Doğu ve Güneydoğ'dan tarım işçisi olarak gelen aileler çocuk sayılarıyla dikkat çekiyor. Nedeni ise geçim kaygısı;
Abone olÇukurova'nın tarım merkezlerinden Yumurtalık ilçesinde, sulama kanallarının kenarlarına kurdukları çadırlarda yaşayan tarım işçisi aileler arasında bir çadırda 15 çocuğuyla yaşayanlar var. Bazı aileler ise evlendirdikleri oğulları, gelinleri ve onların çocuklarıyla aynı çadırda kalıyor.
Tarım işçisi ailelerden Şanlıurfalı 43 yaşında ve 15 çocuk annesi Selvi Kaya, fazla çocuk dünyaya getirmelerinin nedeninin yevmiye hesabından kaynaklandığını belirterek, ''Çocuklarımız okuma çağıyla birlikte tarlalarda da çalışmaya başlıyorlar. Ne kadar çocuk o kadar yevmiye'' diye konuştu.
Bir ya da iki çocuğu bulunan ailelerin geçinmelerinin mümkün olmadığını anlatan Selvi Kaya, kendisinin 15 çocuk dünyaya getirdiğini belirterek, şunları söyledi:
''Bizim yaşımız şimdi genç, ancak ilerleyen yaşta çalışamaz duruma geliyoruz. İşte o zaman çocuklarımıza daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Onlar çalışıp bize bakıyorlar, yani bir anlamda bizim sigortamız onlar. Kız çocuklarımız evlenip gidiyor, gittikleri aileler için çalışıyorlar. Bu yüzden bizde makbul olan erkek çocuk. Biz geleneklerimiz gereği erkek evlattan yardım alırız, kız çocuktan yardım almak ayıp sayılır.''
DEDEM DE ÇUKUROVA'YA GELİRDİ, TORUNLARIMIZ DA GELECEK
Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinden gelen 11 çocuk babası Cuma Bozkurt ise tek sıkıntılarının karınlarını doyurmak olduğunu belirterek, ''Bizim memleketimizde de doğru dürüst evimiz yok. Orada da derme çatma binalarda yaşıyoruz, o da olmazsa burada olduğu gibi çadır kuruyoruz. Ama geçim kapımız Çukurova. Benim babam da dedem de Çukurova'ya gelirdi, bizim çocuklarımız da torunlarımız da buraya gelecek. Yani biz tarım işçisi doğduk öyle öleceğiz, bizim çocuklarımız da büyüdüklerinde tarım işçisi olacaklar'' diye konuştu.
Cuma Bozkurt, ''Sağ olsun devletimiz sayesinde hepimiz yeşil kartlıyız. Hastalandığımızda bu kart sayesinde tedavi oluyoruz. Kazandığımız parayla da bazen tok, bazen aç yatıyoruz'' dedi.
Yaşadıkları tüm zorluklara rağmen yüzlerinin güldüğü gözlenen Cuma Bozkurt, tuvalet ihtiyaçlarını üstü açık, dört direk etrafına çevirdikleri naylon brandanın içinde giderdiklerini, banyolarının da bundan farksız olduğunu vurgulayarak, ''Suyu da kadınlarımız sulama kanallarından taşıyor. İçme sularımızı ise çalıştığımız tarlaların sahipleri tanklarla çadırlarımıza kadar getiriyor'' diye konuştu.
Cuma Bozkurt, göçebe hayatı yaşamalarına rağmen çocuklarının en azından okuma-yazmayı öğrenmeleri için ilköğretim okuluna gittiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Memlekette okula giden çocuklarımız, buraya geldiğimizde okul bitmemiş oluyor. Biz yılın sadece 2-3 ayını memlekette geçiriyoruz. Şubat ayından itibaren Çukurova'ya geliyor, karpuz seralarına fidelerin dikilmesi, sera naylonlarının çekilmesi işinde çalışıyoruz. Daha sonra narenciye hasadı başlıyor. Ardından pamuk ekiliyor, çapalama yapıyoruz. Ağustos ayının sonundan itibaren pamuk hasat edilmeye başlanıyor. Kasım ayına kadar burada kalıyoruz. Sonra memlekete gidiyoruz ama çoğu kez kazandığımız para 2-3 aylık kış mevsimini geçirdiğimiz memlekette bize yetmiyor. Yeniden Çukurova'ya geleceğimiz günü iple çekiyoruz.''
BU YIL YEVMİYE 21 TL, 2 TL'Sİ ELCİNİN
Cuma Bozkurt, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 21 TL yevmiye ile çalıştıklarını, bunun 2 TL'sini elcinin (tarla sahiplerine işçi temin eden kişi) aldığını, kendilerine ise 19 TL kaldığını belirterek, şöyle devam etti:
''Eğer ailede bir kaç kişi çalışıyorsa, bu para yetmiyor. Çünkü, her gün tarla işi olmuyor. 30 günde, 15-20 gün çalıştığımız oluyor. Ama ailede 10 çocuk çalışıyorsa o çadırda yaşayanların günlük kazancı yaklaşık 200 TL'yi buluyor. Bizim fazla çocuk istememizin nedeni budur.''