Numan Kurtulmuş, "Bizim derdimiz, sadece AK Parti'nin ortaya çıkaracağı bir anayasa değil. Sivil, demokratik, katılımcı bir anayasaya ihtiyacımız var" dedi
Abone olBaşbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, HaberTürk televizyonunda katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarını yorumlarken eleştirilere cevap verdi.
Kurtulmuş, "Etkin bir yönetim için iyi belirlenmiş, güç, denge, kontrol mekanizmaları iyi belirlenmiş bir başkanlık sistemi Türkiye için tartışılabilir ama nihayetinde buna karar verecek olan milletin kendisidir. Bizim derdimiz, sadece AK Parti'nin istediği bir anayasayı ortaya çıkarıp, bunu şekillendirmek değil" dedi.
7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçlarının hatırlatılıp, "Aldığınız mesajlar ve gelinen noktada nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?" sorusunun yöneltildiği Kurtulmuş, 7 Haziran'da da 1 Kasım'da da AK Parti'nin birinci parti çıkmasına rağmen, bu iki seçimin siyasi sonuçlarının birbirinden farklı olduğunu söyledi.
Milletin 7 Haziran'da gösterdiği "sarı kartın" gereklerini yerine getirdiklerini, kendilerini yenilediklerini, ders aldıklarını, milletin verdiği mesajı iyi değerlendirdiklerini belirten Kurtulmuş, bunun sonucunda, 1 Kasım seçiminde bambaşka bir tablonun ortaya çıktığını ifade etti.
Kurtulmuş, yüzde 49,5'lik oyun büyük bir seçim başarısı olduğunu dile getirerek, "Bu başarı bizlerin başarısından, bireysel başarılarımızdan, birikimlerimizden çok öte Cenab-ı Allah'ın bir lütfudur ve milletin derin ferasetinin bir sonucudur. Millet, 7 Haziran'dan sonra yaşanan süreci çok iyi değerlendirdi ve gerçekten Türkiye'de özellikle güvenlik ve istikrar beklentisiyle AK Parti'ye sahip çıktı" dedi.
"AK Parti'nin bu başarısının ardında korku ve tedirginlik var" iddialarının hatırlatıldığı Kurtulmuş, "Terörden, Türkiye'nin çevresinde yaşananlardan, belki dünyadaki ekonomik sıkıntılardan dolayı, bunların Türkiye'ye de sirayet edebileceği endişesini taşımadı değiller. Fakat sonuç itibarıyla bir korku siyaseti üzerinden değil, tam tersine '7 Haziran'dan sonra ortaya çıkan bu süreçte istikrara, güvenliğe ihtiyacımız var. Bunu da sağlayabilecek yegane parti AK Parti'dir. Türkiye'nin tek başına bir parti iktidarı çıkarması lazım' diyerek, bir ferasetle bunu değerlendirdiler" karşılığını verdi.
Bundan sonraki süreçte üç psikolojik süreci iyi yönetmeleri gerektiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Birincisi, bu başarının sahibi milletin kendisidir, Allah'ın takdiridir. Hiç gurura kapılmadan, zafer sarhoşu olmadan, 'millet bize 7 Haziran'da ne dedi? 1 Kasım'da ne dedi?' Bunları güzel analiz ederek, seçim vaatlerinde ortaya koyduğumuz işleri hızlı bir şekilde yapmaya başlamamız lazım.
Türkiye'de yeni dönemin getirmiş olduğu siyasi atmosferi çok güzel bir şekilde yönetmemiz lazım. İkincisi, istim üzerinde olmak zorundayız. 7 Haziran da var 1 Kasım da var, iki sonuç da ortada. Zihnimizin bir tarafında 7 Haziran, bir tarafında 1 Kasım. 1 Kasım'da bize yüklenen sorumluluğunun gereğini yaparsak, Allah'ın izniyle AK Parti sadece 4 yıllık bir vize almış olmaz, en az 8 yıllık, 2023'e kadar bir vize almış olur. Üçüncü temel mesele ise kibir ve israftan uzak bir görüntü ile halkın hizmetinde olmaya devam etmek. Bu üçünün çok iyi yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum."
"ÇÖZÜM ÜRETEN SİYASET DİLİNE İHTİYAÇ VAR"
"Geriye doğru baktığınızda kibir ve israf mı vardı? Gurur ve kibre mi kapılmıştınız?" sorusuna Kurtulmuş, "Böyle bir algı, endişe vardı. Kolay değil 13 yıldır tek başınıza iktidardasınız ve hiçbir yakın rakibiniz görünmüyor. Yani iktidarın kısa dönemde değişeceğine ilişkin en ufak bir emare görünmüyor. 7 Haziran 'öyle değil bu' dedi. 'Sizi yine iktidar yapıyorum ama bir sarı kart da gösteriyorum' dedi" yanıtını verdi.
Parlamentoya giren dört partinin, Türkiye'nin bütün meselelerine sahip çıkarak, ortak bir çalışmayı başarmak mecburiyetinde olduğunun altını çizen Kurtulmuş, kamplaştırıcı, ötekileştirici, siyasi rekabetleri, siyasal düşmanlık olarak algılayan dil yerine, bütünleştirici, birleştirici, uzlaştırıcı, çözüm üreten bir siyaset diline ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Milletin, Türkiye'nin reformlar istikametinde yürümesini, ekonomik, siyasi ve hukuki reformların sürdürülmesini ve tamamlanmasını istediğini belirten Kurtulmuş, ekonomi alanında makro planda dengelerin sağlandığını, şimdi, üretim devrimine ihtiyacın olduğunu söyledi.
Siyasette de hukukta da çok büyük reformların yapıldığını anımsatan Kurtulmuş, Türkiye'de yeni anayasanın yapılması, Meclis İç Tüzüğü, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası gibi siyasal topoğrafiyi oluşturan temel yasaların değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
"AK PARTİ'NİN ANAYASASI OLMAYACAK"
Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin soruya ise "Türkiye siyaseti eğer siyasi topoğrafyayı değiştirmeyecek, yani 12 Eylül rejiminin bu antidemokratik kalıntılarını ortadan kaldırmayacaksa ne yapacak? Bu siyasetin boynuna borçtur, sırtında bir sorumluluktur, millete vermiş olduğu bir sözdür" karşılığını verdi.
Türkiye'de hala 12 Eylül rejiminin devam ettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Gelin hep beraber, hiçbir dayatma içerisinde değiliz, 'şu şöyle olsun, bu böyle olsun' noktasında değiliz. Bu maddelerle ilgili tartışmalar yapılırken de öyleydi. Her parti kendisince, çünkü nihayetinde AK Parti'nin anayasası olmayacak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasası olacak. Aslında anayasa devletin de anayasası değildir, milletin anayasasıdır. Milletle devlet arasında bir sözleşmedir" dedi.
"Biz, hiçbir şekilde 317 milletvekilimiz var, 3-5 milletvekili daha tamamlayalım, istediğimizi yapalım dayatması içinde olmayız" diyen Kurtulmuş, "450 milletvekili dahi almış olsaydık, Türkiye'de yeni anayasanın büyük bir konsensüsle çıkması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirirdik" ifadesini kullandı.
"12 EYLÜL REJİMİNİ ATMAK MECBURİYETİNDEYİZ"
"Yeni anayasa" denildiğinde ortaya çıkan "başkanlık sistemi" tartışmalarının" hatırlatıldığı Kurtulmuş, "Bizim derdimiz şu; Türkiye'ye artık dar gelen bir deli gömleği var. Bu deli gömleğini, 12 Eylül rejimini Türkiye'nin üstünden atmak mecburiyetindeyiz. Meclis İç Tüzüğü için de aynı şeyi söylerim, Siyasi Partiler Yasası için de" karşılığını verdi.
Türkiye'nin ihtiyaç ve sıkıntılarının belli olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Etkin bir yönetim için iyi belirlenmiş, güç, denge, kontrol mekanizmaları iyi belirlenmiş bir başkanlık sistemi, Türkiye için tartışılabilir ama nihayetinde buna karar verecek olan milletin kendisidir. Bizim derdimiz, sadece AK Parti'nin istediği bir anayasayı ortaya çıkarıp, bunu şekillendirmek değil" dedi.
"Çözüm Süreci'nde HDP ile görüşmeler ve Dolmabahçe açıklaması vardı. Şimdi HDP yok gibi görünüyor, bu bir hata mıydı?" sorusuna, Kurtulmuş, "Bu iyi niyetle ortaya konulmuş bir siyasi süreçti. Hatta siyasi olmaktan daha önce insani bir süreçti" yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, bütün riskleri alarak bu süreci başlattığını hatırlatan Kurtulmuş, Türkiye'nin 37 yıldır terörle yaşadığını, 40 binin üzerinde insanın öldüğünü, 7 bin şehidin olduğunu, çok ağır maddi kayıpların oluştuğunu hatırlattı.
"HALKIN DESTEĞİNİ ÖLÇMEYE ÇALIŞTIK"
Böyle bir süreçten kurtulmak için büyük bir fedakarlıkla elini ruhunu taşın altına koyan siyasi bir hareketin olduğunu belirten Kurtulmuş, Oslo'da, Habur'da, 6-8 Ekim'de, Suruç'ta, son dönemde yaşanan terör saldırılarıyla ortaya çıkan provokasyonlara dikkati çekti.
Sürecin her tarafında, halkın bunu ne kadar desteklediğini ölçmeye çalıştıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bugün de milletimiz diyor ki, 'Yeter artık, terörü bitirin, gömün, terör örgütünü tamamen etkisiz hale getirin.' Bu devletin, hükümetin vazifesi, AK Parti'nin 64. Hükümetinin de vazifesi bu olacak. Fakat bunları yaparken de aynı zamanda bölgede, Türkiye'nin başka yerinde yaşayan vatandaşlarımızı, Kürt kardeşlerimizin de hakkını, hukukunu, özgürlüğünü koruyacak demokratik adımları atın. Bunların her ikisini de ayrı tutarak mücadelemize devam ederiz. Çok mesafe alındı, özellikle bireysel anlamda demokratikleşme konusunda. Kalan eksik taraflar varsa bunları tamamlayacak perspektifi ortaya koyarız. Vatandaşlarımızın özgürlüğünü, hakkını, hukukunu koruyacak adımları atarız."
Çözüm Süreci'nde gelinen noktayla ilgili soru üzerine Kurtulmuş, bu sürecin muhatabının milletin kendisi olduğunu ve halkın bu süreci sahiplendiğini söyledi.
Kurtulmuş, halkın 20 Temmuz'dan bu yana gerçekleşen saldırılara hiçbir şekilde müsamaha göstermediğini ifade ederek, bu sürecin asıl amacının milli birliği ve bütünlüğü sağlamak olduğunu dile getirdi.
Halk arasına fitne sokmaya çalışan terör unsurlarını temizleyerek yola devam edeceklerini belirten Kurtulmuş, Türkiye'de bireysel hak ve özgürlüklerin artırılması ve bu konudaki reformları da tamamlayarak, tam demokrasi devriminin sağlamak mecburiyetinde olduklarının altını çizdi.
Kurtulmuş, artık kimsenin bu süreci zehirlemesine müsaade etmeyeceklerine işaret ederek, bu meselenin başarıya ulaşabilmesi için terör örgütlerinin silahtan arındırılması ve bu unsurların Türkiye'yi terk etmesi gerektiğini vurguladı.
Suriye'de yaşanan iç savaşa ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, Suriye'de barışa daha yakın bir noktaya gelindiği düşüncesinde olduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, bu sürece dahil olmuş ülkelerin Suriye meselesini başından beri anlamadığına dikkati çekerek, "Maalesef hiçbir ülkenin elinde Suriye'de barışın nasıl sağlanacağına ilişkin bir yol haritası yok. Suriye'deki gelişmeler zamanla karmaşık hale geldikçe, terör örgütleri üzerinden bazı güçler vekalet savaşı vermeye başladılar. Olan Suriye halkına oldu, 350 bin insan öldü. Bir taraftan da zalim bir rejim halkına bombalar attı" diye konuştu.
"SURİYE TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA BÖLÜŞTÜRÜLDÜ"
Suriye'deki gelişen savaş ortamında yararlanarak büyüyen terör örgütlerinin zamanla Türkiye'yi de tehdit etmeye başladığını kaydeden Kurtulmuş, PKK'nın da bu ortamdan faydalanarak saldırılarını artırdığını ifade etti.
"Türkiye başından beri çok isabetli tahminlerde bulundu" diyen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Suriye'deki olaylara müdahil olan ülkeler yavaş yavaş bizim söylediğimiz noktaya gelmeye başladılar. Rusya'nın önerdiği 18 aylık bir geçiş süreciyle Esad'ın bulunması ve sonrasında ise bulunmayacağı bir Suriye teklifi bunun bir örneğidir. Bu süreç içerisinde Türkiye için de, bölge için de çok tehlikeli bir durum olduğunu bir kere daha altını çizmek isterim. Şu anda Suriye, terör örgütleri arasında bölüştürülmüş bir ülkedir. Bu terör örgütlerinin elinde de kendileri üzerinden vekalet savaşını yürüten ülkelerin vermiş olduğu son derece ağır silahlar var. Bu başlı başına sadece Türkiye'yi değil, bütün bölgeyi tehdit eden bir unsurdur. Eğer Suriye ve Irak'daki bu durum olmasaydı, IŞİD dediğimiz uluslararası bir terör mekanizması bu kadar güçlü bir hale gelmeyecekti."
AB İlerleme Raporu'nda medya ve yargı bağımsızlığına ilişkin yer alan eleştirilerin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, tüm söylenenlerin taraflı ifadeler olduğunu ve bunun Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışan bir üslup olduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, Türkiye'de çatışma ve iç savaş olmadığını vurgulayarak, "Türkiye'de terör örgütlerine karşı meşru güvenlik güçlerinin vermiş olduğu bir mücadele var. Dünyanın neresinde Türkiye'nin karşılaştığı terör dalgasıyla, hangi meşru demokratik ülke karşılaşsa aynı tavrı sergilerdi. Bu tavrı sergilerken de güvenlik kuvvetlerimiz teröristlerle sivil vatandaşlarımızı ayırt ederek bunu yapıyorlar. Haddini aşıp haksızlık yapan güvenlik görevlileri de cezalandırılıyor. Bunun bir örneği Silopi'de yaşandı ve o güvenlik görevlileri açığa alındı. Bundan dolayı da Türkiye dünya kamuoyunda takdir gördü" değerlendirmesinde bulundu.