Neden İHH ve neden El Nusra?
Ben bu yazıyı yazarken Almanya'da son yılların en büyük ayaklanması başlamış ve ülke adeta cehennemini yaşıyordu.
Ben bu yazıyı yazarken Almanya'da son yılların en büyük
ayaklanması başlamış ve ülke adeta cehennemini yaşıyordu.
Ülkede bulunan birkaç gurbetçi arkadaşıma ulaştım. Gösterilerin
nedenini sordum. Hepsinden aldığım cevap aynıydı: "TV'ler
yayın yapmıyor, gazetelerin internet sitelerinde hiç bir detay yok.
Polis Hamburg'da olağanüstü hal ilan etmiş. Bölgeye giriş
çıkışların yasaklandığını duyduk. Olay yerindekilerin cep
telefonundan çektiği müdahale fotoğrafları dışında kimse
ne olduğunu, ne yaşandığını bilmiyor!"
Görüyor musunuz elin oğlunu!
Adam terörist, anarşist gördü mü derhal tedbir alıyor; olaylara
izin vermiyor. Üsteleyen olursa en ağır müdahaleyi ediyor.
Sanatçıları provokatörlük yapmıyor. Muhalefet partileri
göstericilerin alnına lanetli buseler kondurmuyor. Tüm
televizyonlar aynı anda karar almış gibi yayını kesiyor. Basın
mensupları BM'den, İsrail'den, İngiltere'den müdahale edin diye
yardım dilenmiyor.
Bunları yapan ülke, Gezi olayları patlak verdiğinde bizi kınayan
ülke! Televizyonlarını buraya gönderen, "Polisten ölçüsüz
müdahale var!" diyerek polisimizi yerin dibine sokan ülke.
Oysa, servis edilen birkaç fotoğrafa bakıyoruz, polisleri halkına
sanki gavura vurur gibi vuruyor!
Bizdeki olayları hatırlayın?
Anamuhalefetin başı tezgahtaki ürününü satan Şener Şen gibi
topuklayarak Taksim'e koşmuştu! Milletvekillerinden bazıları
polisle çatışırken, bazıları o polise ana avrat küfrediyor,
bazıları ise "Tayyip'in ölmüş anasına küfretme
bedeli olarak" çocukların eline para
tutuşturuyordu!
Askerin darbe yapması için ıkına ıkına bağıran postal yalayıcılar,
İngilizce attıkları twitlerle dış ülkelerden müdahale ve yardım
isteyen bıngıldak kafalı entel gubidikler, ABD'nin CNN kanalına
çıkıp "Bizi öldürüyorlar. Kurtarın" diyerek işgale
razı olduklarını söyleyen sözde sanatçılar....
Kafasında kurduğu tüm şeytani ihanet oyunlarını bu ülke üzerine
uyarlamaya çalışanları izleyip görmedik mi?
Bugün de aynı ihanet oyunlarını görüp izlemiyor muyuz?
Hükümetin yerinde ve zamanında müdahalesi ile durdurulan ikinci
operasyonda adı geçen isimlere dikkat edin! Tamamı bu ülkenin
devasa projelerinin yapımını üstlenen büyük firmaların temsilcileri
veya sahipleri. Biri Kanal İstanbul'u, diğeri 3. Havaalanı'nı,
öteki Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, beriki ise Nükleer Santral
yapımını üstlenen isimler.
Bu isimlerin arasına Bilal Erdoğan ve Yasin El Kadı'nın da ismini
büyük bir kurnazlıkla serpiştirmişler.
Niyet ne?
Hem Erdoğan'ı çocuğuyla vurup zayıflatmak, hem de "AK Parti
iktidarı uluslararası terörist Yasin El Kadı'yı koruyup,
besliyor" mesajını dünyaya yaymak!
Gelelim Hatay'daki TIR meselesine...
MİT'in yola çıkardığı bir TIR ihbar üzerine durduruluyor. Vali,
polis, savcı kimse o TIR'ın kime ait olduğunu ve nereye gittiğini o
saate kadar bilmiyor.
Ama bilen birileri var!
Hemen TIR'ın IHH'ya ait olduğu ve Suriye'deki El Nusra örgütüne
silah taşıdığı yalanı sosyal medyaya ve özellikle bazı gazetelere
pompalanıyor. O sırada nasıl oluyorsa birileri Hatay'da savcı
yokmuş gibi Adana'daki savcıya haber veriyor, mübarek savcı da
hazırkıta bekliyormuşçasına hemen yola çıkıyor!
Neyse ki daha sonra o TIR'ın İHH ile alakasının olmadığı,
Suriye'deki Türkmenlere gıda ve insani yardım götürdüğü ortaya
çıkıyor. Bölgeden yalan haberi köpürten CHP'li milletvekili bile
acı ve ızdırap içinde bunu kabulleniyor, özür diliyor.
Peki, İHH ve El Nusra isimleri neden özellikle zikrediliyor?
Bunun üç önemli nedeni var.
Birincisi, Türkiye'nin teröre destek veren ülkeler listesine
alınmasını sağlamak.
İkincisi, İHH'yı yardım kuruluşu statüsünden çıkarıp, tüm dünyada
teröristlere destek veren terörist örgüt konumuna sokmak.
Üçüncüsü ise, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın uluslararası teröre
destek veren lider olduğuna dış ülkeleri ikna edip, O'nun
uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlamak!
Vay efendim neymiş? O TIR MİT'in olmuş olsa bile içindekileri
görmek, nereye gittiğini bilmek, MİT'in çalışmaları hakkında
bilgilendirilmek istiyormuş!
Hem de detaylı...
Bizim yörenin deyişiyle "hele ite bak, yattığı yere
bak" yahu!
***
"Bu sadece bir yolsuzluk operasyonu değil" dememiz
bundan. "Karşınıza dikilip papağan yutmuş gibi,
"Yolsuzluk var mı, yok mu, sen onu söyle!" diyenleri ikna
etmeye, onları kendi safınıza çekmeye çalışmayın" dememiz
bundan.
Mesele yolsuzluksa, o yolsuzluğu yapanlar içeride. Mesele rüşvetse,
o rüşveti yiyenler adalet huzurunda hesap verecekleri günü
bekliyor. Mesele onların babalarıysa, hepsine görevden el
çektirildi.
Sizi yolsuzluk tartışmasının içine çekme nedenleri belli.
Görüyorsunuz ki amaç yolsuzluk üzerinden bir yerlere uzanmak.
Türkiye'yi o eski hasta adam konumuna düşürünceye kadar şeytanı
bile utandıracak her yolu deneyecekler.
Ülkesi elden giderken, bir takım elbisenin, bir saatin, ayakkabı
kutularının içindeki milyon dolarların, para kasalarının hesabını
yapanlarla boşa zaman kaybetmeyin.
Bu ucu içeride, kökü dışarıda bir savaş. Unutmayın; Bir öküzün
sırtına zırhlı koşu takımı giydirmeniz, o öküzü cepheye
sürebileceğiniz anlamına gelmez. Kılıcın hangi ucunu tutacağını
dahi bilmeyen işe yaramazların gamsız gevezelikleriyle zaman
öldürmeyin!
Bu daha sonranın hikayesi...
Atalarınız bütün hayatını başka adamların tarlalarını sürmekle
geçirdi. "Biz ırgat değiliz ve asla olmayacağız"
diyeceğiniz zaman geldi, çattı!
90 yıldır ne zaman başınızı doğrulttuysanız saldırdılar. 90 yıldır
bir kalkanın arkasına büzüşüp korunmaya çalıştınız. İyi bir amaca
hizmet etmeyecekse, indirin o kalkanları! En iyi savunma, bütün
hızınızla ve tüm hiddetinizle üzerinize gelenlere ölümcül darbeyi
indirmek.
Hazreti Muhammed, size şu tarihte yer almanız için mukaddes bir
başrol verdi! "Yapmanız gereken tek şey, birlik
olmak" dedi.
Kimin ümmeti olduğunuzu hatırlayın!
600 yıl 3 kıtaya hükmeden sultanlar, tarihin nasıl yazılacağını,
bugün üstünüze gelen milletlerin uşaklığa ne kadar da yatkın
olduğunu gösterdi.
Kimin torunları olduğunuzu hatırlayın!
Yüzyılın ihmal edilmişliğiyle körelmiş ve paslanmış kılıçlarınızı
yeniden kuşanın. Ve hatta örse itaat eden kaderin yeni kılıcına
bizzat siz dönüşün!
Üzerinize gelenlere indireceğiniz tek darbe, dışarıdakilerin
böğürerek ağıllarına dönmelerine, içerideki hainlerin de eman
dilemesine neden olacak.
Şunun şurasında kaldı 83 gün!
30 Mart sabahı şafak sökerken atacağınız tek oyla onları ta
cehennem kapılarına kadar süreceksiniz!
O güne kadar, "Size bir evladımızı daha kurban
vermeyeceğiz" diye haykırın!
Bunu yaptığınız sürece hergün birinin, bir gün hepsinin yok olup
gittiğini göreceksiniz!