AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “1967’den bu yana İsrail’in karşısında diplomatik blok çıkmıyor. Bu bloğu oluşturabiliriz....
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “1967’den bu yana İsrail’in karşısında diplomatik blok çıkmıyor. Bu bloğu oluşturabiliriz. Türkiye olarak bizim gayretimiz bu. İlla Müslüman olan ülkeler değil, herkes Amerika’sı, Rusya’sı, Çin’i, kim haktan, adaletten, vicdandan yana davranmak istiyorsa burada en azından dur denilebilecek” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kurtulmuş, TGRT Haber ve İHA Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. İsrail’in Filistin’e yönelik yaptığı saldırılara ilişkin Kurtulmuş, “Maalesef bütün dünya neredeyse sessiz. Rejimler itibariyle, yönetimler itibariyle söylüyorum. Gerçekten böylesine alışılmışın ötesinde bir insanlık ayıbı. Sadece İsrail orada yaptığı operasyonlar dolaylısıyla bir sınava tabi tutulmuyor. Aslında bütün ülkeler, Batı ülkeleri de, dünyanın diğer ülkeleri de, İslam coğrafyasındaki ülkelerde bütün ülkeler tek tek sınava tabi tutuluyor. Toplamına baktığımız zaman da maalesef büyük çoğunluğu sınıfta kalıyor. Bu saldırganlık artık bildiğiniz gibi İsrail’in artık bir devlet politikası. 1948’den bu yana sürekli bu katliamları yapmaya devam ediyorlar. 1967 Arap-İsrail savaşlarından bu yana da sadece sahadaki üstünlüğü değil, onun üstüne diplomatik üstünlüğü ve dünyada propaganda üstünlüğünü de ele alarak İsrail istediği her şeyi dikte ettiren bir pozisyonda. Ayrıca bir büyük avantajı da var. Şimdiye kadar 100’ün üstünde İsrail aleyhinde Birleşmiş Milletler kararı olmasına rağmen bu uygulanmıyor. Çünkü ABD hangi karar olursa olsun bunu veto ediyor. Son olayda da bunu gördük. Hem Batı ülkelerinin önemli bir kısmından hem ABD’den çok ciddi şekilde destek anlamına gelecek olan sözler geldi. Böyle olunca İsrail’de eli rahat, hele son zamanlardaki hem dünya sisteminin yapısı, Ukrayna krizini bile çözemeyen dünya sistemi var” diye konuştu.
“ İSRAİL BÖYLESİNE BİR DESTEĞİ ARKASINA ALMAMIŞ OLSA BU SALDIRILARI YAPAMAZ”
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un suçlunun Hamas ve Filistin olduğu yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bu İsrail’in propaganda gücü ve dünyayı etkileme yeteneğinden kaynaklanıyor. İsrail böylesine bir desteği arkasına almamış olsa bu saldırıları yapamaz. Doğrudan doğruya bu saldırıların arkasında demek ki sadece o silahları ateşleme emrini verenler değil, İsrail’e bu desteği verenlerin de suçlu olduğunu görmemiz lazım. Çok şükür bu son saldırıda özellikle gördüğümüz bir şey var. Washington’da binlerce insan yürüyor. Londra’da binlerce insan yürüyor. Atina’da insanlar yürüyor. Latin Amerika’da insanlar yürüyor. Yani ülkeleri ne yaparsa yapsın, o ülkelerin yönetimleri ne yaparsa yapsın halkların büyük çoğunluğu, hatta Yahudi halkının içerisinde de hem İsrail’deki Yahudiler bakımından söylüyorum hem de dünyadaki Yahudiler bakımından söylüyorum. Artık bu meselenin Yahudi camiası için de katlanılamaz bir durum olduğunu gören ve biran evvel bir barış sağlanmasını isteyen gruplar var. İsrail içerisinde de bu gruplar seslerini yükseltiyorlar. Dolayısıyla ortada son derece vahim bir durum var. Dünyanın şartları, BM’nin şartları özellikle İslam coğrafyasının ve Ortadoğu’nun bu bölünmüş hali. Suriye’nin meselesi, Irak meselesi, bir Sünni Şii geriliminin hat safhaya yükselmiş olması. Arap Baharı’yla birlikte başlayan sürenin yarım kalması bütün bunların hepsini üst üste koyduğunuz zaman, bir de İslam coğrafyasındaki siyasi irade zaafını ortaya koyduğunuz zaman bu İsrail için bulunmaz bir fırsat oluyor.”
“ASLA VURDUMDUYMAZLIK YAPAMAYIZ. BU TÜRKİYE’NİN VAR OLUŞ SEBEBİDİR”
Türkiye’den yükselen seslerin dünyada cılız olan sesleri kuvvetlendirip kuvvetlendirmediğini ve bu süreçte Türkiye’nin barış masasından dışlanıp dışlanmadığı sorusuna Kurtulmuş, “Türkiye’nin pozisyonu itibariyle hem Ortadoğu’daki şuandaki reel pozisyonu itibariyle hem tarihten getirdiği birikimi itibariyle biz Filistin meselesine, biz Kudüs meselesine asla yabancı kalamayız. Asla vurdumduymazlık yapamayız. Bu Türkiye’nin var oluş sebebidir. Sayın Başbakanımız dünkü toplantıda söylediği çok önemli bir söz var. ‘Bu sadece Filistin’i, Gazze’yi koruma davası değil, bu mesele Türkiye’nin istiklali meselesidir’ dedi. Fevkalade önemli bir meseledir. Şunu kast ediyoruz. Dünyada bir el maalesef hem İslam dünyasını parçalıyor” şeklinde konuştu.
“İSLAM COĞRAFYASINDA HEM ETNİK AYRIMI ORTAYA KOYMAYA, PARÇALANMIŞ YAPIYI DAHA DA PARÇALANMIŞ HALE GETİRMEK MESELE”
11 Eylül olaylarından sonra ABD’nin Dışişleri Bakanının “Bu Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında bir savaş değil, bu İslam’ın iç savaşıdır” sözlerini ve ABD’nin eski Dışişleri Bakanlarından Rise’ın Ankara’da söylediği “Bundan sonraki süreçte bu bölgede 22 tane yeni ülkenin kurulması muhtemeldir” sözlerini hatırlatan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ortada bir plan var. İslam coğrafyasının tam bir asır evvel ortaya koyulan bir bölünme senaryosu var. Aynı oyun bir asır sonra karbon kağıdıyla kopya çekmiş gibi tekrarlanmaya çalışılıyor. Koskoca Osmanlı cihan devleti 10 yıl içerisinde Balkan Savaşları, Yemen savaşları, Medine ayaklanması, bir sürü iç karışıklıklarla 10 yıl içerisinde gümbür gümbür cephelerin hepsinde kaybederek maalesef Osmanlı İmparatorluğu dağıldı. Aynı şeyi bir asır sonra oluşturmaya çalışıyorlar. O zaman etnik kavga üzerinden insanları böldüler. Şimdi aynı şeyi yapıyorlar. İslam coğrafyasında hem etnik ayrımı ortaya koymaya, parçalanmış yapıyı daha da parçalanmış hale getirmek mesele. Bu İsrail’in güvenliği için hayatidir. Onun da ötesinde İsrail’in karşısında bir diplomatik blok oluşturulamaması için İslam coğrafyasının iç tartışmalarının da artması lazım.”
Eski Soğuk Savaş döneminde bir tarafta Rusya ve onun etrafındaki Arap ülkeleri ve bir tarafta Amerika ve etrafındaki Arap ülkeleri olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, siyasi farklılıkları ne olursa olsun Arap ülkelerinin Filistin meselesi mevzu bahis olunca bütün İslam coğrafyasının birleştiğini anlattı.
“TÜRKİYE SİYASİ İSTİKRARINI KORUYABİLMİŞ, BÜTÜNÜNÜ KORUYABİLMİŞ BİR ÜLKEDİR”
Türkiye’nin iç politikasında Kıbrıs meselesinin bütün partilerin farklılıklarına rağmen ortak meselesi olduğunu anımsatan Kurtulmuş, Kudüs davasının da bütün Müslüman devletlerin ortak davası olduğunu anlatarak, “Kudüs gibi hayati ve ortak bir konuda dahi İslam coğrafyası bir araya gelemiyor. Bunun için diyoruz ki bu istiklal meselesidir, sadece Filistin meselesi değildir. Bu toprakların daha fazla bölünmesi, parçalanması meselesidir. 1990’lardan beri Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, şimdi Doğu Avrupa, bütün bu coğrafyadaki karışıklıklara rağmen Allah’a çok şükür istikrarını koruyabilmiş olan tek ülke Türkiye’dir. Türkiye siyasi istikrarını koruyabilmiş, bütününü koruyabilmiş bir ülkedir. Bu anlamda da özellikle son 2 yılda siyasi ve iktisadi istikrarı birlikte yaşamış olan bir ülkedir” değerlendirmesinde bulundu.
“DÜNYA BARIŞININ NİRENGİ NOKTASI ORTADOĞU’DUR. ORTADOĞU BARIŞININ KİLİDİ DE FİLİSTİN MESELESİDİR”
İran’ın ve Arap ülkelerinin İsrail’e tepki göstermemesiyle ilgili soru üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Bu komik olmanın ötesinde ilkesizlik. Yani zalime zulmediyorsun demeyeceğiz mi ya da haksızlık yapana haksızlık yapıyorsun demeyeceğiz mi? Dünya sisteminin çivisinin çıktığı nokta da burası zaten. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan dünya sistemi gücü esas almıştır. Haklı olma prensibini ise tamamıyla kaldırmıştır. Öyle bir noktaya geldi ki kimin gücü varsa ya da kim güçlüye arkasını yaslıyorsa onun dediği zaten oluyor. Suriye’de bunu görüyoruz. Esad istediğini yapıyor. BM’de veto sahibi bir ülke var. İsrail istediğini yapıyor. Arkasında veto sahibi bir Amerika var. BM adım atamıyor. Burada diğer uluslararası kuruluşların devreye girmesi lazım. AB’nin, NATO’nun, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, Arap Birliği’nin. Bütün bunların hepsinin ortaya çıkıp bir şeyler söylemesi lazım ama maalesef baktığınız zaman üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi, herkes bizim meşhur sarı koyun hikayesi var ya kurt suyun başına geçmiş, sen benim suyumu bulandırıyorsun diye kendisinden aşağı olanları yemeye yutmaya başlıyor. Hiçbir şekilde suyunu bulandırması mümkün değil. Şimdi İslam coğrafyası böyle bir algı içerisinde ama kusura bakmayın ortada gerçek var. Bu bir haktır, adalettir, insaftır, vicdandır. Bunu dile getirmemiz lazım. Nasıl durdurabilirsek. Burada en önemli meselenin de 1967’den bu yana İsrail’in karşısında diplomatik blok çıkmıyor. Bu bloğu oluşturabiliriz. Türkiye olarak bizim gayretimiz bu. İlla Müslüman olan ülkeler değil, herkes Amerika’sı, Rusya’sı, Çin’i, kim haktan, adaletten, vicdandan yana davranmak istiyorsa burada en azından dur denilebilecek. Bütün bu dünya ülkelerinin şuanda İsrail karşısında sessiz kalanların unuttukları bir şey var. Dünya barışının nirengi noktası Ortadoğu’dur. Ortadoğu barışının kilidi de Filistin meselesidir. Yani Filistin’de adil, kalıcı bir çözüm bulunamadığı sürece asla ve asla dünya barışı olmayacaktır. Dolayısıyla İsrail’in dahi bir an evvel burada adil ve kalıcı barışın sağlanması, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devletinin, tam manasıyla özgür Filistin Devleti’nin oluşmasının Ortadoğu barışı için kaçınılmaz olduğunu düşünenler var.”
“BÜTÜN FONKSİYONLARIYLA İŞLEYEN BİR FİLİSTİN DEVLETİ KURULMASI ORTADOĞU BARIŞI İÇİN ÖNEMLİDİR”
“Türkiye’nin bu bloğun oluşturulması noktasında İsrail’in sıkıştırılması, bölgeye barış getirilmesinin Ortadoğu politikasının ana paradigması mı” olduğu sorusuna Kurtulmuş, “Filistin tam manasıyla özgür bir Filistin devleti. Bütün fonksiyonlarıyla işleyen bir Filistin devleti kurulması Ortadoğu barışı için önemlidir. Dünya barışı için önemlidir” yanıtını verdi.
El Fetih’in “Kanımızın son damlasına kadar İsrail ile savaşacağız” açıklamasının sorulması üzerine Kurtulmuş, “Şunu görüyorlar, bir değil, iki değil, üç değil, beş değil. Canım sıkıldı Hamaslıları terbiye edeyim. Geçmiş dönemde El-Fetihlileri terbiye edeyim diye bu operasyonlar yapıldı. Bu operasyon arkasındaki temel mesele gerçekten Ortadoğu’da nasıl biz Filistin davasını önemli mesele olarak görüyorsak, maalesef bugünkü İsrail rejimi, İsrail Hükümeti, elinden gelse şuandaki kâğıt üzerindeki Filistin devletinin bile yok olmasını istiyor. Dolayısıyla burada kendisi de bir zemin hazırlamak istiyor. Bunun için de Filistin mukavemetini, Filistin direncini ortadan kaldırmaya, zayıflatmaya çalışıyor. El Fetih’te bunu görüyor” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN EL FETİH VE HAMAS’IN BİRLEŞMESİNDE ETKİLİ OLDU”
Türkiye’nin El Fetih ve Hamas’ın birleşmesinde etkili olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti.
“Birlik hükümetinin kurulmasında etkili oldu. Daha önemlisi Filistin halkının etkisi oldu. Filistin halkı zaten bir avuç insan. Zaten son derece zor şartlarda ayakta durmaya çalışıyorlar. Batı Şeria ve Gazze dediğiniz bölgenin etrafı çevrilmiş. Gazze açık hav hapishanesine dönüştürülmüş. Her köyün, her şehrin, her kasabın etrafı tel örgülerle çevrilmiştir. Gidilen yollar bile farklıdır. İsrail kontrol noktalarından geçemeden insanlar doğru dürüst insanlar işlerine gidemiyor. Kendi tarlalarını ekemiyor. Böyle bir ortamı yıllardır yaşayan ve giderek şartları ağırlaşan bir Filistin halkı var. Bütün dünya izliyor. Filistin halkının şöyle bir avantajı var. Bütün Arap ve İslam dünyasıyla kıyasladığımızda çok nitelikli bir halktır. Son derece okumuş insanlar var. Dünyayı tanıyorlar.”
“HERKESE TERBİYE EDİLMİŞ, HİZAYA SOKULMUŞ, TÜRKİYE HİZAYA SOKULAMADI”
İsrail’in savunmasını güçlendirmek amacıyla ülkelerde iç karışıklık ya da darbe yapıldığını belirten Kurutulmuş, şunları aktardı:
“Ortada açık, gaddarca sürdürülen bir zulüm var. Böylece açık bir husus var. Meşru bir savaş yok. Adamların topraklarını işgal etmişsiniz, oraları yerleşimcilerle doldurmuşsunuz. Buralar benimdir demişsiniz. Yeryüzünde sınırı belli olmayan ve nüfusu belli olamayan tek ülke İsrail’dir. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bu açık zulme sadece yapabildiğimiz zulüm yapıyorsunuz diyoruz. Bunu damı demeyelim? Herkese terbiye edilmiş, hizaya sokulmuş. Türkiye hizaya sokulamadı. Esas sıkıntı budur. Bakıyorsunuz Mursi yönetiminin neden indirildiğini, Suriye’de iç karışıklıkların böylesine vahim bir noktaya getirildiğini. Lübnan’da Şii-Sünni gerilimin oluşturulduğunu. Siz kendinizi İsrail’in yerine koyun. Etrafınızda büyük bir Irak devleti vardı, şimdi parçalanmış bir Irak devleti var. Bu coğrafyada ellerinizi ovuşturuyorsunuz aman ne güzel diyorsunuz, bunların bir iradesi kalmadı, parçalandı diyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir darbe büyük güçlerin desteği olmadan yapılamaz.”
Türkiye’yi hizaya sokamadıklarını vurgulayan Kurtulmuş, “Bakıyorsunuz hizaya sokamadıkları bir Türkiye var. 17 Aralık, 25 Aralık, Gezi meseleleri, MİT TIR’ına yapılan operasyonlar, Dışişleri Bakanlığı’nın dinlenmesi, bunların hepsi laf olsun diye yapılmış işler değildir. Bütün bunlar Türkiye’nin bu istikamette gitmesini önlemek için yapılmış olan işlerdir. Güçleri yetmedi” şeklinde konuştu.
İsrail savaş uçaklarına yakıt verildiği iddiasına açıklık getiren Kurtulmuş, “Sivil uçakların ikmalleri ile ilgili bir meseledir. Bunun dışında askeri uçaklarla ilgili en ufak mesele yoktur” dedi.
“BİZ ORTA DOĞU’DA NORMALLEŞMEDEN YANAYIZ”
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin Mavi Marmara olaylarından sonra gerildiğini ve kopma noktasına geldiğini söyleyen Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Türkiye yine çok net bir tavır ortaya koydu. Gazze’de yapılan neyse Mavi Marmara’ya da yapılan oydu. Üç meseleyi İsrail karşılamadan normalleşme sürecine girmeyiz. Bunlardan bir tanesi özür dileme, şehitlerimizin ailelerine tazminat ödenmesi, ablukanın tamamıyla kaldırılmasıydı. Bunların içerisinde en önemli olan bu ablukanın kırılmasıydı. Netanyahu, açık şekilde özür diledi. Tazminatlar konusu belirli bir noktaya geldi. Ambargo konusu görüşülürken Gazze’yi işgal etti. Biz Orta Doğu’da normalleşmeden yanayız. Orta Doğu’da barıştan yanayız. Bunu da yapmış bir milletin çocuklarıyız.”
Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
“Çocukları öldüreceksiniz, kundaktaki bebekleri öldüreceksiniz ondan sonra barış diyeceksiniz. Gerçekten derdiniz barışsa kimsenin, dinine, diline, giydiği kıyafete hiç kimsenin hakkını hukukuna malına dokunmayacaksınız. Yeter ki üstün ırk olduğunuz fikrinden vazgeçin. Siyaseten bütün dünya zorlarsa Orta Doğu’da barış olur. Bizim yapmak istediğimiz budur.”
“ASKERİ VARLIĞINDAN ÇIKARAK ASLINDA KENDİSİ İÇİN GELECEKTE ÇOK BÜYÜK RAKİP OLARAK GÖRDÜĞÜ ÇİN’İ DENGELEYECEK BİR FONKSİYONU İCRA ETMEYE ÇALIŞIYOR”
Obama’nın Orta Doğu politikasında değişiklik yaparak Uzak Doğu’ya yaklaştığını ifade eden Kurutulmuş, şunları aktardı:
“Amerika için Obama’nın seçilmesi çok önemliydi. Derin Amerika’yla, Obama arasında ciddi fikri çatlaklar ortaya çıktı. Üç tane temel konu var. ABD Neoconların ve onlara bağlı olarak İsrail lobisinin etkisini önemli oranda kırdı. İkincisi, Obama özellikle ilk döneminden itibaren ABD’nin bir dünya jandarması, Orta Doğu jandarması olma fikrinden vazgeçiyor. Orta Doğu’da silahlı güçlerini tutmak yerine çekilmeyi düşünüyor. Buradaki askeri varlığından çıkarak aslında kendisi için gelecekte çok büyük rakip olarak gördüğü Çin’i dengeleyecek bir fonksiyonu icra etmeye çalışıyor. ABD’nin ilgisi Uzak Doğu’ya kaydırmaya çalışıyor. Üçüncüsü ise, orta sınıfları esas alan politikalara yönelmiş olmasıdır. Finans çevreleri üzerinde etkin olan lobileri rahatsız ediyor.”
“DEVLETİN CİDDİ BİR GÜVENLİK TEHDİDİ İLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNUN EN GÜZEL KANITIDIR”
Kurtulmuş, paralel yapıya yönelik operasyonlarla ilgili olarak, “Devletin ciddi bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya olduğunun en güzel kanıtıdır. Emniyet olarak bir operasyon yapacaksınız, bu operasyon devletin içerisinde odaklanmış operasyon yapılanlarla paralel düşünen birileri tarafından deşifre edilecek. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Gerçekten devlet güvenliğini çok ciddi şekilde zafiyet içinde olduğunu gösteren bir şeydir. Paralel yapıyla ilgili mücadelede bazıları diyorlar ki, ‘Niye Başbakan bu kadar sürekli bir konuyu gündeme getiriyor?’” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE DEVLET BAKIMINDAN ÇOK CİDDİ SORUNLAR ORTAYA ÇIKTI”
Türkiye’nin çok büyük badirelerden geçtiğini söyleyen Kurtulmuş, “Türkiye’de devlet bakımından çok ciddi sorunlar ortaya çıktı. Dışişleri Bakanlığı’ndaki özel görüşme dinlendi, MİT TIR’larına karşı operasyonlar yapıldı. Sanki bir başka ülkenin elemanları yapıyormuş gibi bunlar yapıldı. Şimdi burada da ne kadar çok bu kadrolar içerisine yerleşildiğini, ne kadar çok art niyetli olarak hareket edildiğini gösteriyor. Bir operasyon yapılacak, o operasyon yapılmadan yine ondan bilgisi olan kısıtlı insanlardan birisi bunu sızdırıyor” şeklinde konuştu.
Selam ve Tevhid örgütü ile ilgili Kurtulmuş, “Devleti yöneten insanlar, Sayın Başbakanımızın devlet adamlarıyla yaptığı görüşmeler dinlenmiş, Bakan arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalar dinlenmiş. Benim dış politika ile ilgili olarak başka insanlarla yapmış olduğum görüşmeler dinlenmiş. Sen hangi gerekçe ile dinliyorsun, sen hangi hukuki gerekçeyle dinliyorsun? Nereden bu izni aldın, hangi mahkemeden bu izinleri aldın? Sen ülkeyi yönetenleri nasıl dinlersin? Bunlar tapeler haline getirilmiş, eğer başarılı olsalardı öyle bir algı operasyonu yapacaklardı. Bu hakikaten vatan hainliğidir” dedi.
“UYDURUK DOSYALARI ORTAYA ÇIKARIR, BU İNSANLARI SÜRÜM SÜRÜM SÜRÜNDÜRÜRÜZ”
Dinleme olayını gerçekleştirenlerin Mısır ‘da olduğu gibi bir darbe olacağını düşündüklerini kaydeden Kurtulmuş, “Bu uyduruk dosyaları ortaya çıkarır, bu insanları sürüm sürüm süründürürüz. Yassı ada benzeri mahkemeler ortayla çıkarırız, ülkede makas değişikliği yaparız” diye konuştu.
Polis müdürünün kelepçelenmesi, ‘Ben haram yemedim’ sözlerinin sosyal medyada sloganlaştırılmasına yönelik soruya Kurtulmuş, “Tabi ki bu da algı operasyonlarından bir tanesi. Millet zaten bunu böyle algılıyor. Nasıl başladı bu iş? Bazı bakan arkadaşlarımızın hakkında yolsuzluk iddialarıyla başladı. Şimdi kardeşim madem yolsuzluk üzerinden operasyon başlatıyorsun. İyi de niye MİT TIR’larını durduruyorsun? Dışişleri Bakanlığı’ndaki çok mahrem bir toplantıyı dinliyorsun ve servis ediyorsun, kime servis ettiğini bilmiyorsun” yanıtını verdi.
MİT’in çözüm sürecini gerçekleştirmek için Türkiye’nin inisiyatifi ile işler yaptığına dikkat çeken Kurtulmuş, “Eğer 7 Şubat’ta Hakan Fidan’ı sorguya almayı başarsalardı, arkasından hükümeti düşürecek adımları atacaklardı. Biz o zaman muhalefetteydik, o zaman biz bunun böyle olduğunu söyledik. Şu cemaat, bu cemaat ötesinde bir iş. Türkiye’de devlete karşı yapılmış bir takım işler olduğu görünüyor. Her devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi savunma mekanizmalardı geliştirecek, kendini koruyacaktır” diye konuştu.
“HİÇ KİMSENİN, ÜÇ BEŞ KİŞİNİN DEVLETİ ELE GEÇİRMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Paralel yapıyla mücadelenin geride bırakılmasına ilişkin soruya Kurtulmuş, “Hiç kimsenin, üç beş kişinin devleti ele geçirmesi mümkün değildir. Milletin iradesini yenerek, devleti ele geçirmesi mümkün değildir. Milletin iradesini yenerek, meşru hükümeti alaşağı etmesi mümkün değildir. Hem de en uygun uluslar arası konjonktürün olduğu bir ortamda denediler, yapamadılar. Millete çarptılar. Türkiye’de 64 yıldır çok partili siyasi mücadele veriyor. Darbeler oldu, başbakanlar asıldı, Başbakanların altından koltukları zorla alındı. Ama her zaman bu ülke sandığı ortaya koymayı başardı. Bu millet sandıkta ne çıkarsa, orada milli iradenin karşısına milli iradeyi engellemeye çalışan herkese sandıkta ders verdi. Karşı karşıya oldukları milleti hafife almasınlar. Bu darbe, devlete müdahale teşebbüsleri, masa üzerinde bir proje yapar gibi yapılamaz Türkiye’de. Bu millet antidemokratik saldırılara büyük bir mukavemet kazanmıştır. Her seferinde başarıyla çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN 150 YILLIK UYKUSUNDAN UYANMA SÜRECİDİR BU”
Kurtulmuş, operasyonları bir grubun devleti ele geçirme meselesi olarak görmediğini belirterek, “Neden oldu? Sen misin 14 Mayıs 2013 ‘te İMF’ye borcunu bitiren? Sen misin bütün dünya sırtını dönse, biz Filistin davasından vazgeçmeyeceğiz diyen? Sen misin tek başına bir Türkiye’nin milli inisiyatifi olarak çözüm sürecini gerçekleştirme çalışan ve ciddi şekilde adımları atan? Sen misin Türkiye’nin 100 yıllık projelerini gerçekleştiren, Marmaray’dır, 3. köprü, 3. havaalanı. Bu anlamda ciddi olarak ekonomik sıçrama yaptıran. Sen misin vatandaşlarının özgür ve birinci sınıf yurttaş olması için adımları atan, reformlar yapan. Bu rahatsız etti. Türkiye’nin beklenen istikameti bu değildi. Türkiye’nin 150 yıllık uykusundan uyanma sürecidir bu. Türkiye’nin şahsiyetli, bağımsız, kimlikli, Türkiye’nin tarihi referanslarına önemseyen, bir medeniyet tasavvuru ve taahürü ile hareket eden bir noktaya geldiğimiz zaman kıyamet koptu. Esas mesele budur” şeklinde konuştu.
(İHA)