Ne doğrarsan tasına,o çıkar kaşığına
Hani bir söz var ya hükümet oldular ama muktedir olamadılar.
Cemaat hükümet kavgası ikisini de götüreceğe benziyor, kavganın nedeni ne zaman başladığı önemli değil bence. Önemli olan bu kavganın sade halk gözünde nasıl göründüğü ve nasıl algılandığıdır.
Cumhuriyet döneminin başladığı ilk günden bu güne kim bilir kaç defa buna benzer çatışmalar, itiş kakışlar yaşamıştır.
İsyanlar, bastırmalar, halkla devlet arasında, devletle hükümet arasında hatta siyasetle devletin bekası arasında neler yaşanmadı ki
Sanki ortaya konan ülke kavramının tadı tuzu biraz eksik olmuş ki her dönemde kaşık kavgaları yaşandı durdu.
Bu kavgalar bazen aynı sofranın adamları arasında yapılırken bazen de diğer masalara da sıklıkla sıçradığı gözlenmiştir. Öyle ki kavgalarda kaşıklar bırakılıp bel altına vurmalarda yaşanmıştır.
Oysaki bir gerçek var
Ne doğrarsan tasına,
O çıkar kaşığına.
Harcında emeği olmayanların yoğrulan ekmekten daha fazla dilim umması, savaşını edep haya sınırları dışında vermesi ayrı bir yüzsüzlüktür
Cemaat, hükümete oy veren seçmen profili bir yıl önceki halkta uyandırdığı bilgi, ikisinin de aynı mayadan üretilen ve aynı fırında pişen olgunlaşan bileşik kaplar olduğudur.
Asıl kayıp bu iki kavgacı zihniyetin ortaya koyacağı performansın çok zor aşamalardan sonra hem Müslüman hem demokrat olabileceği, özgür kalınabileceği siyasi anlayışın param parça edileceği gerçeğidir.
Yakın geçmişte İSKİ skandalının inançlı insanların haramdan korkacağı beklentisiyle iktidar olanların, yaşattıklarıyla zihinlerde oluşturacakları hırsın daha fazla pay alma duygusunun ahlaki ve etik değerlerin yıkılmasında dinin pek etkili olmadığı gerçeğinin yaşatılması, öne çıkan misyonun sonu olacaktır
Son günler de yeni bir günah keçi türetildi, her şeyin sorumlusu da o
Paralel devlet
Allahtan paralel
Ya dikey olsaydı
Ülkeyi ikiye mi bölerdi
Bu ülkede paralel devlette yatay dikey o kadar çok devlet var ki,
Gerçeği görmek lazım paralel devlet tarifi sadece iyimser tespit kalır.
Devlet dairesinde kaç tane devlet memuru varsa o kadar da devlet var bence.
Kuralı kaidesi yaptırımı olmayan bir yaşam biçiminin devlet olgusunu ne kadar sulandıracağı kestirilemez, ben devletim diyen her devlet memuru uygulamalarda devlet adına yorum yapıp ahkâm kesince ortaya aşure gibi bir devlet anlayışı çıkıyor sonunda.
Yasaları kanunları sadece devleti koruma kollama refleksiyle yazarsanız, devletin varlık sebebi olan vatandaşı teferruat görürseniz, işte o zaman devlet içinde devletçikler türer, en iyi devlet benim diyen devlet adına çok canlar yakar.
Bu gerçeği hükümet olan herkesin benden daha iyi bildiğini düşünüyorum.
Hani bir söz var ya hükümet oldular ama muktedir olamadılar.
Tek başına iktidar olmak yetmiyor devletin çarklarını işletmek ve söz dinletmek zordur.
Dünyanın en iyi orkestra şefi olabilirsiniz, ancak tüm sazları tanıyıp çıkacak sesleri bilmiyorsanız, yerleşimi, oturma düzenini doğru yapmadıysanız, birde sazı çalanlar çalmayı bilmiyorlarsa çıkan kötü seslerin ve düzensizliğin faturası çalgıcılara mı yoksa orkestra şefine mi kesileceği belli olmaz benim güzel ülkemde.
Benim diyeceğim eğer ülkede devlet memurunu muhakeme kanununu bitiremezseniz zamanı geldiğinde hep o seni bitirecektir.
Devletin koruma zırhını memurun üzerlerinden çıkarmadığınız sürece halk adına hükümet olmak hep hayal de kalacaktır. Memurun da vatandaşında tek kalkanı yasalar olmalıdır hukuk olmalıdır
Bunu yapabilen hükümet gerçek hükümet olacaktır.
Diğer türlü olsan olsan devletin kâtibi olursun.
Sonra kendi kendine kavga eder durursun.