BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Neden kimileri hayata yenilmemeyi başarıyor?

Manchester Üniversitesi'nden bir grup uzman, insanların stres yaratan zorluklar karşısında verdikleri tepkilerin ve dayanma güçlerinin sırrına ulaşmaya çalışıyor.

Abone ol

İnsanların büyük çoğunluğu boşanmadan, işsizliğe, başarısızlıktan yakınların kaybedilmesine hayatın türlü zorlukları ile yüzleştiğinde zaman zaman depresyona girer, morali çöker. Ancak bu tür bir duygusal çöküntüyü hiç yaşamayan tanımayanlar da var. Peki nasıl oluyor?

Başlarına gelen olumsuzluklara rağmen depresyona girmemeyi başaranlar, "metanet sahibi" kabul ediliyor.

Manchester Üniversitesi'nden psikolog Dr Rebecca Elliott'a göre hepimiz bir eğri üzerine serpiştirilmiş durumdayız.

Elliott "Bir uçta çok hassas durumdakiler var. Çok düşük düzeyde stres karşısında, hatta hiç stres varolmayan durumlarda bile ruh sağlıkları bozulabiliyor." diyor.

"Diğer uçta ise feleğin tokadını yemiş, türlü olumsuz deneyimler yaşamış ancak yine de iyimser ve olumlu bir bakışı koruyabilenler var."

Doktor Elliott'a göre insanların büyük bölümü ise ortalarda bir yerde.

Metanet edinilebilir mi?

Birileri için mümkünse 'metanet' edinilebilecek, öğrenilebilecek bir şey mi o halde? Örneğin izleri beynin kimyasında bulunabilir mi? Ya da sinir sistemindeki iletim mekanizmalarında? Doğuştan sahip değilsek, sonradan metanete kavuşabilir miyiz?

Tüm bu soruların ortak yanıtı, bilmiyoruz. Ancak Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünyada 120 milyon kişi depresyondan muzdarip olduğu için, bulmak durumundayız. Hele de uzmanlara göre depresyona teslim olanların sayısı günümüzde geçmişe göre artıştayken ve depresyon gençler arasında da yayılırken.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yüksek gelir grubundaki ülkelerin halklarının yüzde 15'i hayatlarının bir aşamasında depresyon yaşıyor.

Orta ve düşük gelir düzeyindeki ülkelerde oran yüzde 11 olurken, genelde kadınların depresyona girme oranı erkeklerin iki katı.

Dr. Bill Deakin, Rebecca Elliott ve ekipleri, İngiltere Tıbbi Araştırmalar Konseyi desteği ile bunu sağlamaya çalışıyor.

Beynin işlevlerini incelediklerini anlatan Bill Deakin, bunların başında farklı ortamlara uyum sağlamamızı kolaylaştıran bilişsel esnekliğin ve beynin üzüntülü anılardansa mutlu anıları işleyip saklamaya ne ölçüde odaklandığını anlamanın geldiğini söyledi.

Manchester'da yapılan çalışmada gönüllüler önce dört kategoriden birine yerleştirildi.

Bu kategoriler yüksek ve düşük stres ile depresyonlu ve depresyonsuz yaşamı eşliyordu.

Sonra stres altındaki hormon düzeylerinin ölçülmesi için tükürük örnekleri alındı, beyinleri işlevsel MR denilen ve beynin hangi alanının aktif olduğunu gösteren görüntüleme sistemleri ile incelendi.

Duygusal yükü yoğun resimler gösterilen deneklerden bunları ezberleyip hatırlamaları istendi.

İlk verilere göre daha metanetli olarak tanımlanabilen kişiler resimlerdeki mutlu yüzleri daha kolay hatırlarken, üzüntülü ya da korkulu yüzleri kolay tanıyamıyor.

Kişinin 'metanet' düzeyi yükseldikçe, olumlu sözcük ve imgelerin belleklerinde kalıcılığı artıyor.

Uzmanlar araştırma sonuçları doğrultusunda bireylerin profilini çıkarabilmeyi umuyor. Bunun sonucunda ilk akla gelen çözüm belirlenen kilit belirteçler doğrultusunda bir sohbetle terapi yöntemi geliştirmek.

Uzmanlar bir tür "metanet hapı" geliştirilmesi beklentileri karşısında ise temkinli.

Rebecca Elliott "bu teorik olarak mümkün olabilir" diyor, "ama insanlar bu tür bir ilaç almak ister mi bilmiyorum".

Yolu ne olursa olsun, insanın zorluklara karşı dayanma gücünü artıracak bir yol bulma fikri, yine de uğrunda çalışmaya değer görünüyor.