepimiz çıplak gözle izledik, gördük.

Önce, savunmasız şekilde kendilerine, "Yapmayın" diyen Erol Olçok'u vurdular. Hemen ardından vurulan babasına doğru koşan Abdullah'ı hedef gözeterek katlettiler. Kendilerini durdurmak için yanlarına giden bir kadını geri gönderip, arkası dönükken sırtından vurup şehit ettiler. 

Hareket eden arabaların üzerinden tankları geçirdiler. Araçlarının içindeki savunmasız ve masum insanları tank paletlerinin altında kıyma haline getirdiler. 

O hanımefendiye sesleniyorum.

Şerefiniz, namusunuz ve kadınlık onurunuz var ise, açın o görüntüleri tekrar izleyin. 

Polis dahil olmak üzere sokağa çıkan herkesin, ateş eden askerlere dahi, "Siz bizim evladımızsınız, bize silah doğrultmayın" diye yalvardığını göreceksiniz. 

Silahı elinden alınan bazı askerlere saldırmaya çalışan öfkeli grupları, "Yapmayın! Onlar bizim çocuklarımız, bizim mehmetçiklerimiz" ikazıyla durduranları göreceksiniz. 

Polislerin tanktan çıkarıp sarıldığı, halkın silahını teslim ettiği için alnından öptüğü askerleri göreceksiniz.

Daha önce de yazdım.

O gece köprüde kopan koluna kolsuz bedeniyle uzanmaya çalışan insanlar gördük. Yola dökülen bağırsaklarını karnının içine doldurmaya çalışan mazlumlar gördük. 

16 yaşındaki Abdullah Olçok'un nasıl katledildiğini biliyor musunuz? Belki insan olduğunuzu hatırlarsanız diye anlatayım. 

Abdullah, o gece babası Erol Olçok'un vuruluşunu gördü. Kurşun yağmuru altında yüzüstü yatarak babasına doğru hamle yaptı. İki elini çenesinin altında yumruk yapmış, dirseklerinden destek alarak sürünürken sizin savunduğunuz bir masum asker kendisini o pozisyonda vurup şehit etti. 

Öylece kalakaldı Abdullah!..

Oğlunu morgda bulan, Abdullah'ının iki elinin yumruk şeklinde çenesinin altında kenetlenip kaldığını gören annesi Nihal Olçok, hala iki elini çenesinin altında yumruk yaparak ağlıyor. 

Bir gün Abdullah'ın adını ağzınıza almadınız. Çünkü AK Partili birinin çocuğuydu Abdullah!

Bir gün 250 şehide ağlamadınız.

Bir tek şehit ve gazi yakınının acısına ortak olmadınız. Çünkü size göre onlar Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine sokağa çıkan koyunlardan ibaretti!

Onların suçu sizin gibi marketlerde makarna, yakıt istasyonlarında benzin kuyruğuna girmemek miydi ki onları bir kez bile dile getirmediniz?

Lideriniz, önderiniz Kemal Kılıçdaroğlu gibi tankı gördüğünde kaçmadıkları için mi onlara vebalı gibi davrandınız hanımefendi? 

O gece linç edilenler yok muydu? 

Elbette vardı ama şunu unutmayın. Seçimlerin ve davranışların sonuçları vardır. Onlar, davranışlarının sonuçlarını gördüler, akıttıkları kanda boğuldular.

Selman Öğüt'ün yüzünüze tükürürcesine söylediği hakikate dayalı sözleri anlamadıysanız, bir kez de ben tekrarlayayım. 

"Yargı, adalet, hukuk" kılıfına büründürmeye çalıştığınız entrikalarınız, vatan sevdası düşük olanlarda işe yarayabilir. Fakat sizi temin ederim ki ülkesine sadakatle bağlı insanlar üzerinde işe yaramayacak. 

Burası bizim ülkemiz ve buranın çürüyen bir mezarlık haline dönüşmesine izin vermeyeceğiz. Yakılmış, yıkılmış ve insanları katledilmiş bir ülkenin ferdi olmayacağız. Kanı ihanet şehvetiyle tutuşan hainlerin önüne kurbanlık koyun gibi yatmayacağız.

Tüm hayatımızı bu ana, onurun ve görevin her şeyden önce geldiği bu ana hazırlanarak geçirdik. Burası bizim ülkemiz. Ölümü burada karşılayacağız, kaderimizle burada yüzleşeceğiz.

Bundan böyle bu diyarda bize acı çektirmeye çalışanlar, bizden daha çok acı çekecek. Buna yeltenenin soyunu kurutmak bizim namus borcumuz olsun. 

Vatanımıza saldıranları, bedeli ne olursa olsun durduracağız ve bu çabayı gösterirken hiç de nazik davranmayacağız. 

Hanımefendi...

Madem bu hainler için adalet istiyor, linç edenlerin yargı önüne çıkarılmasını istiyorsunuz, o zaman size şöyle bir teselli verebilirim. 

Linç suçunu tamamen üstleniyorum.

Savunduğunuz o hainlere hakettiği cezayı verenlerden biri de benim. Vatana ihanetin fetvasını ben verdim, hainlerin infazını ben gerçekleştirdim. Pişman değilim, yine olsa yine yaparım. Bunun bedeli neyse, ödemeye hazırım!

Hadi şimdi gidin, benim hakkımda suç duyurusunda bulunun!

*****

Dipnot:
 Bir sonraki yazıda, havayolu şirketlerinin Kudüs'e gitmek isteyenlere uyguladığı yasaktan beter kotayı yazacağım. 

*****

SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN: