Neo-Naziler ve Sünnet
Almanya’da 8’i Türk olmak üzere 10 kişinin Neo-Nazi çetesi tarafından öldürülmesi ile ilgili bilgileri savcılara ulaştırmayıp...
Almanya’da 8’i Türk olmak üzere 10 kişinin Neo-Nazi çetesi tarafından öldürülmesi ile ilgili bilgileri savcılara ulaştırmayıp imha etmekle suçlanan Alman Anayasası Koruma Örgütü’nün İç İstihbarat Teşkilat Başkanı Heinz Fromm, görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı.
Hatırlarsanız, bundan yıllar önce Mölln’de 3 Solingen’de 5 Türk, evlerinin aşırı sağcı Neo-Naziler tarafından kundaklanması sonucunda yanarak ölmüşlerdi.
Bu olayların üstünden yıllar geçmesine rağmen, o bölgede yaşayan Türkler acıyı hala kalplerinde yaşamaktadırlar.
Olaylar bunlarla da sınırlı kalmadı…
Sonrasında Almanya’da yaşayan çok sayıda Türk’ün kuşkulu biçimde hayatlarını kaybetmesine yol açan olayları Alman Makamları kaza olarak açıkladılar.
Örneğin; Temmuz 2008 tarihinde Ludwigshaven şehrinde 9 Türk’ün yanarak ölmesi, kuşku verici bazı unsurlara rağmen elektrik kontağı olarak açıklanmıştı.
Şu durumda, Sayın Onur Öymen’in de belirttiği gibi, Anayasa Teşkilatının yeniden güven kazanması için, Ludwigshaven yangını ve benzeri olayların, yeniden araştırma konusu yapılması gereklidir diye düşünüyorum.
Neo-Nazilerin, eski Nazi liderlerinin çocuklarıyla bağlantılarını ortaya çıkaran ve Alman basınında pek yer almayan raporun bir kez daha ele alınması yararlı olacaktır.
Almanya’daki vatandaşlarımızın can güvenliğini yakından ilgilendiren bu konu, es geçilmemelidir.
Gelelim Sünnet mevzusuna…
27 Haziran 2012 Köln bölge mahkemesinin sünnetle ilgili verilen kararı, din özgürlüklerinde orantısız bir kısıtlama getirmiştir.
Hem İslam hem Musevi toplumlarında sünnet, geleneksel ve dini önem taşıyan, cerrahi bir müdahale değil midir?
Köln mahkemesi, dini sebeplerden erkek çocuklarının sünnet edilmesinin, Alman ceza kanununa göre yaralama suçu teşkil ettiğine dair kanaate varmasıyla, Almanya’da sünneti fiilen yasakladı.
Bu karar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. Maddesine göre, yani; Din/Vicdan/Düşünce Özgürlüğü kapsamında aykırı bir karar olarak görülmektedir.
Karar sözde çocukları korumaya çalışırken, diğer taraftan dinsel özgürlüklere müdahale etmektedir.
Ermeni soykırımı iddialarını, ırkçılık kapsamında değerlendiren Avrupalı zihniyeti, diğer taraftan Din/vicdan/düşünce özgürlüğünü ezip, dinsel özgürlüğe müdahele eden aynı zihniyet…
Merak ediyorum, tepkimizin büyüklüğü ne olacak?