Noel Baba kimdir sorusu yılbaşına girmeye ramak kala en çok merak edilen sorulardan. İşte Noel Baba'nın asıl vatanı ve kimliği...
Abone olİNTERNETHABER.COM
Yılbaşının heyecanla beklendiği yılın son gününde büyük-küçük herkesin aklına takılan en büyük soru Noel Baba'nın kimliği... Noel Baba kimdir nerelidir? Gerçekten Noel Baba diye bir şey var mıdır yoksa tamamen efsanevi, üretilmiş bir hikaye midir? Yılbaşında çam ağacı süslemek sadece Hıristiyanlara özgü bir gelenek midir? İşte cevabı...
Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya bugünkü yazısında Noel Baba'nın aslen Anadolu topraklarından çıktığını ve dolayısıyla Anadolu kültürüne ait bir figür olduğunu ileri sürdü. Sarıkaya ayrıca, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ı referans göstererek; çam ağacının dibine hediye konulması geleneğinin Hun Türklerinin Anadolu topraklarına taşıdığı inançtan geldiğini ifade etti.
Sarıkaya'ya göre, Santa Claus olarak bilinen Noel Baba'nın kemikleri Demre'deki mezarından 1807'de kaçırılmıştı.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
BUGÜNÜ tanımlayan üç temanın bu toprakların ürünü olduğunu 10 yıl kadar önce öğrendim.
İlki zaten tanıdıktı...
Demre’deki mezarından kemikleri 1807’de İtalya’nın Bari kentine kaçırılan Piskopas Nikola veya Santa Claus olarak da bilinen Noel Baba...
İkincisi çam ağacı, sonuncusu ise dibindeki hediyeler ve dallarına bağlanmış süsler...
Bu üç simgede, bugünü buluşturan mitolojik destanların anavatanı da Anadolu...
KİBELE’NİN ÇAMI
Her üç temaya temel oluşturan çam ağacının yazıtlara kazınmış mitolojik öyküsü MÖ 12000-7000’e uzanır.
Dişiliğin, analığın, üremenin, hayatın canlılığı ve sınırsız egemenliğin temsilcisi ana tanrıça ile başlar öykü.
Hani, genç kızların koruyucusu, yanındaki aslan ve leoparı, koca memeleri ile heykellerde kimlik bulunmuş Kibele...
Bir anlatıya göre Zeus’un rüyasında görüp yarattığı, Afrodit’in yok edilmesine direndiği güzel tanrıça...
Koca memeli Kibele, Attis adında bir delikanlıya âşık olur; evlenmek için aralarında söz keserler.
Attis, sözünü unutup Pessinus Kralı’nın kızına vurulur; düğüne Kibele de davet edilir. Attis karşısındaKibele’yi görünce verdiği söz aklına gelir, pişmanlıktan cinsel organını orada kesip atar.
Kasıklarından fışkıran kanı çevreye yayarak çığlıklar atan sevgilisinin onurlu davranışı karşısında acı çekmesine dayanamayan Kibele, Attis’i anında çam ağacına dönüştürür.
Ona sonsuzu bağışlar...
Her mevsim yeşil kalmasının nedeni de bundandır.
Sünnet edilen erkekten kalan parçanın çam dibine gömülmesi geleneği de bu öyküye dayanır.
ÜLGEN’E SUNULAN
Çam ağacının mitolojik öyküsü durmaz, 4 bin yıl sonrasında da devam eder.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın anlatımıyla, çam ağacının dibine hediye konulması, Hun Türklerinin bu topraklara taşıdığı inançtan gelir.
Türklerin tek tanrılı dinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün göbeğinde bir akçam ağacı bulunur.
Türkler ona “hayat ağacı” adını verir; asırlardan gelen inançla, bugün de halı ve kilimlerine motif olarak işler.
İşte o akçam ağacının tepesi gökyüzünde oturan Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanır.
Ülgen, verimliliği, doğurganlığı, güneşi, gündüzü ve geceyi yöneten tanrıdır.
İnançlarında güneşe önem veren Türkler, gecelerin kısalıp günün uzadığı günü (22 Aralık) “gece ile gündüzün savaşı” olarak bilir.
ÇAM ALTINA HEDİYE GELENEĞİ İLK OLARAK NEREDE ÇIKTI?
Savaşın sonunda günün geceyi yenip zafer kazandığına inanır.
O güne de Nargudan adını verir...
Nar, güneş; gudan, doğum demektir; “doğan güneş” anlamına gelir.
Günün zaferini tekrar kazanmasına yardımcı olduğu, yeryüzünde ışığının daha uzun süre kalmasını sağladığı, “güneşi kendilerine tekrar verdiği” için Ülgen’e dua edip akçam ağacının altına hediyeler koyar. Duaları tanrıya ulaşsın, gelecek yıl dilekleri yerine gelsin diye de dallarına bantlar bağlar.
Çam ağacının çevresinde birlikte yiyip içer. Pagan inancında, bunun ömrü uzattığına inanılır.
Kutlama 324-337 zamanında İmparator Konstantin tarafından İznik’te toplanan Konsil’de İsa’ya yakıştırılır.
Çam altına hediye geleneği Avrupa’da 1605’te ilk kez Almanya’da görülür, oradan Fransa’ya geçer ve yayılır.
Gelir Demre’de Noel Baba ile buluşur. Özetle bu topraklardan çıkar ve evrenselleşir.
Nice yıllara...