Nazım Hikmet'in hiç yayımlanmamış 2 şiiri ortaya çıktı... İşte şiirler...
Abone ol İşte Hürriyet yazarı Doğan Hızlan’ın yazısı!...Iki yeni şiir daha
ÇANKAYA Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Yöneticisi Ömer Türkoğlu’ndan bir e-posta aldım.
Yazıda, Názım Hikmet’in kitaplarına girmemiş iki şiirini bulduğunu belirtiyordu.
Názım Hikmet’in bütün şiirlerini taradık, şair hakkında bilgi sahibi olanlara bu metinleri gösterdik, kitaplarda yer almadığı sonucuna vardık.
Ömer Türkoğlu, şiirleri nasıl bulduğunun serüvenini iletti: "Küçük Asya’nın Bin Yüzü: Ankara kitabımızı hazırlarken (Suavi Aydın-Kudret Emiroğlu ve E. Deniz Özsoy’a birlikte) Milli Mücadele döneminde Ankara’da çıkmış yerel basını incelemek ihtiyacı duydum. Hákimiyet-i Milliye ve Anadolu’da Yeni Gün dışında başka dergilerin de bu şehirde basıldığından haberdardım. Nitekim bu çalışmalarım sırasında Názım Hikmet’in iki şiirine rastladım ve hemen notlarımı aldım..."
Köşemde Názım Hikmet’in kitaplarına girmemiş iki şiirini yayımlıyorum.
Ömer Türkoğlu’ya da çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ediyorum.
Müşterek Zahmet (*)
Gözlerimiz
Şeffaf
Temiz
Damlalardır
Her damlada
Demire can veren dehanın
Bir küçücük
Zerresi vardır
Şeffaf
Temiz
Damlalarıyla gözlerimiz
Bir umman içinde birleşmeseydi eğer
Her zerre
Dağılsa idi başka bir yere
Dinamolarla durmayanları çiftçileştirerek
Çelik dağları sof bir klak gibi döndüremezdik!
Müşterek zahmetin şamateri
Yakan
*** *** çevirir akan
İstimar(?) ateşini
Şem’asız kibrit gibi söndüremezdik
Şeffaf
Temiz
Damlalarıyla gözlerimiz
Bir umman içinde o kadar karıştı ki
Kaynayan suda buzu
Nasıl eritirse deniz(?)
İşte biz de
Birbirimizde
Öyle kaybolduk
Yükseldi müşterek zahmetin şamateri!
Demire can veren dehayı bulduk
Moskova / Názım Hikmet
*** *** ve (?) işaretleri metinde okunamayan bölümleri işaret ediyor.
(*) Názım Hikmet (RAN), Müşterek Zahmet, Yeni Hayat, Halk İştirakiyyun Fırkası’nın Náşiri-i Efkárı, İkaz Matbaası, Ankara, 5 Austos 1922, Sayı: 18. s. 6
Vehbi ve Náfi Kardeşlerimin Acılarına:
Aldığım Bir Mektup (**)
1337 Mart Ankara
Dün gece mektup aldım bir felakete dair
Siyah satırlarında şöyle yazılı:
"Şair!
Bilmiyoruz nereden başlamalı biz söze
Kara bir hançer gibi zavallı gönlümüze
Saplanan son acıyı sen de duyuyor musun?
Yoksa hülyalarınla hálá uyuyor musun?
Boşluklara atılan ruhumuza bu bir sır:
Bilmiyoruz gönüller bu kadar yakın mıdır?
Dileriz derdimizi avutmasın seneler
Bize son vazifeni yapmış olursun eğer
Zavallı gönlümüzde bu derin mátemi sen
Rüba Beyin sesiyle ebedileştirirsen...
Ah bir hale düştük ki duysa káinat ağlar
Hem bir kardeş kaybettik, hem çok sevgili bir yár
Biz gurbette ağlarken o da gurbette öldü
Biz gurbete gömüldük, o toprağa gömüldü...
Şimdi o uzaklarda, çok uzaklarda bizden!
Hayaline ağlayan yorgun gözlerimizden
Yüzü rüyalardaki yüzler gibi kayboldu.
Zaten o bir çiçekti bir çiçek gibi soldu
Bir bahçeye gitti ki açılmaz çiçekleri
Kahpe felek kendini bildiği günden beri
Gökler zulümleriyle bu kadar alçalmadı.
Artık güzelliklere imanımız kalmadı.
Hiçbir ümidimiz yok hiçbir gayemiz de
Şair? Fani neşeyi artık arama bizde
Şimdi biz bir hayale ağlarız için için
Tesellisi olmayan gönüllerimiz için
Sade ona kavuşmak tesellidir diyoruz
Ona kavuşmak için ölümü bekliyoruz
Müstensihi (Aktaran)
Názım Hikmet
(**) Názım Hikmet (RAN), Aldığım Bir Mektup, Anadolu Duygusu, İkaz Matbaası, Ankara, 1337 (1921), Sayı: 7, s. 103.